amedeo modigliani
-
amedeo modigliani (1884-1920) bohem, alkolik, uyuşturucu müptelası, yaşadığı topluma yabancı bir izole, yalnızlıktan hoşlanan bir asi, burjuvaziye gizli nefret besleyen italyan...gibi asla hak etmediği birçok yakışıksız sıfatla tanımlansa da şöhret peşinde koşmayan, sanatını geniş kitlelere duyurma gayretinde olan ve yaşadığı dönemde anlaşılamamış bir figür olarak sanat tarihindeki yerini almıştır. van gogh gibi kısa bir yaşam sürmüş, çağdaşı kübistlerin ulaştığı şöhrete ancak öldükten sonra kavuşabilmiş sıra dışı bir portredir. sıra dışı çünkü maddiyat peşinde koşmamış, eserlerine ucuz fiyat biçen sözüm ona sanat simsarlarına rest çekerek sanatını yüceltmiş, bunların bedelini eşi ve çalışmalarının daimi modeli jeanne hébuterne ile birlikte yoksul, günübirlik bir yaşam sürerek ödemiştir.
çiftin père lachaise mezarlığı'ndaki mezar taşı: görsel (önceleri aynı mezarlıkta farklı kabirlere defnedilseler de 1930'dan bu yana birlikteler)
yakışıklı ressamın bir meslektaşı tarafından yapılan portresi:
marie vorobieff -- amedeo modigliani'nin portresi, 1955: görsel
bu kübist portrede modigliani'nin parçalanmış zihnine ve dağınık kişisel yaşamına dönük referanslar bulan kimi sanat eleştirmenleri ressamın melankolik bakışına da dikkati çekmişlerdir. gerçekten de hüzünlü, dış olaylardan çabuk etkilenen ama daima içine kapanan bir ressamdı modigliani. ilgi görmeyen resimlerini yaşadığı küçük evinde istifleyebilmiştir.
yaşarken kısa dalgalı bir başarı yakalayan, bir cinnet ânında yaptığı heykellerin çoğunu yok eden, evinin kirasını ödemekte zorluklar çeken, birçok sıra dışı büyük sanatçı gibi öldükten sonra hakkı teslim edilen, nihayetinde o günden bugüne övgülere doyan bir sanatçının tablolarına genel olarak ve çok kısaca değinmek istiyorum.
ama başlamadan önce henüz on beş yaşında yaptığı şu portreye bir göz atmanızı isterim;
ressam micheli'nin (kardeşinin) portresi, 1899 : görsel
nasıl başarılı bir ressamla karşı karşıya olduğumuzun kanıtıdır bu. şimdi daha detaylı olarak bakacağım ressama:
kadın portreleri:
nahif, kırılgan bir duruşa sahip, baygın bakışlarıyla dünyanın dışında gibi duran kadın portrelerinde melankolik dünyasından kesitler bulabiliriz -ki kadınlar, jungcu anlamda onun sanatsal animalarıdır. uzun boylu kadın formunda ısrar etmesi ve heykellerinde de aynı tarzı defaatle yinelemesi afrika ve latin sanatı etkilerinin otantik büyüsüne kapılmasıyla açıklanabilir. o da dostu picasso gibi lokal kültürleri araştırmış ve çoğu tarihten silinmiş eski uygarlıkların sanatını modern bir bakışla yeniden yorumlamıştır. söylemek gerekir ki bu modernist çaba asla oryantalist değildir. dolayısıyla bozulmamış özgün kültürleri özümsemiş, onları ötekileştirmeyen, rafine kültürel kodlarını sömürmeyen bir anlayışa sahipti.
