• aldatıldığımı ilk öğrendiğimde çok şaşırmıştım. yıllarca abilerimizden gördüğümüz o içki eşliğinde küfür etme hakkı artık bana aitti. tuhaftır ama bunu yapacak olmanın heyecanı sarmıştı beni. henüz liseliydim ama büyüdüğümü hissediyordum. öyle ya çocuklar aldatılmaz, bu büyüklerin yaşayabileceği bir şey. içtim içtim içtim(2 bira). allahtan yalnız değildim arkadaşlarım bana destek oluyordu. ben 1 küfür ediyorsam onlar 3 ediyor, ben 1 fıstık yiyorsam onlar avuç avuç götürüyorlardı. canlarım benim ya o anda bile yükümü hafifletiyorlar.

    ertesi gün şiddetli bi baş ağrısıyla uyandığımda anladım aslında büyümediğimi. alt tarafı 2 bira içmişim ama baş ağrısı, kırgınlık ve sürekli uyuma isteği ömrümün çokta uzun olmadığı gerçeğini bir tokat gibi vurdu yüzüme. uyandıktan 5-6 saat sonra hatırladım aldatıldığımı. demek içkiyi insanlar bu yüzden içiyorlar. unutmak için. akşam olsa da yine içsem çünkü acı çekiyorum diye diye geçirdim günü.

    aldatılmama vesile olan çocuk benim mahalleden arkadaşım ve aynı zamanda okuldan sınıf arkadaşım. görseniz tipsizin önde gideni ama benden yakışıklı işte. hani dış görünüme önem veren bi kız olsam beni değil onu tercih ederim. unutmadan söylim çocuk sınıfın en çalışkan öğrencisi. yazılı olduğumuzda tüm sınıfa elinden geldiğince yardım eden biri aynı zamanda. herkes seviyor piçi. anam kızla da bi yakıştılar ki sormayın gitsin. boyu boyuna huyu huyuna bi çift oldular. kara çalı gibi girmişim aralarına da haberim yokmuş.

    2-3 gün sonra okulun kantinin de gördüm bunları elele tutuşurken. etrafları ortak arkadaşlarımızda çevrili. gülüyor eğleniyorlar. ben kantine doğru yürüyorum ama onlar kantinin önünde durduklarından sanki kantine değil de onların yanına gidiyormuşum gibi oldu. ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama birden herkes oo volkan gelmiş diye etrafımı sardı. bakın ben aynı andan en fazla 3 kişiyle konuşma şerefine erişmiş bi insanım. onların da hepsi erkek olur. o an öyle bi heyecanlandım ki mutluluktan ağzım kulaklarımda, kalbim götümde. aldatıldığımı falan unuttum. lan kendimi peygamber ilan etmemek için önümde hiçbir sebep yok, düşünün nasıl ezik bi öğrenci olduğumu. 1 dakika geçti geçmedi bunlara dönüp nasıl gidiyor çifte kumrular dedim gülerek. der demez iyice sevgi yumağı olduk bunlarla. biraz daha sohbet muhabbet yaptıktan sonra ders zili çaldı sınıflara gittik. derste olanları düşünüp utancımdan yerin dibine girdim. zil çalar çalmaz tenefüse çıkmak yerine eve gittim.

    akşamına alkolün kollarına bırakıyorum kendimi ümit besen eşliğinde. yalnız bu sefer öylesine değil yaşarayak söylüyorum şarkıyı.

    garibin biriysem sevemez miyim
    aşkla karın doymaz diyen ben miyim
    şimdi çok zenginsin ben ayrı garip
    sana bir buket gül veremez miyim..

    lan ben öpmem için dudaklarını uzattığında seni alnından öpüp helalim olduğun zaman seni dudaklarından öpeceğimi söylemiş adamdım lan.. zaten en çokta bunu anlatıp güldünüz mü diye merak ediyor ve utanıyorum.
  • bununla ilgili bir hikaye dinlemi$tim:

    vakt-i zamanında bir hakim sabah evden çıktıktan bir süre sonra bir $ey unuttuğunu farketmi$ ve evine dönmeye karar vermi$.. kapıyı çaldıktan sonra karısının tavırlarından falan durumu farketmi$..

