• orijinal adı el coronel no tiene quien le escriba olan 1982 yılında yayımlanmış, 1999 yılında sinemaya aktarılmış gabriel garcia marquez romanı.

    roman, marquez'e aşina kimselerin hemen tahmin edebilecekleri gibi nemli, sıcak bir karayip kasabasında geçer. ellisini aşmış emekli -!- bir albay, astım hastası karısı, horoz dövüşçülüğü yaparken öldürülmüş bir oğulun gölgesi, albay tarafından dövüşlere hazırlanan bir horoz, yıllardır beklenen ama gelmeyen -belki de gelmeyeceği bilinen- emeklilik mektubu, parasızlık, sefalet, açlık, tüm bu olumsuzluklara rağmen tonlarca umut, yüreğinizi yakacak kadar çok umutsuzluk, bir o kadar hayal kırıklığı, tarif edilemeyecek göz yaşlarınıza engel olamayacağınız kadar çok hüzün* var bu hikayede. zaten marquez'den daha aşağısı beklenmez.

    kitabın isminin türkçesine ayrı bir parantez gerekli bence. bazı kaynaklarda 'albaya mektup yazan kimse yok' diye geçiyor. çeviri olarak doğru bu mudur bilemem. ama kitabı okuduktan sonra albayın mektubu devletten yani tek bir noktadan beklediği anlaşılıyor. kimse yok sözü bence çoğul bir ifadeyi çağrıştırıyor. doğrusunun 'albaya mektup yok' olması gerektiğini düşünüyorum.
  • (bkz: albaya mektup yazan kimse yok)
    gabriel garcia marquez'in kısa ama güzel bir kitabıdır. 1982'de nobel edebiyat ödülü kazanmış, fakat can yayınlarının çevirisi pek de güzel değildir. marquez kitabın kırmızı pazartesi'nden sonra yazdığı en iyi kitap olduğunu iddia eder.
  • okuma listeme bugün giren bir marquez öyküsü. dün seyrettiğim umberto d. filmi ve sinemasever suser'ler bunda etkili olmuştur. teşekkürler sözlük.

    (bkz: umberto d. /@sonkulakarkasi)
  • marquez 'in uzun öyküsünün adı.

    bu eserinde diğer kitaplarından aşina olduğumuz büyülü gerçekçilik pek olmasa da değindiği konular ve içerdiği göndermeler bakımından
    yine bir marquez eseri olduğunu açık açık gösterir bize:
    toplumun geleneklere bağlılığı, insan ilişkileri dönemin yönetimine ve yöneticilerine naif bir üslupla yapılmış eleştiriler...

    15 yıl boyunca emeklilik maaşını bekleyen ve hayatını ona göre şekillendiren bir albayın tükenmeyen umudunu, karısıyla birlikte yaşadığı ekonomik sıkıntıları, yaşanan haksızlıkları, çaresizliği, dönemin sansür ve baskıcı ortamını kasmadan gerçekçi bir şekilde anlatır.

    okurken yer yer gülümseten bir tarafı da var. akıp giden sürükleyici anlatımıyla zevk alacağınız bir kitaptır kendisi.

    " gözlerinde bir kurbağa hüznü var."
    " bu cenaze özel bir olay," dedi albay. "yıllardır gördüğümüz ölümler arasında doğal nedenlere dayanan ilk ölüm bu."
    "sansürcülerin basılmasına izin verdiği satırların aralarını okumak zor."
    " bugün kesinlikle gelmesi gerekiyordu." dedi albay. posta şefi omuzlarını silkti.
    "kesinlikle gelen tek şey ölümdür albay."
  • albay!! " günü kurtarmak " deyiminin diğer adı sanırım. ama öyle günlerki sabır, umut, doymak, yalnızlık, satılmak, önemsiz hissetmek, değerli hissetmemek, gurur .. hepsi var o günlerde. albay , kendisine yapılan yanlışlarla ve umutsuzlukla içeride çatışma yaşarken, dışarıda ise karısıyla çatışma yaşıyordur. lakin tek gerçekliği biliyordur; o gün eşinin ve kendisinin midesini dolması ki bu , mekanik bir doygunluk. daha derinlemesine düşünülecek olursa; albay bir an önce ölmek istiyordur.

