• bazılarına göre insanlık tarihinin son femme fatale'i. 1879 yılında dünyaya geldi. babası, ressam emil jakob schindler idi. bütün çocukluğu, evlerine konuk olan viyana'nın sanatçıları ile geçmişti. bunlardan gustav klimt'in alma'yı öpen ilk şanslı erkek olduğuna inanılır.
    burgtheater'in direktörü tarafından edebiyata ilgisi keşfedildiğinde daha ufacık bir kızdı. derken alexander zemlinsky'den müzik dersleri almaya başladı. bu dersler kısa sürede bir aşka dönüşmüştü. zemlinsky'nin her şeyi yapmasına müsaade etmekle beraber onunla cinsel ilişkiye girmedi. belli bir noktadan sonra bunun zemlinsky'i çıldırtmaya başladığını da ifade edelim.
    bundan sonra hayatına, kendini verdiği tek erkek, gustav mahler girer. mahler tanıştığı andan itibaren bu çok çekici kızın peşine düşmüştür. ilk görüşte aşk mıydı muhterem bestecinin alma'ya karşı hissettiği bilemiyorum ama alma'nın etkisi ile bu satırların yazarının en büyük favorisi olan mahler senfoni no 5'i besteler. 1902 yılında evlenirler. alma, müzik dünyasının kalbine doğrudan girmiştir bu evlilikle. opera'nın yöneticisi, dönemin en önemli bestecisi ve orkestra şefi ile evlidir. müzik dünyasında kendine yer edinmek isteyen genç kızın karşısına kocası dikilir. mahler, alma'nın iyi bir anne ve ev kadını olmasını istemekteydi. bu isteğin acısı sonradan çıkacaktı.
    belki rekabet istemedi mahler, belki de hayatının aşkından hemencecik çocuklar istemişti. kim bilir, ancak evliliklerinin iki meyvası olmuştu. birisi heykeltraş olmuş, diğeri ise ufacıkken ölmüştü. kindertotenlieder sanıldığının aksine ölen kızı için yazılmamıştır ancak bu eserini kızının ölümünden sonra asla bir daha yönetmemiş olduğu dikkat çekicidir.
    kızının ölümünün de etkisiyle, alma, kocasından uzaklaşmaya başlamıştı. sonradan adı bauhaus ile anılacak olan walter gropius ile aşk yaşamaya başladığında daha mahler hayattaydı. sigmund freud'un koltuğunda zırıl zırıl ağlayan yorgun bir besteci hâlini almıştı, dönemin en önemli figürü. yine de alma'nın, kocasının son aylarında yanında yer aldığını ifade edelim.
    alma, mahler'in ölümünden sonra iki ilişki içinde kendini bulmuştu. bir yandan gropius ile ilişkisini devam ederken, diğer yandan viyana'nın enfant terriblei oscar kokoschka ile yakınlaşmıştı. rüzgarın nişanlısı alma için çizilmişti... giderek araları bozuldu, kokoschka tamamen çıldırıp, kendini görmeyi reddeden alma'nın birebir bebeğini yaptırıp her yere onla gitmeyi başlamıştı. alma ise 1915 yılında gropius ile ikinci evliliğini yaptı. bu evlilik ve kokoschka'ya karşı tavrı, oskar'ın orduya yazılmasına neden olmuştu. allah'tan sadece ağır yaralandı da kokoschka savaşta, biz de ondan mahrum kalmadık. alma bebeğinin akıbeti ise ilginçtir. dresden'deki bir orgy sırasında parçalanmıştı bebek alma...
    gropius ile evlendiği sırada bauhaus inşa edilmekteydi. kocasının arkasındaki kadını oynadı bir süreliğine. bu sırada manon gropius doğdu. güzeller güzeli manon, alma'nın genç yaşta kaybettiği ikinci kızı olacaktı; viyana çevrelerinin efsanesi 17 yaşında ölmüştü. an dem andenken eines engels, berg keman konçertosu yazılmıştı alban berg tarafından, manon'a ithafen.
    alma, gropius ile evliliği sırasında genç bir şair olan franz werfel ile de ilişkiye girmişti. bu ilişkiden prematüre doğan martin 10 ay sonra ölmüştü. oğlunu da gömen anne, başta werfel'i suçladıysa da, yıllar sonra üçüncü evliliğini de kendisine tapan bu isimle yapmıştı. elli yaşındaydı ve yine mutluydu. viyana'nın bir sonraki kardinali gözüyle bakılan teolog johannes hollnsteiner'i de bu sırada baştan çıkarmış ve kardinal olmasına mani olmuştu. werfel'in yahudi olması nedeniyle kaçmak zorunda kalan ikilinin son durağı amerika idi. hollywood'da arka arkaya werfel'in yapıtları filme alınıyordu; bu, ikilinin amerika sosyetesinin içinde yer edinnesini sağlamıştı. werfel 1945'te öldü, bir sene sonra da alma amerikan vatandaşı olmuştu. erich maria remarque, benjamin britten, igor stravinsky yakın arkadaşları arasında gösterilebilir. britten'ın arkadaşlığı abartıp alma için besteler yaptığı zaten malumdur.
    otobiyografisinde çok daha fazla erkeğin adı geçmektedir. bazıları pek muziptir; alma'nın ilişkiye girmediklerinden yola çıkarak sanatın üç kolunun öksüz kaldığını ifade ederler. bir rahibi bile baştan çıkartan isim bazılarına göre tanrıça'dır. bu bencil tanrıça, mahler dışındakileri tanrılaştırmış ve erkeğini o mertebeye ulaştırdıktan sonra, bir sonrakine geçmiştir. arkada kalanların yer yer çıldırdığı da aşikârdır. alma, werfel'in de dediği gibi tarihin gördüğü birkaç büyülü isimden biridir. bu satırların yazarının birçok taptığı şey de bu kadın için yapılmıştır, bu noktada kelimelerimi kaybeder, yutkunur ve susarım...
    (bkz: non mors sed imago mortis anima aeterna)
  • kendi besteledigi sarkilar da vardir:

