• kitabın mottosu (bkz: motto/#877702) "herkes için ve hiçkimse için bir kitap"tır (orijinali: "ein buch für alle und keinen"). bunu oruç aruoba de ki işte adlı kitabının 112nci sayfasında şöyle yorumlamıştır:

    "herkes için ve hiçkimse için"... bu da şu demek, anlayabilecek durumda olan herkes anlayabilir; ama, işte, hiçkimse o durumda değil...
  • okurken her satırında durup düşünülmesi gereken, her sayfasında birden fazla özlü söz bulunan okkalı kitap.
    örn: ben her kulağa göre ağız değilim.
  • kitabın say yayınlarından ve kabalcı yayınlarından çıkan iki çevirisini de inceledim/okudum. açıkçası ''benim türkçe'ye dair anlam ve kelime bilgim gayet geniş, sözcük oyunlarını yorulmadan izleyebilirim üstelik zamanım da var.'' diyorsanız say yayınlarından çıkan murat batmankaya'nın çevirisini okuyunuz; lakin ''benim bu kitaba ayırabileceğim zaman mahiyeti gayet dar, günlük konuşma türkçe'si ile hemen tokatlamak istiyorum.'' diyorsanız kabalcı yayınlarından çıkan ahmet cemal'in çevirisini okumanızı tavsiye ederim.

    çarpıcı değil ancak basit bir karşılaştırma sunayım:

    -en ağır olan nedir, ey yiğitler? ... şu değil mi: kibrini zedelemek için kendini alçaltmak? hikmetiyle alay edebilmek için deliliğini ışıldatmak? (say yayınları, çv: murat batmankaya, syf: 49)

    -nedir en ağır olan? kendi büyüklenişine acı vermek için kendini küçültmek? bilgeliğiyle alay etmek için deliliğini sergilemek değil midir? (kabalcı yayınları, çv: ahmet cemal, syf:29)
  • bu siirsel anlatimli kitabi okurken bir yandan da begendim cumleleri bir kenara not etmistim. insaniyet namina sizlerle paylasmayi borc bilirim.

    1. ve kiminiz ilk bakista nefret eder.

    2. herkesin kendi canina kiymasina hayat denen yer...

    3. katilin eline düsmek, azgin kadinin düsüne girmekten yeg degil midir?

    4. baskalarina inancimiz, kendimizde neye inanmak istedigimizi açiga vurur.

    5. köle misin? öyleyse dost olamazsin. zorba misin? öyleyse dostun olmaz.

    6. kendinizi kötü sevmeniz, yalnizligi size zindan eder.

    7. kadinlara mi gidiyorsun? kirbacini unutma!

    8. büyük borçlar insanlari deger bilmeye degil, kin beslemye yöneltir, küçük bir iyilik, unutulmazsa, kemiren bir kurt olur çikar.

    9. insanlar arasinda yasamak güçtür, susmak çok güçtür de ondan.

    10. ve dostun biri sana kötülük ederse, söyle de: "bana ettigini sana bagisliyorum; ama kendine ettigini, --onu nasil bagislarim!"

    11. geçti, durumsayan sikintisi baharimin! geçti, haziranda görülen kar lapalarinin hinzirligi! yaz kesildim tepeden tirnaga, ve yaz öglesi!

    12. ve bir yel gibi esecegim aralarinda bir gün, ruhumla ruhlarinin solugunu kesecegim: böyle ister benim gelecegim

    13. !!söyle buyurur erdem: "ille de usak olman gerekiyorsa, senden en çok yararlanacak kisiyi bul!"!!

    14. ve ruhunuzu daha bir kez olsun atamadiniz bir kar çukuruna: sicakliginiz buna yetmez! bu yüzden bilmezsiniz soguklugunun tadini da.

    15. gözyaslarim nereye gitti, yüregimin çiçekleri nereye? ah, yalnizligi bütün bagislayanlarin! ah sessizligi bütün parildayanlarin!

    16. gözlerinin içine baktim geçenlerde, ey hayat! dipsizlige gömülüyordum sanki.

    17. siz ey gençligimin görünümleri, görüntüleri! siz ey bütün sevgi bakislari, siz tanrisal bakislar! ne çabuk yitirdim sizi! bugün sizi ölülerim gibi aniyorum.

    18. öldüren çalgici, kötülük araci, en suçsuz araç! en güzel oyuna durmustum: derken öldürdün coskumu seslerinle!

    19. insanlar arasinda susuzluktan ölmek istemeyen, bütün bardaklardan içmeyi ögrenmelidir; insanlar arasinda temiz kalmak isteyen, kirli suyla yikanmayi dahi bilmelidir.

    20. en derinden çikmali en yüce, kendi yüceligine

    21. beni, o gülüse duydugum özlem kemiriyor: ah, daha nasil dayaniyorum yasamaya! ve nasil dayanirim simdi ölmeye.

    22. gerçek, bana sinsi bir güzellikle bakiyor denizle hayat her yandan:

    23. ey üstümdeki gök, ey utangaç! ey balkiyan! sen ey günes dogmadan önceki mutlulugum benim! gündüz geliyor: ayrilalim!

    24. kimine göre yalnizlik, sayri kisinin kaçisidir; kimine göre de, sayri kisilerden kaçistir.
  • çok erken yasta okumanin kisilik bozuklugu yarattigini kendimden biliyorum. gece kusu zamanlarinda okan bayülgen'i kesfedip ona varolusçulukla ilgili mektuplar yazmama sebep olmus kitaptir. simdi niyeyse içinden aforizmalar kaldi sadece aklimda. vakit bulup hamakta okumak lazim kafayi yemeden rahat rahat.
  • --- spoiler ---

    "insan içinde bulunduğu ümitsizlikten kurtulmak için kendisini sonsuzluk kavramıyla barıştıracak bir masal uydurup ona inanmıştır. nietzsche tanrının ölümünü ilan ederken aslında dinlerin her insana tanrılık vaat ettiği gerçeğinin altını çizmektedir. dinler ne yapar? insana öte tarafta sonsuz yaşam ve bitmeyen bir mutluluk vaat eder. peki bunlar, hele ölümsüzlük tanrının özellikleri değil midir?.."

    zerdüşt'ün öndeyişi

    "ben, tanrısını eğiteni severim, çünkü o, tanrısını sever: çünkü o, tanrısının öfkesinde yok olmaya mecburdur."

    erdem kürsüleri üzerine

    "gün boyunca on kez kendini alt etmek zorunda kalır insan: bu güzel bir yorgunluk getirir ve afyonudur ruhun.

    on kez kendisiyle barışmak zorunda kalır insan; çünkü alt etmek acıdır ve kötü uyur barışık olmayan

    gün boyunca on gerçek bulmak zorundadır insan; aksi halde onu geceleyin de arar ve aç kalır ruhu.

    gün boyunca on kez gülmeli ve neşeli olmalıdır insan: aksi halde rahatsız eder onu geceleyin o dert babası midesi."

