• kanser hastasıyım, yoğun kemoterapiye bağlı şeker çıktı, bel fıtığım uzun süredir oturtmuyor, yürütmüyor , uyutmuyor, sokağa çıkamıyorum. keşke sizin yerinize ben ölseydim. siz toprağa tek tek düştükçe ben de azala azala ölüyorum. ah be çocuklar nasıl kıydılar size .
  • 19 yaşında bir çocuğu döverek öldürenler ve öldürülmesine göz yumanlar sıralı liste:

    1. ismail koyuncu (esnaf)
    2. ramazan koyuncu (ozel guvenlik gorevlisi)
    3. muhammet vatansever (esnaf)
    4. ebubekir harlar (esnaf)
    5. mevlüt şaldoğan (polis)
    6. şaban gökpınar (polis)
    7. hüseyin engin (polis)
    8. yalçın akbulut (polis)
    9. vedat esen (polis)
    10. hasan gülcü (doktor)
    11. erdoğan gözseçen (besik otel sahibi)
    12. güngör azim tuna (vali)
    13. muammer güler (içişleri bakanı)
    14. recep tayyip erdoğan (başbakan
  • ailesine sabır diliyorum, benim bile aklımdan çıkmıyor onlar ne yapsın. bu memlekette üç tane bir halt olamamış adam yanyana geldi mi her istediklerini yapabileceklerini düşünüyorlar. cahil insanın yaşadığını hissetmek için bu tarz vahşiliğe meyli var.

    bu karanlık sadece kardeşim alinin başını yakmadı yani anlayacağınız. bugün sevgilinizle el ele yürüyün mutlaka duvar dibine pusmuş üç beş çakalın tacizine maruz kalırsınız. saçınız uzundur küpe takıyorsunuzdur bu herifler size laf atacak cesareti bulurlar.

    kendi inançlarını, değer yargılarını, partizanlıklarını, taraftarlıklarını mutlak doğru kabul edip sizi yok etmek için bahane edebilirler. bahane edebilirler diyorum çünkü asıl sebep kesinlikle ideolojik değil. asıl sebep bu şuursuz pisliklerin yetersizliklerinden dolayı yaşayamadıkları hayatın acısını sizden çıkarmak istemeleridir. iki kelimeyi bir araya getirip konuşacak medeniyetten yoksun olduklarından kadınlara yaklaşamazlar, yaklaşana düşman olurlar. hissettikleri gibi özgürce giyinmek, dolaşmak isterler racona terstir yapamazlar, yapana düşman olurlar. iyi bir işte çalışmak isterler okul zor gelir okuldan kaçarlar, okuyup didinip bir yere gelene düşman olurlar. kızlı erkekli özgürce eğlenmek isterler, günahtır ahlaksızlıktır eğlenen kadın hafif meşreptir yapamazlar, yapana düşman olurlar.

    yani bu çöp yığınları her neyi isteyip yapamıyorsa onu yapanı yok etmek isterler. daha iyi yaşamak için ne yapmalıyım diye düşünüp gerçekten çabalamak zor olduğundan herkesi kendileri gibi yaşamaya mahkum etmek isterler.

    üç kuruş maaşla sefalet içinde 5 çocuk yapan ailesine laf edemez, gider çocuğum iyi eğitim alsın diye dişinden tırnağından arttıran emekçi ailenin aydınlık çocuğunu katlederler. bu şerefsizler yaşadıkları boktan hayatın sorumluluğunu her nasılsa kendilerinde, ailelerinde yahut devlette aramak yerine iyi eğitimli sorgulayan özgür bireylerde ararlar.

    üç çocuk yapın diyen hükümete "biz zor hayatta kalıyoruz hangi güvenceyle ben yeni insanların sorumluluğunu alayım dangoz!" diyemezler. tavşan gibi üreyip, hıyar gibi yaşamayı "allah kısmetini verir" bahanesiyle normalleştirirler. allah kısmetini vermediğinde de sersefil sokaklarda ona buna musallat olurlar. verilmeyen kısmetin hesabını allahtan yahut ailesinden yahut hükümetten sormaz sana bana eziyet olurlar.

    bu pislikler böyledir ali.
    seni onlar gibi olmadığın için dövdüler, öldürdüler.
    gerisi bahane, gerisi boş laf.
  • "ama devlet masum, ama sadece bir polis var, ama olay münferit, ama başbakanımız mısır'a üzülüyor ağlıyor, ama devletimizi rahat bırakın, allah rahmet eylesin ama kahramanlaştırmayın. ama ama ama..."

    bazıları tarafından hep "ama"larla anılan hatta anılmayan, katledilmesine içten içe oh olsun denilen kardeşimizdir. bu devletin, bu devletin zihniyetinin ve onun katıksız destekçilerinin katlettiği onlarca insandan biridir. bir polis varmış sadece katledilmesinde, bu da devlete yüklenemezmiş. ulan ethem'i öldüren, onlarca kişiyi çoluk çocuk demeden gaza boğan, gözünü çıkaran, tekerlekli sandalyeli adama bile tomadan su sıkan, sahilde kızın saçlarını yolan, ocakbaşlarından sürükleyerek adam toplayan, 68 gündür 15 yaşında çocuğun komada olmasına sebep olan kimler?

