• başkanı tesislere 10 milyon lira harcandığını söylemiş zamanında. selçuk inan'ın yıllık ücreti kadar yani.
    türk futbolunun başındaki adamlar da daha yabancı sayısını düşürmek için çabalasınlar. aman ha demeyin sakın altyapıya bir koysak on alırız diye. hep selçuk gibilere koyun.*
  • passolig saçmalığını iliklerine kadar hisseden futbol kulübüdür. şöyle ki;

    altınordu, 1970'li yıllardan beri süper lig görmemiş, 1992'den beri ise 1. lige yaklaşamamış, gerçek anlamda küllenmiş, vefakar taraftarları da yaşlanmış, avuç kadar kalmış bir kulüptü. en son inip çıkmalı 2. lig ve 3. lig macerasında son olarak 2011-2012 sezonunda 3. lige düştü. 2012'de tüm bunlar değişti. seyit mehmet özkan'ın bucaspor ile papaz olup tüm organizasyonu ile beraber hisselerini satın aldığı altınordu'ya gelmesiyle kulüp kurumsallaştı ve altyapı ve tesisleşme olarak dev adımlar atmaya başladı.

    iyi yönetim, izmir'in dört bir yanında futbol okulları açılması, eski ve bakımsız tesislerin modern hale getirilerek kulübe yeniden kazandırılması ve sıfırdan toplanılan takımın çok iyi reaksiyon göstermesi kulübe büyük ivme kazandırdı. 2012-2013 sezonunda şampiyon olarak 2. lige yükselmesiyle adını tekrar duyurmaya başladı.

    takımın da ligin üstünde futbol oynaması ilgiyi daha da artırdı. yanımda karşıyakalı, göztepeli, 3-4 arkadaşımla beraber iç saha maçlarına gitmeye başladık. tribünler tekrar insan görmeye başlamıştı ve maçlar acayip eğlenceli geçiyodu. alsancak stadı'nın en azından kapalısını dolduruyoduk.

    daha sonra yönetim, alsancak stadı'nın açık tribünlerini de futbol okullarımızda eğitim gören çocuklarımıza ve ailelerine açma kararı aldı. özellikle son 3-4 iç saha maçımız acayip renkli, nezih bi aile ortamında oynandı. küfür yok, taşkınlık yok, insanlar aileleriyle beraber maçları izlemeye geliyolardı. mükemmel bi tribün kültürü yakalamıştık. yakaladığımız havayla seneye ptt 1.lig'e çıktığımızda ilgi de artar artık iç saha maçlarıda balkon dahil tüm stadı doldururuz diyodum.

    ama sonra şu passolig'i çıkardılar. dediler ki bu kart olmadan maçlara gelemiceksiniz. sonra ortaya bugünkü tablo çıktı işte. bu aşağılık uygulama varken nasıl maç izlicez ? geçen sene maçlara gelen arkadaşlarım tutmadıkları kulüp için passolig mi çıkaracak ? futbol okullarıdaki çocuklarımızın anne babaları maç izlemek için kendilerini bankaya müşteri mi yapacaklar ? tabi ki hayır. bu uygulama altınordu'nun tribünlerini daha doğmadan yok etti. kalkacağa da benzemiyor.

    aşağıdaki fotoğraflardan görüldüğü üzere passolig'den önce altınordu, taraftar açısından hızla zenginleşen bi kulüptü geçen sene.

    1
    2
    3
    4
    5

    şimdi ise durum bu.

    50-100 kişiye oynuyor 94 yıllık kulüp.
  • 2000 yılı ve sonrasındaki kısa bir dönem, ülkemiz futbolunun gelişebilmesi anlamında elimize önemli fırsatların geçtiği günler olarak hafızalarda kaldı. uefa kupası’nın kazanılması, dünya kupası ve avrupa şampiyonası’nda alınan başarılar, türk futbolunun kendini ifade edebileceği bir zemin ve beklenti sahası oluşturdu. ancak zaman ile anlaşıldı ki; dünya futbolundaki gelişime ve dönüşüme ayak uydurabilecek bir sistem, bir model oluşturulamadı. futbolun ne yazık ki bir iş kolu olduğunu algılayamadık, akıl edemedik!

