• kant yetmezmis gibi descartes'a da meydan okuyor.

    "eger herhangi bir kimse varsa, o zaman vardir ve eger bu kisi dusunuyorsa, o zaman dusunuyordur."

    adam troll.
  • "bir tümce, bir kimse için, ancak o tümce ile öne sürülen şeyi nasıl doğrulayabileceğini, yani belirli koşullar altında hangi gözlemlerin kendisini, önermeyi doğru olarak kabule ya da yanlış olarak reddetmeye götüreceğini biliyorsa bir anlam taşır" diyerek doğrulama ilkesini bir anlamlılık ölçütü olarak sunmuş düşünürdür.
  • dil doğruluk ve mantık adlı kitabı çağdaş bir "mantık" klasiği olarak yorumlanmıştır.kitap dilimize vehbi hacıkadrioğlu tarafından (metis yayınları) 1984 yılında çevrilmiştir.
  • kant'a meydan okuyan filozoftur:

    ayer'a göre sentetik apiriori yargılar mümkün değildir. yargılar ya sentetik aposteriori ya da analitik aprioridir. bu durumda matematiğin yargıları da analitik aprioridir (kant, sentetik apriori olduğunu iddia ediyordu).

    “her gözcünün bir göz doktoru olduğunu bilişimizin, ‘göz doktoru’ simgesinin ‘gözcü’ ile eşanlamlı oluşundan gelmesi gibi, ‘7+5=12’ önermesini hiçbir deneyin çürütemeyeceğini bilişimiz de, doğruca, ‘7+5’ simgesel anlatımının ‘12’ ile eşanlamlı oluşundan gelir. aynı açıklama bütün öteki önsel (apriori) doğrular için de geçerlidir.” (ayer, dil doğruluk mantık)

    ayer 7+5 anlatımının 12 ile eşanlamlı olduğunu söylemektedir. ona göre 91x79=7189 gibi yargılar bizim doğal kavrayışımızın dışındadır. yani aklımız sınırlı olduğundan, biz bu kavramları doğrudan anlayamayız bunun için hesap yaparız. bu nedenle matematiği yargıları analitik apriori olmalıdır görüşündedir.
  • 1910 - 1989 yılları arasında yaşamış, ingiliz felsefeci. dil doğruluk ve mantık(1939) ve bilginin sorunu(1956) kitaplarıyla ingilizce konuşulan ülkelerde mantıkçı pozitivizmin popülerleşmesine katkıda bulundu. ikinci dünya savaşında ingiliz ordusuna katıldı .viyana düşünüşünden etkilenerek oluşturduğu kendi felsefesini mantıkçı empirizm olarak adlandırdı. ayer'in nedensellik konusunda hume'dan ayrıldığı nokta, ayer yapay (doğal olmayan) bir fikrin haklılığının ya da haksızlığının ispatlanamayacağını düşünürdü.
  • alfred jules ayer, bradley'nin "mutlaklık bir işe el atar fakat gelişimin ve ilerlemenin takozudur" söylemini eleştirmiştir.

    metafiziksel ifadelerin mana eksikliği taşıdığını öne süren mantıksal olgucu bir filozoftur.
  • kendi döneminde örneğin oxford'da epey bir etki bırakmış mantıkçı. vehbi hacıkadiroğlu'nun bryan magee'den aktardıkları şudur:

    "ben 2.dünya savaşı'ndan sonra oxford'da lisans öğrencisi iken, hiç felsefe dersi almayan pek çok insan bu öğretinin(ayer'ın öğretisi) etkisinde kalmış gibiydiler. bunlara herhangi bir konuda -felsefeyle hiç ilgisi olmayan- herhangi birşey söylemeye kalktığınızda 'bu önermei nasıl doğrulayabilirsiniz?' ya da 'bu soruya nasıl bir yanıt bekliyorsunuz?' gibi sorularla sizi sıkıştırırlardı".
  • (bkz: igteizm)
  • hakkında okudukça hayata dair yargılarımın başka bir yansımasını gördüğüm filozof.