    - hanım benim bugün ba$ım cok ağrıyor bana bir yorgunluk kahvesi yapta ben uyuyayım sonrasında demi$.. fakat bana iki tane yap, bir de kendine de yap falan demi$.. pekala demi$ hanımı.. sonra hanımefendi üç tane kahve ile gelmi$ yatak odasına.. hakim o sıra silahını cıkarıp yatağın üzerine bırakmı$ ve yatagın ayak tarafına oturmu$.. sonra $i$$t hem$erim sen de çık falan demi$ yatağın mobilyasına tıklayıp.. tabi adam korkudan saklandığı yatağın altından çıkmı$.. $u kahveyi içelim falan demi$.. oturup beraberce kahvelerini yudumlamı$lar.. kahveler bitince, adamla hanımına ;

    -$imdi ne siz beni tanıyorsunuz ne de ben sizi.. gözüm görmesin demi$.. evden kovmu$ ve daha sonra bo$amı$..

    bu kadınla bu adam evlenmi$.. aradan yılllar geçmi$.. ve adam karısından $üphelenmi$.. yine aynı $ekilde eve döndüğünde ne görsün.. silahını cıkartıp ikisini de delik de$ik etmi$ oracıkta.. akabinde mahkemesi olur ve $ans ya bizim hakimin kar$ısına cıkar.. hakimin sanığı dinledikten sonra söylediği ilk söz:
    - ben sizi öldürmeyi bilmiyor muydum?
    ....

    ne kadar doğrudur bilinmez, belki de sehir efsanesidir ama insana ne yapması gerektiğinin de ipucunu verir bu hikaye.. yine benzer ama gerçek bir olay bizzat dinlemi$tim:

    yine böyle birbiri ile deli gibi sevip evlenen, yolda görüldüklerinde bunlar birbirlerine doyamıyorlar mı denilen çiftten bayan olanı üzerinden on sene geçen evliliğinde aldatır bir ramazan aksaminda.. kocası bir yere gitmek için evden cıkar ama i$ler aksi gidince eve dönmek zorunda kaldığında karısı bunu oturma odasında ve evin yatak odası dı$ında bilumum mekanlarında oyalamaya çalı$ır üstündeki gecelik ile.. ama adam kıllanınca durumdan yatak odasına gider ve adamı saklandığı yerde görür ve doğru mutfağa ko$ar ekmek bıcağını almaya.. o arada karısı kapıya yapı$ır ve mutfak kapısını tutar.. diğer adam da ko$ar adımlarla yarı çıplak can havliyle evden kendini dı$arı atar.. neticede karısı o $ekilde kapıyı tutmasa oracıkca canlarını alacaktı belki de her ikisinin.. ya sonra?

    zor bir durumdur bu eminim ama mantıkla duyguların en çok çakı$tığı hallerin ba$ında gelir ve burada mantık duygunun önüne geçmelidir ve hakimin sesine kulak verilmelidir..
  • susturucu kullanması. kafam gürültü kaldırmıyor bu aralar.
  • eli kolu bagli oturmasi, artik olan olmus sevgili sanilan kisi zaten ne oldugunu belli etmistir...verilecek en guzel tepki en fazla bi siktir git bakisi olabilir, konusmaya bile degmez.
  • tarafımca ne olduğnu bilmediğim beklentilerdir. yani ne konuda, ne temelli olduğunu kesitiremiyorum.

    ne bileyim ben. aldatacağımdan değil, öyle bir haysiyetsizliği asla yapmam. hatta midemi bulandırıyor bunu yapanlar da. o derece. lakin sanıyorum ki, öyle bir şey benim tarafımdan mümkün olsa, muhatabımdan sert bir tavır beklerim. ve bir de, sonsuza dek onu kaybetmeyi. yani benim sevdiğim erkek, onu ben sevmişsem eğer, o da benim gibi düşünmeli bu konuda. aldattığım anda, kazancımın, kaybımın yanında eser miktarda dahi olmaması gerek. çekip gitmesini beklerim. isyan etmesini, kendi yüzünü, sesini dahi benden sakınmasını beklerim. sanırım bu beklentilerimin ardında da beni çok sevmesini istemem var. zira ben bu aldatıldğını öğrenme durumunun sevginin şiddeti ile yön bulduğunu düşünüyorum. beklentimden ziyade, çok sevilmeyi istiyorum. böyle olmalı.

    edit: imla.
  • silkinsin kendine gelsin, bu devirde uyanik olmakta fayda var.
  • affetmeleri (yapmayın)
  • paranın para olduğu zamanlarda guess'ten aldığım, çok sevdiğim bir tişörtüm vardı. önündeki desen karından başlayıp omuz hizasına kadar uzanan iki boynuzdan oluşuyordu. hayatında daha önceden aldatılma gibi bir vukuat olmayınca "hua çok badass, çok beast bir tişört bu. negzeell yeaa!" diye giyiyor insan ama aldatıldığımı öğrenir öğrenmez vileda kovasına fırlattım şerefsizi. yer bezi olarak kullanıyorum şu an. kimse benden bundan fazlasını beklemesin lütfen.
hesabın var mı? giriş yap