    geride kalan 15 yıllık süreç içerisinde; eğitim anlamında son derece kısır, üretkenlikten uzak, göz boyamaktan öteye geçmeyen günlük, popülist ve faydacı yaklaşımlarla türk futbolu dibe vurma noktasına geldi. kulüplerimizin hala dernekler yasasına göre yönetiliyor olması, alt yapıların angarya görülmesi, kulüplerdeki ahbap – çavuş ilişkileri, şabloncu zihniyet, toplumumuza sporu sevdirecek politikalar üretilememesi, beslenme konusundaki cehaletimiz ve bir türlü kurtulamadığımız atalet duygusu, türk futbolunu neredeyse dip noktasına getirdi.

    işte altınordu futbol sosyal girişimi, dibe vurmuş türk futbolunun yeniden küllerinden doğma hikayesidir, ülke futbolunun kardelenidir, sistemsizliğe isyandır, çaresizliğe ve tükenmişliğe bir başkaldırıdır. yel değirmenlerine karşı girişilen bir şövalyelik destanıdır. altınordu, tamamı bu topraklarda doğmuş yerli oyunculardan, tamamını kendi altyapısından yetiştireceği oyuncular ile önce süper lig’de daha sonra avrupa’da mücadele edebilecek kadrolar yaratmayı amaç edinen türkiye’nin ilk ve tek futbol kulübüdür.

    bu sebepledir ki; altınordu futbol sosyal girişimi, nitelikli insan gücünü eğitebilmek, yetiştirebilmek için önce kendi insanımıza ve kültürümüze değer verme bilincinin pekişmesine yüksek katılımlı katkı sağlamayı, 2012 yılından itibaren kendisine vizyon olarak belirlemiştir.

    altınordu futbol sosyal girişimi için futbol, kumarhanelerde oynanan bir şans oyunu değil global dünyada bir endüstri haline gelen akıl oyunudur. çünkü; her altınordu fsg çalışanı bilir ki ‘’kalite tesadüfü inkar etmektir’’. şans ve talih çalışanın yanındadır. kalite, bizim en önemli ilke ve prensibimizdir. dürüstlük ve çalışkanlık en yüce erdemdir.

    altınordu, sosyal bir projedir. sürdürülebilirliğini sağlamak için ekonomik model kullanır. ülke insanına yaptığı yatırımların sonucu oluşacak kazancı, ülke insanı ve futbolun gelişimine harcamaya ant içmiş vatan sevdalısı çalışanlara sahiptir. bu sebepledir ki; yaşı ne olursa olsun her oyuncu öncelikle ‘’iyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu’’ felsefesine göre belirlenir, transfer edilir, çocuklarımızın eğitimine bu yönde emek harcanır.

    altınordu futbol sosyal girişimi için futbol; düşünce gücüyle fizik gücün mükemmel bir uyumudur. futbol oyunu; planlanan, organize edilen, elde edilen verileri ölçülebilen ve büyük bir ustalıkla sahnelenen görsel bir şölendir.

    altınordu futbol sosyal girişimi, ülke topraklarının dört bir yanını gece gündüz tarayarak, kılı kırk yararak bulduğu doğal yaşında ve doğal yetenekli oyunculara barınma, beslenme, okul eğitimi, teorik ve pratik futbol eğitimi, yurt içi ve yurt dışı özel turnuva imkanları sağlar. sosyal gelişimleri için her hafta ayrı bir organizasyon tertipler. dünya ölçeğinde geçerliliği olan en az bir yabancı dil öğrenmeleri, çocuklarımız için adeta bir zarurettir.

    altınordu futbol sosyal girişimi, bulduğu doğal yetenekli oyuncularını ülkenin en iyi mühendislerine (antrenörlerine) teslim eder. özellikle genç takımlar ve minik takımlar antrenörlüğünü, tıpkı beyin cerrahlığı gibi uzmanlık gerektiren çok saygın ve çok önemli bir meslek olarak algılar. antrenörlerimizdeki cesaret, sağduyu, mesleki tecrübe ve yetkin donanım, pedagojik bilgi, özgüven, pratikte test edilmiş yüksek çocuk sevgisi ve görev bilinci, bizim yarınlara umutla bakmamızı sağlayan en önemli itici gücümüzdür.

