• zamanında üzerine çok düşündüğüm, en sonunda gitmeme değecek yerlere gidemeyeceğime kanaat getirip, avrupa'nın ılıman limanlarına yelken açtığım olaydır (bir diğer sebep de ilginç bir şekilde çalışmak istediğim -ve haliyle şu anda çalıştığım- konuda avrupa'nın amerika'dan bariz bir şekilde ileride olması).

    zamanında benim yürüttüğüm mantık şöyle bir şeydi (bu karşılaştırmayı yapacak kadar bir önbilgim vardı, zira bir avrupa ülkesinde iki aylık bir staj yapmıştım, yüksek lisans sırasında da amerika'ya bir konferansa gitmiştim. üstüne arkadaşların tecrübeleri filan da cabası): şimdi amerika'da doktora yapmak ne vaadeder (yaşamak değil, dikkat edile. konumuz doktora yapmak)?

    + etiket ve biraz hava (evet etiketi vardır).
    + sağlam ve kaliteli bir eğitim (quallar boşuna değil tabi).
    + yine çok sağlam yerlere gittiğiniz takdirde türkiye'ye dönüşte çok klas okullarda pozisyon bulabilme ihtimali (harvard, mit, ucla gibi yerlerden bahsediyorum. gerçi şimdi o bile garanti değil)
    + çok rahat bir şekilde arabanız olur, benzin ucuzdur. elektronik vs vs ucuzdur filan.
    + dil problemi olmaz.

    eksiler:
    - ailenizden, sevdiklerinizden 8-10 bin km uzakta olacaksınız, her canınız sıkıldığınızda "ulan çok bunaldım, bi memlekete gidip kendime geleyim" diyemeyeceksiniz. zira uçak biletleri doktora maaşınız kadar bile olabilir, yaşadığınız şehre bağlı olarak.
    - hayvani rekabetçi bir ortamdasınız. elin it gibi çalışan hintli, çinlisi ile sürekli rekabet etmek durumundasınızdır. yukarda olumlu diye yazdığım quallar bir tarafa kaçabilir, dikkat edile. sonra depresyonlardan depresyon beğenirsiniz.
    - hocalar arasından öğrenciye türkiye'deki gibi bakan hocalar çıkabilir. yani şu, tatile gitmek istersin, hoca trip yapar. çalışman lazım, kölemsin der vurur kırbacı. yani amerika'nın insana bakışı bu yüzden biraz bize benziyor. dedim ya, çok sıkı bir ortam.

    peki avrupa'da doktora yapmak ne vaadeder?

    + öncelikle eve yakınsınızdır. canınız istediğinde, yahut allah korusun bir aksilik olduğunda aynı gün içinde türkiye'de olabilirsiniz. uçak bileti koymaz.
    + qual gibi şeylerle uğraşmaz, direkt araştırmaya girer, amerika'da doktora yapmış adamlar kadar, hatta belki daha fazla bile yayın çıkarabilirsiniz.
    + acayip multikültürel bir memlekettir. bazı durumlarda kendinizi bir fıkrada sanırsınız, "bir italyan, bir fransız bir türk bir gün uçaktaymış" filan.. :p neyse, onun haricinde ucundan azıcık politikayla, tarihle alakanız varsa, tadından yenmez.
    + iyi araştırma yaptığınız sürece yine iyi yerlerde iş bulabilirsiniz (mesela bu sene bilkent fizik bile ilk defa avrupa doktoralı adam aldı -adam yabancı ama olsun-).
    + en garibi türkçe'deki hayal bile edemeyeceğiniz bir sürü kelimenin italyanca'dan fransızca'dan geldiğini öğrenirsiniz filan. yani özeti, değerlendirmesini bilirseniz ufkunuz fena açılır.
    + insan muamalesi görürsünüz. tatiliniz filan bellidir. çoğunlukla projeniz de bellidir, araştırma olarak çok büyük sıkıntılar çekmezsiniz. ben 1.5 yıldır kafasını dağıtıp, canı sıkılıp doktorayı bırakan görmedim mesela. hatta en azından benim enstitüde, doktora yapıyorum ulan hayat çok zor modunda olup melankolik takılan insanlar yok. yaptıkları iş belli çünkü, bir de insan yerine konuyorlar.

    aklıma gelen eksi yanları
    - amerika'da doktora yapıyorum demek kadar havası olmayabilir
    - arabanız olmayabilir (yukarda yazdığım gibi kıymetini bilirseniz, buradan bile amerika ve avrupa'nın hayata ne kadar farklı baktığını çok rahat görebilirsiniz)
    - nispeten dar evlerde yaşarsınız
    - sıfırdan yeni bir dil öğrenmeniz gerekebilir (bu madde benim hoşuma gitmediğinden eksilere aldım, yoksa çoğu kişi için pekala bir artı da olabilir)
    - doktoranın 3 yıl olduğu bir yere gidip de, üstüne işleriniz de kötü gittiyse geçmiş olsun derim. buna da dikkat etmiştim mesela ben. 3 yıl olan yerlere özellikle başvurmamıştım.

    neyse, şimdi entrinin başında yazdığım "gitmeye değecek yerlere gidemeyeceğime kanaat getirdim" demiştim. bunları yanyana yazınca, ve sonuçta cornell'dir,stanford'dır, o tip bi yere de gidemeyeceğimi bildikten sonra hiç düşünmeden elediğim olaydır amerika'da doktora yapmak. ama nedir, daha bunun post-doc'u var, bilmem nesi var. yolumuz belki düşer oralara da kim bilir.

    bir entrinin daha sonuna gelirken küçüklerimizin gözlerinden.. eheh, neyse şaka bir tarafa, uzun oldu ama umarım bu konuda kararsız olanlara yardımcı olur, fikir verir.
  • 2008-2013 arasinda yaptigim sey. bu konuda surekli sorular geldigi icin basvuru zamanindan baslayarak ayrintili bir sekilde anlatayim dedim.