    hangi dava uğruna can vermeye değermiş? ulan çocuk isteyerek, bilerek öldü sanki, hatta sopalara kafa attı, duran tekmelere vücudunu çarptı. öldürenler senin zihniyetindeki şerefsiz pezevenkler, polise de yardım ettiklerini söylemişler. hala daha kahramanlaştırmayın diyorsun.

    katilsiniz ve bunun her gün hatırlatılmasından rahatsızsınız. evet klavye başındaki akpli, bu zihniyeti, bu yapılan zulümleri destekliyorsan, hak veriyorsan, polis iyi iş yaptı diyen bakanları, başbakanı alkışlıyorsan sen de katilsin, sen de dilsiz şeytansın. yarım yamalak ağızla allah rahmet eylesin diyerek kimseyi kandıramazsın. bu çocuk da, öldürülen diğer insanlar da unutulmayacak, her gün hatırlanacak, her gün isimleri tekrarlanacak, her gün sizin katil olduğunuz suratınıza çarpılacak onlarca kez. siz bizim kardeşlerimizi öldürdünüz ve bu işten öyle kolayca sıyrılamayacaksınız.
  • bu sabah anneme gittim kahvaltıya. ali ismail'den bahsetmeye başladı. "son görüntüleri gördün mü? ali'yi dovdukleri." başladı hüngür hüngür ağlamaya. sesi titreyerek "bunlar nasıl insanlar? kafasına nasıl vurdular? " dedi zar zor. bir ara durdu "ali'nin annesi.." dedi, tekrar ağlamaya başladı. banyodan mutfak bezini alıp etrafın tozunu almaya başladı. "yine başlayacak eylemler anne" dedim. "oğlum bunların ne yapacağı belli değil, gitme sen." dedi. "ama, ne olacak bunca ölen çocuk, ne olacak bu devletin pislikleri?" deyince ben, 12 eylül'de vurulan dedemi hatırlattı, "babam, karanlık sokaklardan kuytu köşelerden sakın, asla yalnız mücadele etme, derdi." dedi. "merak etme anne" dedim, "ya hep birlikte ya hiçbirimiz! "

    annelerin gozbebeklerini onlardan ayirdiniz ya, dünyanın en haklı direnisine dünyanın en çirkin en sert mudahelesini yaptınız, tek bir özür dilemediginiz gibi yaptıklarınızı saklayip, aşağılık argümanlarla kendinizi savundunuz, halkı medyanizla kandirdiniz, alay ettiniz ve en önemlisi anneleri aglattiniz ya, bunların hiçbiri yanınıza kalmayacak. ant içeriz.
  • aklıma deniz gezmiş'in "biz daha aşık bile olmamıştık" sözlerini getiren fidan... belki henüz aşık bile olmamıştı. şairin dediği gibi `gül benizli sevgilinin titreyen göğüslerini öpmeden doyasıya` kara toprağa gitti. belki pilot olmak istiyordu, belki henüz uçağa bile binmemişti. belki arkadaşlarıyla ispanya'nın bir balıkçı kasabasında tatil yapmayı hayal etmişti. belki izlemeyi planladığı bir film listesi, öğrenmek istediği felsefi akımlar, ezberlemek istediği şiirler, satın almak istediği kitaplar vardı. belki o gün akşam canı annesinin yaptığı patatesli börekten çekmişti, belki açtı dövüldüğünde, belki de tok.

    insan hazmedemiyor. nefes alıp verdiği ülkede gencecik bir canın yok olmasına insanların seyirci kalmasına, birilerinin hayasızca iftiralarına, yüzsüzlüklerine tahammül edemiyor. ali keşke senin adını hiç bilmeseydim. vardlığından bile haberdar olmadan yaşayıp gitseydik ikimiz de. keşke bir tren garında ateş isteseydim senden ve bana cevap bile vermeden çekip gitseydin... seni öldürenle, beni öldürecek olan arasında fark yok. yarın canımı alsa bu şiddet, şu satırları bile yazdığımı bilmez kimse...

    ölmeyeceksin, kalbimizde yaşayacaksın demeye dilim varmaz benim. sen öldün. seni öldürdüler. kalbini durdurdular, nefesini kestiler. bir gün birileri tarih kitaplarına senin "öldüğünü" yazacak. hain olduğunu, terörist olduğunu yazacak... inandırmayacağım, bana düşen senin benden farksız bir masum olduğunu gücümün yettiğince anlatmak olacak. senin öldürüldüğünü, katillerinin de aramızda hayatlarına devam ettiğini, faili meçhul bir cinayet olduğunu, annenin sensiz bırakıldığını torunlarıma kadar anlatacağım... anlatacağım ki kanın, yalan hikayelerini yazacakları kırılasıca kalemlerine mürekkep olmasın...
  • bazen yoruluyorum laf anlatmaktan, o zaman ali aklıma geliyor kendimden utanıyorum.