çok tablo üretmiştir. insan buna ilk bakışta şaşırabilir zira hayatı zorluk ve sıkıntılarla geçen bir sanatçının bu kadar üretken olabilmesi, her şeye rağmen kendini sanatına adaması bizlere ilginç gelebilir. ama önceli van gogh gibi durmadan çalışan bir sanatçı ile karşı karşıyayız. hep söylenegelmiştir: van gogh hayatı boyunca tek bir tablo satabilmiştir. ama o da aralıksız çalışmış, geride 1000'in üzerinde resim ve desen bırakmıştır. modigliani de tıpkı günü geldiğinde muhakkak anlaşılacağını umutla dillendiren van gogh, nietzsche ve stendhal gibi sürekli üretmiş, en sonunda hak ettiği saygınlığa kavuşmuştur. ölümüyle ölümsüzlüğe ulaşan sanatçılardan biridir kısacası. bu da zalim dünyanın artık çoklarınca kanıksanmış bir paradoksu olsa gerek.
şimdi kadın portrelerine bakalım birlikte:
lunia czechovska, 1919 : görsel
madame georges van muyden, 1917 : görsel
jeanne hebuterne, kırmızı şalıyla, 1917 : görsel
yatağın yanında oturan esmer genç kadın, 1918 : görsel
şapkalı kadın başı, 1907 : görsel
kadın başı, 1918 : görsel
domuz kuyruklu kız, 1918 : görsel
jeanne hébuterne (1898–1920), 1919 : görsel
lolotte (şapkalı kadın başı), 1916: görsel
küpe takan sarışın, 1916: görsel
benekli kadın başı, 1906 : görsel
bir kızın portresi (victoria), 1917 : görsel
kadife kurdeleli kadın (siyah bordür), 1915: görsel
madam reynouard'ın portresi, 1916 : görsel
genç bir kız, 1918 : görsel
güzel ev hanımı, 1915 : görsel
genç bir kadının başı, 1908 : tema++ görsel
bir kızın portresi, 1917 : tema++ görsel
beatrice hastings, 1915 : görsel
madam zborowska'nın portresi, 1917 : görsel
adrienne (kaküllü kadın), 1917: görsel
bereli genç kız, 1918 : görsel
jeanne hebuterne, 1918 : görsel
siyah kravatlı kadın, 1917 : görsel
genç bir kadının portresi, 1918 : görsel
genç bir kızın portresi (louise), 1915: görsel
abiyeli kızıl saçlı kız, 1918: görsel
kırmızı kolyeli kadın, 1918 : görsel
küpeli kadın, 1917: tema++ görsel
sarı elbiseli bir kız, 1917 : tema++ görsel
beatrice hastings, dirseğine dayanmış, 1914 : görsel
küçük hizmetçi kız, yak. 1916 : görsel
christina, yak, 1916 : görsel
almaisa, 1916 : görsel
kızıl saçlı kadın, 1917 : görsel
bir genç kızın başı, 1916 : görsel
oturan jeanne hebuterne, 1918: görsel
bir kadının başı, 1918 : görsel
siyah elbise, 1918 : görsel
jeanne hebuterne (eşarplı), 1919 : görsel
anna zborowska, 1917 : görsel
bir kadının portresi, 1915: görsel
denizci bluzlu kız, 1918: görsel
yeşil kolyeli kadın (madame menier), 1918: görsel
dilenci kadın, 1909: görsel
elvira masada dinleniyor, 1919 : tema++ görsel
kolyeli kadın, 1917 : görsel
gözleri hülyalar içinde bakan, kapandı kapanacak göz kapaklarıyla muammalı kadınlar. aslında ressam kendisini de benzer bir ruh halinde boyamıştır alışılagelmiş paletiyle;
otoportre, 1919 : görsel
kendisi öldükten sonra intihar eden biricik eşinin, yanı sıra aile dostlarının resimlerini yapmak haricinde sipariş usulü de çalışmıştır modigliani. bunu da not olarak düşelim. bir önceki yüzyılda gauguin ve van gogh'un dostları tarafından beğenilmeyen portrelerinde olduğu gibi aynı şeyler modigliani'nin de başına gelmiştir. van gogh, kardeşi theo'ya yazdığı bir mektupta, "içki borcunu ödeyebilmek için barın sahibesinin bir portresini yaptığını ama kadın tarafından beğenilmediğini" yazacaktır.
modigliani stüdyoda çalışan ressamlar ailesine aittir. dış doğa, geniş peyzajlar, taşra onu ilgilendirmemiştir. o her şeyden evvel modern kentin ressamıdır.
manzara resimlerinden birkaç örnek:
selvi ağaçları ve ev, 1919 : görsel
ağaç ve ev, 1919 : görsel
manzara, 1919 : görsel
manzara, güney fransa, 1919 : görsel
ağaç ve ev, 1919 : görsel
modigliani insanla ilgilenmiştir. manzara resimleri fazla değildir. portreleri dışında nü'leri de kadın bedeninin son derece özgün bir araştırmasını içerir.