    amerika'daki doktora sistemi avrupa ve turkiye'deki sisteme gore biraz daha farkli isliyor. genelde avrupa'da once lisans, sonra yuksek lisans (master) alindiktan sonra doktoraya basvuruluyor ve sonra doktora tamamlaniyor. amerika'da 4 yillik lisans alindiktan sonra doktora programina baslaniyor ve genelde bunun 2. yilinda master tezi verilerek master diplomasi aliniyor ve sonraki yillarda doktoraya devam ediliyor. yani kisacaba amerika'da doktora programlarinin buyuk cogunlugu master+doktora paket seklinde geliyor.

    kendi maceramdan da ornekler vererek islerin nasil isledigini anlatmaya calisayim. doktoraya basvurmak icin hazirliklarinizi cok onceden yapmaya baslamaniz gerekiyor. ben normal universiteyi de amerika'da okudugum icin bu konuda sansli sayilirim cunku lisanstan doktoraya gecisim sirasinda mevcut hocalarimdan bir suru yardim almistim. turkiye'de universiteyi bitirip gelseydim daha cok zorlanirdim diye tahmin ediyorum. universite okurken lisans bolumum psikoloji'ydi ve bu bolumu okuyorsaniz iyi bir is bulabilmeniz icin master veya doktora yapmaniz neredeyse zorunluluk oldugundan henuz 2. senemdeyken hocalarimin da tavsiyesiyle hazirliklara baslamistim.

    doktora basvurulari genelde universitede son seneye basladiginiz gunlerde (eylul gibi) yapilir, sonuclar ocak-subat gibi gelir ve mayis'ta universiteden mezun olurken bir yandan da doktoraya baslayacaginiz sehre tasinma telasesine baslarsiniz ama asil hazirliklar cok daha once basliyor. bunun sebebi burslu doktora programlarina basvururken genel olarak sizden istenen seyler. onem sirasi olmadan liste yapmak gerekirse: 1) basvuru formu, 2) referans mektuplari, 3) arastirma tecrubesi, 4) gre skorlari, 5) not ortalamaniz, 6) niyet mektubu (niyet ettim allah rizasi icin doktora yapmaya). bolumlere ve okullara spesifik olarak baska seyler de istenebilir ama genel hatlariyla boyledir.

    buna hazirlik yapabilmek icin universitede yapmaniz gerekenler daha ilk seneden basliyor. universitedeyken ilk senenizde "bilime giris", "istatistige giris", "bilim felsefesi", "bilim tarihi" gibi dersler almaniz cok onemlidir cunku hangi bolumu okuyor olursaniz olun ve doktora yapmak istediginiz alan ne olursa olsun bunlari bilmeniz istenir ve bu derslerde ogrendiginizi doktoranizda kullanacaksinizdir cunku bilimin hangi alaninda olursaniz olun metodlar, felsefe ve mantik asagi yukari benzerdir (benzer olmasa bilim olmazdi zaten di mi?).

    ikinci senenizden itibaren 1-2 tane daha istatistik ve genel bilim felsefesi dersi almaya calisin. eger mumkunse en az bir (mumkunse 2) istatistik programi kullanmayi ogrenin. kod yazmadan kullanilan spss kolayca ogrenebilirsiniz ama kodlamayla calisan r benzeri programlari ogrenmek zaman alacaktir ama 2. senenizden itibaren ucundan kenarindan baslayabilirsiniz. eger okudugunuz okulda "programlamaya giris" dersi varsa mutlaka alin cunku cok faydasini goreceksiniz. ister fizik ister psikoloji okuyor olun, python ogrenmek size deneylerde ve simulasyonlarda asiri derecede avantaj saglar.

    amerika'da doktoraya giris icin universitenin ucuncu senesi asiri derecede onemli cunku basvurunuzu ucuncu senenin sonunda yapacaksiniz. bu yuzden her sey bu senede bitiyor. okudugunuz okulda akademik arastirma yapan ve aranizin iyi oldugu hocalara gidip gonullu olarak asistanlik yapmaya baslamaniz asiri derecede onemlidir ve asiri derecede tavsiye edilir. hatta bunu yapmadan iyi bir bolumden burslu kabul alabilen neredeyse yok gibidir. amerika'da doktora yapmak isteyenlerin neredeyse tamami bunu yapmaktadir ama disaridan gelenler bunun onemini cok sonradan kavriyorlar. ozellikle basvuru niyet mektubunuzda "su hocanin yaninda 1 sene asistan olarak calistim ve su arastirmalarda gorev aldim" demeniz sizin okula burslu kabul olup olmayacaginizi belirleyen belki de en onemli etken olabilir.

    bu arada doktora yapmak istediginiz alt bolumu ve doktora yaparken hangi konularda arastirmalar yapmak istediginizi de secmeniz gerekiyor. mesela bolumunuz psikolojiyse sadece psikoloji demek yetmiyor ama deneysel psikoloji mi, klinik psikoloji mi, sosyal psikoloji mi...vs. belirtmeniz lazim. zaten niyet mektubunu yazarken bundan ayrintili bir sekilde bahsetmeniz bekleniyor. eger basvurdugunuz okulda sizin calismak istediginiz konulari calismak isteyen bir hoca varsa bu buyuk bir avantaj olacaktir ama okulda sizinle ayni konuda arastirma yapmak isteyen hoca yoksa oradan red yeme ihtimaliniz gorece daha yuksektir.

    halihazirda zaten amerika'da universite okuyorsaniz ve yaninda asistanlik yaptiginiz iyi bir hocaniz varsa "mezun olduktan sonra okulda kalip ayni hocanin yaninda doktoraya devam ederim" diye dusunebilirsiniz ama bu cok nadir. amerika'da sistem sizin lisans ve doktorayi farkli okullarda yapmanizi ister cunku farkli okullarda farkli deneyimler, farkli kulturler, farkli gorus acilari, farkli perspektifler edinilir. bu yuzden ayni okulu birak ayni eyalette bile lisans ve doktora yapanlar nadirdir.