    http://www.recmusic.org/…tings.html?composerid=4936
  • alma'nin sag kalcasinin üzerine kondurulmus kücük bir dogum lekesinde sunlar yaziyormus: "zu risiken und nebenwirkungen lesen sie die packungsbeilage und fragen sie ihren arzt oder apotheker." ancak bu lekeyi yerinde teshis edip okumak, sadece arvo benitez carboni'ye nasip olmus (zemlinsky, mahler, kokoschka, gropius, werfel ve hollnsteiner görememisler). gerci gustav mahler yan etkilerden haberdar olmadan, gec de olsa sigmund freud'a danismismis ama takdir edersiniz ki freud aslinda bir bilim adami degildi, hayal gücü zengin bir sanatciydi. punkt.
  • almancadaki alma mahlerin ahını, çıkar werfel werfel deyiminin kaynağı fettan kadın...
  • merhaba sevgili kuzucuklarim,
    bu geceki masalimizin adi "yavsak alma ve aptal erkekleri". isterseniz cok fazla zaman kaybetmeden hemen baslayalim.

    cok eski zamanlarda ki bu zamanlar art nouveau zamanlari oluyor yani 1890-1914 seneleri, iste bu eski zamanlarda çok uzak bir avrupa da kimsenin bilmedigi bir dagin arkasinda viyana isminde cok ünlü bir şehir varmis. bu sehir sanatin ve müzigin felsefenin ve iskender kebabin merkeziymis o yillarda. o zamanin viyanasinda kimler yokmus ki prens vitgenşıtayn, devrik kral fıroyd, neyzen mahler, kralin borazancisi şönberg, minyatür ustalari kilimt ve şiile, sonacima altenberg ve kaldırım kalfasi otto wagner, hebücügü birden bu sehirde yasarlarmis.

    böyle erkek erkege, mutlu mesut yaparlarken neyzen mahler -evet evet su bildiginiz mahler- tutturmus ben evlenicem de evlenicem diye. digerleri ne kadar ugrasmislarsa da bir türlü ikna edememisler bu neyzen mahler'i. neyzen mahler o zamanlar cok yakısıklı bi adammis, kendine de cok guzel bir kadın bulmus ve onunla papaz nikahi yaptirmis. kadinin adi alma'ymis.

