5520 entry daha
  • bazı yazarlar kafayı bu ülkeyle bozmuşlar. sabah akşam gelip aynı şeyleri yazıp gidiyorlar. sanırım pizza dağıtırken arada bolca boş vakitleri oluyor ki hayatın kendilerine vurduğu sillenin sorumlusunun abd olduğunu düşünüp düşünüp hırslanıyorlar.

    onca insan yazdı ama tekrar tekrar sorulması lazım. madem bu ülke halkına refah sunmuyor, burada işin ne? ne diye bu ülkeye geldin? kim sana burada refah bulmayı vadetti? o refahı senin kapasitendeki birine sunacak bir ülke biliyorsan amerika’dan siktir olup gidip şansını orada denemeni kim engelliyor?

    adam bunları yapmamış, ülkeme dönüyorum deyip, dönüp, sonra bu kararından dönmüş, bir de bu hiç beğenmediği ülkenin vatandaşlığına başvurup vatandaş olmuş, ama ne sahip olduğu hakları biliyor, ne istediği yaşamı hangi eyaletin hangi şehrinin kendisine sunacağını araştırmış. yüzme bilmeden boyunu aşan dereye girmiş olduğu için yaptığı tek şey gece gündüz burada ağlamak.

    vallahi sıtkım sıyrıldı. aynı insanlardan aynı eleştirileri yüzlerce kez okumaktan bıktım. bu ülkenin halkı toplu taşıma kullanmıyor, büyük metropoller haricinde kullanmayacağı toplu taşıma için vergi vermeyi oylarıyla reddediyor. adam bu kadar basit bir şeyi bile anlama yetisinden yoksun.

    evet, burada devlet veya belediye ben yaptım, oldu diyemiyor. değil toplu taşımayı halkına sormadan getirmek, otobüs biletlerine zammı bile halka sorarak yapıyor. maliyetler mi arttı, sana soruyor. bilet fiyatlarına zam mı istiyorsun, yoksa sefer sayısını mı düşüreyim? iki günlük asgari ücretle araba alabildiğin, o arabanın deposunu iki saatlik asgari ücretle doldurabildiğin memlekette insanlar toplu taşıma altyapısı için vergilerinin artmasını istemiyorlar. bu kadar basit.

    bunca yıldır abd’de yaşayıp amerikalılara saydıracağına, burnunun dikine gidip bu ülkeyi türk mantığıyla cahilce eleştireceğine, her köşe başında bulunan bedava yerel gazeteleri aç oku. yerel politika nasıl işliyor, insanlar nelere oy veriyor, vergileri, toplu taşımayı, trafik ışıklarını, gazlı içeceklere gelecek zamları nasıl kendi oylarıyla yerel ölçekte kararlaştırıyor öğren.

    bu ülke hakkında eleştirdiğin her şey halkın seçimi olarak gelmiş. beğenmiyorsan tersi için oy ver. ya da, senin kafayı taktığın şeyler kimsenin umrunda değilse, bunun için sen çabala. mesela bina kodlarında banyoda gider olmasını zorunlu tutacak bir yasa tasarısı getir, millete bunun neden gerekli olduğunu anlat, oy iste. bunu dünkü göçmen, günde beş vakit abd’yi eleştiren bir tutunamayan olarak sen bile yapabilirsin. burada aynı şeyleri tekrar tekrar yazmaya harcadığın vakti bir şeyleri değiştirmeye harcasan emin ol başarırdın. bu ülkenin eleştirilecek yanı bol ama hırs yapıp çalışanı ödüllendirdiğini kimse inkar edemez.

    edit:
    san francisco’da asgari maaş: $15.59/saat
    günlük çalışma süresi: 8 saat
    normal bir asgari ücretlinin fazla mesai yapmadan, tip kazanmadan kazanacağı brüt rakam: $124.72/gün
    bu gelir diliminin maaşından devletin aldığı gelir vergisi miktarı: %12
    vergiden sonra asgari ücretlinin cebine giren rakam: $109.75/gün
    iki günlük net kazancı: $219.50
    tomorrowman nickli yazarın bu başlıkta yazdığı sondan üçüncü gönderisinde, türklerin abd’de alıp satarak zenginleştiklerini iddia ettiği otomobillerin fiyatları: $150 - $200

    yani cevap yazdığım yazara inanırsak, bir asgari ücretlinin nakit ödeyerek araba sahibi olabilmesi için birbuçuk gün çalışması yetebiliyor.

