• gokova körfezinde, muhteşem güzellikteki minik kasaba. ayrıca bulent ortacgil dinlemenin bir ademoğluna en çok haz vereceği yer denebilir.
  • cennetten bir parça değil, cennetin ta kendisi.

    oraya gittiğim ilk gün bunu düşündüm ve üstünden 6 sene geçti, defalarca gittim, geçen ay gittim, hala böyle düşünüyorum.
    buz gibi denizi, masmavi ve güneşli yaz günleri, ılık ılık esen rüzgarı, göz doyuran ormanı, kiralık bungalow evleri, ucuz ama temiz otelleri, günde üç öğün gideri olan balık ekmeği, azmak'ı, orfoz'u, çınar'ı ile, gittiğinizde gerçek dünyadan soyutlanmış gibi hissedeceğiniz, ruhsal bir detoksa girip bütün toksinlerinizden arınacağınız, geldiğiniz yer her neresi ise oraya geri dönmek istemeyeceğiniz, hatta "bu dünyada herkes çalışıyor, ulan bi ben aylak olsam ne yazar" deyip, arkanızda bırakacağınız her şeyden vazgeçip ve her şeyi de göze alıp orda kalmak isteyeceğiniz bir yer burası.

    ben cenneti bu dünyada gördüm. ondandır akyaka'nın sahilinde oturup umarsızca içkimi içişim, ondandır tembelliğim, bu dünya için çalışmayışım, ondandır hala kötülük peşinde koşuşum.
  • muğla'ya 22 km uzaklıkta bulunan, yoldan geçerken illa ki benim gibi otostopçuları görebileceğiniz;
    takriben 5, en geç 10 sene içerisinde rant yüzünden doğası sikilecek, paranın feci bir şekilde amına koyulacak muğla-marmaris arasında sakin bir bucaktır.
    geçen sene milliyet, hürriyet gibi gazetelerde en yaşanılası tatil yeri, en yavaş şehir yazıları çıktıktan sonra iyice yıldızı parladı. 3-5 gün önce de abbas güçlü ödül almaya gelmişti. ayrıca cumhurbaşkanlığı bisiklet turlarında da durak noktası.
    ayrıca gökova körfezi, türkiye'nin sayılı rüzgar sörfü yapılan yerlerindendir.
    alaçatı 1
    gökova 2.
    bu kiteboard olayında da, ünlü avukat bilge öztürk ve kardeşi-çılgın dj berna öztürk burada takılıyor. bu sene timuçin esen de vardı kiteboard kursu alanlar kervanında. kiteboard yapma imkanı bulabileceğiniz 1-2 yer var. 2.si zaten pek faal değil. diğeri akyaka sahil tarafında. otobüsün son durağında yani. türk sinemasının ünlü bir yıldızının yiğeni işletiyor orayı..

    akyaka ile gökova genelde karıştırılır.
    akyaka denizin olduğu sahil şeridinin olduğu yerdir. hani balık ekmek yediğiniz yer.
    gökova ise, fethiye-marmaris sapağından marmaris yoluna doğru gittiğinizde akçapınar'dan sonra gelen yer. orada da denize girilir ama sazlık alan sahili iyi değil. akçapınar dan geçecek olursanız-ki zaten küçük bir köydür- mutlaka tostunu yiyin. orada küçük bir cafe-restaurant ayarında bir yer var. yayık ayran da cabası. hazır gitmişken oradaki meyve bahçelerinde falan fotoğraf çekinebilirsiniz.

    1.5 seneden beri akyaka'da yaşıyorum. 1 sene daha yaşama planım var.
    yaklaşık 5 ayda 3 yeni bina diktiler.
    (bkz: migros)
    (bkz: tansaş)
    (bkz: apart)
    apartın altı bistro denilen türden olacak falan..

    yeni alışveriş yerlerinin açılması hem rekabet hem de çeşitliğiği arttırır.
    diasada bir keresinde yanlış hatırlamıyorsam kabak, pazardaki fiyatın 2 katı idi. kabağı ne yapacaksın diye soracak olursan cevabım mücver olurdu.

    yerel pazarı çarşamba günleri kurulur.
    köylünün samimiyetini, kazıkçı olmadığı orada anlarsınız işte.
    bu ülkenin en onurlu en dürüst adamlarıdır köylüler.