    bu arada universite ucuncu siniftayken doktora icin basvurmak istediginiz okullarin listesini yapacaksiniz. bu zannedilenden daha da zahmetli ve karmasik bir is ve erkenden baslamaniz gerekiyor. sebebine gelince ilk olarak bolumunuzde hangi okullarin doktora programina sahip oldugunu, hangilerinin burslu oldugunu, hangilerinin o sene kac ogrenci aldigini, hangilerinde hangi hocalarin hangi konularda arastirma yaptigini onceden belirlemeniz gerekiyor. benim zamanimda (2008 yili peh peh) basvuru ucreti okul basina 50-60 dolardi ve butcem kisitliydi. bu yuzden 10 tane okul secip onlara basvuru yapmistim. simdi o ucret kesin cok daha yuksektir ve o sene fazla ogrenci almayan veya size uymayan bir okula basvuru yaparak paranizi israf etmemeniz tavsiye edilir.

    benim doktora yapmak istedigim bolum cok spesifik bir bolumdu (endüstri ve örgüt psikolojisi - ne orgutu lan? anarsik misin? basimiza is acma!) ve o zamanlar (sanki yuz sene onceden bahsediyor pezevenk) zaten amerika'da bu konuda doktora veren universite sayisi 100'un altindaydi (onlarin da 70-80 tanesi bursluydu) yani daha en bastan seceneklerim kisitliydi. bunlarin da cogu kansas redkit universitesi, oklahoma cayirtepe universitesi, red dead redemption universitesi gibi kus ucmaz kervan gecmez yerlerdeki okullardi. bu okullarin listesini tuttugum bir excel dosyam vardi ve o dosyada hangi okulun hangi sehirde oldugu, yilda kac ogrenci aldigi, ne kadar burs verdigi, hangi hocalarin hangi konularda arastirma yaptigi, okula ortalama kac puanla girildigi gibi bir cok ayrinti mevcuttu. bu excel dosyasini tamamlamam cok uzun bir zaman almisti, bu yuzden bu isi ciddiye alarak yapmak istiyorsaniz epeyce zaman ayirmaniz gerekecek.

    basvurabileceginiz okul sayisiyla ilgili bir sinir yok ve isterseniz 100 tane okula basvurursunuz ama her okul icin ayri paket hazirlamak zaman alacaktir ve basvuru ucretleri de cebinizden cikacagi icin basvurulari 10-15 okulla sinirlamak iyidir. zaten size referans mektubu yazan hocalari da gereksiz zahmete sokmamak lazim (hocam 100 tane referans mektubu yazip 100 farkli adrese postalar misin?)

    aslinda en basta 20 tane okul belirliyoruz ve bu okullarin doktora programinin internet sitesine giriyoruz. bu sitede hangi hocanin hangi konuda arastirma yaptigi, son bastigi makaleler, hangi konularda ogrenci aradigi, basinin kel olup olmadigi, badem gozlu olup olmadigi gibi bilgileri az cok edinebilirsiniz. yalniz bazen ozellikle yillardir akademide olan yasli hocalar kendi sayfalarini 20 yildir guncellememis oluyor ve karsiniza 1999'dan kalma geocities animasyonlariyla dolu bir site cikabiliyor. gozlemlerime gore cogu hoca en az 2-3 senede bir sitesini yenilemis oluyor. bazi hocalarin sitelerinde epeyce ayrintili bilgi bulabilirken bazilarinda pek bilgi bulamiyorsunuz. burada eleme yapa yapa 10-12 kadar okul kalmis oluyor. hocalarin sitesi guncel degilse google scholar'da aratip son makalelerini bulup hangi konularda arastirma yaptigini gorebilirsiniz.

    simdi okul secmek yetmiyor. ayni zamanda hoca da secmek gerekiyor. yani oregon universitesine basvururken basvuru mektubunuzda "hocalarinizdan bruno sammartino ile calismak istiyorum cunku onun arastirma yaptigi konular benim ilgi alanima giriyor" tarzinda seyler yazmaniz bekleniyor (bu arada bruno sammartino 70'lerden kalma unlu bir amerikan gurescisidir ama onun yeri ayri). bunun icin de tavsiye edebilecegim bir sey var. herhangi bir okula basvurmadan once o okuldan hangi hocayla calismak istediginizi belirleyin ve o hocaya e-mail atin. bu gayet basit bir e-mail olabilir ve e-mail'de kendinizi tanitarak "benim adim xyz, su anda su universitede bilmemne okuyorum ve halihazirda bir hocamin yaninda su konuda arastirma yapiyorum, sizin sayfanizi gordum ve ilgimi cekti" deyip arastirmalari konusunda birkac da soru sorun ve ilginizi gosterin.

    bunun size faydasi cok olacak cunku aylar sonra okul basvurulari degerlendirirken sizin basvuruyu goren hoca "a ben bu ismi hatirliyorum, bana e-mail atmisti, ziyadesiyle ilgili bir genc" diyecek. isminizin hocada asina olmasinin faydasi olabilir de olmayabilir de ama zarari olmayacagi kesin.

    hatirliyorum da universite okurken 2 farkli hocanin yaninda asistan olarak calismaya baslamistim. biri benim okudugum okuldaydi, digeri de bana ta 2 saat mesafedeki bir okuldaydi. haftada 1 gun onun yanina trenle gidip verdigi gorevleri yapiyordum. bu aslinda bana terapi gibi geliyordu cunku genelde bos ve sessiz olan trende bir yandan manzaralari izlerken bir yandan ders calisma firsatim oluyordu. yalniz ucuncu senemde yaptigim bir hatayi siz yapmayin diye soyluyorum, toplamda 6 ders gibi zaten normalin ustunde bir ders yuku aliyordum ama derslerin hepsini sali ve persembeye yigmistim. bunu yaparkenki amacim haftanin 2 gunu derslere gitmek, 5 gun de diger seylerle ugrasmakti (arastirma, eglence, dinlenme, gezme, tozma) ama o sene epeyce yiprandigimi soyleyebilirim. haftada 5 gunum sakin gecse de sali ve persembe gunleri sabah 7'den aksam 9'a kadar neredeyse araliksiz derse giriyordum ve ozellikle son derslerde zombiye donuyordum.

