• okyanusu aşıp gelmiş, muş semalarına hüzün katmaktadır an itibariyle. muşluların sikinde değil. eşsiz beyaz torba manzarısında, elimde slinder sigara ile yağan kara sövüyorum.
  • 1 ocak 2019 itibarı ile türkiye'de 25 kuruşa satılmakta olan torba.
  • (bkz: anlamlıymış gibi görünen anlamsız şeyler) denmiş. tanrının zoruna gider şu laf. ayıptır.
    muhtemelen dünya üzerinde derdini bu kadar güzel anlatan bir metafor kullanılmadı, sekans çekilmedi. six feet under'ı yazan dehadan çıkması şaşırtmamıştır. adına başlık açıldığını görünce hatırladım tekrar bak.

    (bkz: respect)
  • izlerken derin duygulara gark eden, adeta hipnoz olup bütünleştiğim torba.

    yalnızlığın hüzünlü türküsüyle dans ederken o ve amaçsızca ve çaresizce savrulup giderken; hayatımın, kabullenişlerimin, ne kadar iradeliyim desem de çoğu zaman teslim oluşlarımın timsali oluveriyor...

    hepimiz doğaya ve zamana karşı koyamayıp savrulan bu poşet gibiyiz işin özünde...
  • an itibariyle bein movies stars kanalında bu sahne var.

    "kar yağmasına an var.
    hava elektrik yüklü, neredeyse duyabilirsin.
    ve bu poşet oradaydı.
    oynamak için bana yalvaran bir çocuk gibi.
    o an farkettim ki her şeyin ardında bir hayat var
    bla bla bla..."

    kız tavlamaya yarayan ucuz bir felsefi meriç repliğinden ötesi değil.
    halbuki american beauty filmi gayet derin ve felsefi temeli olan bir film, yani senaryonun da önüne geçip filmden rol çalacak böyle anlamsız bir sahneye gerek var mıydı bilemiyorum.
  • sahne için; poşet

    kusura bakmasınlar, neden bu kadar ünlü ve sürekli dikte edilen sahne olduğunu anlamadım. bence arkada uçuşan sonbahar yaprakları daha anlamlı. o kadar mübalağa edilme sebebi sanırım varoluşsal bir şekilde soru ve cevap uyandırmak istenmesi.

    izliyorum ve arada açar izlerim. hala anlamadım bana neyi anlattığını. ne hissettirmek mecburiyetinde ? bazı sanat filmleri ve sanatsal içerikler; bu sahneler gibi çok zorlama.

    zorlama olduğu o kadar belli ki; bir kompozisyon yakalamak isteyip, "araya şunu kesinlikle sıkıştıralım" der gibi duruyor filmin bütününde.
  • bazen öylece boşlukta kendi halinde salınır gidersin…

    ayrıca sahnenin etkisini müziğine borçluyuz. bu müzikle adamın birini karşıdan karşıya geçip çöp atmaya giderken çeksem yine de aynı etkiyi uyandırır sanıyorum.

    galiba müziğin sihri dediğimiz şey…
  • özgürlüğü/başıboşluğu anlatır.
    bir de küçük şeylerden mutluluk duyabilmeyi.
  • rüzgara karşı, hayatın akışına karşı direnç göstermeyen bir nesne. rüzgarla birlikte dans ediyor. hayatı mecburen kucaklayan biz sefil insanlar gibi.

    “insan özgür olmaya mahkumdur" diyen jean-paul sartre'ın felsefesini haykıran bir sahne.
hesabın var mı? giriş yap