    madem yazdık yazıyı uzatalım da gezi rehberi olsun.

    akyaka'da balık ekmek idealdir. zaten bir tane tekne var balık ekmek için. ihale ile yaptıklarından ötürü başka tekne açtırtmıyorlar.

    sahile gidecekseniz 1-2 günlüğüne gidecekseniz şezlong kiralayabilirsiniz, lakin apart kiralayıp ya da haftanın 7 günü sahile giderim derseniz şezlong kiralamak yerine,sahilde bulunan şemsiyelerin altına çöreklenebilirsiniz. ücretsizdir orası.
    ama gel gör ki orospu çocukları ücret isteyebilir.

    geçenlerde sahile gittim. adam benden para istedi. yanımda da arkadaşım var..

    hangi gerekçe ile para istiyorsun dedim, şemsiyenin gölgesi dedi. ben buranın yerlisiyim geçen sene de geldim ve sandalyemi açıp kilimimi serdim kuruldum 1 kuruş da vermedim sana da vermem dedim. başta şaşırdı.
    sonradan öğrendim ki komisyoncu imiş.
    2011 de bu kadar çarpık bir sistem yoktu.
    2012 de komisyoncular da işin içine girmiş gölgeden bile para almaya kalkıyor.
    adamın gerekçesi şu:
    -şemsiyenin altına şezlong atacaaaaz amma şezlongumuz yok ondan!

    hayır bunu dediği an başımı arkaya çevirdiğimde üst üste yığılmış şezlongları gördüm. biraz kelime oyunları yapıp adamın aklını karıştırdım. 2 gündür para vermiyorum. taviz vermediğim için de bu saatten sonra para isteyemez zaten.
    her neyse.

    azmak turunu pek önermem. gezi yerine göre pahalı çünkü. soğuk suyun aktığı dereyi gidip geliyor ve bu aralar 5 lira alıyor. ta 2008 de bindiğimde 3 lira idi. gezisi iyi değil ondan pahalı dedim. dereyi gidiyor sonra geri geliyor. geri gelirken zaten akıntı getiriyor. gezi boyunca göreceğiniz ilginç şeyler, etraftaki kazlar ve derede yüzen balıklar.
    geçen sene çektiğim ilginç bir an:
    http://galeri4.uludagsozluk.com/…-cezasi_162571.jpg
    http://galeri4.uludagsozluk.com/…-cezasi_162570.jpg

    yalnız o derede yüzmeye kalkmayın. felaket soğuktur. girenler var. götünüz yiyorsa girersiniz orası sizin bileceğiniz iş.

    azmak/akvaryum turu yerine bedava olarak yapacağınız aynı şeyleri yaşayacağınız alternatif 2.rota ise yürümek. balık ekmek teknesinden azmak deresi yönüne yol boyunca yürüyebilirsiniz. güzel bir çay bahçesi var. yemyeşil çimlerin üzerinde..

    akyaka da marmaris cubucak orman kampı kadar olamasa da çadır kampı mevcut. yücelen otel mevkine doğru yürüyüp (yani sahilin sonuna doğru) kamp alanına girmeniz mümkün. orada çay bahçesi var 1-2 tane. ilk giriştekinin fiyatları yüksek fakat konforu da yüksektir. sevgiliniz özel arkadaşınız varsa buraya girebilirsiniz. çay 1.5 tl ama fincan. (örnek olsun diye fiyat verdim)
    2.mekanda çay 1 tl masa sandalye var klasik. yan yana sayılırlar zaten.

    çay bahçelerinin sonunda apple beach denen bir yer var. esasen kuru bir iskele. lakin kışın kapalı sadece yazın açık olan bir yer olduğu için girişi 10 tl idi yanılmıyorsam. oranın sahibinin chopper ı var biraz marjinal takılıyor zaten.
    oranın pek de güzel olduğunu söyleyemem. birkaç yastık ve etrafı tül olan yarı bungolov evlerini anımsatan, bu ünlülerin bodrumda çeşmede yakalandıkları yastıklı minderli yerler gibi. müzik var işte biraz. onun dışında çekiciliği yok pek.