    gabo paşa'nın ne hissettiği düşünülürse; yüzyıllık yalnızlık kitabını yazdıktan sonra hala etkisin de kalmış ki sürekli macondo ve albay aureliano buendia'ya atıfta bulunuyor. gabriel garcia marquez bile yazdığı kitaba hayranlık duyarken biz okurlar nasıl duymayalım ki değil mi?

    kitaptaki o ünlü horoz yüzyıllık yalnızlık'tan kalma olduğu için asla satamıyor albay. bu, yazarın kendi kitaplarının arasında birbirlerine vermiş olduğu bir itibar bence. karısına ve kendisine "elinin körünü" yedirecek derecedeyken bile satmıyor o horozu.

    "büyülü gerçeklikler " derken yalan söylemiyor gabo paşa.

    9/10
  • gabriel garcia'nin nobel edebiyat ödülü'ne giden yoldaki taşlardan biri... diyorlar ama adamın bütün kitaplarını okudum ve bence en sönük kalanı bu kitabı.

    edit: siz yine de okuyun panpalar. marquez iyidir.
  • gabriel garcia marguez'in 1982 nobel ödülü almasına katkıda bulunan uzun öyküsü.

    hikaye gerçekçilik nasıl oluyor gösteriyor.hikayenin sonunda iyi ya da kötü bitmez. olduğu gibi biter. bir final havası yok kitap da. marguez farkı.

    toplumun geleneklerini adetlerini gösteren kitap.hep acıyor üzülüyor hem gülüyorsunuz.trajedi ve komedi var yani.
    hikayesi para bekleyen bir emekli general. 15 yıldır bekliyor hala bekliyor.(gelmedi)

    karekterlerin kendi içinde çelişmemesi kitap içinde gerçeklği gösteriyor.kitap kendi içinde çelişmemiş olması bizim gabriel marguezdeki gerçekliği ifade eder.

    okunması gereken yazarın okunması gereken kitabı.
  • gabriel garcia marquez'in bir oturuşta bitirilebilecek güzel öyküsü.

    bu öyküde marquez henüz büyülü gerçekçiliğin içine tam anlamıyla girmiş değil. yine de onun romanlarından aşina olduğunuz atmosferi hemen tanıyorsunuz.

    tüm fakirliğine rağmen on beş yıl boyunca ona vadedilen emekli aylığını umutla bekleyen bir albayın hayatını anlatan yetmiş sayfalık öykü, aynı zamanda kolombiya'nın sansür ve baskıcı hükümetine de göndermelerde bulunmakta.

    tabii ki bir yüzyıllık yalnızlık değil ama bir çırpıda okunup bitirilebilecek anlamlı bir öykü.

    kitaptan bazı alıntılar:

    ''umut karın doyurmaz'' dedi kadın.
    ''karın doyurmaz ama insanı ayakta tutar,'' diye yanıtladı albay.

    "doğru," diye içini çekti albay. "hayat şimdiye dek icat edilen en güzel şey."

    "hep aynı hikaye," diye başladı kadın bir an sonra. "biz açlığa katlanıyoruz ki başkaları yiyebilsin."

    ''bu cenaze özel bir olay,'' dedi albay. ''yıllardır gördüğümüz ölümler arasında doğal nedenlere dayanan ilk ölüm bu.''

    "sansür konduğundan beri gazeteler yalnız avrupa’dan söz eder oldu,” dedi. “en iyisi avrupalılar buraya gelsin, biz de oraya gidelim. böylelikle herkes kendi ülkesinde neler olup bittiğini öğrenebilir."

    "bugün kesinlikle gelmesi gerekiyordu," dedi albay.
    posta şefi omuzlarını silkti.
    "kesinlikle gelen tek şey ölümdür albay."
  • traji komik ve etkileyici bir hikaye. okurken tüm olaylar ve sahneler insanın gözünde canlanıyor. sonuca baglamadan hop diye bitmesi birazcık şaşırtıcı ama okumaya fazlasıyla değer.
hesabın var mı? giriş yap