    tanrının varlığını tartışmanın tamamen anlamsız olduğunu düşünen, onu da diğer tartışılması anlamsız meselelerle aynı şekilde sınıflandıran, igteist yakıştırılması yapılan ancak anlamsızlıktan yapılan çıkarımı sıfat olarak kabul etmeyeceğini düşündüğüm düşünür.

    en kısa sürede okuyacağım. sonrasında umarım buraya daha isabetli yorumlarla gelirim.
  • 1910-1989 arası yaşamış mantıkçı olguculuğun önde gelen temsilcilerin ingiliz felsefeci. oxford'da eğitim görmüş olan ayer, daha lisans öğrencisiyken felsefeye ilgi duymaya başlamıştır. gilbert ryle'ın onu viyana'ya gitmesi için yüreklendirmesi sonucunda (1932) mantıkçı olguculukla tanışmış, bu görüşü benimsemiştir.

    ikinci dünya savaşı sırasında askeri istihbaratçı olarak görev yapan ayer, savaşın ardından londra'daki university college'da zihin ve mantık felsefesi profesörü oldu; daha sonraysa oxford'daki new collega'a mantık profesörü olarak geçti. bu tarihten itibaren kamu önüne sıkça çıkan, radyo ve televizyon programlarına katılan ayer, 1952'de ingiliz akademisi'ne üye seçildi. 1970'te kendisine "sir" ünvanı verildi. gençlerin felsefeye kazandırılmasını özellikle arzulayan felsefecinin 1978'de emekli olmasından sonra da bu çabası sürdü. dört kez evlenen ayer, 1977 ve 1984'te iki defa yaşam öyküsünü kaleme aldı.

    ayer felsefe bakımından kendisini, locke ve hume'la başlayan, mill, russel ve moore'la süren ingiliz deneyciliği'nin bir parçası olarak görür. üretken bir yazar olan ayer, bilim felsefesi ile zihin felsefesi üzerine yazdığı pek çok makalenin yanı sıra özellikle bilgi kuramına katkıda bulunmuştur. ayrıca hume, russel, moore, wittgenstein, amerikan pragmacıları peirce ile james üzerine de kitaplar yazmıştır.

    ayer'i mantıkçı olgucuların metafizik karşıtı öğretilerine çeken şey, en azından kısmen, onun p.h. bradley ile mctaggart'ın uzam, zaman ve maddenin gerçekliğini yadsıyan görüşlerine, onların idealizmine karşı duyduğu tepkiydi. olguculuk, ayer'e bu türden savları metafizik saçmalıklar olarak mahkum edecek silahı sağlıyordu. bu silahın adı, önermeleri analitik olarak doğru (ya da yanlış) dolayısıyla a priori olarak bilinenler ve deneysel olarak doğrulanabilen önermeler olarak ikiye ayıran "doğrulamacı anlam kuramı"dır. bu kurama göre, deney(im)le doğrulanamayan geleneksel metafizik görüşleri ifade etme iddiasındaki önermeleri ve sözcükleri belli bir biçimde kullanma kararlılığını yansıtan üstü örtülü analitik bildirimler felsefi bakımdan önemsiz ya da anlamsız sayılırlar. ayer'in ilk kitabı language, truth and logic (dil, doğruluk ve mantık, 1936) işte bu doğrulamacı anlam ölçütünü tanımlar ve doğurabileceği sonuçların çeşitli felsefe tartışmalarındaki izini sürer. kısmen kendine duyduğu güven ve saldırgan biçemi, kısmen de tanrı'nın varlığını tanıtlamaya yönelik savların anlamsızlıklarıyla ilgili ve etik bildirimlerin çözümlenmesinin hiçbir bilimsel öneme sahip olmaksızın yalnızca duygularımızı ifade ettiğine yönelik ayrımcı savları yüzünden kitap "kötü" bir nam salmıştır.
    bu savların tartışmalı doğası göz önüne alındığında, daha çok olgucu anlam ölçütünün, doğrulamacı ilkenin başarılı bir yorumu üzerine yaslanıldığı görülecektir. language, truth and logic büyük oranda ayer'in doğrulamacı anlam kuramının ana hatlarını ortaya koyar. bu kitapta fizik nesnelerin varlığı gerçek ve olası duyu verilerine bağlanır; başka zihinlerin varlığına ilişkin bildirimler, söz konusu zihin sahiplerinin davranışlarının doğrulanmasına dayandırılırken, bir kimsenin kendi zihninin varlığına yönelik bildirimler davranışçı bir gözle ele alınmaz. ayer, language, truth and logic adlı yapıtında mantığın ve matematiğin önermeleriyle ahlak önermelerine ayrı bir yer verir.
    mantık ve matematik doğrularının anlamsız sayılamayacağını söylerken, bunların deneyle doğrulanabileceği düşüncesineyse karşı çıkar. böyle zorunlu doğruların analitik doğrular sayılmasını ve doğruluklarının yalnızca belli birtakım terimleri kullanma yöntemimizle sınırlandırılmasını savunur.