    yolun devamı kayaklar var. kayalıklardan atlayan birçok genç mevcut. intihar için değil yüzmek için.
    kayalıkların arkasında adeta mağara gibi bir yer daha var. genelde sevgililer öpüşür koklaşır falan..

    apple beach in oradan yukarı çıkarsanız çadır kampına doğru yol alırsınız.
    karavan için de yer mevcut.
    çadır kampında rüzgarüstü cafe denilen bir yer var. girişinde sayılır. orada çay kahve için derim. ağaçların arasında gayet güzel manzaraya sahip bir yer.

    esasen azmak dedikleri yer çınar dedikleri yer. akyaka nın içinde, soğuk su akan yere de azmak diyorlar ama bence esas azmak çınar denilen yerin oradaki.
    pazar yolundan devam ederseniz maden iskelesine doğru gitmiş olur yol ayrımında zaten tabelalardan çınar-ören-bodrum yolundan devam edeceksiniz. çınar ın plajı kötüdür genelde piknik yapıp çöp bırakan insanlar mevcuttur ama soğuk suyun havuz gibi bir yerden denize aktığı güzel bir yerdir. o çelik gibi soğuk suya girmek de size kalmış. lakin girin derim. alışıyorsunuz zaten. sonra denize girince deniz sıcak geliyor.

    civarda konaklama için ise önceden araştırma yapmanızı öneririm. çok apart var. haliyle fiyatlar da farklı oluyor konumlarına göre..
    apartlarda fiyatlar sezon başları geçen sene 90 tl den başlıyordu.
    bu sene ramazanda kendine yer bakan arkadaşıma 120 130 tl gibi bir fatura çıkarmışlar günlük!
    muğla'lılar parayı sever cimridirler ama sizin de kalacak yer konusunda alternatifleriniz mevcut. bir sürü apart var.

    eğlence arıyorsanız marmaris barlar sokağına!
    akyaka'da hayat sakin geçer. 1-2 bar vardır. yerli yabancı turist olsun oraya giderler genelde.
    ka bar ve anchor pub bira keyfi için idealdir.
    sabah erken kalkıp kırlangıç kuşlarının cıvıltısı ile uyanır, akşam gün batarken gene kırlangıçlar güneşi batırır, güne iyi başlamanızı sağlar.
    bu doğa cennetine gelip öküz gibi yatmayın. gezin tozun.

    akyaka'nın en kötü yanı sivrisinekleridir. gerek turistler ilaçlamaya karşı çıkıyor gerekse gökova taraflarındaki sazlıklardan ötürü sivsisinekler kendilerine yaşam alanı bulabiliyor.
    kov-off tarzı ilaç süeceksiniz ya da alışacaksınız başka çare yok.
    havası da antalya gibi nemli değildir.

    genelde orayla ilgili fotoğraflar çekiyorum ilgilenen varsa buralardan bakabilir:
    http://galeri.uludagsozluk.com/r/akyaka-294442/

    ekleme:
    gidilecek yerler:
    kordon restaurant>>>akşamcılar için
    orfoz>>>kahvaltı için ideal (rakı balık da uyar)
    halil'in yeri >>> kahvaltı için asla pişman olmazsınız. ama esasen rakı balık tavsiye edilir.
    cennet restaurant: azmakta köy kahvaltısı

    muğla'dan akyaka ya gelirken sakar geçidi'nden geçeceksiniz. geçide gelmeden, sakartepe diye bir yer var seyir yeri. orası için
    (bkz: sakar geçidi/@cahil prof)

    ayrıca:
    (bkz: akbük/@cahil prof)

    düzeltme: yücelen otel sonundaki cafeler kapatıldı. apple beach ise muallakta aldığım son haberlere göre.

