• sylvie germain in gecelerin kitabı adlı eserinin devamı. romanın baş karakteri charles victor peniel'in lakabı.
  • "sevmiyordu insanları. insanoglu kafasını kurcalıyordu. ilk hayvanlıgından yarı sıyrılmış bir hayvandan başka bir şey görmüyordu onda, topraktan ve çamurluktan yarı sapmış bir hayvan. degişimi yarım kaldıgı için canavarlaşmış bir hayvan."

    "yalnızca belleginin olmuştu kalbi."
  • aklına hayran olduğum can arkadaşım.
  • sohbetiyle son bir haftamin ikinci büyük mutluluk kaynağı olan yazar.
  • yazış tarzıyla dikkatimi çekmiş, güzel yazar. badilisti genişleten türden.
  • özgün adı "nuit-d'ambre", türkçe çevirisi "amber gece" olan -elimdeki baskısı 1993 tarihli, mükerrem akdeniz çevirisiyle- sylvie germain romanı. phobios adlı yazarın da belirttiği gibi "gecelerin kitabı" adlı romanın devamıdır aynı zamanda; fakat ondan bağımsız olarak da okunabilir.

    cephe ardındaki savaşın, zifiri karanlığın, eşi benzeri olmayan acıların ele alındığı bu romanın bazı kesitlerinde belki de hayatımda ilk defa bir kitabın yapraklarını çevirmekten, bir sonraki tümceye geçmekten korktum, soğuk soğuk terledim ve müthiş bir can sıkıntısıyla birlikte yorgunluk duydum; ancak devam ettim, bir merak duygusuyla değildi bu devam, ardından gelecek kılıç gibi keskin tümcelerin varlığını, tarifi olmaz bunalımları duyumsayacağımı bile bile devam ettim; çünkü üzerinde nefes aldığımız yeryüzünde de bu acıları görmemek her ne denli olanaksızsa, geçen her gün o acı kümesine yeni kurbanlar ekleniyorsa ve tüm bunlar hayatın bir parçası olmuşsa artık, ta insanlık tarihinin başından beri süregeldiği gibi; o halde her hücresiyle yaşama dair olan bu kitabın devamını da görmezlikten gelemezdim.

    her biri diğerinden üstün, sıra dışı ve fantastik betimlemeleri ile insanı iğrendiren, natüralist bir üslupla kurmuş bu eserini sylvie germain; geceyi, kanı, acıyı ve mide bulantısını bu denli yoğun veremezdi sanıyorum başka bir anlatım biçimi ve kurguyla. diğer yandan çağdaş insanın yalnızlığını, tanrının varlığının sorgulanışını, aşkın en saf ve tutkulu olduğu hâllerini, sınırı olmayan düşselliği ve en keskin gerçekliği de yaprakları arasına sıkıştırmayı bilmiştir eserinde. özellikle bir kış vakti okunursa insanı derinden etkileyebilecek, melankoliye sürükleyebilecek, güçlü bir kitap amber gece. savaşa dair bir alıntıyı da iliştirmek gerekirse:

    saçları, sonunda, şakağına damgasını vuran erguvan kırmızısı lekenin rengini aldı. oysa savaş sona ermek üzereydi, yürek-yarası yakında dönecekti. döneceğinden kuşkusu yoktu, ama bunu bilmekle bunalımı yine de yatışmıyordu. -kim ve nasıl biriydi dönecek olan? bir yürek-yarası olarak dönecek miydi? ona ne yaptılar acaba? ona ne oldu ki? savaş dedikleri bir canavar-ana değil miydi, utanç veren deli bir ana, o biçimsiz karnında taşıdığı insanları, sonsuza dek belleklerinde ve ruhlarında huzur kalmamış varlıklar haline sokup, yeniden doğuran?"
hesabın var mı? giriş yap