(burada kahve molası verilebilir)
devam ediyorum: modigliani antik yunan sanatına da özel bir ilgi göstermiştir. takıntı halinde karyatid resim ve heykelleri yapmıştır. bu merkezdeki yapıtlarını kadınların baskılanmış tarihlerine birer saygı duruşu olarak okumak mümkünse de onları epik mizansenlerde heroik konumlarıyla yorumlamamış, bilakis sadelikle çerçevelediği natürel uzamlarda göstermiştir. bu çok kesindir çünkü paletinin renkleri de göz alıcı değil, vakurdur. süsten nefret eder. aslında o hep otantik primitif sanatın etkisinde kalmıştır. kadınları gerçek dışı varlıklar değil, gündelik hayatta olduğu gibi hakiki kadınlardır.
bununla birlikte domestik kadınlık hallerinden uzak durmuştur ki nihayetinde realist bir akıma bağlı değildi. kübizm'den ve dolayısıyla çağdaşı picasso'nun (dostlukları bozulacaktır daha sonra) çarpıcı dünyasından esinlense de bu dönem uzun sürmemiştir. cezanne ve henri de toulouse-lautrec gibi artizlenimcilerden de ilham almıştır bir dönem. bununla birlikte dışavurumculuk akımından daha fazla etkilenmiştir. dolayısıyla o fiziki olanın değil, iç gerçekliğin araştırmasına soyunan bir ressamdır. o da cezanne, picasso, matisse gibi önemli bir avangard'dır. zamanında tam manasıyla anlaşılamamasının nedeni de budur. nitekim bir sergisini paris polisi yasaklamıştır. evet, ressamların başkenti, hatta modern sanatın başşehri paris'te bile olabiliyordu böyle tuhaf şeyler.
nü'lerinden bazılarına bakalım şimdi:
oturan çıplak, 1909 : görsel
bahçe fonunda çıplak, 1913 : görsel
kolyeli çıplak, 1917: görsel
sol kolunu alnına dayamış yatan çıplak, 1917 : görsel
kanepede çıplak (almaisa), 1916 : görsel
oturan çıplak, 1917 : görsel
kolları açık uyuyan çıplak (kızıl çıplak), 1917 : tema++ görsel
karyatid, 1912 : görsel
çıplak kadın, 1916 : görsel
karyatid, 1911: tema++ görsel
çıplak, 1917: tema++ görsel
yatan çıplak, 1917 : görsel
yaslanmış çıplak, 1917: görsel
oturan çıplak, 1917 : görsel
mavi yastık üzerinde çıplak, 1917: tema++ görsel
çıplak: görsel
uzanmış çıplak, 1917 : görsel
gömlekli, oturan çıplak, 1917 : görsel
uzanmış çıplak, başını sağ koluna dayamış, 1919: görsel
büyük çıplak, 1917 : görsel
karyatid : görsel
yukarıda çıtlattığım gibi heykellerinin çoğunu bir depresyon döneminde yok etmiş, geriye 20 civarında sanat eseri kalmıştır.
heykel çalışmalarından üçü:
baş, 1911 : görsel
baş, 1911–1912 : görsel
baş, 1912 : görsel
kadın başı, 1912 : görsel
karyatid, yak. 1914 : görsel
baş, 1915 : görsel
bu heykeller tıpkı kadın portreleri gibi kadın başının incelenmesinin kulvar dışı örnekleridir. o dönemde insanları nasıl şaşırttığını tahmin edebilirsiniz. saf estetik kaygısındaki, kadınları ideal formlarıyla betimleyen ressamlar ve ön yargılarıyla ketum sanat eleştirmenleri elbette bu yapıtlardan hazzetmemişlerdir.
