• vikipedi'de birinin yaptığı vandalizmin tutması sayesinde yıllardır buradan mezun olduğuma dair dedikodular dönüyor. işin kötüsü ben de ufaktan inanmaya başladım. acaba hayatımın hatırlamadığım, travma geçirdiğim kötü bir dönemi miydi? bilinçaltıma atıp sadece geceleri kabuslarda gördüğüm? neyse ki sözlük var: (bkz: eskişehir gazi lisesi/@ssg)
  • maersk, grimaldi lines, msc, turkon gibi adlara sahip gemiler gözükürdü ara ara sınıfın penceresinden... bu isimler beyninizin derinliklerine demir atar, sık sık dilinize düşerdi...
    bunların hepsi nakliye firmalarının ismiydi, bu gemiler hep yük gemileriydi ama upuzun denizde bir tane gemi durdu mu ne gemisi olduğu farketmez, uzaklara taşırdı sizi...
    öyle de hayale müsait bir mekandı, ferah ferah, sessiz sakin...
  • 91 yılında mezun olduğum lisem. fiilen ilk resmen ikinci mezunlardık biz. okula sınavla giren il jenerasyonduk.bizimle beraber nakil birinci sınıflar gelmişti. o nakil jenerasyonu ve bizim enteresan bir durumumuz vardı. okulda bizden büyük başka sınıf hiç olmadı. o yüzden yönetim kadrosu dışında kimseden zulüm görmedik. her sene sınıfları karıştırdıkları için de içinde küçük çekirdekler barındırsa da, büyük löp löp bir öbek halinde algılardık kendimizi. yüce gökeri den bahsetmek isterim. birkaç yıl müdür muavinliği yaptı kendisi. milliyetçi muhafazakar eğilimli bir öğretmen, öğrenci denilen canavarla çarpışırken dedektiflik metodları kullanmaya bayılırdı. erkekler tuvaletine "yüce bey bu okuldan sktirip gider misiniz" diye bir yazı döşenildiğini gördüğünde hemen dedektifliğe koyuldu. o sabah ilk derste hepimize anlamsızca a4 ün yarısı boyutunda üçüncü hamur kağıtlar dağıtıldı ve o gün sabah kalkınca ne yaptığımızı yazmamız istendi. saf saf yazdık hepimiz. tüm okul. tüm bu kağıtlar yüce bey tarafından titizlikle incelenmiş ve şüpheli sayısı 2 ye indirilmişti. iki şüpheliden ilki inkar etti ve işi yazı uzmanlarına götürmeyi talep etti. diğer şüpheli itiraf etti. inanılmaz geliyor bana hala. adam sınav esnasında soruları tahtaya yazarken arkasından gelen kopya fısıltılarından kişiyi tanır ve hiç sınıfa bile dönmeden " şevket yaz eksi bir" deyiverirdi mesela. ( kopya çekmeye yeltenenden deneme başına bir not düşürürdü). kurnazlığıyla övünürdü. fakaaat bir gün okulun arka duvarına sprey boyayla "wasp gasp " yazan kişiyi tespit etmek için öğle tatili içtimasında tüm okula " ha bu arada arkadaşlar, içinizde sprey boyası olan var mı? şablon yapçaz da. "diye sorunca kahkalar arasında eridi gitti kurnazlık karizması. yüce işte.
  • kılık kıyafete bu kadar fazla takılan başka okul var mıdır dediğim lisem. hele ki benim zamanımda müdür yardımcısı olan ismini vermek istemediğim bir bayan vardı ki, sınav sırasında sınıfları dolaşıp insanların üstünde okul kazağı dışında kazak var mı diye kontrol eder, sınavın ortasında milletin üstündekileri toplar götürürdü. şimdi nasıl bilmiyorum fakat ne zaman önünden geçsem malesef bunlar geliyor gözümün önüne... çorabın 2 santim kısa, sakalın 1 milim uzamış diye insanları küme küme toplayıp rencide etmeye çalışan bir zihniyet hakimdi 5 yıl önce. yönetime karşı çıkan hocaların müdür ve yardımcıları tarafından azarlandığı, felsefe dersinde satranç oynayan gençleri görüp hocaya "bu nasıl derstir hoca" diyen bir yönetime sahipti. son senemden hatırladığım yönetimle fikir ayrılığı olan hocaların atatürk lisesine geçmeye çalıştığıydı, şimdi durum nedir bilmiyorum ama eğer o hocalar da gittiyse o okula gitmek için kalan tek sebep deniz, mehtap ve martılardır diye düşünüyorum...