    şahsi deneyimimden gidersek, 18 yıl önce abd’de ilk aracımı aldığımda asgari ücretle busser olarak çalışıp 4-5 saatte 80-100 dolar tipten kazanıp, bir de üstüne asgari ücret alıyordum. ilk aracım olan chevy s10 kamyonete 500 dolar vermiştim. bu da aşağı yukarı 20 saatlik net gelirime denk geliyordu. bilmem anlatabildim mi?
  • 17 ay yaşadığım ülke. manhattan/chelsea bölgesinde konaklama dahil günlük 25 dolar gibi bi parayla yaşadım. öğrenci olduğum için eğlenceliydi, pilav üstü tavuğu özledim.

    günlerim genelde aylak aylak sokaklarda dolaşmakla geçiyordu. çoğu yere yürüyerek gidiyordum. kaldığım yerde sabahları kek/kruvasan ve kahve gibi şeyleri bedava veriyorlardı. kahvaltı öğününü bunlarla halledip akşama doğru tavuk/pilav ya da sandviç gibi atıştırmakıklarla hallediyordum.

    new york’un gezilecek her yerini gezdim. para verilerek girilen hiçbir yere girmedim. mesela empire state building‘e gittim ama yukarı çıkmadım. bana göre pahalıydı. bi keresinde new jersey’in bergen bölgesinde işim vardı, newark’a kadar metroyla gidip ordan yürüyerek devam etmiştim, yaklaşık 4-5 saat sürmüştü galiba. sonra dönüşte 1,5 dolara otobüs varmış da yürümekten kurtulmuştum.

    parasız gezmek de gayet güzeldi. dünyanın birçok ülkesinde bu şekilde 5 parasız gezdim. en keyif aldığım ülke abd’ydi. genel olarak tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim, bir insan istanbul’da zengin olamıyorsa dünyanın hiçbir yerinde zengin olamaz. daha çok fırsatlar ülkesi bence istanbul. istanbul’da zengin olup abd’ye gidilebilinirse milyarder olunabilir. dünyanın her yerinde parasız bir hiçsiniz.
  • simdiye kadar kuruldugundan beri hic kimsenin yikamadigi, bir suru ulkenin ic islerine karisirak istedikleri kivama getiren ama tarih sahnesinden, bir virus tarafindan cokuntuye ugrayip batmis bir ulke olarak anilacak bir yer...
  • bir gun gidip dogusundan batisina kadar arabayla (bkz: new york) (bkz: california)
    tum ic eyaletleri gezip, zamaninda kizilderililerin yasadigi bu topraklari gorecegim. asil amacim orta amerikadan gecip, o çölleri, kurak arazileri ve ucsuz bucaksiz vadileri gormek. burada kalsin umarim cok uzun sure gecmeden bunu gerceklestirebilirim.
  • beyaz olmayan göstericilere askeri müdahalede bulunan katil, korsan ülke.
  • amerika yıkılacakmış da o olacakmış da falan filan :) kullandığın sosyal medya amerikanın, kullandığın telefonun işletim sistemi amerikanın, dünya da ki en değerli rezerv para amerikanın, dünyanın en büyük petrol üreticisi amerika, en büyük ordu amerika da, uzay teknolojisinde en önde amerika, kişi başı geliri belli, bilgisayarında kullandığın işletim sistemi amerikanın. sizce amerika yıkılır mı? salak saçma hayalleri bırakın da, dinamik dünyaya ayak uydurun!
  • yetti amk bu sığırların dünyadan bihaber yaşaması.

    amına koyim şu herkese bedava sağlık sigortasının yapılıp yapılmamasının abd devleti ile bi sikim alakası yok. adamlar bunu yapmaya çalıştığında halk istemiyor. "amına kodumun bi oturuşta 20 tane milk shake gömen, 8 katlı burgeri midesine indiren herifin bakımını ben üstlenmek istemiyorum amına koyim" diyor adamlar. bu kadar basit. kapiş? cehaletiniz üzerinden bir ülkeye saldırmayı bırakın amk. siktirin gidin obamacare ile sizin istediğinizi yapmaya çalıştıklarında ülkenin yarısının buna karşı olduğunu öğrenin. siktir edin, amerikalılar, sizin onları düşündüğünüz kadar kendilerini düşünmüyorlar yani. bazı eyaletlerde metronun genişlemesini istemiyor adamlar. napsınlar "yok kardeşim, ben senin verdiğin paraya çöküp illa yapacağım" mı desin? abd'nin ruhuna aykırı amk bu.

