• (bkz: elliot smith)'in gayet basarili yavasimsi sarkisi..
  • you walk down alameda shuffling your deck of trick cards over everyone
    like some precious only son
    face down, bow to the champion
    you walk down alameda looking at the cracks in the sidewalk
    thinking about your friends
    how you maintain all them in a constant state of suspense
    for your own protection over their affection
    nobody broke your heart
    you broke your own 'cos you can't finish what you start
    walk down alameda brushing off the nightmare you wish
    could plague me when i'm awake
    so now you see your first mistake was thinking that you could relate
    for one or two minutes she liked you
    but the fix is in
    you're all pretension
    i never pay attention
    nobody broke your heart
    you broke your own 'cos you can't finish what you start
    nobody broke your heart
    you broke your own 'cos you can't finish what you start
    nobody broke your heart
    you broke your own 'cos you can't finish what you start
    nobody broke your heart
    if you're alone it must be you that wants to be apart
  • elliott smith kimdir, ne yapar, inanmıyorum, sorularının en güzel yanıtı;
    for beginners olarak çok uygun bi parça, feci karakteristik, adamın el falında da bu yazıyodur bence
  • guzel bir elliott smith sarkisi olmasinin yanisira oakland yakinlarindaki ada uzerinde kurulmus bir kasaba
  • mythbusters'ın memleketi olan amarigan kasabası.
  • california'nin en yasanilasi, en sempatik, en sessiz sakin kasabasidir. sagli sollu tek katli evler, muhtesem san francisco manzarasi ve huzur dolu havasiyla insana neden burada dogmadim seklinde ic gecirtir.
  • ingilizce'ye ispanyolca'dan kaynamış ve "ağaçlarla örtülü yürüme yolu" anlamına gelen bir kelime. o yüzdendir ki bu isimdeki cadde ve sokakların sonuna ayrıca "street", "way", "road" gibi ekler gelmez sadece "the alameda", "alameda de las pulgas" gibi isimlerle anılırlar.

    benzer yaygın eksiz bir yol ismi için (bkz: broadway)

    daha az bilinen (bkz: the bowery)
  • burada airbnb'den kiraladığım bir evde 1 hafta kadar kalmıştım. amerikan rüyası yaşanacak yer tam da burası bence. san francisco'ya araçla yakın olmasına rağmen (istanbult trafiği ölçüleri ile konuşuyorum) büyük şehir koşuşturmacasından çok uzaktır. tek katlı ve bahçeli evler, köpeğiyle oynayan insanlar güleryüzlü ve neşeli amerikalılar. herkes doğuştan serotonin ve dopamin maksimum düzeyde dolanıyor etrafta. türkiye'ye dönüşü depresyona sokabilir o derece farklı dünyalar.
  • hem sf dışında suburb hayatı yaşayayım hem de çok uzaklaşmayayım derseniz east bay'de daha iyi bir yer bulamazsınız. okulları iyidir bir de oakland'a bir adım mesafe olmasına rağmen, orada kan gövdeyi götürürken burada suç oranı çok ama çok azdır. bunda sanırım bir ada olmasının ve giriş çıkışının sadece 3-4 köpru ile sağlanmasının etkisi var.

    bir artı puan olarak yiyebileceğiniz en ucuz, en güzel burger olan in'n out şubesi burada da mevcut. genel olarak yaygın değil...

    jim morrison burada yaşamıştır bir süre. oturduğu ev hala ayaktadır.

    tek başına evler $3500-4000 civarından başlar. 2+1 apartman daireleri genelde $2500 civarından başlar. sf ile kıyaslanınca ucuzdur tabii ki baya, yine de amerika ortalamasının çok üzerinde maalesef.

    oturulabilecek evler de 1 milyon dolardan başlıyor. kısmet edecek inşallah bir gün bana da...
  • bir süredir camfrog sönmez'in yandan yemişi gibiyim, yaşlandıkça ağzından küfür dışında bir şey çıkmayan teyzelere bağladım. annem telefonuyla konuşurken hoparlörü açmıştı bir keresinde, tam o sırada en yakın arkadaşı anneme "küçük orospu" diye seslenmişti. tam olarak böyle biriyim... yılgınlığım, bezmişliğim arttıkça ne olursa olsun güzeli görmeye çalışma hevesimin yerinde yeller esiyor.

    derdin ne kızım senin. he? senin bak o küçük götünü, bir avuç götünü teflon tavaya oturtturur cızzz.

    geçen bir hevesle hamburgercime gittim. yaptığım birkaç işten para gelmişti, ben de onları yeme içmeye gömeyim dedim. hamburgeri kurtuluşum olarak görüyordum. aslında hala görüyorum. bir cheeseburgeri ağzıma tıkıp birkaç saatliğine verdiğim parayı unutacağım demiştim ama o da ne? hayatımda yediğim en zort hamburgerdi. ekmekten oluk oluk yağ akıyordu, köfteye de tuz dökmeyi unutmuşlardı sanki. tatsız tutsuz, sadece yağın ve peynirin olduğu bir kepazelik yedim.

    diğer günlerde eski sevgilimin ex'inin amerikanyadan geldiği haberini aldım. kendisini 5-6 yıldır tanıyorum herhalde. hayatımda gavatlık konusunda zirvedeyim. aslında gavatlık demeyelim de insanlara karşı hislerim tamamen ölüyor diyelim. yani, kafamda birkaç numara oluyor, sabır numarası, evet bir çeşit zikirmatike benziyor. o numaranın tepe noktasına ulaştıklarında tak ben gidiyorum. ölü taklidi yapan keçiler var ya aynen öyle. hislerim gidiyor, anılarım yok oluyor sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi. o nedenle ayrılıkların ardından birkaç saçma yoksunluk krizi yaşıyorum ve yeniden güzelleşiyor hayat.

    eski sevgilimin ex'i elbette eski sevgilimin ex'i olarak hayatımı doldurmuyor, bence böylesi dandik bir kalıba sokulmayacak kadar tatlı biri. bazen eski sevgililerimin kız arkadaşlarına bakıyorum ve "olm bence çok iyi anlaşırdık" diye düşünüyorum. deneyimlediğim kadarıyla anlaşabiliyoruz da.

    alameda'yı özellikle pandemi esnasında her yerin kapalı olduğu, benim de orada burada dolandıktan sonra bir yerlere çöktüğüm zaman dinledim. sandalyemi sırtlayıp bir yerlere gidiyordum. sessiz sakin yerlerde öylece durmak iyi geliyordu, hala öyle gelir. gün içinde böğrüme piçağu sokup çeviren ve nasıl adlandıracağımı pek bilmediğim hisler peydah olur. özlem ama neyin özlemi, nostalji fakat neyin nostaljisi bilemem. kendall roy bir bölümde kendini okyanusun dalgalarına bırakıp gülümsüyordu, ben de onu yaşarım. bir yerlere bakarım aniden gözlerim dolar, neye dolduklarını da bilmem. sanırım o anlar bir gün öleceğimi düşünüyorum, etrafıma bakıp o saniye gördüğüm şeylerin bir karanlıkta sonlacağını falan. güzel ve bir o kadar üzücü hissettiriyor bana. sanki seksen yaşındaymışım gibi bu hisler arasında sık sık gidiyor olmam da düşündürücü elbette.

    kimisi melankoli der, kimi senin derdini sikeyim. ben henüz bir şey diyemiyorum, belki her gördüğümü adlandırmamam gerekiyordur kim bilir. entry nasıl başladı ve nasıl bitti, inanılmaz.
hesabın var mı? giriş yap