    bizleri hedeflerimize ulaştıracak en değerli sermayemiz, ast-üst ayırmaksızın antrenör ve yönetici kadrolarımızın bilgeliğidir, bilgiyi sistematik bir şekilde kullanabilme potansiyelleridir. kanıta ve kayıta dayalı gerçek profesyonel futbolcular yetiştirebilmenin; farkındayız ki başka bir formülü yoktur. aynı eylemler farklı sonuçlar doğurmaz. bu bakımdan her birimiz, futbolun da; bir yaratıcılık alanı olduğunu; sanattan, felsefeden, edebiyattan ve sinemadan aşağı kalmadığına yürekten inanıyor ve bu bilgiyi içselleştiriyoruz.

    tüm bunlara ilaveten, altınordu futbol sosyal girişimi, ülke futbolunun gelişebilmesi adına bir çözüm ortağıdır. gayesi, yarınlara taşınabilecek örnek bir model olmaktır. karanlığa küfür etmez, mazeret üretmez. tek bildiği çalışmaktır, çok çalışmaktır. altınordu armasını göğsünde gururla taşıyan her çalışanımız bilir ki; ‘yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terkedebilen gayretli insanlara aittir.’

    altınordu futbol sosyal girişimi, ilk yılında şehir dışından yatılı oyuncu transfer yaşını 14’ten 12’ye çekmiştir. bu sezon 12 olan sınır yaş, 10’a indirilmiştir. bu organizasyonumuz için bir milat, türk futbolu için farkına daha sonra varılabilecek futbol devriminin ilk işaretleridir. tertemiz beyinleri olan, doğal yetenekli bu 10-11 yaşındaki çocuklarımızı, avrupa standartlarında eğitebilmek adına organizasyonumuz her türlü fedakarlığı yapmayı göze almıştır. bununla birlikte daha 10-11 yaşlarında annesinden babasından ayrılmayı göze alabilen, hedefleri uğruna doğup büyüdüğü şehirlerini terkedebilen çocuklarımız devrimin göz alıcı diğer işaret fişekleridir.

    (*** şehir dışı transfer yaşının, 14’ten önce 12’ye daha sonra 10’a çekmenin ne kadar hayati bir konu olduğu, bir sonraki yazımızın konusu olabilir...)

    öğrenen organizasyonumuz öğrenmiştir ki; zaman en değerli hazinedir ve çocuklarımız bizlere göstermiştir ki; kendi varlığını bile amacına feda edebilen insan iradesine karşı hiçbir güç, hiçbir kimse direnemez.

    biliyoruz ve farkındayız ki; organizasyonumuza kazandırdığımız, gündüz uyanıkken düş görebilen doğal yetenekli sanatçı ruhlarımız, günde bir buçuk saatlik antrenmanlar ile 17 yaşında süper lig’de, 19 yaşında ise avrupa liglerinde oynayamayacaklar. onlara tanıdığımız sınırsız imkanlar dışında onlardan beklentilerimiz var.

    takım antrenmanları çocuklarımıza asla yetmeyecek, gerekirse judo yapacaklar. bir atlet kadar çevik, bir halterci kadar güçlü, bir tazı kadar hızlı, bir balet kadar esnek olacaklar…
    uzun atlayacaklar, engelli koşacaklar sonra sahalar yetmeyecek kumsalda koşacaklar, dağlara açılan yangın yollarına tırmanacaklar.

    kalfa ayaklar, her gün 101 tane frikik atacak ustalaşmak için, bekler 101 tane taç atacak korner kadar uzağa, eller ayak olacak, ayaklar ise bir ressamın elleri.

    ciğerleri körük gibi olacak çocuklarımızın, ağabeylerinden geri kalmamak için ve kolları bir gladyatör kadar kuvvetli…

    tüm bunları yapıp kan ter içinde bir kuytuda soluk soluğa bir düş görecekler yine yeniden uyanıkken.