ee... bu adam erkekleri hiç mi çizmemiş, diye sorduğunuzu duyar gibiyim. çizmiştir elbette.
daha az sayıdaki erkek portrelerine göz atalım öyleyse:
picasso'nun portresi (1915) : görsel
çellist için çalışma (1909) : görsel
reverie (frank burty haviland'ın portresi) (1914) : görsel
juan gris (1915) : görsel
léopold zborowski (1911-1920) : görsel
max jacob (1876-1944) (1911-1922) : görsel
paul guillaume, yeni pilot(1915) : görsel
bir adam (1916) : görsel
çizgili kazaklı çocuk (1918) : görsel
chaim soutine (1917) : görsel
bakışları sınırlı bir çerçevede sonsuza kadar donmuş halde bakan erkeklerdir bunlar. zamandışı gibi görünürler. çağdaşı, örneğin egon schiele'nin ekspresyonist işlerindeki gibi çürümüş bedenlerde donup kalan insanlar değildir ama. figürleri son derece içe dönük ve gizemli görünür. ama kadın figürleri kuşkusuz daha esrarengizdir.
her ressam gibi desenleri de bulunan bir ressamdı ama bilindiği gibi genelde hızlı çalışırdı. dolayısıyla çok fazla desen bırakmamıştır geride.
bir bölüğünü inceleyelim:
isa (1916) : görsel
zborowski'nin büstü : görsel
oturmuş çıplak (1918) : görsel
baştan çıkarma (1913–1914) : görsel
genç bir kadının portresi : görsel
tête (1913 dolaylarında) : görsel
diego rivera (1915) : görsel
donato frisia'nın portresi (yaklaşık 1917) : görsel
diz çökmüş ve topuklarının üzerinde oturan karyatid : görsel
beatrice hastings (1914) : görsel
nymphe 2 : görsel
karyatid, önden görünüş (1912) : görsel
fark edileceği üzere desenleri de ustalıkla çizilmiştir. bazılarındaki yarım kalmışlık hissi aslında bitmiş haldeki tabloları için de geçerlidir. bu desenlerde gerçekçilik algısı aramak boşunadır. tamamlanmamışlık duygusu zaten modern sanatın en belirgin özelliklerindendir. da vinci'nin kusursuzluğunu, caravaggio'nun barok gösterişliliğini, titian'ın parlak renklerini bu yapıtlarda aramak düş kırıklığına uğramak demektir. yarım bırakılmış hissiyatı doğuran resim veya desenlerdeki kesin olmayan konturlar özellikle izlenimcilerin çalışmalarında hemen fark edilir. manet, monet, renoir ve diğerlerinde mesela. nitekim modigliani fransız izlenimcilerden etkilenmiştir bir ara.
bu tabloların hepsinde figürler tek başınaydı. birkaç çift portresiyle de olsa yavaş yavaş sonuna geliyoruz:
gelin ve damat (1915) : görsel
jacques ve berthe lipchitz (1917) : görsel
ve şu iki duygusal tablo;
çocuğuyla bir kadın (annelik) (1919) : görsel
iki kız (1918) : görsel
modigliani üzerine bu söylenenler kuşkusuz okyanusta bir damla. ama her entry'nin de bir sonu var. biz sonuna gelsek de modigliani'nin sanatı kendi özel aurasında anlam üretmeye, insanları etkilemeye, düşündürmeye ve ilham vermeye devam ediyor.
iki film önerisi + birkaç beste:
montparnasse âşıkları (1958) ressam üzerine muhteşem bir çalışmadır. daha evvel kısaca anmıştım filmi: (bkz: #98357061). bu siyah-beyaz film kasvetli, gerilimle dolu bir sanatçı portresidir ve ressam hakkında şimdiye dek çekilmiş en iyi filmdir. paris sokaklarında, yağmur altında ıslanan âşıkların kısa dalgalı mutlu görüntüsü hâlâ hafızamdadır. ressamın tablolarını ucuza satın almak için pusuda bekleyen kurt tüccarları da unutmayarak elbette.
modigliani (2004) ise bir aşk, nefret ve rekabet öyküsüdür. picasso'dan şair max jacob'a dönemin başfigürleri de boy gösterirler. ve modigliani ile biricik eşinin fırtınalı birliktelikleri de kayda geçirilir.
filmin soundtrack'ini dinlemek için: modigliani
özellikle şu bestedeki keman ve piyano
book of love'ın - modigliani (lost in your eyes) adlı şarkıları da şuradan dinlenebilir (ressamın çalışmalarından görüntüler eşliğinde).