    öbür dünyaya inananlar üzerine

    "inanın bana kardeşlerim! bedendi yeryüzünden umudunu kesen. -varlığın derinliklerinin kendisiyle konuştuğunu duyardı.

    ve o zaman başıyla son duvarları geçmek isterdi ve sadece başıyla değil - "öbür dünyaya" ulaşmak isterdi."

    "hastalar ve ölmekte olanlardı bedeni ve yeryüzünü aşağılayanlar ve keşfettiler yüce olanla kurtarıcı kan damlalarını: fakat bu tatlı ve karanlık zehiri alıyorlar bedenden ve yeryüzünden hala.

    yoksulluklarından kaçmak istiyorlardı ve yıldızlar çok uzaktı onlara. işte o zaman şöyle iç çektiler: " ah yüce yollar olsa başka bir varlığa ve mutluluğa sokulacak!" -derken keşfettiler dolap çevirmeyi ve kanlı içkilerini."

    bedeni küçümseyenler üzerine

    "duyunun hissettiği, ruhun gördüğü şeyin sonu yoktur hiçbir zaman. fakat duyular ve akıl ikna etmek isterler seni tüm nesnelerin sonu olduklarına: o kadar büyük görürler kendilerini."

    "bedeni küçümseyenlere bir çift sözüm var. küçümsemeleri onların saygılarındandır. saygı göstermeyi, küçümsemeyi, değeri ve istemi yaratan nedir?"

    sevinçler ve tutkular üzerine

    "insan aşılması gereken bir şeydir: bu nedenle erdemlerini sevmelisin -çünkü onlarda yok olacaksın."

    solgun suçlu üzerine

    "benim ben'im aşılması gereken bir şeydir: bana göre benim ben'im insanın büyük aşağılanmasıdır": böyle diyor bu gözler."

    okuma ve yazma üzerine

    "bütün yazılı olanların içinde sadece kanıyla yazmış olanınkini severim. kanla yaz: göreceksin, kan ruhtur.

    kolayca mümkün değildir yabancı kanı anlamak: okuyan avarelerden nefret ederim."

    "dağlarda en yakın yol zirveden zirveye giden yoldur: ancak oraya gitmek için insanın uzun bacaklarının olması gerekir. deyişler zirve olmalı: ve onların söylendiği kişiler büyük ve gelişmiş."

    "sizler yücelmek istediğinizde yukarı bakarsınız. bense aşağıya bakarım, çünkü ben zaten yüceyim.

    içinizden kim hem gülebilir hem de yüce olabilir?"

    "yürümeyi öğrendim: o zamandan beri kendimi koşturuyorum: uçmayı öğrendim: o zamandan beri olduğum yerden kımıldamak için önce itilmek istemiyorum."

    dağdaki ağaç üzerine

    "ağaç yükseğe, aydınlığa çıkmak istedikçe, kökü de o denli güçlü bir şekilde toprağa, aşağıya, karanlığa ve derine -kötüye gitmeye çabalar."

    ölüm vaizleri üzerine

    "işte gönlü veremliler: daha doğar doğmaz başlarlar hemen ölmeye ve özlem duyarlar yorgunluğu ve yoksunluğu öğretmeye."

    savaş ve savaşçı halk üzerine

    "size çalışmanız değil, savaşmanızı öğütlüyorum. barışı değil, zaferi öğütlüyorum. işiniz savaş, barışınız zafer olsun."

    "iyi şey, savaşı bile kutsayandır mı diyorsunuz? ben derim ki her şeyi kutsayan iyi savaştır.

    savaş ve cesaret hayırseverlikten çok daha büyük şeyler yapmışlardır. acımanız değil, cesaret kurtarmıştır bugüne kadar felakete uğrayanları.",

    "sadece nefret edeceğiniz düşmanlarınız olmalı, küçük göreceğiniz düşmanlarınız değil. düşmanınızla gurur duymalısınız: işte o zaman düşmanınızın başarısı sizinde başarınız olur."

    yeni put üzerine

    "şu işareti veriyorum size: her halk, iyinin ve kötünün kendi diliyle konuşur: bunu komşu anlamaz. o dilini törelerde ve yasalarda bulur.

    fakat devlet iyinin ve kötünün her dilinde yalan söyler ve her ne konuşursa yalandır -ve sahip olduğu her şey çalıntıdır."

    "her şey vermek ister size, o yeni put, eğer siz ona taparsanız: böylece satın alır kendisine erdemlerinizin ışığını ve mağrur gözlerinizin bakışını."

    "özgür duruyor hala özgür bir yaşam yüce gönüllüler için. gerçekten insan ne kadar az şeye sahipse, o kadar da az şeye tutkun olur: yaşasın küçük yoksulluk!"

    pazar yerinin sinekleri üzerine

    "dünyada en iyi şeyler dahi onları gösteren birisi olmazsa anlaşılmazlar: büyük adamlar der halk bu kişilere.

    pek kavramaz halk büyüğü, yani: yaratıcıyı. fakat büyük konuların tüm göstericilerini ve oyuncularını anlayacak yeteneği vardır."

    "o, her zaman en çok başkalarına inandırdığı şeye inanır -en çok da kendisine."

    "çoğu kez sevilesi yaratıklar gibi gösterirler kendilerini sana. fakat bu kurnazlığı olmuştur hep korkakların. eve kurnazdırlar korkaklar!"

    namus üzerine

    "bir katilin eline düşmek azgın bir dişinin rüyalarına girmekten daha iyi değil mi?"

