• zeki müren'in şarkılar söylediği, müzik direktörlüğü yaptığı bir kemal film kordelası.

    filmin asıl oyuncuları dışında muhteşem bir nilüfer aydan ile (o zamanlar için bile "bir zamanların") üftade kimi'si dikkat çekicidir.

    şarkılar:

    1. (jenerikte) bülbül âşıkmış güle. ("gül ve bülbül" diye de bilinir) (zeki müren'in nihavent makamında, düyek usulünde bestesi.)

    2. bu aşkın ızdırabı bilmem ne zaman biter (zeki müren'in saba makamında, curcuna usulünde bestesi.)

    3. bülbül âşıkmış güle (tekrar)

    4. şoför şarkısı (sözlerini yazamadan edemedim: buick su gibi akar/cadillac fazla yakar/bizim taka dururken anam/chevrolet'e kim bakar!") zeki müren bestesi fantezi.

    5. yaprak dökümü mevsimi geldi. (zeki müren'in nihavent makamında, semai usulünde bestesi. güfte de bestekârın.)

    6. kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına (kaptanzade ali rıza bey'in hicaz makamında, nim sofyan usulünde şarkısı. şiir: ömer bedrettin uşaklı.)

    7. zulmette ayrılık bestesi yapan (geceler diye de bilinir) (kemal gürses'in uşşak makamında, sofyan usulünde bestesi. güfte: ali haydar abdullahoğlu.)

    8. bülbül âşıkmış güle (3. kez)

    9. (kör zeki müren:) yaşamak zevki verir ruhuma sonsuz kederim (zeki müren'in muhayyerkürdi makamında, düyek-aksak usulünde bestesi. güfte: vedat şenyol.
  • efenim, 1958 yapımı bir film olmakla birlikte, başrollerinde zeki müren, sezer sezin, sadri alışık ve münir özkul da oynamaktadır.

    biraz spoilerımsı olarak filmden bahsedecek olursak:

    --- spoiler ---

    zeki, bir şofördür. pek tabii ki kankası, bir oto tamirhanesinde çalışan münir özkuldur. münir özkul, makaracı bir genci canlandırmaktadır. kalecidir kendisi, ama pek yetenekli değildir. kurtardığı toplardan sonra "hey yavrum hey turgay mısın beaa" der ehehe. neyse, zeki pek tabii ki, münir özkul'un çalıştığı tamirhanenin muhasebecisinin kızına aşıktır. kızın adı gül'dür. böyle kızın yollarına "bülbül zeki ve gül hanım" yazar. kız da zeki beyimize boş değildir. evlenme hayalleri kurmakta, zeki'nin küçük kardeşi vasıtasıyla mektuplaşmaktadırlar. deniz gören bir tepede buluşup koklaşmakta, sevda şarkıları söylemektedirler. ve pek tabii ki gül hanım, zekiciğimize "ufaklık" hitap eder ki ben bu hitaptan kıllandım dkflxjdşk çok fesatım.

    her neyse, günlerden bir gün zeki beyciğimizin arabası yolda bozulur. leyla isimli yollu bir hatun kendisine yardım eder. evine kadar bırakır arabasıyla. zekiyi çok beğendiğinden, çantasını zekinin arabasına koyar ki tekrar görüşebilsinler. pek tabii ki dürüst ve çalışkan zeki beyimiz çantayı salak gibi kadına geri götürür. kadın aman efendim zaman efendim diyerek zekiyi eve atar. evde bir parti vardır ve leyla hanımcığın eski kırığı recep, ki kendisi sadri alışık olmaktadır, zekiye pis bakışlar fırlatır. bu sırada da gül hep buluştukları yerde mutsuz bir şekilde zekiyi beklemektedir. ah gözünü sevdiğimin cep telefonu. arayıp da "nerdesin sen" diye çemkirebilmenin keyfinin paha biçilemez olduğunu insan bunları gördükçe anlıyor. zeki bey, pek tabii her filminde olduğu gibi, bu partide de bülbül gibi sesiyle bir şarkı söyleyip herkesi kendisine hayran bırakır. tabii o orda eğlenirken, sevdiceği kök salar deniz kenarına.

    her kızın yapacağı gibi, zekiciğimizden intikam almayı ihmal etmez gül hanım. kendisine asılan patronzade'ye yüz verir, zekiye trip atar. sonunda zeki elbette kızı ikna eder, babasından istemeye gider.

    o sırada gül'ün babası, tamirhaneye ait 8000 lirayı kaybetmiştir. patron, parayı çaldırdığına inanmaz. ya getir, ya polise veririm der. adamcağız üzgün bir şekilde ağlarken, kahraman zeki yetişir. adamcağıza "borç bulursunuz, ödenir" diye teselli verirken "bu zamanda kim kime karşılıksız o kadar para verir? karşılığında malımı, canımı, hatta kızımı isterler" deyince, zekican kızı isteme hayalleri suya düşer, ben bulurum bu parayı diye atılır. zekican, evlilik için biriktirdiği üç bin lirayı verir. üstü için de kimden borç ister dersiniz?