    17 yaşında süper lig, 19’unda avrupa’da çıktıkları ilk profesyonel resmi müsabakalarında frikikten bir gol atacak, sözüm ona büyüklerden birine, göğsünde gururla taşıdığı arması ile çocuklarımızdan biri… çataldan ağları temizleyecek, gözlerimizden pasları…

    bir stadyumu olacak çocuklarımızın; adına "düşler sahnesi" sahnesi diyeceğimiz, arenalara inat,
    çünkü bir düşümüz var kurduğumuz… gün gelecek herkes inanacak, düşümüz gerçek olacak.

    ‘theatre of dreams’ diyecek bir ingiliz spiker, bir avrupa kupası müsabakasında bizleri, stadımızı tanıtırken, çocuklarımızı anlatırken...
    sir boby charlton’ın kulakları çınlayacak…

    bir düşümüz var yakında gerçek olacak, çünkü sarsılmaz bir inançla inandığımız bağlandığımız bir gerçeğe tutunduk, adı şimdilik düş olan…
    ben’lik duygusundan arınmış biz’leriz bu yola baş koyan…
    ülke insanına inanıp güvenen,
    düş’e kalka yol alan,
    biz’leriz…

    hamdık, yandık, yakında pişeceğiz,
    çocuklarımız geleceğimiz…

    sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın, esen kalın…

    serhat pekmezci
    şef scout

    altınordu fsg resmi internet sitesinden alıntıdır.
  • anormal bir form yakaladılar.

    ilk 24 maçta attıkları gol 27, son 8 maçta da 27. ilk 24 hafta yedikleri gol 32, son 8 hafta ise sadece 6.

    maç başına 3,5 gol atıyorlar son iki aydır ve 8'de 8 yaptılar. gelene üç, gidene beş sallıyorlar. play-off yaparlarsa, ki artık işleri çok da zor değil, gümbür gümbür geliyorlar diyebiliriz.

    gelsinler de. özledik be izmir'i.
  • "küçük düşünürsen asla büyüyemezsin" diyen arkadaşlara mersin idman yurdu'nun süper lige çıkıp kapanmasıyla biten süreci bir okumalarını tavsiye ederim.

    bakın geri düşmesi değil, kulüp kapandı lan!

    adamların bir vizyonu ve hedefi var ve o yolda devam ediyorlar. bunu süper lige çıkarak gerçekleştireceklerini düşünmüyorlar. bence de sonuna kadar haklılar. süper lige çıkmış, yabancı oyuncu oynatmayan bir takım başarısız olacaktır. bu başarısızlık kulübün gençlerine kötü örnek olacağı gibi hedeflerine ulaşmada zorluk yaratacaktır.

    çünkü altınordu, şehrin tümü tarafından bu ideolojide desteklenmiyor. bakın athletic bilbao'ya. adamlar değil yabancı, kendi bölgeleri dışında doğmuş adam oynatmıyor. ama bunu tek başına gerçekleştiremezdi. bunun arkasında duran koca bir şehir, koca bir ideoloji var.

    bu takım süper lige çıktığı anda bu başarısı cezasız kalmayacak şekilde aleyhlerine dönecektir, bunu yöneticiler de biliyor. umarım bu zihniyet değişir. ama süper ligimizde konuşulan mevzulara bir dönüp bakın, ondan sonra kurulmuş olan bu biricik sistemi orada harcatmaya gönüllü olur muydunuz, düşünün.
  • izmir'e yerleşeli sekiz sene oldu. ne altay, ne karşıyaka, ne de göztepe cazip gelmedi bana. özellikle kendi aralarında kurdukları saçma bir savaş varken aralarına girmek istemedim. kendi kendilerine bir dünya kurmuşlar. içinde tepişip duruyorlar. bunları seçmememde geçmişte kasımpaşalı olmamdan kaynaklanan bir durum da var elbette.