    "gerçek pis olduğunda değil, aksine değersiz ise girmek istemez ayırt eden kişi onun suyuna."

    dostluk üzerine

    ""bir kişi fazladır her zaman çevremde" -böyle düşünür keşiş, "her zaman bir kere bir - zamanla iki olur!""

    "yalnız için dost her zaman üçüncü kişidir: üçüncü kişi iki kişinin konuşmasını engelleyen bir mantardır."

    "dostunun çok yakınına yaklaşabilir misin onun safına geçmeden?"

    "dostunun önünde çıplak mı olmak istersin? dostun onur mu duymalı kendini olduğun gibi ona verdiğin için? fakat o, bu nedenle cehenneme yollar seni!

    kendini gizlemeyen kişi insanı öfkelendirir: o kadar nedeniniz vardır çıplaklıktan korkmanız için."

    "sen kendini dostun için ne kadar güzelleştirsen azdır. çünkü onun için bir ok ve özlem olmalısın üstinsana."

    "dosta acımak sert bir kabuğun altında gizlenir, ona ulaşmak için bir dişini kırmalısın. işte o zaman incelir ve tatlnaır o."

    "çok uzun bir süre bir köle ve zorba saklıydı kadının içinde. bu nedenle henüz dostluk kurmaya yetkin değildir kadın. o sadece aşkı bilir."

    "kadının sevgisinden sevmediği her şeye karşı adaletsizlik ve körlük vardır. ve kadının bilinçli sevgisinde de baskın şimşek ve ışığın yanında gece vardır her zaman."

    bin bir erek üzerine

    "gerçekten insanlar iyiliklerinin ve kötülüklerinin hepsini kendilerine armağan etmişlerdir. gerçekten onu almadılar, onu bulmadılar, gökten bir ses olarak gelmedi onlara.

    önce değer verdi nesnelere insan, kendini korumak için, - önce anlam verdi nesnelere bir insan-anlamı! bu nedenle 'insan' der kendisine, bu: değerlendiren demektir.

    değerlendirmek yaratmaktır: dinleyin ey siz yaratıcılar! değerlendirmenin kendisidir tüm değerlendirilmiş nesnelerin hazinesi ve mücevheri."

    değer, önce değerlendirmeyle ortaya çıkar: ve değerlendirme olmaksızın varlığın çekirdeği boş olurdu. dinleyin ey yaratıcılar!

    değerlerin değişimi - bu yaratıcıların değişimidir. her kim yaratıcı olursa her zaman yok etmek zorundadır.

    önce halklardı yaratıclar ve çok sonra bireyler oldu;gerçekten bireyin kendisi de en yeni yaratmadır henüz."

    "sürüdeki zevk, ben'deki zevkten daha eskidir: ve iyi vicdan sürü anlamına geldiği sürece, sadece kötü vicdan der: 'ben'"

    insan sevgisi üzerine

    "fakat ben size derim ki: insan sevginiz, kendinize duyduğunuz kötü sevgidir."

    "sen, 'ben'den daha eskidir; "sen kutsanmıştır, fakat 'ben' henüz değil: bu nedenle kişi insanın çevresinde doluşur."

    "sizler birbirinize tahammül edemiyor ve birbirinizi yeterince sevmiyorsunuz: şimdi ise yakınınızdakini sevgiye yöneltmek ve kendinizi onun hatasıyla yaldızlamak istiyorsunuz."

    "kendinizden iyi bahsetmek istediğinizde bir tanık davet edersiniz; ve onu kendiniz hakkında iyi düşünmeye ikna ettiğinizde siz de kendiniz hakkında iyi şeyler düşünürsünüz."

    "yalan söyleyen sadece bildiğinin aksini söyleyen kişi değil, daha çok bilmediğinin aksini söyleyendir."

    "insanlarla ilişki karakteri bozar, özellikle karakter yoksa."

    yaratıcının yolu üzerine

    "arayan çok çabuk kaybolur. tüm yalnızlıklar suçtur": işte böyle der sürü. ve sen uzun süredir sürüye aitsin."

    "kimi insan vardır hizmetkarlıklarını attıklarında son değerlerini atmış olurlar."

    "onların üzerinden geçiyorsun: fakat ne kadar yukarı çıkarsan o kadar küçük görür seni kıskançlığın gözü."

    "gözyaşlarımla gidesin yalnızlığına kardeşim. ben kendisinden ötesini yaratmak ve öyle yok olanı severim."

    yaşlı ve genç kadıncıklar üzerine

    "erkek kadın için bir araçtır: amaç her zaman çocuktur."

    "aşırı tatlı meyveler - bunları sevmez savaşçı. bu nedenle kadından hoşlanır o; çünkü en tatlı kadın bile acıdır."

    "korksun erkek kadından severse kadın: çünkü o zaman her fedakarlığı yapar ve sevgisinin dışındaki her şey kaybeder önemini.

    korksun erkek kadından nefret ederse kadın: çünkü erkek ruhunun kaynağında sadece öfkelidir, kadın ise kötüdür."

    kara yılanın sokması üzerine

    "fakat bir düşmanınız olursa şayet, kötülüğüne iyilikle karşılık vermeyin: çünkü bu utandırır. sadece size iyilik ettiğini ispatlayın ona."

    gönüllü ölüm üzerine

    "birçokları çok geç ölür, bazıları çok erken. yabancı gelir şu öğreti hala kulağa: 'doğru zamanda öl!'

    "peki ne zaman isteyeceğim onu? - bir amacı ve mirasçısı olan kişi, amacı ve mirasçısı için zamanında ister ölümü"

    armağan eden erdem üzerine

    "söyleyin bana: nasıl oldu da altın en yüksek değer oldu? nadir bulunur ve yararsızdır, ışıldar, yumuşak bir parlaklığı vardır da ondan, hep armağan edilir."

    "ruhunuz ve erdeminiz hizmet etsin yeryüzünün anlamına, ey kardeşlerim: ve bütün nesnelerin değeri sizler tarafından verilsin! bu nedenle sizler savaşanlar olmalısınız! bu nedenle sizler yaratıcılar olmalısınız!"

    "daha kendiniz aramamıştınız: beni buldunuz. böyle yapar tüm inananlar; bu nedenle azdır tüm inançların önemi.

