• bir hayatı sürdürmenin tek verimli yolu, ancak akılcı bir yaşayışla veya tutumla olmalı veya olabilir.

    içinde sürüklendiğimiz tüm o duyguların, bizi kendi zihnimizin içinde tutan, bir mahkum gibi geçip gitmesini arzu ettiğimiz hükümlerden ibaret olduklarını düşünüyorum. peşin kanılara, kanıtsız bir biçimde varmak ne kadar kolaysa akılcı bir yaklaşımı sürdürülebilir bir şekilde hayatınıza entegre etmek de bir o kadar da zordur.

    insan, sosyal bir hayvandır. dönütlere, işaretlere; yollara, yolculuklara ve yoldaşlara muhtaç. kendi yolunu çizmek veya bir yol oluşturmak isteyenlerin de hayatları boyunca karşılaştığı mutlak ikilemlerden biri, duygu ve düşünce arasında yaşanılan o kararsız, çekingen ne yaptığını veya ne yapacağını bilememek durumudur.

    akılcılık, mantıksal bir çerçeve dahilinde olayları ele almanıza olanak sağlar fakat bu kez de ne olduğunuzu unutmaya başlarsınız. duygusal yönünüzü bastırmak, uzun vadede kimi zaman daha problemli çıktıların oluşmasına zemin hazırlayabilir. bana kalırsa, ne çok akılcı ne çok romantik; ne çok gerçekçi ne de çok hayalperest olmalıyız. nitekim uçlara ilerledikçe, kendimizi tümüyle bir soyutlanmanın ortasında bulmamız işten bile değil.
  • (bkz: rasyonalizm)
  • bu başka bir şey, bambaşka.. yani insan zeki olabilir, yeniliğe ve yeni bilgiye açık olabilir, iyi egitim almış hatta temel bilimlerden birinde uzmanlaşmış da olabilir. ancak akılcı tutumlar gelistiremediyse.. nasıl diyeyim.. inanma ve kabul etme süzgeçleri aşırı geçirgense, o kişiden her türlü saçma sürprizi bekleyebiliriz.

    bir gün aşı karşıtı olur, başka bir gün çocuğunu veganlıga zorlar, bi gün çıkar dünya düz der, başka bir gün aya gitmedik diyebilir.

    hatta bir konuda uzmanlaşmış olanlar gelistirdikleri yanıltıcı özgüven sebebiyle daha çabuk düşer bu dezenformasyon tuzaklarına. o bilir çünkü.. o kolay kolay yanılmaz. bok yanılmaz.

    bu onyilda hemen herkes her şeye inandirilabilir. manipülasyonu yaşarken hissedebilmek özel bir kuskuculuk gerektiriyor artık. ya da diger bir ifadeyle, artık hiç kimse herhangi bir şeyden tam olarak emin olamaz, olmamalı..
  • [benim olanaksızlarım: seneca ya da erdemin boğa güreşçisi. rousseau ya da in impuris naturalibus doğaya dönüş. schiller ya da der trompeter von sackingen [sackingen trompetçisi]. dante ya da mezarlıklarda şiir yazan çakal. kant ya da daha anlaşılır bir karakter olarak cant*. - victor hugo ya da anlamsızlık denizindeki pharos. lizst ya da akılcılık ya da kadın peşinde koşanların okulu. george sand ya da lactea ubertas, diğer anlatımla "tarzı" olan bir süt danası. michelet ya da ceket çıkaran coşku. carlyle ya da sindirilmemiş öğle yemeği olarak kötümserlik. john stuart mill ya da gönül kıran duruluk. les freres goncourt* ya da homer'e karşı savaşan iki aias. offenbach müziği. zola ya da "kötü kokmanın zevki".] friedrich nietzsche - götzen-dammerung

    (bkz: usçuluk)
hesabın var mı? giriş yap