şarkının orijinali (1986)
ek olarak da ressamın ve arkadaşlarının birkaç fotoğrafına bakalım;
stüdyosunda: görsel
modigliani, picasso ve andré salmon paris'te: görsel -
ressamın mezarını; hayat hikayesini bilmeden ziyaret edenleri, gerçek bir şok bir de mide spazmı bekler.
çünkü; pere lachaise'in onca ihtişamlı mezarına inat; çok sade bir mezar taşı bulunan modigliani'nin gencecik bir yaşta ve hemen ressamın ölümünden bir gün sonra intihar eden karısı da aynı taşın altında gömülüdür.
mezar taşının üzerinde yazan: "jane hebuterne, modigliani'nin en uç fedakarlığa dek sadık eşi, 6 nisan 1898'de paris'te doğdu. 25 ocak 1920'de paris'te öldü yazısı" ziyaretçiyi alt üst eder. ister istemez ağlamaklı olursunuz. bu kadının nasıl bir aşk yaşadığını ve kocasının ölümünden hemen bir gün sonra nasıl canına kıydığını düşünmek insanı perişan eder.
saygıdan ve karman çorman duygulardan permeperişan vaziyette kalırsınız mezarın başında...
asıl öldürücü darbeyi ise; ressamın hayatını okuyunca alırsınız çünkü onun ölümünden hemen sonra intihar eden gencecik karısı o sırada hamiledir. anne, baba ve bebeğin birlikte yattıkları o mezar daha da perişan eder şimdi ruhunuzu.
rivayete göre; ressamın ve eşinin ölümünün ardından geride bıraktıkları küçük kızları, bir akraba tarafından büyütülmüş daha sonra da babasının bir biyografisinin yazmıştır.
modigliani, böyle parçalar işte insanın yüreğini. midesine böyle onulmaz kramplar sokar. -
divanda oturan çıplak kadın tablosu, 68.9 milyon dolara satılmış ünlü ressam. bu adam şarap parasına, dönemin insanlarının resimlerini çizdi. parasızlıktan kıvrandı, açlıktan öldü.
adaletini sikeyim dünya. -
16 yaşında iken, arkadaşı oscar ghiglia'ya yazdığı bir mektupta şöyle söylemiş: "ben aynı zamanda, azami bir normallikle, sanatın hakikatini ve roma'nın içine serpiştirilmiş olarak bulduğum güzelliği formule etmeye çalışıyorum. bana gizil anlamlarıyla apaçık görünmeye başladılar. kompozisyonları yeniden düzenleyerek ve araştırarak bunu açığa vuracağım. güzelliği ve sanatı hayatımın gerçeği dışında da yaratmak için..."
bir şiirinde de şu dizeyi yazmış: "koridorda bir adam var / ve beni ölü olarak görmek istiyor.
modigliani isimli filmde, ressamın yaptığı kadın resimlerinin hiçbirinde gözbebeklerini belirgin biçimde boyamamış olmasının gizemi, karısı jeanne hébuterne'yi model olarak kullandığı ve onunla aynı ismi taşıyan tablosunda açığa çıkıyordu. amadeo, bir kadının gözlerini çizebilmek için, onun ruhunu anlamak gerektiğine inanıyordu! -
modigliani denince aklıma cemal süreya gelir. nicedir düşünmüşümdür "en uzun boynun bu senin" nasıl bir imgedir diye. daha sonra şunu görmüştüm:
"ya bu başını alıp gidiş boynundaki
modigliani oğlu modigliani"
sonra portrelerine baktım modigliani'nin ve her şey açığa kavuştu.
farklı zamanlarda, farklı ülkelerde iki insan. biri portresini çizmiş, diğeri de şiirini yazmış aynı kadının. -
yabancı menşeli kaynaklarda ön adı çoğunlukla amedeo olarak* geçmektedir.
sözlükte hakkında henüz yazılmamış bilgileri, çeşitli kaynaklardan şu şekilde derlemek mümkündür:
ikinci adı clemente'dir.