    şimdi size beni kaybetmenizi ve kendinizi bulmayı emrediyorum; ancak sizler hepiniz beni inkar ettikten sonra geri dönmek isterim size.

    gerçekten başka gözle arayacağım kaybettiğim insanları kardeşlerim; bir başka sevgiyle seveceğim sizi o zaman."

    ayna tutan çocuk üzerine

    "nasıl olur da bir nehir, sonunda denize açılan yolu bulamaz!"

    mutlu adalarda

    "bir zamanlar insanlar uzak denizlere baktıklarında tanrı derlerdi; ben isi size şunu demeyi öğretiyorum: üstinsan.

    "belki siz kendiniz değil kardeşlerim, fakat sizler kendi içinizden atalarını ve babalarını yaratabilirsiniz üstinsanın: ve bu olsun en iyi yaratmanız! -"

    "ve dünya dediğiniz şeyi önce siz yaratmalısınız: aklınız, görünümünüz, isteğiniz, sevginiz olmalıdır o önce!"

    "fakat açayım size tüm kalbimi ey dostlar, eğer tanrılar olsaydı, tanrı olmadığıma nasıl katlanırdım?"

    "fakat zamanı ve oluşu anlatmalı en iyi meseller: bir övgü ve bir savunması olmalıdır bütün faniliğin."

    "yaratıcının da yeni doğmuş biri gibi olabilmesi için bizzat kendisinin, doğuran kişi ve doğuran kişinin acısı olmayı istemesi gerekir."

    "üstinsanın güzelliği geldi bana gölge olarak. ah kardeşlerim, hala niye ilgilendirsin beni tanrılar!"

    acıyanlar üzerine

    "fakat daha iyi sevinmeyi öğrendiğimde daha iyi şeyler yapıyormuşum gibi geliyor bana sürekli"

    "çünkü acı çekeni acı çekerken gördüğümde onun utanmasından dolayı utandım; ve ona yardım ettiğimde fena incitmiş oldum gururunu."

    "ve bizler, haksızlığı bizde en çok nefret uyandırana değil bizi hiç ilgilendirmeyene yaparız."

    rahipler üzerine

    "ah keşke biri onları kurtarıcılarından kurtarsa!"

    "ve bilmezlerdi tanrılarını başka türlü sevmeyi, insan çarmıha germekten başka!"

    erdemliler üzerine

    "gerçek şu ki erdemin sizin kendi ödülünüz olduğunu öğretmem bile."

    "sizin en çok sevdiğiniz kendi suretinizdir, sizin erdeminizdir."

    "erdeminizin bir yabancı, bir deri, bir kılıf değil de sizin kendiniz olması: işte budur yüreğinizin temelindeki gerçek, ey erdemliler! -

    oysa öyleleri vardır ki onlar için erdem bir kırbacın altında acı çekmektir: ve sizler çok fazla kulak verdiniz onların feryatlarına.

    ve bazıları vardır, onlar kötülüklerinin çürümüşlüğüne erdem derler; hele bir de nefretleri ve kıskançlıkları tüm bedenlerini sararsa, o zaman "doğrulukları" canlanır ve uykulu gözlerini ovuştururlar."

    "ben ne değilsem, o, işte odur benim tanrım ve erdemim!"

    "ve başkaları gurur duyarlar bir avuç dolusu adaletlerinden ve günah işlerler onlar uğruna her şeyde: öyle ki dünya boğulur onların adaletsizliklerinde.

    ah, nasıl da kötü çıkar ağızlarından 'erdem' sözcüğü! ve 'ben adilim' dediklerinde, 'intikamım alındı' demişler gibi gelir kulaklara.

    erdemleriyle düşmanlarının gözlerini oymak isterler; ve sadece diğerlerini alçaltmak için yükselirler."

    ünlü bilgeler üzerine

    "samimiler, özgür ruhlar eskiden beri çölde otururlardı çölün efendileri olarak; oysa kentlerde iyi besili ünlü bilgeler oturur - yük hayvanları.

    çünkü eşekler gibi çekerler onlar her zaman -halkın el arabasını!"

    "...şöyle der erdem: "hizmetkar olmak zorunda mısın, o zaman hizmetinin en çok yarayacağı kişiyi ara!"

    "ve körün körlüğü araması ve eliyle yoklaması, baktığı güneşin gücünü göstermelidir daha, - biliyor muydunuz bunu?"

    gece türküsü

    "ben, alan kişinin mutluluğunu bilmem; ve çok sık düşledim çalmanın almaktan daha çok mutluluk vermesi gerektiğini."

    kendini aşma üzerine

    "tüm varlıkların düşünülebilir olmasını istemek: böyle derim isteminize!

    tüm varlıkları önce düşünülebilir kılmak istediniz: çünkü yerinde bir güvensizlikle kuşkulanıyorsunuz acaba düşünülebilir mi diye?"

    "ancak sadece canlıları bulduğum yerde itaat etmekten de konuşulduğunu duydum. canlı olan her şey itaat eden şeydir.

    iki nokta ise şudur: kendine itaat etmeyene emredilir. böyledir canlının tarzı.

    duyduğum üçüncü şey ise, emretmenin itaat etmekten daha zor olduğudur. çünkü emreden, itaat edenlerin tüm yükünü kaldırdığı gibi bu yük onu ezer de: -"

    "güçsüzü, güçlüye hizmet etmeye kendi istemi ikna eder, çünkü o da kendinden daha güçsüzün efendisi olmak ister: asla vazgeçmez bu zevkten."

    "ve şu sırrı söyledi bana yaşamın kendisi: 'bak' dedi, 'ben kendisini her zaman aşmak zorunda olanım'

    kuşkusuz sizler buna doğurma isteği, amaca, daha yükseğe, daha uzağa, daha çeşitliliğe yönelik içgüdü dersiniz: oysa bunların hepsi birdir ve tek bir sırdır."

    "...var olmayan isteyemez de; fakat varlıkta zaten var olan daha niye istesin ki varlığı?"

    yüce insanlar üzerine

    "ve siz dostlarım zevk ve zevk almak üzerine tartışılmayacağını mı söylüyorsunuz? oysa tüm yaşam zevk ve zevk almak üzerine bir tartışmadır!

    zevk: dengedir, aynı zamanda terazi kefesi ve tartandır; denge, terazi kefesi ve tartan üzerine tartışma yapmadan yaşamak isteyen tüm canlıarın vay haline."