    neyzen mahler disindaki dier erkekler "neyse artik evlendi yabicak bisi yok böyle kabul edelim onu" , "kendi bilir sonra yardim icin yalvarirsa goruruz" ya da "yalan dostum ask diye bir sey yok, ask dedigin uc gunluk eglence bilemedin bes gun sursun kapılıp da sürünen cok" seklinde cümlelerle üzüntülerini dile getirmisler. ama neyzen mahler cok mutluymus karisiyla cok iyi anlasiyormus, ve her gittigi yere onu da yaninda goturuyormus. alma'da neyzen mahler'in arkadaslarina karsi cok ilgiliymis hatta o kadar ki neyzen mahler evde solfej yaparken devrik kral fıroyd'un klinigine gider "ay ne güzel divan bu böyle, yeni mi?" dermis, kralin borazancisi şönberg'le nota sistemlerini konusur, minyatür ustası kilimt'in boyalariyla oynar, kaldırım kalfası vagner'in kaldirim taslarini saklarmis. gelin gorun ki bu arkadaslar zamanla alma'dan pek bir hoslanmaya baslamislar, özellikle de alma'nin kendileriyle konusurken basini one dogru uzatip kendilerine yaklasmasi karin bosluklarinda kelebeklerin ucusmasina sebep olurmus, ama hicbirini digerinden haberi yokmus.
    hepsi de alma'yi kendisinden hoslanir sanirmis. her biri alma'yi almasi gerekenin kendisi oldugunu düsünür, kıskancliktan catir catir catlarlarmis. hatta minyatür ustası kilimt bi resim yapmis ve bu resimde kendisini alma'yi öperken göstererek hislerini açiğa vurmuş. resmin adını da "the kiss" koymus. alma'ya olan askindan devrik kral fıroyd psikanalizi kralin borazancisi şönberg de 12li nota sistemini bulmus, kaldırım kalfası vagner viyana'nin tamamini yeniden düzenlemis. hepsi alma'nin kendilerini dinlerken dudaklarinin dudaklarina yaklastigi anin öpüsmeye dönüsecegi gunu beklermis.

    sonra birgun boyle hepsi birarada otururken -alma marketten çamaşırsuyu almaya gitmismis- neyzen mahler karısından sikayet etmeye baslamis. herkes neyzen mahlerin bu kadar güzel bir kadinin nesinden sikayet edecegini düsünürken neyzen mahler söyle demis:
    " ya bu bizim karı iyi güzel de biraz ağır işitiyor, yan odadan çağırıyıorum duymuyor, yolda gorup sesleniyorum bakmıyor, bi de böyle yüzyüze konusurken söylediklerimi anlamayıp kafasını öne dogru uzatmıyor mu sinir oluyorum."
    bu son cümleyle birlikte devrik kral fıroyd'a çarpan psikanaliz kamyonunundan etrafa saçılan tualler minyatür ustasi kilimtin kafasina geçerken çikardigi seslerden kralın borazancısı şönbergin yazdigi yıkılış senfonisini dinleyen kaldırım kalfası vagner'in viyanasinin yildizsiz gögünde bir duygu baloncugu pıttadanak patlayıvermiş. bu olaya daha sonra linguistikçiler "sik gibi kalmak" adini vereceklerdir.
    demek ki neymiş sevgili kuzucuklarim, evlenicem diyen her arkadasimizi toylukla suçlamamali, bize dogru eğilen her kadini bize aşık sanmamalı, arkadasimizin karisina kizina sulanmamalı olur olmas resimler yapmamalıymışız.
    hadi yatin uyuyun bakiyim şimdi.
  • her basarili erkegin arkasinda bir "kadin" oldugu önermesini

    o dönemde her basarili erkegin arkasinda "bir" kadin oldugu önermesine cevirmeyi basarmis insan.*
  • http://www.alma-mahler.at/ adresli sitede kendisi ve hayatına girdiği insanlar hakkında belki gereğinden fazla bilgiye bile ulaşılabilir.
  • kendisi 100 den fazla lied yazdığını soylese de günümüzde sadece 14 tanesi bilinmektedir. bunlarin cogunu da zemlinsky den ders almaya basladiktan sonra yazmıştır. mahlerin engellemeleri sonucunda bestelemeyi birakmıştır.
hesabın var mı? giriş yap