• özellikle mhp'liler tarafından dile getiriliyordu;

    -hdp'ye barajı aştırtacaklar, ikisi koalisyon yapıp akp'nin kucağına oturacaklar, çözüm süreci bahanesiyle kürt devletini kuracaklar, doğuyu bölecekler, ülkeyi parçalayacaklar vs. vs.
    şimdilerde derin bir sessizlik mevcut faşist taraflarda..

    en çok da `bahçeli 7 haziran gecesinden bu yana dik duruşundan hiç taviz vermedi` diyenlere gülüyorum. beyninizi sikeyim sizin..
  • altan tan'ı hdp sananlar var. devlet bahçeli ne kadar mhp'yse altan tan onun çeyreği kadar hdp'dir.
  • türkiye'de siyaseten sığ ve kara cahillerin senelerdir neticelerinden uydurduğu, olması hiçbir şekilde olası olmayan sözde ittifaktır.
    bunu savunup dillendiren kişileri doğrudan yaşamınızdan çıkarın.

    ya hu, bu akape ve yancısı kadar hdp'ye eziyet etmiş, haksızlık yapmış ve olur olmadık ithamlarla suçlamış herhangi başka bir oluşum var mı?

    salaklığın bile bir sınırı olmalı.
  • bu toprakların insanlarının fıtratında olmadığı iddia edilen ırkçılık, mezhepçilik, ötekine yönelik dizginsiz nefret, gırtlağımıza kadar boka batmışlık içimize işlemiş. isteniyor ki tüm türkiye halkı sünnilerin ve türklerin merhametine sığınsın. senelerdir kemalizm ve islam arasında sıkışıp kaldığımızı hissediyorum. ne akıl kaldı, ne izan, ne sükunet, ne vicdan. her ikisi de birbirini besliyor bu kutupların. her iki kurup da gücünü dayattığı fiyakalı tabulardan alıyor. ben kimsenin hakemi olmayacağım arkadaşım. her iki dini de kabul etmiyorum. her iki dinin de akıl almaz gruplaştırıcı etkisiyle güç ve iktidar için kullanmayacakları çağrı, suistimal etmeyecekleri kurum yok. akp hdp ittifak etmişmiş bak sen. senelerdir ittifak edenler kim lan, nasıl tesis edildi bu ittifak. dyp-anap-mhp-chp-akp. şimdi çıkmış gelmiş hdp akp ile ittifak ediyor. ben senelerdir iman ettiğim için, öyle öğretildiği ezberletildiği için, içi dolduralamayacak daha bir sürü gerekçe ile devlet adına alkış tuttum. bu saatten sonra da, bir gün tepelerine yumruk ineceklerini bile bile, her türlü gücün tek elde yoğunlaşmasını isteyen parti ve görüşü ne destekliyorum ne de makul buluyorum. devlet gücünü eline geçirmeye, gücü daha da yoğunlaştırmak isteyenlere hakem olmak beni özne olmaktan çıkarmaktan başka bir işe yaramıyor.
  • tutarsız iki açıklamadan olumsuz olanına inanmak biraz daha cazip geliyor muhtemelen. zaten "gıcık oluyorsanız" genellikle eğilim de bu oluyor.
    şöyle bir tutarsızlıkta
    "zana başkanlık sistemini destekledi, selahattin desteklemedi." ( hangisi doğru?)

    "gözünün üzerinde kaşın var" diyecek bir reflekse sahip olan seçmenin demirtaş'ı dikkate alması mümkün değil. elbetteki zana'nın dediğini dikkate alacak. tam tersi olsaydı, "zana başkanlık sistemini reddetmiş ve fakat selahattin desteğini dile getirmiş" misal, bu durumda zaten tartışmaya bile gerek duymayacaklardı. partinin başkanına rağmen zana'yı dikkate almanın hdp'lilerin "kılıf bulma", "işine geldiği gibi davranma" gayretlerinden bir seçki olduğu iddia edilecekti. yani "hdp- akp ittifakı var: çünkü zana öyle diyor" diyen itiraz sahipleri aksi denklemde "hdp-akp ittifakı yok: çünkü zana öyle diyor" demeyecek, ki zaten demiyor.

    parti için aykırı ses neden bu kadar şaşkınlık uyandırmış onu da anlamak kolay değil. milletvekillerinin parti prensiplerinin tersine fikir belirttiğine mi ilk kez tanık oldunuz? hemen kafanız mı karıştı? hdp'den başka hiçbir partide denk gelmemiş miydiniz bu duruma? bu da ilginç.

    mhp'nin bu konuda diğerlerinden farkı, muhalif sesin genellikle disiplin kuruluna sevk edilerek partiden kovulması. ama parti tabanı çokça başka işlere meyledebiliyor. cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tayyip erdoğan'a verdikleri desteği bilenler bilmeyenlere anlatabilir. bu durumda tabanı mı dikkate almıyoruz? hdp'ye yönelen eleştirilerin küllüm kısmının öteki partilere de eşit pay edilebileceğini görmezden gelmek tutarsızlık bahsi açılmışken, tam da yerini bulur gibi geliyor.