18. yüzyılın başında livorno’ya göçmen olarak yerleşen yahudi kökenli bir ailenin dördüncü ve son çocuğudur.
11 yaşında vereme, 14 yaşında tifoya yakalanınca lise eğitimini yarıda bırakmış ve sanata yönlendirilmiştir.
18 yaşında floransa’da güzel sanatlar okuluna başlamıştır.
19’unda venedik’te akademiye girmiştir. uyuşturucuyla burada tanışmıştır.
22 yaşında paris’e montmartre’a taşınmış, pablo picasso’yla komşu olmuştur.
paris’in bohem yaşamına kendisini kaptıran ressam, alkol ve uyuşturucu bağımlısı haline gelmiştir.
montparnasse'da bir stüdyo kiralamış, romanyalı heykeltıraş constantin brancusi ile tanışınca resmi bırakıp heykeltıraşlık yapmaya başlamıştır.
28 yaşında salon d'automne'da sergilediği yapıtları ilgi görmesine rağmen 30’unda heykel çalışmalarını tümüyle bitirip tekrar resme dönmüştür.
birinci dünya savaşı çıkınca orduya katılmak istemiş ancak sağlık sorunları nedeniyle kabul edilmemiştir.
1917 yılında, 33 yaşındayken, yapmayı düşündüğü bir tablosu için model ararken arkadaşı rus heykeltıraş chana orloff, onu 19 yaşındaki güzel sanatlar öğrencisi jeanne hébuterne ile tanıştırmıştır. bu tanışma bir süre sonra ilişkiye dönmüştür.
koyu katolik bir aileden gelen jeanne'nin, bir yahudi olan modigliani ile olan ilişkisine ailesi karşı çıkmasına rağmen birliktelikleri sürmüştür.
3 aralık 1917'de, 33 yaşında, paris'te berthe weill galeri'de 32 tablodan oluşan ilk kişisel sergisini açsa da, sergi çok sayıda çıplak kadın çalışması barındırdığı gerekçesiyle paris polisi tarafından kapatılmıştır.
1920’de, biri 36 diğeri 22 yaşında öldüklerinde ayrı mezarlıklarda toprağa verilmiş, jeanne'in ailesi 1930 yılında onun modigliani'nin yanına gömülmesine razı olmuştur.
her ikisi de ölünce 15 aylık kızlarını modigliani'nin kız kardeşi florence evlatlık alarak yetiştirmiştir. -
tual bir ayna ve modigliani'nin kadınları o aynaya ortak özellikleri ile yansıyor. bir ressam gördüğünü değil hissettiğini çizer. onun resimlerinde ince bir hüzün ve melankoli var. gözler, dışarı değil içeriye bakıyorlar. kendi kendini gözlemleyen kadınlar, iç dünyasının karanlığı gözlerini yansımış kişilikler.
bazen maske takmış gibi geliyorlar, o maskenin altını görüyorsun ama tarif edemiyorsun. zaten kişinin en büyük maskesi yüzü değil midir ? belki de yaşadığı hayatın arkasını çizmiştir modigliani resimlerinde. o ince melankoli o hayattan sızıyordur kim bilir ?
kullandığı renkler ve renklerin tonları, ayrık bir evrenin belirtisi. üslupçu bir ressam modigliani. resimleri minyatürlere benziyor. perspektif sahibi minyatürler ama sanki tek boyutlu bir çizi. insan suratının en basit, en yalın fakat en gizemli halini çizen adam. -
bakışları ışık saçan kadınların değil, ışığı yutan kadınların ressamı.