    2015 editi: yücelen otel sonunda başka cafeler açılmış. yol sonunda kayalıkların yerini güvenli olması açısından korkuluklar ve güzel oturma bankları konulmuş. olumsuz pek bir şey göremedim güzel haber.
  • a) serindir ve bol rüzgar alır. bodrum , marmaris , fethiye gibi cehennem hissi yaşatmaz.

    b) sakindir. buna mukabil neşeli mekanları da vardır.

    c) tenhadır. çok fazla duyulmadığı için bilen ve mekanın tadını çıkaran insanlar gider.

    d) hoş bir mimarisi vardır. nail çakırhan'ın meşhur ettiği muğla tarzı ahşap ağırlıklı evlerle bezelidir. bu evlerden birinde makul fiyata oda ya da apart bulup hoş bir tatil yapılabilir.

    e) rüzgar almasından mütevellit dalgalı bir denizi vardır. ancak denizin her türlüsünü sevenler* için bu durum bir engel teşkil etmese gerek.

    f) muğla garajından sık sık minibüs kalkar.
  • gecen senelerde bill gates in tatil yapmaya geldigi yer. adam korfezin ortasina demir atti. ozledigi mavilikleri bol bol izledi.
    (bkz: mavi deniz)
    (bkz: mavi ekran)
  • çalıştığım yerde ki fotokopi makinesi hergün bir kaç milim büyüyor. 2028 yılına gelindiğinde; bütün odayı kaplayacak...geçen sene de akyaka'ya gelmiştim. sedir adasında kuma gömülmüştüm. kuşlar bütün vucudumu kaplamıştı...kardelen'in kapanması en büyük şok kuşkusuz. aşçı uzaklara gitti...bir bira alırken midye hilesini düşündüm. sonsuzluğun kap-kaç denemesiydi yaşam. bir sınırı vardı. o da gözlerin...plajın tek dondurmacısı olan kemal bana "köy kupasında" attığı golleri gösterdi. top nerede dedim? "kalede abi!" dedi. topun bir yarısı gerçekten oradaydı. ben daha çok sahanın sağ tarafında ki traktöre doluşmuş seyircilere bakıyordum. mutlu gibilerdi. kemal gol atmıştı...ati'nin barı "beautiful losers" kapandı. ona cohen'den söz edince bana parıldayan gözlerle bakmıştı. speed etkisinde yoğrulmuş bir kitaptı. cohen'in metabolizması hep yavaş işler. biraz ginsberg, biraz kediler, biraz da uçaklardan söz ettik. barın isminin esin kaynağını işaretleyen ilk müşteri olduğumdan bütün gece bira yağdı. cohen gecemi kurtarmıştı...rochel sörf yapmak için aşağıya gelip bağırıyordu. her sabah altıda kalkıp koşu yapıyordum. karanlıktı ama karanlık hızımı arttırıyordu. orman güzeldi. izciler olduğunda daha düşsel, daha kıvrımlı yüreği...midyeci çocuk, yaşlı adamdan daha ucuza satıyordu midyeyi, ama yaşlı adam onun babasıydı...ormanda yürürken yoda'yı yanımda düşlerdim. "barışçıl ol"...belediye sabit saatimdi. öğlen uykusu. rıza ağanın traktörünün satışı haberiyle bölünüyordu. anonslar tuhaftı. ingilizce olanlar şişko turistleri güldürüyordu. mutluydular. kemal gol atmıştı...ceren bana dönüp sivrisineklerden söz etti. azmak o konuda bir delilikti fakat yılan balıkları seni bir daha ki hayata sunmuştu. gelecek senin, benim resmimi yaparken, ördekler sana ağlamaklı gözlerle bakardı. bir bira açıp gökyüzüne baktım. oradan bana bakan kimse yoktu. bu günlük...
  • ey güney’e gitmekte olan genç arkadaş; bil ki sakar geçidi tehlikeli bir geçittir ve kaza yapıp ölmek olasıdır. ben ve iki arkadaşım kuvvetle muhtemel ki bu geçitten inerken kaza yapıp öldük ancak allah’ın sevgili kulu olmamız sebebiyle tabelayı görüp sağa, cennete saptık. burada 3 gün 3 gece boyunca ne yerde ne de gökte, ormanla denizin arasında bir yerde yattık ve ay iyice kızarıp battıktan sonra yıldızları izledik. çok güzel insanlarla tanışıp, güzel yemek yiyip, güzel içtik. deniz ne sıcak ne soğuktu, ama aynı zamanda hem sıcak hem de soğuktu. su ne tatlı ne tuzluydu, ama aynı zamanda hem tatlı hem de tuzluydu. tarkan, serdar ortaç, demet akalın, hande yener gibi arkadaşlar orda yoktu, orada müziği dalgalar, böcekler ve yapraklardan oluşan bir grup yapıyordu. azmak adı verilen kutsal bir su vardı ve burada önce kendini karşı konulması olanaksız akıntıya bırakıp sonra bir dala tutunup sudan çıkmak, akvaryum denen yerde yüzüp, cennetin suyun altında kalan kısmına dokunmak yapılan yegâne ibadetlerdi. bunları anlatıyorum ki aklınızda bulunsun, sakar’dan aşağı inerken kaza yapıp ölürseniz hemen sağa bir yol ayrımı var ve o yol cennetin yoludur. akyaka kelimesi ise cennette konuşulan özel dilde cennet demektir ve yol ayrımını gösteren tabelada beyaz fon üzerine siyah harflerle bu kelime yazar.
  • gökova orman kampı burada yer almakta. aslında tam anlamıyla bir orman kampı demek yanlış olmaz. yeşil ile mavinin birleştiği yer, süper örtesi bir mekan, cart curt. kanmayın bunlara....