    peki hdp-akp olası ittifakına, hdp'nin gezi eylemlerine karşı olan mesafesi ne raddede zemin oluşturuyor?
    zemin dedikleri kendinden başkasını aptal yerine koyan düz mantık: "gezi akp'ye karşıydı, hdp gezi'ye karşıydı/mesafeliydi, öyleyse ikisi ittifak yapacak."
    akp'nin ve hdp'nin farklı saikleri olamaz mı? burada da gezi eylemcilerinin eylemlerine ve kendilerine yükledikleri kutsal anlamlar devreye giriyor. eylemin dışındaysan, kesin akp'nin müttefiki oluyorsun. kendilerinden önce bir eylem kültürü ve mücadele birikimi yokmuş da her şey gezi'de belirivermiş gibi, tek ölçütleri bu oldu gezi eylemcilerinin.
    kürt siyasetçilerin geziye mesafeli durdukları, geziyi benimsemedikleri doğrudur fakat doğaldır. gezi eylemcileri içinde "kürt eylemleriyle kendi eylemlerinin bir tutmak istemeyen" kişi sayısı az değildi. eylemlere ulusalcı tabanın tereddütsüz destek verdiği de malumdu (banu avar hariç). doğu'daki eylemlerin gezi'den önce de sonra da bu tabanda hiçbir karşılık bulmadığı da itiraf kabili ilginç bir açıklama olmayacağına göre?
    ama - başa dönersem- "ne yapsa yaranamayacak" hdp algısından kaynaklandığı belli hepsinin.

    (antrparantez: buradan hdp-gezi kıyasına girişirken devlet bahçeli'nin de mesafeli olduğu ama buna rağmen ülkücülerin eylemlere katıldığı iddiası çok zorlama. zorlama değilse dahi yanılsama. ekşi sözlük'te denk geldiğiniz birkaç ülkücünün eylem anılarından bahsetmesi veya 1 haziran günü kızılay meydanında gördüğünüz on kişilik bozkurt gençliğini istisna yerine kaide kabul etmek haksızlık olur epey. gezi eylemleri üç-dört aya yakın sürdü. parmakla sayacağınız birkaç ülkücü haricinde kolektif bir hareketi gören varsa göstersin . parti genel başkanları açıkça mesafe koyduklarını belirtirken bunu dikkate almayarak karşılaştığınız üç ülkücüyü eyleme katılımın kanıtı olarak göstermek çok enteresan. bu yukarıda değindiğim "tutarsızlık meselesinin" bir başka görünümü. kaideleri ve istisnaları taktim tehir etmek bir nevi. mhp'nin parti düzeyinde açık tavrını görmezden gelirken hdp'yi dolaysız olarak "işte gezi düşmanları" tutumuyla manşete taşıyabilmek çok ağır bir önyargı veya art niyet gerektirir. önyargılı olanlar ve art niyetli olanlar iç içe de geçebiliyor çokça)

    rte- hdp uyuşması ? o nedir?
    alıntılar, linkler birbiri peşi sıra. rte'nin 2012'de bdp'li milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmaya niyetlendiğini o şeddeli, öfkeli günleri bu resmin hangi rengi oluyor öyleyse? http://www.aljazeera.com.tr/…eclis-haddini-bildirir

    hiçbir makul karşılığı olmayan "danışıklı dövüş" zarfına mı yerleştirilecek yine? olabilir tabii. ama mantık kaidesinde tartışıyorsak, diye diyorum.

    son olarak: bu ittifak neden iç güvenlik paketi tartışmalarında kendini göstermedi? akp-hdp ittifakının sinopsisini yazanlar senaryo kısmında bunu detaylandırırlar kesin. bekliyorum cevabı şahsım adına. hdp'nin pekala akp'ye muhalif bir tavır takınabileceği sebeplerinin olabileceğini de düşünmenizi isterim. çok zordur, biliyorum, önyargıyla fikir serdetmek gibi güzel bir "fikir jimnastiği" yoktur ama denemeli.
  • türk düşmanlığı.
    cumhuriyet düşmanlığı.
    atatürk düşmanlığı.
    türk ordusu düşmanlığı...

    bu kadar ortak noktaları varken.
  • türk siyasi tarihinin en şahane çıkarımı. yıllardır.

    - "hdp ile akp arasında ittifak var. kürdistan'ı kuracaklar."

    *partinin düzenlediği miting ve yürüyüşe bombalar atılır. türkiye tarihinin en büyük terör saldırılarından birisi yapılır. sağ kalanların üzerine polis salınır.
    *milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılır.
    *parti yönetimi ve pek çok milletvekili tutuklanır, gözaltına alınır, haklarında soruşturma başlatılır.
    *seçmenlerin yaşadığı yerler bombalanır.

