• divan-ı lugat-it türk ve onun gibi 11 bin eseri türk kültür mirası olarak geleceğe ait olması için vakfeden, kurulacak kütüphaneye de adının verilmesini istemeyen büyük insan.
    temel olarak ilk millet kütüphanesi fikrini ortaya atan kişidir.
    tabi biz toplum olarak kütüphaneyi görsel olarak sahiplendiğimiz için onun varlığından ve bahşettiği güzelliklerden haberimizin olmaması pek muhtemel.
    aksi biri olması onun karşısından ne deniyorsa yapılması fikrinin zuhuruna sebep olur. dediği gibi 5 bini al yazması diğer 5 bini matbaa basımı eser kütüphaneye bağışlanır. adının da bilinmemesini istediği için bizde bilemeyiz.
  • hayatından 10 numara bir film yapılabilecek, nevi şahsına münhasır, kitap aşığı insan. "divan-ı lugat-it türk" kitabını bulduğu zaman, aynı zamanda arkadaşı da olan sahaf burhan efendi'yi, parayı bulup getirmek ve bu arada da onun kitabı başka birisine satmasını engellemek için kilitlediği de rivayet edilir.
  • 24 kanun-ı sani 1340 (m. 24 ocak 1924) tarihli gazeteler, müessif bir irtihal başlığı ile bu alemdeki yekpare serveti olan kitaplarını milletine armağan eden vatanperver bibliyofil ali emiri efendi'nin vefatını derin bir tessürle duyurmuşlardı. kaynak

    1923 yılında sağlığı iyiden iyi bozulan ali emiri efendi, 23 ocak 1924 çarşamba gecesi şişli'deki hastanede geçirdiği kalp krizine yenik düşmüştü. vefat edeceğini önceden sezinleyen ali emiri efendi, 19 kasım 1923 tarihinde çok yakın dostu divan-ı muhasebat başkatipliğinden emekli fuad bey'e "abd-i mücrim (günahkar kul)" imzasıyla bir vasiyetname bırakmıştı. kaynak, sayfa 61

    vasiyetnamede; "vefat ettiğim zaman fuat beyefendi bir iki kişinin huzurunda iş bu vasiyetnameyi açıp okuyacaktır. dini usullere uygun biçimde cenazemi hazırlayıp defnedecekler ve gerekli masrafları da karşılayacaklardır. madeni bir liraya bile sahip değilim. gerçi şuan için borcum yoktur, fakat insanın ne zaman vefat edeceği bilinmez. vasiyetnameyi yazdığım tarih itibarıyla, sütçü, aşçı, eczacı gibilere borcum olursa maaşlarımdan karşılansın. eğer daha fazla borcum çıkarsa, şeref ve itibarımı koruyacak olan yakınlarım, din kardeşlerim el birliği ile çalışıp beni borçlu yatırmasınlar ve yüce hükümetimiz de kendi üzerine düşeni yerine getirsin. zira, dünya hayatında cenab-ı hak şimdiye kadar beni borçlu bırakmadı. günahlarıma tevbe-i nasûh ile tevbe ettim ve etmekteyim. cenâb-ı gaffârü’z-zünûb settârü’l-uyûb hazretleri şeytanın mekr (aldatmaca) ve hîlesinden bu mü’min ve muvahhid olan günahkâr ve hatakârı hıfz eylesin."

    24 ocak günü istanbul'da hava soğuk, karlı ve yoğun tipi olmasına rağmen ali emiri efendi'nin vefakar dostları ve sevenleri sabah erkenden gedikpaşa tiyatro caddesi on beş numaradaki evinin önünde toplanmaya başlamış, tabutu karşısında ona yakışır bir hürmet ve saygıyla beklemişti. saat on civarında ali emiri efendi'nin tabutu omuzlara alınıp ebedi istirahatgahına doğru yola çıkarılmıştı. ama ali emiri'nin evinden, hayattaki en acı felaketi yaşayanların feryadı değil herkesi kuşatan derin bir hüznün ve hürmetin sessiz çığlığı yükselmişti.

    cenazenin önünde, dervişler kelime-i tevhid çekiyor, bülbül çeşmesinden su içmiş davudi sesli hafızlar ise kasideler okuyorlardı. polis müdürlüğünden gönderilen bir müfreze, millet adına ali emiri efendi'nin son yolculuğuna saygı ve hürmetle eşlik ediyordu. o gün kütüphaneler tatil edildiği için tüm hafız-ı kütüpler, vakıf ve önde gelen devlet memurları, darülfünun'un talebeleri cenaze alayında bulunuyordu.

    fatih camii haziresinde son bulacak olan bu yolculuk esnasında, alışılmış cenaze törenlerinden farklı bir ritüel gerçekleştirilmişti. osmanlı tarih yazarları ve eserleri'nde (sayfa 439) aktarıldığına göre, millet kütüphanesi'nin önünde tabut yaklaşık beş dakika yükseğe kaldırılmış ve ali emiri efendi hayatını adadığı kitaplarıyla vedalaştırılmıştı.

    fatih camii'nde ali emiri efendi için son vazifelerini yapmak gayesiyle toplanmış olan cemaat, namazın ardından "merhumu nasıl bilirdiniz" sualine hep bir ağızdan "iyi bilirdik" diye cevap verdikten sonra, türbenin haziresinde ali emiri'yi rabbine kavuşturan yol olan kabre koydular. bir rivayete göre, hayatını ve yekpare servetini milletine adayan ali emiri efendi'nin defin masraflarını reis-i cumhur gazi mustafa kemal atatürk bizzat üstlenmiş ve ali emiri'nin vasiyetine duyarsız kalmamıştı.

    ali emiri efendi, derin bir sevgi ve muhabbet beslediği milletine karşı vazifesini yerine getirebilmek için büyük bir milli kütüphane kurmayı tasarladı ve ortaya çok samimi bir çaba koydu. vefatının 99. yılında ali emiri efendi'nin, rûh-ı pâkine dem be dem rahmet dilerim. milletimize ve insanlığa ali emiri efendi misali bir katkı sunabilmek dileğiyle.

    debe editi: teşekkürler.
  • çok sevdiğim bir şiirin, beklenmedik bir anında bahsi geçer.

    “çöplükler dergiler kütüphaneler ali emiriler hû'lar yani”
  • fuad köprülü’ye ağır saldırıları olan kitap kurdu. onun köprülüzade değil kıblelizade olduğunu bile iddia etmiştir.
  • türk sinemasına, biyografisi ile bir başyapıt kazandırılabilecek muhterem zat.

    neden kimsenin aklına gelmez ki?

    illa kılıç/kalkan olacak.

    kalem kılıçtan keskindir demiş dedeler, az biraz dinleyin dıgıdık kafalar.

    not: bu girinin kendisinin hemşehrim olması ile ilgisi yoktur.

    fonda;
    diyarbakır'ın 1800lerin ikinci yarısındaki ahvali
    osmanlı imparatorluğu ahvali
    1. dünya savaşı yıllarında istanbul tasviri, günlük yaşam ve zamanın siyasi/politik ahvali

    önde;
    bir değişik ve ilginç kişilik
    bibliofili (kitap hastası)
    ziya gökalp
    talat paşa
    kilisli muallim efendi

    tabii hangi kesimin işine gelir, osmanlıcı farklı, türkçü farklı mı çeker artık ne saçma şekiller çıkar o da bilinmez. ne hallere girdi ülke.
hesabın var mı? giriş yap