    işletmesi yücelen otel'in elinde bulunuyor ve çadır kiralamak için ödediğiniz 45 tl'nin karşılığında size;

    1- neredeyse aynalarına kadar boka bulanmış rezil ötesi tuvaletler,
    2- 35.898 kişinin duş alabileceği 3-5 tane 2 kişilik duş,
    3- başarabilirseniz, duş aldıktan sonra çadırınıza götürebilmeniz için ayağınıza yapışan çamur parçaları,
    4- ağzı açık bırakıldığı için çöplere musallat olmuş bol miktarda kara sinek,
    5- gecenin bir yarısına kadar (12:30) sahilde çalan davul zurna melodileri,
    6- içip içip naralar atan, sabah olduğunda da buldukları yere kusan serseri güruhlar,
    7- yine 35.898 kişinin ağaçların arasında denize girebileceği, 1956 yılından kalma 3-5 beton platform,
    8- araçlarının kapısını, gece yarısı olmasına rağmen açıp kapamakta ısrar eden çadır sakinleri,
    9- evden çamaşır makinesi, uydu alıcısı, lcd tv gibi teknolojik ürünler getirip kampın en müstesna yerlerini 3 ay boyunca işgal edebilmeyi kendinde hak gören doğa aşığı kamp insanları,
    10- gece yarısına kadar ettikleri muhabbette, ota boka saba tümer kahkahası atan menapoz teyzeler.

    şöyle yukarıya doğru bir baktım da, meğerse 45 tl'ye ne kadar da çok şey kiralamışız. beğenirsek kalırız diye gittiğimiz kampa ne yazık ki yalnızca bir gece tahammül edebildik. kamptan çıkarken aracımın aynalarını havlular ile örterek, arkama bile bakmadan kaçmak zorunda kaldım. kaldı ki çocukluğum bu tür kamplarda geçmiş, çadır hayatına alışkın bir insanım. buna rağmen, "bir daha akyaka mı, tövbe" dedirtmiştir.

    yücelen otel'in yetkililerine seslenmek istiyorum. karşılığında bir bedel aldığınız için orayı denetlemek de sizin sorumluluğunuzdadır. bu şekilde davrandığınız müddetçe insanlar sizin ve akyaka'nın yerine başka yerleri tercih edeceklerdir. keyif sizin tabi, bakarsanız bağ bakmazsanız dağ olur.
  • hürriyet gazetesi'nin "aman kimse keşfetmesin" ayağıyla iki tam sayfa ayırıp, bir anda insanların aklına düşürdüğü kasaba. zaten keşfedildi, bu da üzerine tüy diker artık.

    üstelik bunu yaparken oktay akbal'dan, ilhan selçuk'tan hiç bahsetmeden kasabayı berna öztürk'le, engin altan düzyatan'la, acun'la falan anmaları da cabası.
  • kanimca turkiyenin en guzel denizine ve koylarina sahip, kalinasi en guzel (ama tuzlu) yerin "cobantur marina" oldugu, arabaniz yoksa dag bayirin ortasinda bi sapaktan a$agi yurumek zorunda kalacaginiz, kafa dinlemek icin birebir, marmaris yakinlarindaki gokova parcasi. gidilmeli, gorulmeli, eksik kalinmamali...
hesabın var mı? giriş yap