*

  • anne babalarımızın sanki boyunlarında istek ve arzu kutusu vardı sanırım. çocukluk ya işte ilk kez görülen her şey istenirdi. istenmesi bir yana bunu elde ettikten sonra insanın içindeki o his doyum noktasına ulaşınca onu elde etmeye çalıştığımızdan daha az çaba sarfederek bir köşeye kolayca atabiliyorduk. hal böyle olunca "bundan sonra bir daha yok" cümlesini işitmemek elde değildi. insan elindekinin kıymetini bilemeyince böyle oluyor tabi.

    hani çocukken dedikya aslında çok istenipte alınamayan ufak tefek şeylerin insanın içinde oluşturduğu o inanılmaz ukte yaş ilerledikçe ortaya çıkıyor. durdurulması kolay ama bastırılması zor bir arzu. hep isteyipte yapamadım dediğiniz ama bir zaman sonra yaşın verdiği ağırlıktan ötürü yapamadığımız şeyler. en basitinden lunaparkta bütün her şeyi kullanmak ve binmek. gerçi ufakken daha herkesin gözü kara olduğundan zaten bu 18 yaş sınırı var yoksa 18 i geçtikten sonra g.t yemeyen şeyler arasında o baş üstü dönen aletler pekte hoş durmuyor.

    eşek kadar olmama rağmen liseli çocuklar gibi çok istediğim bu bileklikler vardı. onlardan almak istedim geçenlerde. aslına bakarsanız sadelikte yana olduğum açık olsa da bazen klasik düzenin dışında biraz sadecelik hoş olur diye düşünmüştüm. liseye giderken takamadığımız o bilekliklerden artık üniversiteye giderken istemek bile çok abesti iştigal. hoş ozamanların modasıyla şimdikilerin modası arasında dağlar kadar fark var. bir zamanlar biz anne babamızın siyah beyaz fotolarına baktığımızda "bu ne yaa, ne bir doğallık var ne bir renk ne de bir photoshop" dendiğini şahsen kuzenimden ben duydum. o bu değil de ben o bilekliği bulsam da bunca farklı tarz ve şekilde bilekliklerin arasından onu bulup takmak ne kadar demode ve eksi yönde dikkat çekici olurdu hiç tahmin bile etmek istemiyordum.

    şöyle bir yeni nesil liseli gotik ve emo gençlere baktım harbiden çok uçmuşlar. bir ara japonya halkının içerisine girip orayı tanıtan çağatay yolda programının çağatay' ı gençlerle konuşmaya çalışıyor ama görseniz çekik gözlüleri hepsi de inanılmaz derecede absurd giyim ve kuşamları ile çok rahat olabiliyorlar. bir zamanlar onlara olan bakışım aynaya bakan panda misali boştu. pandayla yakından uzaktan ilgim yoktur. onları görmesem bizim gençleri yılbaşı günü şömineye asılmış babaanne çorabından fırlamışlar sanıcam. yine de dediğim gibi onlar da almış başını gitmiş. giydiğim gömlek kot ve timberland ile bilekliğe şöyle bir bakınca "sanırım çok yakıştı" ibaresini ben önceden kendime söylemişim ki "çok iyi durdu lan" dedim içimden. okula gidince sınıfta yanımda oturan samimi bir arkadaşımın dikkatini çekti aramızda şöyle ufak bir bakışmadan sonra ilk ve tek cümlesi şu oldu; "one lan! çıkar şunu olmamış". çok isteyipte aldığım fakat anında attığım bu bilekliği düşününce çok isteyipte alınamayan şeyler arasında bir ukte olarak içimde kalacaktı. sağlık olsun sıradaki heves ettiğimiz şeylere bakıcaz artık..
  • çocukken

    (bkz: akülü araba)
  • defender 110 td :(
  • yazarların maddi durumları elverdiği müddetçe ölmeden mutlaka sahip olmak ve tadını çıkartmak istediği şeylerdir.
  • orijinal parfüm
  • kiz arkadasima hediye almak istiyorum fakat alamiyorum,kiz arkadasi onerin.
  • bana yetecek kadar bir araba.
  • pringles
hesabın var mı? giriş yap