    lisansta aldiginiz not ortalamasi doktoraya kabul sirasinda cok onemli oldugu icin teknik olarak doktoraya kabul hazirliklarinin ilk seneden itibaren basladigini soylemek yanlis olmaz. cogu ogrenci doktora yapmaya 2. veya 3. senede karar verdigi icin ilk 2 seneki notlara fazla dikkat etmiyor ama bu konuya cok dikkat etmek gerekiyor. bir de not ortalamasi konusunda doktora programindan doktora programina degisen bazi seyler var. bazi doktora programlari genel ortalamaniza bakiyor, bazi doktora programlari sadece son 2 senenin ortalamasina bakiyor, bazi programlar sadece kendi bolumunuzle ilgili derslerin ortalamasina bakiyor (secmeli derslerde aldiginiz notlari saymiyor), bazilari sadece sayisal derslerdeki ortalamaniza bakiyor ve bazilari da kendi belirledigi spesifik derslerin ortalamasina bakiyor (istatistik, bilim felsefesi...vs gibi). hangi programin hangi ortalamaya baktigini ogrenmek icin telefon acmaniz veya e-mail atmaniz gerekebilir.

    bir de bazi doktora programlarinda ortalamayi hangi okulda aldiginiza da bakiyorlar. mesela stanford'dan alacaginiz 3.0 ortalama oregon sutcu papaz universitesinden alacaginiz 3.7 ortalamadan daha degerli olabiliyor. bu konuda lisans egitimini abd'den almanin bir avantaj oldugu soyleniyor ama bunun dogru olup olmadigini teyit edemedim. bu arada basvuruyu 3. senenizin sonunda (veya 4. senenin basinda) yaptiginiz icin dorduncu senenin ortalamasina pek bakilmiyor. zaten dorduncu senenin yarisinda kabul veya red mektubunu almis oluyorsunuz. yine de bu dorduncu sene salabileceginiz anlamina gelmiyor cunku o sene kabul alamazsaniz ertesi sene yeniden basvurdugunuzda bu kez o senenin ortalamasina da bakacaklar.

    gelelim referans mektuplarina. sizi iyi taniyan ve yaptiginiz islere referans olabilecek 3 hoca secmeniz gerekiyor ve bu hocalarin yazdiklari mektuplari size hic vermeden kapali zarfla basvurdugunuz okula gondermeleri gerekiyor. bu konuda zaman cok onemli cunku basvuru zamani cogu hoca asiri derecede mesgul oluyor. hocalara mektup yazip yollamalari icin en az 6-7 hafta vermeniz gerekiyor. eger bunu iyi planlayamazsaniz basvuru tarihini kacirma ve gelecek seneye kalma ihtimaliniz yuksek ve cogu ogrenci bu konuya dikkat etmedigi icin eli yaniyor. bu yuzden referans mektubu yazmasini istediginiz hocalari onceden belirleyip pazarliginizi yapin ve isi sansa birakmayin derim.

    simdi gelelim gre sinavina. bu oldukca ilginc bir sinav aslinda. eger sistem ben girdikten sonra degismis olabilir ama kendi deneyimimi yazayim. gre belli basli sinav merkezlerinde yapiliyor ve onceden randevu alarak bos bir zamaninizda gidip sinava giriyorsunuz. sinav bilgisayar uzerinden ve "computer adaptive system" denilen bir sistem kullaniliyor. bu sistemde sorular farkli zorluklara ve farkli puanlara ait. makine size bir tane matematik sorusu soruyor, eger dogru bilirseniz bir sonraki soru daha zor ama daha yuksek puanli bir soru oluyor. onu da bilirseniz daha da zor ve daha da yuksek puanli bir soru geliyor. eger yanlis cevap verirseniz bir sonraki soru daha kolay ama daha az puanli oluyor.

    yalniz o sirada panik yapmaniz cok normal. birden bire sorularin gittikce zorlastigini farkediyorsunuz ama birden bire aniden sorular kolaylasmaya baslayinca "hasiktir son soruyu yanlis cevapladim" diyorsunuz. sinavin sonunda skorunuzu aninda ogreniyorsunuz ve sinav bu skoru kabul edip etmediginizi soruyor. diyelim ki o gun hastaydiniz, kafaniz yerinde degildi ve normal performansinizin altinda bir performans aldiginizi dusunuyorsunuz. o zaman skoru kabul etmeyip sinava yeniden girebilirsiniz ama her giriste 150 dolar civari bir ucret var ve bunu tekrar tekrar odemeniz gerektigi icin bu pek tavsiye edilmiyor.

    sinavin icerigine gelince klasik gre ingilizce ve matematikten olusuyor. matematik kismi oldukca basit aslinda. lise seviyesinde cebir ve istatistik'e giris seviyesi disinda pek bir soru olmuyor. bir trigonometri, turev, integral filan olmuyor yani. sorular stil olarak daha cok iq sorularina benziyor ve sizin belli konseptleri kavrayip kavramadiginiza bakiyor. universitede sozelci olmama ragmen bu sinavin matematik kisminda 800 uzerinden 750 almistim. turkiye'de anadolu lisesi veya fen lisesi okumus herhangi biri rahatlikla 700 ve uzeri alir zaten.