    "gerçekten toklukta değil, güzellikte susmalı ve dalmalı arzusu! dinginlik büyü düşünenlerin gönül yüceliğidir."

    "oysa özellikle kahraman için güzel olan, her şeyin en zorudur. erişilmezdir güzel olan, en tutkulu isteğe rağmen."

    "çünkü gönlün sırrı şudur: ancak kahraman onu terk ettikten sonra yaklaşır kendisine rüyasında - üst-kahraman."

    kültür ülkesi üzerine

    "içinizden biri peçesini ve pelerinini, renklerini ve davranışlarını bıraksa bile yine de kuşları korkutacak kadar şey kalırdı üzerinde."

    "çocuklarımda telafi etmek isterim babalarımın çocuğu olmamı: ve tüm gelecekte telafi etmek isterim -bu şimdiki zamanı."

    kusursuz algılama üzerine

    "benim için en yüce şey yaşama, dili dışarıda bir köpek gibi değil de, şehvet duymadan bakmaktır -böyle der yalana batmış ruhunuz kendi kendine:"

    "benim için en kusursuz algılama, nesnelerden bir şey istememektir: onların yanında yüz gözlü bir ayna gibi uzanmak dışında." -

    "sevmek ve yok olmak: ezelden beri uyum içindedir bunlar. sevgi istemek: bu ölüme de gönüllü olmak demektir. böyle konuşurum sizinle ey korkaklar!"

    "ve algılama diyorum ben buna: derin olan her şey çıkmalı yukarıya -benim yüksekliğime!"

    bilginler üzerine

    "uykudayken bir koyun başımdaki sarmaşık tacımı yemiş -yemiş ve şöyle demiş: 'zerdüşt artık bilgin değil.'

    demiş ve dimdik ve gururla uzaklaşmış oradan. bir çocuk anlattı bunu bana.

    burada, çocukların oynadığı yıkılmış duvarın dibinde, devedikenleriyle gelinciklerin altında yatmayı severim.

    çocuklar, deve dikenleri ve gelincikler için hala bir bilginim ben. masumdur çocuklar, muzurluk yaparken bile.

    fakat koyunların gözünde artık bir bilgin değilim: böyle olsun ister yazgım -şükürler olsun yazgıma!"

    "çok uzun süre oturdu gönlüm aç açına masalarında; onlar gibi alışkın değilim ben bilgiyi ceviz kırar gibi bulmaya."

    şairler üzerine

    "ah, yerle gök arasında ancak bir şairin düşleyebileceği kadar çok şey vardır!

    hele gök hakkında : çünkü bütün tanrılar şair benzetmesi, şair --uydurmasıdır!"

    büyük olaylar üzerine

    "ve inan bana cehennem gürültüsünün dostu! en büyük olaylar - en gürültülü saatlerimiz değil, en sessiz saatlerimizdir.

    yeni gürültüler yaratanların değil, yeni değerler yaratanların çevresinde döner dünya; duyulmayacak şekilde döner."

    kahin

    "- ve ben insanlığın üzerine büyük bir kederin geldiğini gördüm. en iyileri işlerinden bıkmışlardı.

    bir öğreti doğmuş, bir inanç da yanı başında yürüyordu: 'her şey boş, her şey aynı , her şey geçmiş!'

    ve bütün tepelerden şu çınlıyor: ' her şey boş, her şey aynı, her şey geçmiş!'"

    kurtuluş üzerine

    "ve eğer körün gözlerini açarsan o zaman çok fazla kötü şeyler görür yeryüzünde: öyle ki kendisini iyileştirene lanet eder."

    insanın bilgeliği üzerine

    "yükseklik değil: uçurumdur korkunç olan!"

    gezgin

    "kendinden öteye bakmayı öğrenmek gereklidir çok şey görmek için -bu disiplin dağa tırmanan herkese gereklidir."

    istenmeyen mutluluk üzerine

    "...aslında yalnızca çocuğunu ve eserini sever insan; ve eğer insan büyük sevgiyi kendisine duyarsa o zaman sevgi gebeliğin belirtisidir: böyle olduğunu yaşadım ben."

    küçülten erdem üzerine

    "burada yabancı bir çiftlikte tavukların gagaladığı horoza benziyorum hala; fakat bu nedenle bu tavuklara kızmıyorum.

    onlara karşı küçük kızgınlıklara olduğu gibi kibarlık gösteriyorum; küçüklere diken göstermek kirpilere yakışan bilgelikmiş gibi geliyor bana."

    "erkekler azdır burada: bu nedenle kadınları erkekleşmeye çalışırlar. çünkü ancak yeterince erkek olan kurtaracaktır -kadındaki dişiyi."

    "onlara göre erdemdir insanı alçakgönüllü ve yumuşak yapan: bu şekilde kurdu köpeğe, insanı da insanın en iyi evcil hayvanına dönüştürdüler."

    "ve onlara şöyle seslendiğimde: 'kahrolsun içinizdeki tüm korkak şeytanlar, köpekleşen, ellerini açan ve tapmak isteyen o şeytanlar.': o zaman şöyle bağırıyorlar: 'zerdüşt tanrısız.'"

    "boyun eğmeyi öğreten o hocalar yok mu? küçük ve hasta ve uyuz gibi olan, her yere sokulurlar bit gibi; yalnızca tiksinme engeller onları ezmemi."

    "..serseriler arasında bile şöyle der şeref:"insan ancak soyamacağı yerden çalmalıdır."

    geçip gitmek üzerine

    "senin aşağılamanı küçük görüyorum; beni uyardın da kendini niçin uyarmadın?"

    üç kötülük üzerine

    "şehvet: ayaktakımı için üzerinde yandıkları ağır ateştir; bütün kurt yemiş odunlar, bütün kokuk paçavralar için kızgın ve kaynayan bir ocaktır.

    şehvet: özgür kalpler için masum ve özgür bir şey, yeryüzünün cennet mutluluğu, bütün geleceğin şimdiye taşan teşekkürüdür."

    ağırlığın ruhu üzerine

    "oysa sadece insanın kendisidir yüklenmesi zor olan! bunun nedeni de çok fazla yabancı şeyi omuzlarında taşımasıdır. deve gibi çöker ve iyice yükletir kendine."