    leyla hanım, beşbin lirayı ödemeyi kabul eder. karşılığında da zekicana sahneye çıkması için 5 yıllık kontrat imzalatır. zeki artık şöhret yollarında ilerlemektedir. mahalleden arkadaşı münir, gitme der. hiç mi acımıyorsun bana, kardeşine, o gül gibi kıza? o ortam seni bozar be zekim der. ama anlatamaz derdini zeki. borcu ödemek için mecbur gidecektir. kızın babasına da kimseye söylemiycem diye söz verdiğinden tek kelime edemez neden gittiğine dair. sevdiği kıza ise "seni babandan istemeye gidiyorum" dedikten sonra hiç görünmemiştir. mahalle ortamında şerefsizin biri intibaı bırakmış, gitmiştir zeki. halbuki esaslı oğlandır.

    ilk başlarda sahnede elini koyunu koyacak yer bulamayan zeki, zamanla sahnelere alışır. gazino, onu dinlemeye gelenlerle dolar taşar. plaklar doldurur. yurdun her yerinde konserler verir. bu sırada sevdiceği gül hanım dert çekmekte, hep buluştukları sahildeki o kayalıkta zekiyi beklemektedir. ama patronun oğlu da kıza pres yapmaya, rakip defansı boğmaya devam etmektedir. ancak zeki, belini doğrultup tomofili de altına çekince, mahalleye geri döner. önce kardeşine ve kankasına uğrar. ama onlar zekiye darıldıkları için kapıyı açmazlar. zeki sonra gülü görmeye gider. ama gül de ona yüz vermez. zavallı zeki kuyruğunu kıstırıp gazinosuna döner. gül de patronzadenin evlenme teklifini kabul eder.

    gel zaman git zaman, siviller zekiyi tomofilinde kıstırır. alır şubede bi çay içirirler. meğersem bu leyla denen şırfıntı ile kocası, beyaz işi yapıyormuş. buna muhbirlik teklif ederler. zekiciğim de "hayhay efenim" diyerek işi kabul eder. bu sırada zekinin kardaşı da zafiyet geçirmiş, abi abi diye sayıklamaktadır. münir, daha öncesinde zekiye siktiri çektiği için yüzü yoktur zekiye gitmeye. gül'e sen de gelirsen affeder der. kızı da tutar kolundan zekiye giderler. ancak o sırada zekiye sakın leylanın götünün dibinden ayrılma, diye telefon gelmiştir polisten. gidemez arkadaşlarıyla. para vermek ister ama, bizim tayfa gururludur. burada bizim tanıdığımız zeki yaşamıyor deyip terkederler zekiyi. zeki perişan olur. ağlar, ağlar...

    gaza gelen zeki, leyla'dan kazık yiyen sadriyi bulur. ondan beyaz imalathanesinin yerini öğrenir. ama çaylaktır, farkederler bunun polise öttüğünü. italyan mafyası kılıklı adamlar, eminönünde zekiyi kovalamaya başlar. pek tabii ki polise telefonda ötmeyi beceremeyen zeki, yakayı mafyaya ele verir. leyla denen o yelloz, kocası olacak dallama ve mafyanın diğer elemanları buna işkence eder. o sırada gazino zeki diye adeta yıkılmaktadır. mecbur bunu sahneye çıkarırlar. zekiciğim canım benim, show must go on diyerek, bir şey belli etmemeye çalışarak sahneye çıkar. leyla denecek yelloz, zekiyi kendisi vurmayı planlamaktadır.

    zeki, öleceğini anlamıştır. gazinoda, müstakbel kocası ile onu dinlemeye gelmiş sevdiceğini görür ve ona bestelediği şarkıyı okur.şarkının sonunda, gül ağlayarak salonu terkeder, zeki de peşinden. tam zeki her şeyi anlatacak, gülün şaşkoloz nişanlısı gelir kızı götürür. zeki, kıza derdimi anlatamadım bari polise öteyim diyerek lobide gördüğü telden polise ulaşırken, mafya bunu yakalar, yaka paça kaza süsü ile öldürmeye arabaya götürür. ıssız biyere gelince de zekiyi arabadan indirir, arabayla çiğnerler. ama zeki ölmez. polis leyla ve çetesini yakalar ama, zeki kör olmuştur. ameliyat da olur ama, zekinin gözler nanayı yemiştir.