    sabah akşam türkiye'deki almanya'daki vergilerden şikayet edip sonra kalkıp "devlet niye bedava sağlık imkanı sunmuyor" demek, gerizekalılıktan başka bir şey değildir. o bedava hizmet senden vergi olarak çıkmayacak mı? çıkacak.

    homeless konusuna gelince de. ya burnunuzu ülkenizden çıkarmamışsınızdır, ya da sırf konuşmak için konuşuyorsunuzdur. avrupa'nın her yerinde bu homelesslar var. bazı ülkelerin homelessı entelektüel birikim olarak buranın ortalama vatandaşını donunda sallar mesela. ama adam homeless olmayı seçiyor.

    ayrıca o kadar homelesslıktan yakınılan amerika'da homeless sayısı 2018 sayılarına göre 560bin amk. bunların sadece 200bininin shelter gibi bir barınağı yok. binde bir oran bile değil yani.

    aha şu istatistiğe bakın. millet homeless homeless geberiyor diye tutturduğunuz ülkedeki homeless oranı, avrupa'nın oranının çok daha altında. medeniyet beeee, devlet beee dediğimiz isveç, hollanda, almanya gibi ülkelerin altında. hatta bazılarının yarısından az. ki bunların hepsinden daha kalabalık ve madde bağımlılığı açısından daha sorunlu bir halkı olmasına rağmen bu istatistiklerde.

    bir ülkenin daha ne olduğunu bilmiyorsunuz, öyledir de böyledir sallıyorsunuz. yalancıyı sikmiyorlar ne de olsa. bir ülkeye söverken argümanlarınız sağlam olsun. verdiğiniz örneklerle karşılaştırdığınız ülkelerdeki sayılar tam tersini söyleyince, gülünç oluyorsunuz.
  • amerikayi tek ulke gibi gormek neredeyse imkansiz. kuzeyi guneyinden farkli dogusu batisindan farkli. bazi eyaletler daha kapitalist, bazi eyaletleri daha sosyalist, bazi eyaletleri yabancilara daha acik, bazilari degil.

    daha muhafazakar yasamak isterseniz kuzey dogu, daha serbestce yasamak isterseniz guney bati, toplu tasima isterseniz manhattan ve cevresi, vs.

    genel olarak yasamasi keyifli bir ulke ve beni en cok etkileyeni ise calisinca karsiligini hemen aliyorsun. 4 yildir buradayim, guzel bir arabam oldu ve simdide ev almak uzereyim.

    beni en cok korkutan sey is hayatinda niyete dayali calisma calistirma modeli uygulamalari. yani yillarca bir sirkette calistiktan sonra sirket calisani neden gostermeksizin isten cikarabilir, sizde calisan olarak ertesi gunu ise gitmeme olanagina sahipsiniz. bu basta beni korkutsa da simdi bu korkunun yersiz oldugunu anladim. 4 yilda 3 is yeri degistirdim kucuk orta buyuk sirketlerde calistim. calisanina bu kadar deger veren bu kadar kollayan sirketlerde calismadim. adamlarda calisanin rahasizligi sirketin rahatsizligidir diye bir felsefe var. ozel hayatiniz da olsa bir probleminiz varsa sirkete bahsettiginizde cozmek icin elinden geleni yapiyor. eleman buyumeden sirket buyumez mantalitesi hakim cogu kurulusta.

    edit: son isyerimde (300 kisilik yazilim firmasi) istifami verdigimde insan kaynaklarindan ceo suna kadar toplanti duzenleyip bana nerede hata yaptik, bize duzeltme firsati verirsen cok memnun oluruz dedi. icimden vay be dedim. turkiye’de de 4 sirket degistirdim, istifayi verince genelde yoneticilerin davranisi degisiyor.
7446 entry daha
hesabın var mı? giriş yap