• istanbulspor'la oynanan bir kupa maçı sırasında sakatlanarak oyundan çıkan kaptan tayfur'dan kaptanlık bandını almış, takması için 3. kaptan fevzi'ye götürmüştü ve fevzi'nin "sen tak!" demesi üzerine kaptanlık bandını koluna takmıştı.

    fakat koluna bandı taktıktan 10 dakika sonra kulübeden uyarı gelmiş, kolundaki bandı çıkararak fevzi'ye iade etmek zorunda kalmıştı.

    maçtan sonra sadece 30 dakika bandın kolunda kalmasına izin verilmemesine anlam veremediğini belirtmiş, incindiğini ve kırıldığını, kendisini değersiz hissettiğini ifade etmişti.

    biz de o gün öğrenmiştik ki; ali eren oldukça agresifti, belki de biraz kompleksliydi ama perdelerini kaldırdığında hakikaten kedi gibi bir insandı.
  • futbol hayatı boyunca sakatlık sorunu hiç bitmedi. ön çapraz bağı, iç yan bağı, dış yan bağı, iç menüsküs, dış menüsküs dahil olmak üzere içeride ve dışarıda bedhahları bulunmaktaydı.

    fakat, ali eren nasıl başarmıştı bilmiyorum ama yanmaz, yapışmaz, paslanmaz çelik muamelesi görüyordu. nasıl olduysa oluyor "sezonu kapattı" denen ali eren "valla oynamıcam, sakatım" demesine rağmen ilk 11'de yerini alıyordu. o maçtan sonra da "sakatlıklarıma yeni bir sakatlık daha eklendi" açıklamasını yapıyordu.

    sonra "hah, şimdi gerçekten sezonu kapattı" derken, bir sonraki maçta hakeme itirazdan sarı kartla cezalandırılırken, "daha ölmedim" mesajı veriyordu.
  • ali eren'in sorunu hiç "genç ali eren" olmamasıydı. nasıl becermişse becermiş, futbol hayatına direk "tecrübeli futbolcu ali eren" olarak başlamıştı.

    beşiktaş'a transfer olduğunda daha 22'sindeydi. beşiktaş'tan yollandığında da sadece 28 yaşındaydı ama ali eren ortak görüşe göre yaşlıydı, yollanması gerekiyordu. futbolu bıraktığında ise daha 31 bile olmamıştı. gene de erkenden futbolu bıraktığı falan söylenmedi.

    ali eren'in sorunu daha ilkokuldayken sakal traşı olmasıydı. "hızlı yaşadı, genç öldü" şeklinde bir futbol kariyerinin olması da, daha ilkokul sıralarındayken belliydi.
  • besiktas'imizin fuleli topcu gelenegini metin'den devralan oktay ve sonrasinde surduren ibrahim akin'in ardindan bu sezon guti gonullere su serpmisse de aslen besiktas'imizin yakisikli topcu geleneginin recep'ten sonraki temsilcisi ali, varis birakmamasi nedeniyle hakli olarak herkesleri uzmustur.
  • kendi deyimiyle '' defansın her yerinde; stoperde, solunda, sağında, ön libero olarak her yerinde'' oynayan defans oyuncusu.

    kendisinden anektodlar aktarmaya devam edelim:

    (bkz: #14977447)

    muhabir: çok sert bir oyun stiliniz vardı. bir daha sizin modelinizde bir oyuncu beşiktaş’a geldi mi?

    ali eren: benim stilimde türkiye’de futbolcu göremiyorum açık söyleyeyim. benim tekniğim çok iyi değil. ben topa giderim, birinci hamleyi yaparım, olmadı ikinci hamleyi yaparım. bu stoper için büyük özelliktir. sert oynarım ama faul yapmadan da maç bitiririm. maçta 1-2 tane yaparım. sarı kartları genelde itirazdan alırdım. hoş değil ama yapım itibariyle hırslıydım.

    muhabir: bursa’daki türkiye-irlanda maçında cascarino’yu marke etmiştiniz. sizden 8cm. uzun bir adama top göstermediniz. o maçı anlatır mısınız?

    ali eren: valla ben iki tane adam marke ettim. sonradan giren uzun cascarino muydu? önceden kısa, hızlı bir santrafor vardı onu marke ettim. sonra 75’te cascarino oyuna girdi.

    muhabir: o maçın sonunda kavga çıktı, siz euro 2000’e gidemediniz. evden izlemek kötü müydü?

    ali eren: ben gidecektim zaten de önçapraz bağlarım koptu. yani cezadan değil, sakatlıktan gidemedim. yoksa mustafa hoca beni götürecekti zaten. maçın içinde onlar bizim sağ tarafımızdan korner kullanıyorlardı. cascarino’yla hava topuna çıktık, bir baktım ben kalenin içine düşmüşüm. yumruk attı bana havada. maç bitti 0-0. biz gitmeyi garantiledik. maçtan sonra bana bir şeyler söyledi. ben de ona “fuck off” dedim. döndü bu geldi bana tekme attı. o bana tekme atınca ben de gayrı ihtiyari karşılık verdim. karıştı biraz. sergen abi gelip ayırdı bizi. benden kaynaklanan bir olay değildi yani.

    muhabir: kampta zehirlenip maça çıkamama hikayeniz varmış. onu bize anlatır mısınız?

    ali eren: son artık ter idmanı yapıyoruz. akşamüstü fulya’dayız. ayhan akman’la aynı odadayız. gittik aşağı yemek yedik, ben buna odaya çıkardım. 1 saat falan geçti, “ali, kokoreç yiyelim” dedi. “bak dedim, mandalin var, o var, bu var.” yok… kokoreç. iyi tamam yiyelim. neyse şampiyon kokoreç’ten aldık, bir yarım ben bir yarım ayhan yedik. bir tanesini bölüştük. futbolcu ne kadar kötü besleniyor bak. bilinçsizlik. sağlıksız besleniyoruz. ben sabaha doğru zehirlendim, sabaha karşı doktorlar beni alman hastanesi’ne götürdü. ayhan’a bir şey olmadı ama. öyle bir durum. kulüp, hoca zor durumda kaldı. çocuktum zaten. 21 yaşımda annemin yanında çıkıp, kendi başıma buraya geldim. şimdi bakınca görüyorsun da o zaman gençtik. simit yiyip maça çıksak problem değildi.

    *
  • kendisinden bir başka anektod daha aktaralım:

    +ali eren: recep abi en kazması sendin.

    -recep çetin: sen gölgene bile tekme atıyordun.
  • kendisi hakkında youtube'da bir dirhem bile video bulunmayan pamuk prensimiz.
  • günümüzdeki muadili rızvan şahin'dir.
  • david beckham ve cristiano ronaldo gibi liseliler daha top toplayıcılık yaparken ikon olan efsanevi oyuncu. ali eren'in her sene en az 1.000.000 forma sattırma garantisi vardı oynadığı takıma. bugün bu rakama messi dahi ulaşamıyor.
  • akşamları kendisi metrobüsle işten dönüyor, neredeyse her akşam karşılaşıyoruz. veya kimsenin bilmediği bir ikizi var.
hesabın var mı? giriş yap