cafelerde, alışveriş merkezlerinde, plajlarda, restoranlarda genellikle cıvıl cıvıl, güzel, genç kadınlar görüyorum. bakışları ışık saçıyor. tabiat kendini bir bahar olarak ifade ediyor bu kadınlar aracılığıyla, hayatta kalma-yaşama içgüdümü dürtüyor. tüm atomlarım var olma kaygısı ile doluyor ve ruhum bu nicelikleri damıtarak tutkuya dönüştürüyor.
bir de modigliani kadınları var. ışık saçmıyorlar. bilakis gözleri ışığı yutuyor. sessiz ve dargın bir tavırla ilişmişler dünyaya. hayatta olmanın mağduriyetini yaşıyorlarmış gibi. bir hikayem var diye bağırıyorlar. deniz kenarında oluyor genelde bu kadınlar. bir sandalyede oturmuş, üzerine attığı bir şal ve kollarını kavuşturma bahanesiyle kendi kendilerini kucaklayarak düşünüyorlar. öyle düşünüyorlar ki boyunları uzamış. beden ve kafa arasındaki mesafe uzamış. kadın cinsinin alameti farikası olan bedenleri bizzat kendilerinden uzaklaşmış. zihinlerindeki anılar ve gözlerindeki hüzün onları ele geçirmiş.
işte ben bir scavenger olarak, bunun gibi modigliani kadınlarını nerede görsem aşık oluyorum. -
“bir senin gözlerin var zaten daha yok
ya bu başını alıp gidiş boynundaki
modigliani oğlu modigliani”
cemal süreya
çocukken yakalandığı hastalıkların etkilerini hayatı boyunca taşıyan, yoksullukla örülü bohem yaşamı, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı ile sadece 35 sene yaşayıp tüberküloz sonucu ölen, italyan rönesansı ve siena okulu’ndan çok etkilenen ressam ve heykeltıraş.
tartışmalı nüleri, şiir sevgisi, heykel çalışmalarında kullandığı malzemelerin çalıntı olduğu söylentilerinin yanı sıra portrelerini aşkla yaptığı ve o sıralarda hamile olan sevgilisi jeanne hébuterne, modigliani’nin vefatının ardından intihar ederek hayatına son vermiştir.
sanatçının kısa ama etkileyici yaşamından daha fazla kesit öğrenmek isterseniz feridun aksın tarafından türkçe’ye çevrilen, velibor çoliç’in sanatçının hayatından yola çıkarak yazdığı “amedeo modigliani’nin olağanüstü kısa ve garip hayatı” isimli romanını keyifle okuyabilirsiniz. -
eli kanayan ressam. en büyük hayali "tablo"larının louvre duvarlarına asılmasıyken fransa'dan gitmek isteyen; nereye gideceğini bilmeyen; hasta, aklını kaybetmek üzere ve de sarhoş, huzursuzluğunu dalga dalga yayan; kan kusan, nal kafalı modigliani... ömrünün tek tutanağı, fırçası olan, yine de çekinmeden esas mirasın resim değil bir çocuk olduğunu söyleyen ve ekleyen "bir çocuğum olsaydı, öğretmezdim ona resim yapmayı. ben ona tek bir resim bile göstermezdim."
oyun modigliani'nin hayatı üzerinden sanatın zorlu yaratım sürecini işliyor. bunun için ressamın üretkenliğinin sıfır seviyesine indiği, aklının puslu, gel gitli dönemi seçilmiş. 36 yıl yaşamış olan ressam öyle sağlıksız duruyor ki, o kadar bile yaşadığına inanması güç. oyunculuklar güzelse de, sahne kullanımını arttırmak için fazla hırpalanıyor, şiddet dolu mizansenler, itişme ve mücadelelerde savruluyorlar. bunca özenli dekorun içerisinde ışıkların altında parlayan poster resimler ise ne yazık ki sırıtıyor.
bir sanatçıyı eserinden, eseri sanatçısından soyutlamadan değerlendirebilir misin; eseri ve sahibini bir görebilir misin; van gogh'un tablosunu buyur ettiğin gibi kendisini de salonuna buyur eder misin, karşında sanatçının dünyası var farkında mısın; hayır mı? "e neye yaradı o zaman yaratmak?"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap