• torpidoda bulunan bir adet naneli diş macunu tüpünü ağzınıza sıkıp, yutabildiğiniz kadarını yutun. alete üflemeden zaten bayılırsınız, diyelim ki bünye kuvvetli polis kuduz sanıp bırakabilir. tabi kuduz sanıp vurabilmee ihtimali de yok değil ama o kadar risk likit fonda bile var.
  • bildiğim kadarıyla artık 0,5 promil sınırı da olmadığından bir bira bile içseniz, üstüne diş macunu yutup 3 kilo patates yiyip, 4 kutu naneli sakız da çiğneseniz o alete üflediğiniz an ehliyetiniz alınır. kısaca "az alkollü çıkma" devri kapandı diye biliyorum.
    yırtmak için en güzel yöntem şudur:
    baktınız çevirme var. dönecek, kaçacak yer yok. hemen yolcu koltuğuna geçin. bir süre sonra arkanızda arabalar birikecek tabi, kornalar falan çalınacak. polis gelecek aracın başına. soracak "şoför nerde arkadaşım?" diye. "arkadaşım kullanıyordu, çevirme vardı polisi görünce kaçtı" diye birşeyler uydurun. "saçmalama ulan, çek arabanı" falan derse, "yok memur bey, alkollüyüm ben, hayatta direksiyona geçmem" deyin.
    ya yırtarsınız ya da sağlam dayak yersiniz. arası yok.
    (kaynak neydi kimdi hatırlamıyorum)
  • aklıma bir fıkra getirmiştir:

    --- spoiler ---

    - beyefendi lütfen üfler misiniz ?
    - mümkün değil memur bey. astımım var; buna üflersem atak geçirebilirim.
    - peki o zaman; minibüste bir kan verin; oradan tahlil ettirelim.
    - mümkün değil memur bey. bende hemofili var; kanama durmaz, ölürüm.
    - anlaşıldı. o zaman idrar numunesi alalım.
    - mümkün değil memur bey; böbreklerim çalışmıyor; üstelik prostatım var. idrar çıkmıyor.
    - tamam tamam. o zaman lütfen arabadan inin ve yerdeki düz çizgi üzerinde beş adım yürüyün.
    - mümkün değil memur bey.
    - o niye ? ayakların da mı yok.
    - hayır; ayaklarım var; ama zil zurna sarhoşum. bir adım bile atacak halim yok.

    --- spoiler ---
  • üç bira içtikten sonra alkollü araç sevk etmekten 6 ay ehliyet mahrumiyeti yaşadım. para cezaları aldım ve kamu davası ile yargılandım. çok şükür kaza ya da yaralama gibi bir duruma girmedim, rutin trafik kontrolünde anlaşıldı alkollü olduğum. bu işin yöntemini vs siktir edin arkadaşlar, cezalarını vs de siktir edin ama alkollü iken araç kullanmayın asla. kendi canınız bir hiçse de başkalarının hayatına karşı bir savaşdır bu eylem. bunun ne telafisi ne de şakası yok.
  • sene 2007, aylardan nisan. evlilik hayalleri kurduğum hatundan ayrılmışım. o kadar moralim bozuk ki salonda sermişim kendimi koltuğa, bahar ayında üzerimde battaniyeyle beşiktaş'ın maçını* izliyorum. derken telefona arka arkaya mesajlar gelmeye başlıyor ve o zamanlar istanbul'da okumakta olan high speed dirt dışarı çıkıp ikişer bira içmeyi teklif ediyor. moralimin bozuk olduğunu, canımın hiçbişeyyapmak istemediğini söylesem de, alttan girip üstten çıkıyor ve beni ikna etmeyi başarıyor. neticede çekiyoruz arabayı güzel bir manzaraya, o zamanlar favori biramız olan tombul efeslerden üçer tane seri bi şekilde patlatıp evin yolunu tutuyoruz. ne oluyorsa bu anda oluyor; evime 100 metre kala çevirmeye denk geliyoruz. jandarma trafik aracının önünde birçoğu ayakta durmakta zorlanan ama kendi arasında keyifle sohbet etmeye devam eden uzunca bir kuyruk var. meğer o akşam civarda bir meyhane açılışı varmış ve biz de habersizce bu bağlamda yapılan çevirmeye takılmışız. cezayı yiyen rahatlayıp olay yerini terk ediyor ama sıra çok yavaş ilerliyor. bu sırada sorumlu jandarma astsubayın gözü sıranın en sonundaki bize ilişiyor. üç bira o dönemde bizde bir şişe soda etkisi yaptığından, hiçbir alkol belirtisi göstermeden sakin sakin sıramızı beklediğimizi görüyor. yanımıza yaklaşıyor ve hayatımın her döneminde yüzüme gülen şans yeniden kapıyı çalıyor adeta: "gençler sizde bişey yok galiba?". nereden geldiği belli olmayan biz özgüvenle, verilecek olan cezanın büyüklüğünden bihaber olmanın da getirdiği cahil cesaretiyle bu soruyu şu sığırlıkla cevaplıyorum: "bilmem üfleyince göreceğiz hehehe". adam yine de iyi niyet göstergesi olarak sıranın en önündeki alkolmetreyi alıyor bana getiriyor, "al bakalım o zaman. üfle de gidin boşuna beklemeyin". işte alkolmetreyle ilk temasım o an yaşanıyor. üflüyorum, 5-10-20-50-60-100-110 derken astsubay "ohooo senin işin uzun" deyip alkolmetreyi benim aracın kaportasına koyup ceza tutanağını almak için geri dönüyor. gözüm alkolmetrenin dijital ekranında durmadan değişen sayılarda ve en sonunda sayıların dönüşü duruyor: tebrikler 148 promil alkollüyüm. 800 tl gibi bir para cezasını yapıştırıp 6 ay ehliyetime el koyuyorlar. hikayenin bundan sonraki eve dönüş kısmımız daha komik ancak konuyla alakasız olduğu için o kısmı geçiyorum*. neyse sayılı gün çabuk geçiyor ve ehliyetimi almama bir hafta kala kendimi derin düşünceler içinde buluyorum. malumunuz belli bir zaman zarfı içinde arka arkaya alkolü yakalanma durumunda cezalar kat kat sertleşiyor. en sonunda bu zıkkımı bırakma ihtimalim olmadığına karar verip bir alkolmetre satın alıyorum.