    benim sözüm var sana delikanlı kardeşim.

    bu memlekette yaşanan pislik ortadan kalkmadan yahut ben son nefesimi vermeden susmayacağım.

    bir şey yapabiliyorum da diyemem bu organize şerefsizlik çetesinin patlayan foseptiği karşısında ama susmaya gönlüm razı değil.

    bir bardak suyum var onu döke döke temizleyeceğim, mis gibi yapacağım bu memleketi.

    huzurlu ol, buralar bizde.
  • eskişehir'de bu gece,
    19 yaşında bir çocuğu öldürecekler.

    ara sokakta,
    bir fırının önünde
    döve döve...
  • annem hasta. haftalardır hastanedeyim. sessizce. neredeyse kimsenin haberi yok hepimizin hayatını esir alan bu kabustan. malum hastalık, çaresiziz.
    bir gün ameliyattan çıktı, ellerini kaldıracak gücü yoktu. çorabını bile ben giydirdim. ayakları o kadar küçüktü ki, hiç farketmemiştim daha önce o kadar küçük olduğunu. bebekliğimde incinmeyeyim diye beni korumak için herşeyini feda eden annemin zayıflığını izledim bir süre. rolleri değişmiş gibiydik onca yıl sonra.
    hep güçlüydüm. sadece bir kez buruldum biraz; o haline rağmen benim belimdeki ağrıyı sorup, ayakta durmayayım diye yer açmak için köşeye kıvrıldığında bir sarsıntı oldu içimde. ama yine de güçlüydüm, hiç düşmedim, hep dimdik durdum.

    ta ki bugün ortaya çıkan görüntülere kadar. ali ismail'i, hiçbir suçu yokken nasıl da arsızca ve öldüresiye tekmelediğini gördüm ahlak ve vicdan yoksunu insan müsveddelerinin. canım acıdı. çok, gerçekten çok acıdı. ve kafamı kaldırıp günlerdir ağzına bir lokma alamayan anneme bakınca, ali ismail'in annesi geldi aklıma. o da hasta olacaktı sonunda, oğlunun üzüntüsü hiç kuşku yok ki onu da hasta edecekti. ve o zaman ali'si olmayacak, olamayacaktı yanında. gücüm bitti, tükendim.
    anneme belli etmemeye çalışarak yavaşça çıktım odadan. daha ilk adımımı atarken hızla dökülmeye başlayan gözyaşlarıma adaha fazla hakim olamadım. ali ismail'in o insanlardan kurtulmak için sağa sola koşturduğu anki çaresizliği geldi aklıma, öfkelendim. annesinin o görüntüleri izlerken ne hissedeceğini düşünmeye çalıştım. abarttığımı düşünmeyin lütfen, göğüs kafesimin kalbimdeki sıkışmayı tutamayacağını hissettim. yüreğim şişti, sığmadım içime. yine de topladım kendimi, içeri girdim, elini tuttum annemin ve yanağını öptüm. yıllar sonra ilk defa. şaşırdı ama gülümsedi annem.
    ben annemde ali ismail'in annesini gördüm bugün. hayata tutunabilmek için çaresiz bir çırpınış yansıyordu o gözlerden. biri bu dünyadan giden oğlunun hüznündeyken, diğerinde oğlunu bırakıp gidecek olmanın ağırlığı vardı. hiç tanımadığım o genç adamı, ali ismail'i öldürenlere duyduğum öfkeyi annemin gözlerinde dindirmek istedim. yapamadım. acaba ali ismail annesinin elini en son ne zaman tutmuştur diye geçirdim içimden. en son olabileceği hiç aklına gelmiş midir diye düşündüm. annemle gözgöze geldik, içsesimi susturdum. anneler anlar, açık vermek istemedim. susarak çekildim yanından.
    "ali ismail," dedim odadan çıkarken, "ah be ali ismail, ah be çocuk.. biz nasıl hesap vereceğiz annene? senin annen ağlarken, nasıl gülümseyeceğiz annelerimize? üstelik bize en çok ihtiyacı olan anda bile?"

    tanım: üçbuçuk yıl aradan sonra yeniden sözlüğe yazmama sebep olan adamdır.
  • 7 yıl geçti. eskişehir'in dar bir sokağında gözü dönmüş insanlar(!) tarafından önü kıstırıldı ali'nin, öldüresiye dövdüler. kalp hastasıydı ali, ''yeter vurmayın, öldüm'' dedi, durmadılar.
    adli tıp raporuna göre kafatasında kemik kırıkları oluşmuştu ve beyin kanaması geçirmişti.

    huzur içinde uyu güzel kardeşim. sen her zaman bizimlesin, her zaman 19 yaşındasın..

    edit: bir arkadaşımızın ricasıyla ali ismail korkmaz vakfı alikev'in sitesini buraya bırakıyorum. iyilik bulaşıcıdır.
hesabın var mı? giriş yap