    "fakat tükürük yalayanların hepsi daha iğrençtirler bana göre; ve benim şimdiye kadar insanlar içinde en iğrenç hayvan olarak gördüğüm 'asalak' diye vaftiz ettiğimdir: o sevmek istemez, fakat sevgi içinde yaşamak isterdi."

    eski ve yeni levhalar üzerine

    "bu arada zamanı olan biri gibi konuşuyorum kendimle. hiç kimse bana yeni bir şey anlatmıyor: bu nedenle kendimi kendime anlatıyorum. -"

    "böyle ister soylu ruhların yaradılışı: hiçbir şeyi bedava istemezler, hele yaşamı hiç!

    ayaktakımından olan bedava yaşamak ister; başka olan - yaşamın kendini sunduğu- bizler ise en iyi ne verebiliriz karşılığında diye düşünürüz hep!"

    "insan zevk vermediği yerde zevk almamayı beklememeli. ve -zevk almak istememeli."

    "ah kardeşlerim ilk doğan ( yeni bir fikri düşünen, yeni amaçları olan) ilk kurban edilir. şimdi de biz ilk doğanlarız."

    "nehrin üzerinde tomruklar varsa, köprü ve parmaklık nehrin iki kıyısını bağlıyorsa: gerçekten de o zaman 'her şey nehirde' diyen kişiye inanmaz kimse.

    hatta budalalar karşı çıkarlar ona:'nasıl?' diye. 'tomruklar ve parmaklıklar nehrin üzerinde ama.'

    'nehrin üzerinde her şey sağlamdır, nesnelerin bütün değerleri, köprüler, kavramlar, 'iyi' ve 'kötü' olan her şey: hepsi sağlamdır!'

    hele o nehir hayvanları eğiticisi sert kış bir gelsin: işte o zaman en şakacılar bile öğrenirler kuşkulanmayı; ve gerçekten o zaman 'her şeyin - sessiz durması gerekmiyor mu?' diyen sadece budalalar olmaz.

    'aslında her şey kıpırdamadan durur' -, doğru bir kış öğretisidir bu, kısır dönemler için iyi bir şeydir, kış uykusuna yatanlar ve sobanın yanından ayrılmayanlar için iyi bir tesellidir.

    'aslında her şey kıpırdamadan durur' -: oysa bunun tersi konusunda vaaz verir yumuşak yel.

    yumuşak yel toprağı süren bir öküz değil - öfkeli bir boğa, kızgın boynuzlarıyla buzu parçalayan bir yıkıcı! oysaa buz da -- köprüleri yıkar!

    ey kardeşlerim, şimdi her şey nehirde değil mi? bütün parmaklıklar ve köprüler düşmedi mi suya? 'iyiye' ve 'kötüye' kim tutunabilir hala?

    'yazık bize! selam bize! yumuşak rüzgar esiyor.' - böyle vaaz edin ey kardeşlerim, bütün sokaklarda!"

    "'çalmamalısın! öldürmemelisin!' - böyle sözcükler kutsal sayılıyordu bir zamanlar; bu sözler karşısında insanlar diz çöküyor, başlarını eğiyor ve saygı gösteriyorlardı.

    fakat sorarım size: bu kutsal sözlerden daha iyi hırsız ve katil dünyanın neresinde görülmüştür?

    yaşamın ve bizzat kendisinde de yok mudur - çalmak ve öldürmek? ve bu sözcüklere kutsal demekle bizzat gerçeğin kendisi - öldürülmemiş midir?

    yoksa tüm hayata karşı çıkan ve onu inkar eden şeye kutsal diyen, bir ölüm vaazı mıydı? -ey kardeşlerim kırın, kırın benim için eski levhaları!"

    "böyle vecizeleri öbür dünyaya inanan sofuların vicdanlarına söylediklerini duydum; gerçekten de yalan dolan olmadan - yeryüzünde onlardan daha yalan daha kötü olmasa da.

    'bırak dünyayı kendi halinde kalsın! ve tek bir parmak dahi oynatma onun için!'

    'bırak kim isterse boğsun insanları ve bıçaklasın ve kessin ve doğrasın: onun için tek bir parmağını kıpırdatma! bu şekilde öğrenirler dünyayı reddetmeyi.'

    've kendi aklını - onu kendin terbiye edecek ve boğacaksın; çünkü o bu dünyaya ait bir akıldır, - böyle öğreneceksin reddetmeyi dünyayı."-

    -kırın, kırın ey kardeşlerim dindarların bu eski levhalarını. parçalayın vecizelerini dünyaya iftira atanların!"

    "'çok öğrenen unutur bütün güçlü arzularını' - bunu fısıldar insan bugün kendine, bütün karanlık sokaklarda."

    "istem kurtarır: çünkü istemek, yaratmaktır: böyle öğretirim ben. sadece yaratmak için öğrenmelisiniz!"

    "içinizden hiç kimse istemiyor ölüm kayığına binmeyi! o halde niçin dünya-bezgini olmak istersiniz?"

    "ve bazı o kadar iyi buluşlar vardır ki, kadınları göğüsleri gibi gibidir: yararlı ve aynı zamanda hoş."

    "iyileşmeyecek kimselere doktor olmamak gerekir: böyle öğretir zerdüşt - o nedenle çekip gitmelisiniz!"

    "etrafıma hep daireler ve kutsal sınırlar çiziyorum; gittikçe daha az kişi çıkıyor benimle daha yüksek dağlara: her zaman daha kutsal olan dağlardan bir sıradağ kuruyorum.

    ancak benimle nereye çıkarsanız çıkın ey kardeşlerim: dikkat edin de bir asalak da sizinle gelmesin!

    onun sanatı yorgun canların nereden çıkmak üzere olduğunu tahmin etmektir: sizin sıkıntınıza ve kederinize ve nazik organlarınıza yerleşip kurar iğrenç yuvasını.

    güçlünün zayıf, soylunun aşırı yumuşak olduğu yere -oraya kurar iğrenç yuvasını: asalak, büyüklerin küçük yaralı bölgesinde yaşar.

    asalak en düşük, en alçak olanıdır; ancak en yüce yaradılışta olanlar besler asalağı en çok."

    "uçmayı öğretemediğinize - daha çabuk düşmeyi - öğretin!-"

    "ve çoğu kez kişinin kendini tutması ve geçip gitmesi daha büyük bir cesarettir: kendini daha saygın düşmanlara saklamış olur böylece!"