    ingilizce kismi biraz cetrefilli. dogma buyume amerikalilar bile ingilizce'de zorlaniyor cunku genelde gunluk hayatta pek kullanilmayan, shakespeare'nin kitaplarinda veya eski romanlarda gorebileceginiz oldukca zor kelimeler oluyor. onceden bundan haberim vardi ve sinava hazirlanirken yuzlerce dosya kagidi alip bunlari onlarca parcaya bolmustum ve kendime 2 bin tane not karti olusturmustum. bir yerden "gre'de en sik cikan 2000 kelime" listesi bulmustum ve bu kartlarin her birine o kelimelerden birini, anlamini ve ornek bir cumle koymustum. evden ne zaman disari ciksam yanima 20-30 tane kart aliyordum, otobuste, trende, partilerde bile kart ezberliyordum. onca hazirliga ragmen 800 uzerinden 600 alabilmistim. gerci ana dili ingilizce olan amerikalilar da ortalama 500-550 aliyormus ve onlarin bir tik ustunu almisim.

    sinavda bir de paragraf kismi var ve herhangi bir konuda size "essay" yazdiriyorlar sonra da bilgisayar sizin yazdiginiz essay'e oracikta puan veriyor. genelde okullar doktoraya kabul alirken bu kisimda aldiginiz skoru takmiyorlar. yanlis hatirlamiyorsam burada da 600 almistim ama makinenin verdigi nota guven olmaz.

    bunun disinda bir de alanla ilgili spesifik gre'ler oluyor. bazi okullarin doktora programlari sizden bu gre'lere girmenizi de isteyebiliyor (fizik gre, psikoloji gre, kimya gre gibi). bunlar nadir oluyor ama onceden planlamaniz gerekiyor. yalniz eger basvurmayi dusundugunuz 10-12 okuldan sadece 1 tanesi bunu zorunlu kiliyorsa bosuna girip para vermek yerine o okulu listeden cikartmak daha mantikli gibi. bir de bazen not ortalamasi gorece dusuk olan insanlar bu spesifik gre'lere gonullu olarak girip yuksek puan aliyor ve bunu not ortalamasini telafi etmek icin kullaniyorlar. bazi okullar bunu kabul ederken bazilari etmiyor ve bosuna masraf yapmadan once bunu teyit etmekte fayda var.

    o degil de yazi hayvan gibi uzadi ve daha doktoraya baslamadik bile, dusun yani. niyet mektubu yazarken mutlaka bir yerlerden yardim alin. ben en basta niyet mektubumu yazip o sirada danismanim olan hocama goturmustum. kadin eline kirmizi kalem alip sagdan soldan cizmeye baslamisti. ikinci seferde yazinin %60'i filan degismisti ve ucuncu seferde yine epeyce degismisti. yazinin gonderdigim haliyle ilk hali arasinda en ufak bir benzerlik yoktu ama sonunda icime sinen bir mektup olmustu.

    sonra okumakta oldugunuz universiteye gidip basvurdugunuz okullarin listesini veriyorsunuz ve onlar sizin yerinize transkriptlerinizi yolluyorlar. boylece basvurdugunuz okul hangi dersleri aldiniz, hangi dersten notunuz neydi, ortalaminizi din ve beden dersleriyle mi sisirdiniz yoksa bilim ve istatistik dersleri mi aldiniz gibi detaylara bakiyorlar. bazi doktora programlarinin spesifik ders zorunlulugu bile oluyor. mesela tassakli bir universitenin fizik bolumune basvuruyorsaniz belli basli fizik dersleri almis olmanizi gerektirebiliyorlar ve o derslerin bazilarini almadiysaniz otomatik olarak eleyebiliyorlar. bazen almanizi istedikleri dersler sizin okulda mevcut bile olmuyor ve baska bir okulda disaridan almaniz gerekiyor. bazen de sizi doktoraya "sartli" olarak kabul ediyorlar ama kabul edildikten sonraki 1 senede o ders eksiklerinizi yeni okulunuzda tamamlamaniz isteniyor.

    neyse, her seyi yolladiniz ve beklemeye basliyorsunuz. birkac hafta sonra evinize mektup geliyor ve mektupta "basvuru pakediniz elimize ulasti, paketteki her sey tamam" diyorlar. bazen de "pakediniz elimize ulasti ama su belgeler eksik" diye eksik olan seylerin listesini yolluyorlar. o sirada eger basvuru tarihi gecmisse eksik seyleri tamamlamaniz icin ek sure veriyorlar.

    bundan sonra yeniden bekleme sureci basliyor. siz beklerken basvurdugunuz okulda sizi alip almama karari verecek olan komite bir cumartesi sabahi toplaniyor ve gelen tum basvuru paketleri acilip bir masaya yigiliyor. sonra gun boyunca komite uyeleri basvuru pakedinizdeki her icerige 5 uzerinden puan veriyor. en sonunda da puanlar toplanip basvuranlar icinde en iyiden en kotuye bir liste yapiliyor. atiyorum o seneki kontenjan 6 kisiyse ilk 6 kisiye kabul mektubu geliyor ve sonraki 6-10 kisiye de "yedek listemizdesiniz" mektubu geliyor. geri kalanlar da red mektubu aliyor.

    sizi yedek listesine koyduklarinda kacinci sirada oldugunuzu soylemiyorlar ve siz de merakla aylarca bekliyorsunuz. eger listede ilk siradaysaniz biri onlari reddeder reddetmez sira size gelecek demektir ama 5. siradaysaniz siranin size gelmesi zor olabilir. bir de genelde kabul mektubu alanlar birden fazla kabul aldiklari icin kabul aldiklari yerler arasinda secim yapmak icin son dakikaya kadar bekliyorlar. bu durumda da yedek listesindekiler son dakikaya kadar beklemek zorunda kaliyor. bazen de son dakikada okula fazladan odenek aciliyor ve fazladan 1-2 kisiyi daha kabul etmeye karar veriyorlar ve yedek listesindekilere ulasiyorlar.