    polis, zekiyi evine götürür. kardeşine kavuşur. bu sırada gül, düğün arifesindedir. babasının eski paltosunu yıkarken, delik cebinde para bulur. babası, paranın zekinin olduğunu hatırlar. kıza zekinin onlar için yaptığını anlatır. gül, müniri de kapar zekiye koşar. ama zeki kör olduğunu belli etmemeye kararlıdır. kızcağız "seni hala seviyorum, babam her şeyi anlattı, o gece gazinoda ne söyleyecektin" der. ama zeki, kızı reddeder. ama ufaklık hemen koşup abisinin sırf kör diye kızı reddettiğini yetiştirir. münir de düğünü basar, kız telini duvağını bırakır koşar. bu sırada da, doktordan mektup gelir. tecrübe müspet çıkmıştır, zekiyi ameliyata çağırmaktadırlar. ama tüm bunlardan habersiz zeki, caınna kıymaya karar vermiştir bir kere. tren yoluna gider. kendini raylara bırakır.

    pek tabii ki, tam tren gelirken gül zekiyi kurtarır. tren yolunda birbirlerine sarılarak şarkılar söyleyerek ufka doğru yürürler.

    --- spoiler ---
  • bir karacaoğlan şiiridir. zamanında selda bağcanve cem karaca tarafından ayrı ayrı bestelenip yorumlanmıştır. felek beni olarak da geçer. selda bağcan versiyonu daha slow ve senfonik, cem karaca ve apaşlar versiyonu ise daha enerjik ve bluesy'dir.

    altın kafesiydi benim durağım,
    dost elinden yaralandı yüreğim,
    evvel yakın idim şimdi ırağım,
    felek beni nazlı yardan ayırdı.

    kumaş olsam arşın arşın yırtılsam,
    köle olsam çarşılarda pazarlarda satılsam,
    vadem yetmiyor ki ölsem kurtulsam,
    felek beni nazlı yardan ayırdı.
  • gerekli şartlar sağlanırsa bülbülden daha vefalı olacağımı bildirmek istediğim arzu objesi.. istiyorum birtane olsun oturayım içinde bütün gün..
  • selda bağcan'ın büyüleyici yorumuyla: https://youtu.be/pzvmr_e1q1m
  • aynı isimle bin tane şarkı var ama bir tanesi selda'nın altın kafesi etmez.
    öyle bi şey ki bu, karacoğlan'ı taa ciğerinin dibinde hissedersin.
  • denize düşen bir çift var bu dizide. ama nedense denize düştükten sonra tüm fizik kurallarına ters düşerek suyun orta kısmında asılı vaziyette uykuya dalıyorlar. kurtulmaya çalışmak, çırpınmak, yüzmek vs vs tamamen refleks hareketler yok bunlarda. çok acayip.
  • türk insanının şerefsizliğini gösteren atv dizisi. 2 dakka izledim okuldaki öğretmenlerin tavrını görünce bu ülke yok olsun dedim.
  • bir edirne türküsü , "bülbülüm altın kafeste" ;

    bülbülüm altın kafeste
    öter aheste aheste
    ötme bülbül yarim hasta

    ah neyleyim şu gönlümü
    hasret kaldım sevdiğime.

    ben sana dayanamam yarim
    ben sana aldanamam

    ben sana aldanamam yarim.
    ben sana dayanamam

    bülbülleri har ağlatır
    aşıkları yar ağlatır
    ben feleğe neylemişem

    beni her bahar ağlatır
    ben sana dayanamam yarim.
  • emel müftüoğlu' nun sezen ablasının gözetiminde ajdacılık oynadığı yeni şarkısı. şu sıralar radyo başında veya sokakta, dışarda az biraz vakit geçiriyorsanız dahi kulağınıza çarpmaması mümkün değil. feci halde ajda gibi çınlıyor emel' in sesi de şarkının kendisi de... lakin pek güzel olmuş, sözler de yeterince hissiyatlı ve vurucu ancak insan yine de kedisever superstar yorumunu hayal etmeden duramıyor.

    buyrun bunlar da sözleri:

    günlerce gecelerce düşündüm defalarca
    iyice emin olunca aldım kendimi
    birkaç parça eşyamı hatıra defterimi
    bir de beni annesi sanan kedimi

    özellikle sen evde yokken toplanıp çıktım
    istemedim öfkemize yenilmemizi
    ne zor ne yorucuydu ne kadar hüzünlüydü
    berbattı bilirsin gitmelerim

    ne olursa olsun araya biraz zaman koyunca
    acının yüksek ateşi düşüp de ayrılık soğuyunca
    adım gibi biliyorum ki bana sen de hak vereceksin
    anlayacaksın ama geçici bir süre kızıp köpüreceksin

    bekleme boşuna ben bir daha o altın kafese geri dönmem
    üzülürüm efendi gibi çekerim acımı ama kolay kolay da ölmem
    yaralıyım elbet bir arıza bir iz bırakabilir o kadar olsun
    küllenirim bir süre için için yanar tamamen de sönmem

    söz - müzik: sezen aksu

    (bkz: eğlenilecek kızlar evlenilecek kızlar)
hesabın var mı? giriş yap