    edit: altınoluktan bahsetmemişim. mütemadiyen her sabah en az bir hoca tarafından altınoluk kolaçan edilirdi o zamanlar, hatta bu hoca bilhassa hadi kalkın lan okula gidiyoruz demek yerine, i know what you did last summer tadındaki bakışlarıyla kapıdan şöyle bir kendini gösterir (bkz: kamil yıldız) ve arabasına binerdi, böylece tırsan altınoluk tayfası da "zıçtık lan kalkın gidelim" diyerek efendi efendi okuluna dönerdi.
  • tabii insan dört yılını geçirince söyleyecek çok lafı oluyor, toparlaması zor.

    ilköğretimi bitip liseye geçtikten sonra "özel okulda okumam ben" atarımı yapıp altmışıncı yılı yazdım, kazandım. forma denen bişey var tabii gittik mağazanın birine altımışıncı yıl dedik, adam bize parlament mavisi gömlek verdi. ilk şokumu mavi gömlekle yaşamış oldum. neyse ilk gün oldu, atladık arabaya kilometrelerce yol aşıp -abartı değil, güzelbahçe güzelbahçe dışında her yere uzaktır.- vardık okula. şubem de l. abi l diye şube mi olur, olmuş işte. nazife hoca geldi ilk ders. nasıl hoş bir kadın nasıl sevdim; sevmeseymişim, almanyaya ateşeliğe gitti benim ilk senemde. bu da ilk darbemdir. ama altmışıncı yılın en kuvvetli darbeleri nam-ı diğer deli bayram, okulun fi tarihinden kalma almanca hocası herr şengöz, korkunç tarihçi mehmet karaman, kimin nesi neyin fesi olduğunu asla anlayamadığımız bedenci kamil hoca, al yanaklı müdür yardımcısı tarık kuzu ve tabii ki muhteşem pozları ve mhp'den milletvekili aday adaylıklarıyla ünlü ömer aslan. tabii bi edebiyatçı nurdan hoca vardı mesela o da az şey öğretmedi bize.
    okulun eğitim dışında başka fonksiyonları vardı; maltepe askeri lisesine oyuncu kız sağlamak gibi. her sene çanakkale anma törenlerinde sergilenen tiyatro için kızlar içinden seçme yapılırdı. onlar askeri araçla provaya filan giderlerdi. nası havalı nası havalı. tabii o hava bir rüzgara bakar; eteğin başına geçiverir mazallah.
    okuldan kaçmanın en saçma olduğu okuldur. buna rağmen her hafta okuldan kaçardım. kaçtıktan sonra en az bir saatte alsancağa gidebiliyorsun. ne menem bişeydi o 8 numaranın yaşlı kokona teyzeleriyle alsancağa gitmek. hoş; özlüyorum bunu bile.
    ben bitirene kadar her sene soğuk filan dinlemeden erkekler havluları omuzlarında ayaklarında parmak arası terlikleri filan, denize girip şort sallarlardı, her seferinde de idarelik olurlardı, hala var mıdır bilmem.
    o bu değil, insan lisesini özlüyor be.
  • yıl 2005 veya 2006 sanırım. bir pazartesi günü sabahı. istiklal marşı sonrası. müdür ömer aslan ve müdür yardımcıları tarafından klasik kılık kıyafet kontrolleri yapılmaktadır. öğrenciler okul kapısında sırayla kontrol edilir ve içeri alınır:

    "oğlum o üstündekini çıkar."
    "kızım o renk çorap yasak demedik mi size?"
    "spor ayakkabı giymişsin geç kenara."
    "bu sakal ne böyle? git traş ol."
    "kızım o küpeyi çıkar."
    "o saçlar yarına kadar kesilecek"

    sıra saçını jiletle kazıyan dazlak arkadaşa gelir

    müdür:

    "o saçlar yarına kadar uzayacak"
  • deniziyle ve etek uçuran rüzgarıyla hafızamda yer eden okul
    tabiki uzun uzun konuşan ve her konuşmasını ne mutlu türküm diyene diye bitiren okul müdürünü, müdürden çok müdürcülük taslayan müdür yardımcısı tarık kuzu, iç çamaşırlarınızı göstermeyin biraz gizlilik biraz sır merak uyandırır gibi bi sözle hatırlanacak olan öğrencilerin korkulu rüyası esin izanı da unutmamak gerekmekte
  • öyle ya da böyle izmir'in çoğu yönden tartışmasız en iyi anadolu lisesi.
  • bir de dört mevsim esen rüzgarı ünlüdür.
    ortaokulda resim dersi için taşıdığım dosyaları servisten inip okulun bahçesinden geçerken okul binasına girene kadar elimde taşımam gerekmezdi. çünkü sürekli esen rüzgar sayesinde doyayı göğüs hizanıza koyup yürüseniz de nasıl olsa dosya yere düşmezdi.
hesabın var mı? giriş yap