    henuz universitede son senenize devam ederken subat-mart gibi kabul mektubunuz veya mektuplariniz geliyor. ondan sonra mayis-haziran gibi universite bitene kadar ilginc bir psikolojiye sahip oluyorsunuz. bir yandan nasil olsa doktoraya kabul aldim diye saliyorsunuz, bir yandan da "mezun olamazsam doktora kabulu de yanar" deyip panikliyorsunuz. ben son donem epeyce salmistim ve partiye vermistim ama bolum zaten sozel oldugu icin fazla kasmamisti. universite hayatimdaki en dusuk not ortalamam son donemdeki ortalamamdi. zaten o sene fenerbahce sampiyonlar liginde ceyrek final oynadigi icin ayrica bir cosku vardi, ugur boral filan cosmustu.

    universiteyi california'da okumustum ve doktora icin michigan'a gidecektim. bu iki eyalet her anlamda birbirinden alakasiz denebilir. california'da hava genelde sicak ve guneslidir, michigan kanada'yla ayni iklime sahiptir ve kisin hava sicakligi -30'lara kadar duser. california'da yagmur bile nadiren yagarken michigan'da kasim-mart arasi neredeyse tamamen karli gecer. ustelik california'da silikon vadisinin ortasinda gayet kozmopolit bir yerde yasiyordum ama michigan'da ormanlik ve kus ucmaz kervan gecmez bir universite kasabasina gecmistim. burada birak kozmopolit yapiyi, %80 hayatinda michigan'in bile disina cikmamis insanlardan olusuyordu. amerika'ya geleli 5 sene olmustu ve ilk kez simdi kultur soku yasiyordum iste.

    normalde okul agustos'ta baslayacakti ama ben mayis'ta mezun olur olmaz tasinmistim ve yaz tatilini bolgeye alismaya calisarak gecirmistim. bir de henuz arabam ve ehliyetim yoktu. ikinci el ucuz bir araba bulup sabah 5'te bombos yollarda egzersiz yapmaya baslamistim ve kendi kendime araba kullanmayi ogretmeye calisiyordum.

    neyse yaz gecti ve okul baslayacakti. doktora programlari genelde burslu oldugu icin okula ucret odemiyorsunuz, bilakis okul size para oduyor. bazen derslere giriyorsunuz bazen arastirmalarda gorev aliyorsunuz ve bunun karsiliginda ufak bir maas aliyorsunuz. bana ayda 1200 dolar civari bir maas baglanmisti. okulun lojmaninda ayda 550 dolar kirayla kaliyordum ve bu kiraya her sey (elektrik, su, internet, isitma) dahildi. ozellikle isitma cok onemliydi cunku yukarida dedigim gibi michigan'in got donduran soguklari vardi. yalniz benim oturdugum ev 50 yasindaydi ve evin isitma sistemi al bundy'nin "evli ve cocuklu" dizisinin bir bolumde eve getirdigi ikinci dunya savasindan kalma klima gibiydi. isitmayi calistirdigimda sanki bir ucagin icindeymis gibi muthis bir ugultu oluyordu ve gece uyurken gurultu ile sicak arasinda secim yapip tercihimi sessizlikten yana olarak kullaniyordum. neyse ki evin yalitimi cok iyiydi.

    geri kalan masraflara gelince yiyecek icecek ivir zivir 300-400 dolar tutuyordu. kampuste yasayip calistigim icin benzin masrafi yoktu ve yasim genc oldugu icin saglik sigortasi yoktu. o zamanlar daha obamacare olmadigi icin saglik sigortasi zorunlu degildi. simdi olsa o butceden 200-300 dolar da saglik sigortasina giderdi ve butcem yetmezdi herhalde.

    yaz tatilinde maas verilmiyordu. bu yuzden yilda 9 ay maas aliyordunuz. bir de burs her donem 9 krediyi kapsiyordu. okulu erken bitirmek icin fazladan ders almak isterseniz veya yaz dersleri almak isterseniz parasini cebinizden odemeniz gerekiyordu.

    doktoraya baslayinca ilk donem master tezi konusu seciyorsunuz ve ikinci donemden itibaren teziniz uzerinde calismaya basliyorsunuz. doktora olmasi icin once master'i aradan cikartmaniz gerekiyor. onceden master'iniz olsa bile okul cogu zaman yeniden master yaptiriyor ve bu surede pek kisalma olmuyor. arada derslere giriyorsunuz, yogun ve programiniz oluyor. hani insan liseyi bitirip universiteye baslayinca bambaska bir kulturle karsilasinca sudan cikmis baliga doner ya (mesela universite ilk senede derste tuvalete gitmek icin hocadan izin isteyenler), doktoraya baslayinca da benzeri bir kultur soku oluyor. bir de sinifiniz cok kucuk oldugundan (5-6 ogrenci), derslerde proje yukunuz de agir oluyor.

    genelde doktora yaparken en az 2-3 makale basmis olmaniz tercih edilir. bu ozellikle akademisyen olacaksaniz cok onemlidir. benim bolumum oldukca spesifik bir bolumdu ve akademiden cok ozel sektorle alakali oldugu icin ben makale basmak yerine sirketlere danismanlik yapmaya baslamistim. michigan'da onde gelen sirketler hep araba firmalaridir (ford, jeep, general motors) ve bunun disinda bir de amerika'nin en buyuk kimya firmasi olan dow chemical vardi. bu sirketlerde staj imkanim olmadiysa da beraber calisip danismanlik yaptigim projeler oldu ve bu da ileride faydali oldu. yine de doktora yapanlarin %95'lik kismi isin akademi kismina yogunlasip makale basmalidir.