    dostlarım, işte burada şimdiye kadar işe yaramadığı belirtilen ya da ileride belki işe yaradığına inanılarak paylaşılacak olan bütün yöntemleri (kırmızı marlboro promil yükseltir/soğuk su düşürür/karanfil düşürür/diyafram nefesi/üflemeden önce derin derin nefes al ver/vs vs vs) elimdeki alkolmetreyle tek tek denedim. size kötü bir haberim var, hiçbiri işe yaramıyor. eğer alkol aldıktan sonra yakalanmadan kendi aracınızla eve gitmek istiyorsanız, şansınıza güvenmekten başka yapabileceğiniz şeyler çok sınırlı. eğer tek başınızaysanız bir alkolmetre edinip arabada minimum üç saat uyumak bunlardan biri olabilir. yine de benim tercihim ve sizlere önerim, alkol aldıktan sonra trafiğe çıkmamak.
  • torpidoda bulunan silahı alnınıza dayayıp ateş edin. son nefesinizi alete verin. ne çıkarsa bahtınıza.
  • denyoluk yapıp alkollü bir şekilde direksiyon başına geçtiniz, polis sizi durdurdu, alete üfle lan dedi. "lanlı manlı konuşma lan" diye denyoluğumuza denyoluk katmak yerine hemen torpidoda zulaladığımız kahveden bir tatlı kaşığı kadar yutuyoruz. evet kuru kahve. toz şeklinde. o dişlerin arasındaki kahverengiliği gören polis zaten bu iğrenç görüntü karşısında alete üfletmekten vazgeçecektir. geçmiş olsun.
  • bu konuda çok tecrübeliyim ehliyetimi 2 defa kaptırdım ve sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine (südge) katılım sağlayıp ehliyetimi uzun süre sonra geri alabildim. alkolmetrenin bozulması veya saçmalaması dışındaki tek yöntem içki içmemektir. sakız çiğnemek, diafram nefesi tekniği gibi yöntemler tamamen şehir efsanesidir. südge eğitiminde aşağıdaki 3 konuda kompozisyon yazmamız istenmişti. zaten aşağıdaki konularda empati yaptıktan sonra bir daha alkollü araba kullanmamanız gerekmektedir.

    1. 80-100 promil düzeyinde alkollüsünüz. kaza yapıp küçük bir çocuğu öldürdünüz, ne hissederdiniz?
    2. 80-100 promil düzeyinde alkollü bir sürücü kaza yapıp yakınlarınızdan birini öldürdü (anne, baba, kardeş veya çocuk), ne hissederdiniz?
    3. 80-100 promil düzeyinde alkollüyken kaza yapıp sakat kaldınız, ne hissederdiniz?
  • birer şehir efsanesine dönüşmüş yöntemlerdir. o değil de, promil oranını sıfırladığı iddia edilen bir rus sakızı vardı. ağzına iki tane atarsan promil kromil falan kalmıyordu. ayna gibi girip çıkıyordun... sonradan yasakladılar. yok! işe yaradığından değil, bu yollar çok yurttaşımızı kazıkladıklarından...

    en sağlamı, alkol alınca araba kullanmamaktır. kadıköy'e gideceksem, arabayı bırakıyorum bir yerlerde. ya da, araba ile kadıköy'e gitmişsem salı pazarı'nın oradaki ispark'a bırakıyorum, ki; bir şekilde içmişsem, arabayı orada bırakıp taksi veya dolmiş ile eve döneyim... o kafa ile araba kullanmak istemem de zaten... sorumlu bir yurttaş mıyım? ivet! hem içeceyük, hem de araba kullanaceyük! olmaz. nein nein nein!

    kamu spotumuzun sonuna gelirken, yapımda emeği geçen herkese teşekkür ediyor, şeri hanımcığıma da sevgilerimi gönderiyorum.

    dandik kaçar...
hesabın var mı? giriş yap