    - "yok yok, kesin ittifak var."
  • - belediyelerine kayyum atanan
    - genel başkanı hapis tutulan
    - kapatma davası açılan
    - sürekli terörist olarak bahsedilen

    parti ile bunları yapan partinin ittifak yapması.
  • 7 haziran 2015 sonrasında gerçekleşecek eylemdir.

    şu an ekranlarda gördüğünüz her şey danışıklı dövüşten ibaret aslında. söylemlerin çoğu önceden planlanmış, sataşmalar da gerçekçi görünmesi için ustaca ayarlanmış.

    doğuda ve batıda seçmeni iki kampta birleştirmeye çalışıyorlar; doğuda hdp, batıda akp. seçim sonrası akp tek başına iktidar olamayacağından tüm koşulları önceden ayarlanmış güzide bir koalisyon oluşturulacak.

    anlaşma da en basit haliyle = başkanlık vs özerklik ve/veya apo'nun serbest bırakılması.

    akp ile hdp-pkk arasında 2009'dan beri süregelen bir işbirliği var. adına açılım denilen süreç ile bir pazarlık sürecinde olunduğu aşikar. bu pazarlıklar zaman zaman (ve her ne hikmetse seçim dönemlerinde) inişte olsa da üzerinden kısa bir süre dahi geçmeden yeni tavizler, yeni jestler kamuoyuna yansıyıveriyor. 19 ekim 2009'daki habur'u, oslo tutanaklarını ve dahi son olarak 28 şubat 2015'teki dolmabahçe sarayındaki ortak açıklamayı unutmayın. 28 şubat günü cumhurbaşkanı erdoğan istanbul'daki bir toplantısına söz konusu dolmabahçe açıklamasının kazasız ve kendi kontrolü altında gerçekleşmesi için geç katıldı. yani dolmabahçe de, oslo da, habur da bu iki partinin ve terör örgütünün örtülü ve/veya açık işbirliğine dayanmaktadır. bugünkü akp ve hdp cephelerinden yapılan karşılıklı açıklamalar kutuplaştırma ve kamplaştırmaya dayanan bir tahterevalli siyasetidir. tahterevallinin iki ucunda bu partiler oturmuş birbirlerini dengede tutmaya çalışıyorlar.

    bu oyunun sonunda beklenen (veya arzulanan) her iki partinin de dibe vurmaması. zaten tahteravalli oyunu da öyle değil mi? hiç kimse düşmez, inişli çıkışlıdır ve taraflar havadadır.

    seçim sonucu mu? hdp barajı aşacak, akp'nin de istediği bu. akp yüzde 40'ta kalacak.

    bu oyların seçim bölgelerine dağılımına göre çıkacak milletvekili sayısı da koalisyonun taraflarını tespit edecek.

    tam bir al gülüm ver gülüm abidesi.

    at fav'a bekle.
  • üstünde çok emin konuşmamak lazım, kesinlikle olmaz diyenlerin elinde patlayabilir iki gün sonra. hatta benim şahsi görüşüme göre siyasi olarak mantıklı tek seçenek . iki sebebi var:

    1- hdp'nin istediğini alabileceği tek parti akp.

    chp seçmeni çok milliyetçi bir seçmen ve henüz hiç bir şey yapmadığı halde chp yönetimini suçluyorlar. chp yönetimi çok istese bile hdp ile ittifak yapamaz, 90'ların shp'si kıvamına gelirse seçmenini kaybeder. şu anda pusuda yatıp, sürekli bunu öne çıkaran, chp-mhp arasında sıkışmış oylara aday vatan partisi var mesela, sürekli bunun propagandasını yapıyorlar.

    akp seçmeni ise tam ideal 1984 figüranı. aptal ve vizyonsuz olduğu kadar ahlaksız, dünya yıkılsa umru ve haberi olmaz. peygamberine tapıyor, bir kişiliği yok. medya manipülasyonuyla her türlü elde tutulur.

    2- hdp seçmen profili

    hdp'nin doğudaki seçmeni ülkenin genel gidişiyle ilgilenmiyor, hedefleri otonomi, zaten hdp'nin doğuda alternatifi de yok.

    hdp'nin batıdaki kemik seçmeni ise yetmez ama evetçi, mesela çok rahat "cemal gürsel'in mezarına tüküreceğiz ama yanında tayyip allah olacak bize günde üç posta kayacak" dersin, cümlenin ikinci kısmını duymaz bile, "darbeci, darbeci" gezinmeye başlar. manipüle edilmesi inanılmaz rahat bir kitle.

    sonuçta seçmen kitlesi dolayısıyla, iki tarafın da birbirinin isteklerini verme şansı var. bu şans chp-mhp için yok. dolayısıyla ben olayların o yöne evrileceğini düşünüyorum.

    hdp'nin baraj altında kalması da tam bir kabus. ona hiç girmiyorum. bu yüzden hdp'ye oy vereceklere de hiç bir lafım yok. durumumuz budur işte, götüm gibi ülke, talihimize sıçayım
hesabın var mı? giriş yap