    tam da ben doktora yaparken amerika'nin ikinci dunya savasindan beri yasadigi en buyuk ekonomik kriz patlamisti ve ozellikle amerikan araba firmalari iflasin esigine gelmisti. general motors ve jeep'in sahibi chrysler iflas ilan edip sonra devlet destegiyle geri gelirken ford da devletten aldigi kredilerle ayakta kaldi ama michigan'da bir anda issizlik orani %4'lerden %12-13'e firladi. okulun da butcesi kisildi ve doktora ertesi sene sadece 3 tane yeni ogrenci kabul edilecek dendi.

    master tezinden sonra biraz daha ders aliyorsunuz ve sonra da yeterlilik sinavina giriyorsunuz. bu sinavda o gune kadar aldiginiz tum derslerde ogrendiginiz her sey test ediliyor. testten once butun yaz it gibi calistigimi her seyi tekrar tekrar okudugumu hatirliyorum. hani "derste ogrendigimiz seylerin %95'ini 24 saat icinde unuturuz" diye bir klise var ya, onun dogru oldugunu da gordum. eski kitaplarimi her actigimda ogrendiklerimin ne kadarini unuttugumu hatirladim.

    yeterlilik sinavini gectikten sonra geri kalan dersleri de tamamlayip "abd" statusune giriyorsunuz. bu "all bu dissertation" demek oluyor. yani doktora tezi haric her sey tamam ve mezun olmaniz doktora tezine kalmis demektir. artik bu seviyeye geldikten sonra doktora isteyen islere basvurabilirsiniz ve bir yandan calisirken bir yandan doktora tezinizi tamamlayabilirsiniz. o sirada michigan'in dogal guzelliklerini, ormanlarini, gollerini filan cok sevmistim ama cetin gecen kis mevsimlerinden gina gelmisti. bu yuzden bir an once is bulup kurtulmaya calisiyordum. aksi gibi 2010 yiliydi ve amerikan ekonomisi krizden yeni yeni cikmisti ve henuz ortada pek is yoktu. ilk isimi bulmak icin 6 ay boyunca 300'den fazla ise basvurdugumu hatirliyorum. hatta bir yerde basvurdugum isleri ve neticelerini siralayan bir excel dosyam vardi. 2008'de amerikan vatandasligina gecmistim ama is anlaminda o kadar buyuk bir karamsarliga kapilmistim ki yavas yavas turkiye'ye donmeyi dusunmeye baslamistim.

    tam umutlarimi yitirdigim bir anda ilk isimi buldum ama o baska bir entry'nin konusu. bu entry'nin konusu doktora egitimiydi ve konuya donmeliyim. eger doktora bolumunuz sozelse bol bol okuyacaksiniz demektir. gunde ortalama 100 sayfa, haftada 500 sayfa makale okumak artik sizin rutininizin bir parcasi olacak. haftaici haftasonu demeden surekli bir seyler uzerinde calisiyor olacaksiniz. mesela girdiginiz derslerin sinav kagitlarini notluyor olacaksiniz. bu tempoya alisinca bir sure sonra icinize siniyor. doktorayi bitirip is hayatina atildiktan sonra haftasonlari tatil olunca insan bos bos oturdugunda sucluluk duymaya basliyor. doktoranin insana verdigi 2 sey varsa biri kritik dusunebilme yetenegi, digeri de is disiplini bos vakitleri doldurma kaygisi. bildigin evde bos otururken "dur bir kitap okuyayim veya belgesel izleyeyim vakti bosa akmasin" diyorsunuz.

    bu arada beni sasirtan seylerden biri amerikali ogrencilerin ne kadar saygili olduguydu. michigan'in koyunde tamami beyaz amerikali olan genclere ders anlatmaya basladigimda en basta ben yabanci oldugum icin beni dislarlar, saygi gostermezler, laf filan sokarlar diye korkuyordum ama korktuklarimin hicbiri olmadi. ogrencilerim hicbir zaman saygida en ufak bir kusur etmediler. gerci genelde kendi dersim yerine baskalarinin derslerine misafir hoca olarak giriyordum ama yine de ogrenciler cok saygiliydi. yalniz bunun da bir istisnasi oldu. hindistanli bir sinif arkadasim ders anlatirken ogrencilerden biri "aksanindan ne dedigin anlasilmiyor" diye laf sokmustu, kiz da aglayarak dersten cikmisti. yine de soylenenlere gore olaydan sonra sinifin geri kalani o cocuga haddini bildirmis ve cocuk da baska bir okula transfer olmustu.

    aslinda is bulduktan sonra doktora tezini sallamamaya baslamistim ve belki de bitiremeyecektim ama danisman hocam sagolsun her hafta e-mail atip "tez nasil gidiyor", "bir gelisme var mi", "yardima ihtiyacin var mi" diye usteledigi icin bir sekilde tezimi bitirdim. sonra bir yaz gunu araba kiralayip teksas'tan michigan'a gidip tezimi savundum ve sonra eve dondum. simdi iyi ki de yapmisim diyorum cunku aldigim diplomanin bana kattiklari hem maddi hem manevi olarak cok fazlaydi.

    peki doktora bittikten sonra ne oluyor? isteyenler akademiye devam ediyor ve bir universitede ise basliyor. yukarida lisans ve doktorayi ayni universitede yapanlar cok nadirdir demistim. ayni sekilde doktorayi bitirdikten sonra ayni okulda kalanlar da cok nadir. doktorayi bitirdikten sonra baska bir okula gidip ogrendiklerinizi orada bilgiye aktarmaniz bekleniyor. akademik olarak rekabetin yuksek oldugu fizik, kimya gibi bolumlerde akademide kalici is bulmadan once post-doc yapmaniz gerekiyor ama benim bolumum gibi daha cok ozel sirketlere hizmet veren kapitalizmin kopegi olmus (allah belami versin, oregon haric) bolumlerde rekabet daha az oldugu icin post-doc olmuyor.