    bir ara bucasporlu oldum buca'da ikamet ettiğim için. onu da arkadaşlarla gittiğim bir buca-bjk maçında 515 'in camlarını patlatıp beşiktaş'ı z*kmekle ilgili tezahüratlar yapıp, kendi şehrinin otobüsünü (hiçbir zaman eşiği bile olamayacağı) bir istanbul takımı için parçalayıp, sağa sola küfür eden ergenler gördüğümde bıraktım. 1-2 sezon süper ligde oynayıp duvarlara bfc yazan buca apaçileri ile aynı takımı tutmayı mantıklı bulmadım.

    benim hayalimdeki taraftarlık bundesliga ikinci ligindeki belde takımını tutan taraftarlık gibi olmalı. sağa sola köpekler gibi saldırıp, boyundan büyük laflarla hakaretler edip vandallık yapanlar gibi olmamalı. baktım, altınordu eski, köklü bir takım. belli bir kitlesi halen daha var. altınordu güzel, kaliteli. her maçını takip etmiyorum ama sağda solda haber başlığını görünce merak edip okuyorum. kazandıysa mutlu oluyorum hepsi bu.

    edit: imla.
  • mevzuyu bilmiyorum ama ocak-şubat doğumlu olanların takımda daha fazla olması şununla ilgili olabilir:

    malcolm gladwell’in meşhur outliers kitabında anlattığı bir hikaye vardı, kanada 1. hokey ligiyle ilgili. ligde yılın ocak-mart aylarında doğmuş oyuncuların sayısının (istatistiksel olarak anlamlı düzeyde) ağır bastığı tespit edilmiş.

    bunun sebebi de kitapta şöyle açıklanıyor: küçüklerin oynadığı ligler yaşa göre (11 yaş, 12 yaş, 13 yaş vb.) sınıflanmış. böyle olunca da, çocuklar için birkaç ay bile büyümede çok fark ettiğinden, yılın ilk aylarında doğanlar ligin geri kalanına üstünlük sağlayarak öne çıkmışlar. sonra da her sene seçile seçile profesyonel lige yükseldiklerinde böyle bir sonuca sebep olmuşlar.

    şimdi altınordu’daki ocak-şubat doğumlu çocukların sayısının bu kadar fazla olması yukarıdaki ile aynı sebepten olabilir. hatta kasım-aralık doğumluların yaşının birkaç ay küçültülüp alt ligde oynatılması da, yetenekli ama -yaş grubuna göre- fiziksel olarak dezavantajlı çocuklar için yapılan yaygın bir uygulama olabilir.
  • formalarını satın almak için izmir'e gitmenize gerek olmayan takım. özellikle bağcıklı sait altınordu forması hem tarz hem anlam hem de fiyat açısından harika.

    http://www.aomagaza.com/
  • bu aksamki maclarin sonunda play-off'a kalsin ya da kalmasin son yillarda turk futbolunun basina gelmis en guzel seydir. izmirimin takimi olmasi ayrica gurur verir.
  • --- spoiler ---

    altınordu'dan bir harika proje daha!

    "iyi birey iyi vatandaş" ve "iyi futbolcu" mottosuyla 5 yılda önemli bir misyon üstlenen altınordu futbol kulübü, "iyi taraftar" konusunda da bu sezon önemli bir hamle yaptı.

    futbol okulları'ndan her iç saha maçına 1000 çocuğu pasolig kartlarıyla birlikte tribüne getirecek olan altınordu, bunun ilk uygulamasını önceki günkü ankaragücü maçında yaptı.

    saha içinde ağabeylerine destek veren, tribünde karnaval havası yaratan 6-10 yaş arasındaki minikler, ilk derste "rakibe saygı ve önce centilmenlik" konusunu işledi. ankaragücülü futbolcuları tribüne çağırıp, alkışlayan minikler herkesin takdirini topladı.

    5 bin futbol okulu çocuğumuzdan belki birkaçı üst düzey futbolcu olacak ancak, tribünde iyi bir futbolsever olarak hayatı boyunca yerini alacak...
    --- spoiler ---

    detay haber
hesabın var mı? giriş yap