    ahlak yargılarıyla ilgili olarak ayer, bunların bilişsel bir önemden yoksun olduklarını söyler. davranışlarımızdan ya da yapıp etmelerimizden ahlaken sorumlu olup olmadığımız konusunda oldukça kafa yormuş ayer açısından belirlenimciliğin egemen olduğu bir evrende ahlaki sorumluluğun olamayacağı açıktır; çünkü yapmaktan kendimizi alamadığımız, dolayısıyla özgür olmadığımız, bir davranıştan sorumlu tutulamayız. ayer, çözümü, özgürlük ile belirlenimciliğin bir arada, uyum içinde bulunabileceğini öne süren bağdaşırcılık görüşünü savunmakta buldu. bağdaşmazcılığı savunanların düştüğü yanlışın, bir şeye yol açan davranışın zorunluluğu içerdiğini düşünmeleri olduğunu ileri sürdü. ayer'e göre nedensellik, olayların birbirleriyle bağlantı içinde olmasından öte bir şey değildir; aralarında herhangi bir zorunluluk ilişkisi içermezler.

    ayer, ikinci dünya savaşı yıllarında fizik nesneler üzerine söylenebilecek her şeyin bir dizi duyu verileri önermelerine çevrilebileceğini savunan görüngülücülüğü benimsedi. ancak savaştan sonra bu görüşü terk etti. the central questions of philosophy'de (felsefenin temel sorunları, 1973) "karmaşık gerçekçilik" adını vererek kaba gerçekçilikten ayırdığı bir görüş ortaya attı. ayer'e göre fizik nesnelerin algılanmasına dayanan yargılarımız, genellikle örtük biçimde yapılan ve çok daha güvenli bir taban üzerine oturan bir çıkarıma bağlıdır.

    ayer'in diğer önemli çalışmaları şunlardır: görüngübilimi ele aldığı the foundations of empirical knowledge (deneysel bilginin temelleri, 1940); özgürlük ile belirlenimcilik, görüngücülük, yararcılık, başkalarının zihni ve varlıkbilgisi üzerine denemelerinden oluşan philosophical essays (felsefece denemeler, 1954); bilgiye ilişkin düşüncelerini dile getirdiği, ayrıca kuşkuculuğa dair bir tartışmayı da içeren the problem of knowledge (bilgi sorunu, 1956); doğruluk, özel diller, doğa yasaları, kişi kavramı ve olasılık üzerine denemelerinden oluşan the concept of a person and other essays (kişi kavramı ve diğer denemeler, 1963); amerikan pragmacıları peirce, james ve dewey'i ele alan the origins of pragmatizm (pragmacılığın kökenleri, 1968); çözümleyici felsefenin kaynaklarını araştıran russel and moore: the analytical heritage (russel ve moore'un çözümleyici düşünce kalıtı, 1971); russel'ın felsefesine bir giriş niteliğindeki bertrand russel (1972); hume'un felsefesini açımladığı hume (1980); 20. yy. felsefesindeki başlıca gelişmeleri ele aldığı philosophy in twentieth century (20. yy.'da felsefe, 1982) ile wittgenstein'i yorumladığı wittgenstein (1985). ayer ayrıca özyaşam öyküsünü iki ayrı ciltte yazıya dökmüştür: part of my life (yaşamımdan bir kesit, 1977); more of my life (yaşamımdan birkaç kesit daha, 1984).
hesabın var mı? giriş yap