    "daha saygın düşmanlara saklamalısınız kendinizi ey kardeşlerim: bu nedenle geçip gitmelisiniz birçoğunun önünden,-"

    "ya ekmekleri bedava olsaydı, o zaman ne için çığlık atacaklardı onlar? geçimleri - gerçek eğlenceleridir; ve güçlük çekmeliler onlar!"

    "bütün hayvanlardan erdemlerini çaldı insan: demek ki bütün hayvanlar içinde en çok güçlükle karşılaşan insandır.

    sadece kuşlar üzerindedir insanın. ve insan bir de uçmayı öğrense, vay halimize! kim bilir nerelere uçar vahşiliği!"

    "şöyle istiyorum erkeği ve kadını: biri savaştan anlayan olsun, diğeri de doğurgan, ancak her ikisi de başları ve ayaklarıyla dans edebilsin.

    ve yaşanmamış sayalım bir defa bile dans etmediğimiz günü! ve yanlış diyelim yanında bir kahkaha atamadığımız her gerçeğe."

    "birbiriyle uyuşmayan iki insandan oluşan çiftlerin en kinci kişilere dönüştüklerini görmüşümdür hep: artık yalnız olamamalarının bedelini herkese ödetirler."

    "yalnız ileriye doğru değil yukarıya doğru da üremeniz gerekir - bunun için kardeşlerim, evliliğin bahçesi yardım edecektir sizlere!"

    "iyiler ve kötülerin kendisi de anlayamazdı onu: tutsak olmuştur ruhları iyi vicdanları içinde. iyilerin aptallığı anlaşılmayacak kadar akıllıcadır."

    "iyiler kendi erdemini kendi bulanı çarmıha germek zorundadır. budur gerçek!"

    "'niçin o kadar sertsin!' - diye sormuş elmasa bir gün mutfak kömürü; 'bizler yakın akraba değil miyiz?'-

    niçin o kadar yumuşaksınız? ey kardeşlerim, sorarım size: sizler benim -kardeşlerim değil misiniz?

    niçin o kadar yumuşak, o kadar boyun eğercesine vericisiniz? niçin o kadar çok inkar, o kadar çok yadsıma var yüreklerinizde? o kadar az yazgı bakışlarınızda?

    yazgı olmak, sert olmak istemezseniz: nasıl gidebilirsiniz benimle zafere?

    sertliğiniz şimşek gibi çakmak ve kesmek ve doğramak istemezse: nasıl yaratabilirsiniz benimle günün birinde?

    çünkü yaratanlar serttir. ve elinizi bir mum üzerine basar gibi, -binlerce yılın üzerine basmanız, mutluluk gibi gelmeli size,

    mutluluk, maden üzerine yazar gibi binlerce yılını isteği üzerine yazmak kadar zordur - madenden daha sert, daha soyludur. baştan aşağı sert olan ise en soyludur.

    şu yeni levhayı, ey kardeşlerim üzerine koyuyorum: sert olun! - "

    şifa bulan

    "...şarkı söylemek şifa arayanlar içindir; sağlıklı kişi konuşabilir. ve şarkı söylemek isterse de sağlıklı kişi, şifa arayandan farklı şarkılar ister yine de."

    krallarla konuşma

    tüm insanoğlunun yazgısında yeryüzündeki güçlülerin aynı zamanda en önde olmamalarından daha büyük bir talihsizlik olamaz. bu nedenle her şey yanlış, eğri ve korkunç olur.

    ve eğer güçlüler sonuncularsa ve insandan daha çok hayvanlarsa: o zaman yığınların değeri artar da artar ve hatta sonunda şöyle der yığın erdemi: 'bak, ben'im yalnızca erdem olan!'"

    "...barışı sevmelisiniz, yeni savaşların aracı olarak ve kısa barışı daha çok sevmelisiniz uzun barıştan!"

    sülük

    "nasıl ki ıssız bir yolda yürüyen gezgin yerde uyuyan bir köpeğe farkında olmadan basarsa, güneşe uzanmış bir köpeğe basarsa:

    -ikisi de birbirinin can düşmanı gibi sıçrayıp birbirlerine bağırırlarsa, korkudan ödleri kopan bu ikisi: bize de aynen öyle oldu."

    "birçok şeyi yarım yamalak bilmektense, hiçbir şeyi bilmemek daha iyidir! başkalarının düşünceleriyle bir bilge olmaktansa, kendi bileğinin hakkıyla bir deli olmak daha iyidir! ben -nesnelerin özüne inerim:"

    "ruhumun vicdanı, bir tek şey dışında hiçbir şeyi bilmememi ister benden: iğrendiriyor beni ruhun bütün yarım yamalaklıkları, yarı süzülmesi, yarı coşkulu hali"

    büyücü

    "ey sen kötü sahtekar, başka ne yapabilirdin ki! doktora çıplak görünmek zorunda kalsan hastalığını bile süslersin sen."

    "büyük bir insan gibi görünmek istemiştim ve birçok kişiyi de inandırdım: fakat bu yalan benim gücümü aştı. parçalanıyorum onu oynarken."

    yüksek insan hakkında

    "ey yüksek insanlar, şunu öğrenin benden: pazar yerinde hiç kimse inanmaz yüksek insana. ve yine de konuşmak isterseniz konuşun! ancak yığın 'biz hepimiz eşitiz' der ve gözlerini kısar."

    "tanrının önünde ha! -fakat bu tanrı öldü artık. yığının önünde ise eşit olmak istemiyoruz biz. ey siz yüksek insanlar, uzaklaşın pazar yerinden!"

    "en özenli kişiler sorarlar bugün: 'insan nasıl korunacak?' zerdüşt ise ilk ve tek kişi olarak şunu sorar: 'insan nasıl aşılacak?'

    üstinsan benim yüreğimdedir, o benim için ilk ve tek olan şeydir - insan değil: en yakındakiler değil, en yoksul olan değil, en çok acı çeken değil, en iyi olan kişi değil.-"

    "küçümsemeniz ey yüksek insanlar, umutlandırıyor beni. çünkü büyük küçümseyenler büyük saygı gösterenlerdir."

    "çünkü bugün, küçük insanlar oldular efendi: onların hepsi boyun eğmek ve alçakgönüllülük ve akıllılık ve çalışkanlık ve başkalarını düşünmek ve bunun gibi küçük erdemleri överler."

    "ey yüksek insanlar aşın o küçük erdemlerinizi, o küçük akıllılıkları, o gereksiz saygıyı, o karınca gibi kaynaşmayı, o acınası rahatlığı, 'çoğunluğun mutluluğunu'!

    "gücünüzün üzerinde hiçbir şey istemeyin: güçlerinin üzerine çıkmak isteyenlerde kötü bir yapmacıklık vardır."

    bilim üzerine

    "çünkü korku insanın sahip olduğu en eski ve en temel duygudur; ilk günah, ilk erdem gibi birçok şey korkuyla açıklanabilir. korkudan doğmuştur benim de erdemim, onun adı: bilimdir"

    diriltme

    "...hepsi tekrar inanan olmuşlar, dua ediyorlar ve çıldırmışlar!' -dedi zerdüşt, bu kadarına şaşırmıştı. bütün o yüksek insanlar, iki kral, emekli papa, kötü büyücü, gönüllü dilenci, gezgin ve gölge, yaşlı kahin, ruhun iyi vicdanlısı ve en çirkin insan: hepsi çocuklar ve inançlı yaşlı kadınlar gibi dizlerinin üzerine oturmuş eşeğe tapıyorlardı."

    "...fakat ağzını açıp nihayet kelimelere döktüğünde, o da ne, taptıkları ve tütsü yaktıkları eşeğe garip ve inançlı övgüler düzmez mi? bu övgüye gelince şöyleydi:

    'amen! ve övgü ve saygınlık ve bilgelik ve şükran ve şan ve güç tanrımızla olsun, sonsundan sonsuza kadar!

    -eşek ise ai diye anırdı.

    o yükümüzü taşır, hizmet eder, bütün yüreğiyle sabreder ve hiç hayır demez; ve tanrısını seven onu eğitir.

    -eşek ise ai diye anırdı.

    o konuşmaz: yarattığı evrene hep evet demenin dışında: böyle över evrenini. kurnazlığındandır konuşmaması: böylece nadiren hata yapar.

    -eşek ise ai diye anırdı.

    gösterişsiz dolaşır dünyada. gridir bedeninin rengi içine erdemini sardığı. ruhu varsa da saklar onu; insanlar ise onun uzun kulaklarına inanır.

    -eşek ise ai diye anırdı.

    uzun kulaklarının olması, sadece evet demesi, hiçbir zaman hayır dememesi nasıl da gizli bir bilgeliktir? dünyayı kendisine benzer yaratmadı mı, yani olabildiğince aptal?

    -eşek ise ai diye anırdı.

    sen dümdüz ve eğri yollarda gidersin; biz insanlara düz ya da eğri gelen şeylerle ilgilenmezsin. iyi ve kötünün öte yanıdır senin krallığın. senin masumiyetin, masumiyetin ne olduğunu bilmemendir.

    -eşek ise ai diye anırdı.

    bak hiç kimseyi itmezsin, ne dilencileri ne de kralları, küçük çocukların yanına gelmesine izin verirsin ve yaramaz erkek çocukları seni kızdırırlarsa sadece ai dersin.

    -eşek ise ai diye anırdı.

    dişi eşekleri seversin ve taze inciri, yemek seçmezsin. acıktığında bir deve dikeni heyecanlandırır yüreğini. burada yatar tanrının bilgeliği.

    -eşek ise ai diye anırdı.

    sarhoş türkü

    "'mükemmeleşen şey, olgunlaşan her şey - ölmek ister!' böyle dersin. kutsansın, kutsansın bağbozumcunun bıçağı! oysa olgunlaşmamış her şey yaşamak ister: yazık!

    acı der ki: 'geç! git, ey acı!' oysa acı çeken her şey olgunlaşmak, neşelenmek ve özlemle dolmak için yaşamak ister,

    - daha uzağı, daha yükseği, daha aydınlığı özler. ' mirasçılar istiyorum, böyle der acı çeken her şey, çocuklar istiyorum, kendimi istemiyorum', -

    oysa zevk mirasçı istemez, çocuklar istemez - zevk, kendini ister, sonsuzluğu ister, geri dönüşü ister, her şeyin sonsuza kadar aynı kalmasını ister."

    " - ey sonsuzlar, sonsuza kadar ver her zaman sevin onu: ve acıya da deyin ki: git, ama geri gel! çünkü bütün zevkler ister -sonsuzluğu!"

    "çünkü bütün zevkler kendini ister, bu nedenle yürek acısını da ister! ey mutluluk, ey acı! ah, kırıl ey gönül! ey yüksek insanlar öğrenin artık, zevk sonsuzluğu ister."

    böyle dedi zerdüşt

    almacadan çeviri: prof. dr. gülperi sert

    --- spoiler ---
  • -''en çok kimden nefret edersin?'' demir mıknatısa böyle sormuş .
    ''en çok senden nefret ederim ,çünkü çekersin ,fakat kendinde tutacak değilsin''..
  • 300 sayfalık kitabı 900 sayfada bitirebildiğim kitap. bir sayfayı ortalama üç kere okumuşumdur diye tahmin ediyorum. (kesinlikle salak değilim).
    çok enteresan bir konudan bahsediyordu, bir insanın çok verimli ve derin uyuyabilmesi için gün içinde yapması gereken 10 gerçek diye. işte, daha önce hiç konuşmadığı biriyle konuşması, daha önce hiç görmediği bir yer görmesi, her zamanki yediklerinden yememesi falan gibi. çok etkileyiciydi.
  • iş bankası kültür yayınlarından çıkanında adı "böyle söyledi zerdüşt" olarak değiştirilmiştir. çeviren mustafa tüzel; güzel de çevirmiş, dip notlarla pekiştirmiş falan ama benim kitabım değilmiş. o hiçkimseden biriymişim ben de. sağlık olsun. özellikle ve özellikle ilk 150 sayfada sıkıntıdan kitabı yırtıp parçalamaz iseniz belki bitirebilirsiniz.
  • oldukca etkileyici ve karmasik, zor kitap. nietzche tarafindan yazilmistir. annemin" ne bu ya icim karardi sacma sapan bi kitap" dedigi eser.
hesabın var mı? giriş yap