    eger bolumunuz klinik psikoloji gibi spesifik bir bolumse staj ve sonrasinda bulundugunuz eyalette lisans almaniz gerekiyor. bu arada amerika'da bir insanin kendisini "psikolog" olarak tanimlamasi icin en az doktora sahibi olmasi gerekiyor yani lisans veya yuksek lisansta psikoloji okumus olsaniz bile kendinizi psikolog olarak tanitmaniz kanunen yasak (50 eyalette de bu durum gecerli).

    bu arada genel olarak amerikan doktora programlarinda master-doktora paket halinde geliyor demistim. bazi ogrencilere doktoranin yuku agir gelebiliyor ve 2. senenin sonunda master diplomasini alip programdan ayrilabiliyorlar. genelde bu kisiler ozel sektorde is bulup hayatlarina devam ediyorlar ve bu kesinlikle dunyanin bir sonu degil. yani doktoraya basladiniz diye bitirme zorunlulugu yok. ha disaridan ogrenci vizesiyle geldiyseniz ve sirketlerden sponsorluk kapip amerika'da is hayatina atilmak istiyorsaniz doktoranin avantaji kesinlikle buyuktur cunku ar-ge islerinde calisan doktorali birine sirketin h-1 icin sponsor olmasi daha kolaydir.

    diyelim ki bir bolum okurken yarisinda pisman oldunuz ve baska bir bolum okumaya karar verdiniz. bu durumda doktoraya sifirdan baslayip tum basvuru asamalarindan yeniden gecmeniz gerekiyor. eger gre sinavini son 2 yilda aldiysaniz yeniden almaniza gerek kalmiyor. bir de ayni okulda ayni dalin farkli bir alt dalina gecmek istiyorsaniz bunun istisnalari olabilir (atiyorum oregon universitesi'nde sosyal psikoloji'den yine oregon universitesi'ndeki deneysel psikoloji bolumune gecmek icin).

    hemen hemen tum bolumlerde yillik alacaginiz ucret masraflarinizi tam karsilamayacaktir. yukarida verdigim ornekte benim aldigim aylik masraflarimi karsilamis gibi gozukuyor ama bunun sebebi okulun lojmaninda kalmam ve asiri derecede tutumlu olmamdi. amerikali arkadaslarim hep kampusun disinda ev tutmustu ve hemen hemen hepsi ogrenci kredisi cekmisti. ustelik michigan gibi gorece ucuz bir eyaletin kucuk bir kasabasinda yasiyorduk. new york, san francisco, los angeles gibi yerlerde doktora yapiyorsaniz okuldan aldiginiz maas kesinlikle yetmeyecek ama aradaki farki ya krediyle, ya ek burslarla ya da haftada 5-10 saat calisarak kapatmak mumkun. ogrenciyken gelirim dusuk oldugu icin maasimdan kesilen tum gelir vergilerini yil sonunda vergi iadesi doldurup geri aliyordum.

    okulun lojmaninda kalirken okulun internetini kullaniyordum ve bir gun korsan film indirdim diye eve mektup gelmisti, "bir daha yaparsan internetini keseriz" diyordu. ben de tirsip o gunden beri korsan indirmemeye baslamistim. zaten netflix vardi.

    yalniz obamacare'den sonra saglik sigortasi zorunlu hale geldigi icin bunu da hesaba katmak gerekiyor.

    aklima bir ayrinti daha geldi. michigan'a ilk geldigimde millet "iyi iyi burasi tam doktora yapmaya uygun bir yer" diyordu. ben de "neden?" diye soruyordum. "kisin aylarca karlarin altinda gomulu kalacagin icin evden cikamayacaksin ve bol bol ders calisacak vaktin olacak" diyorlardi. gercekten de hakliydilar. yalniz adamlar kara alisiklar. 30-40 santim kar yagiyordu, hayat gayet normal bir sekilde devam ediyordu. sonradan yasadigim teksas veya oregon'da 2 santim kar yagsa hayat felc oluyor. doktora yaparken boyle sessiz sakin, uzun sure kendi kendinize kalabileceginiz yerler secmek faydali olacaktir ama kendinizi diger insanlardan cok da soyutlamayin.

    yaziyi bitirmeden once bana siklikla sorulan bir soruya daha cevap vereyim: peki ya okul doktoraya kabul ederse ama burslu asistanlik ayarlayamazsa ne olur? aslinda okullarin o seneki doktora ogrenci kotasi ayarlayabildigi burslu asistanliklarla sinirlidir. yani okul o sene 6 tane asistanlik ayarlayabilecekse 6 ogrenci aliyor. ozel okullari saymazsak okullar burs vermedikleri ogrenciyi kabul de etmiyorlar.

    bir de "psikolojide phd disinda psyd diye bir sey oluyor, o ne" diye soranlar oluyor. ona hic girmeyin derim. psyd genelde ozel okullar tarafindan parali egitim yoluyla verilen, akademik arastirmalarin olmadigi ama yogun sekilde dersler ve uygulamalarin oldugu bir derecedir. bu dereceyle terapist olabilirsiniz veya sirketlerde calisabilirsiniz ama akademik kariyer yapamazsiniz. bu derecenin sorunu insanlarda "parayi basip doktora almis" algisi yaratmasi ve bazi ortamlarda ciddiye alinmamasidir. bu yuzden bu dereceye sahip insanlar kendi islerini kurmadilarsa is bulmakta zorlanabiliyor. bir de ortalama bir psyd derecesi almak 100-150 bin dolara maloluyor ve amerikalilar bunu yapabilmek icin epeyce borc batagina giriyor. halbuki burslu phd'yi neredeyse borc almadan bitirebilirsiniz.
  • bir rivayete göre amerika'daki top 10 sayılan okullardan herhangi birinde doktoranızı tamamlarsanız, avrupa'da vize ihtiyacı olmadan 1 sene boyunca kalıp iş arayabiliyormuşsunuz. iş bulduktan sonra oturma izni kolay zaten.

    tabii atıyorum mesela stanford mezunu olduktan sonra iş arayacaksam zaten, yemişim öyle doktorayı.
  • tarihle edebiyatla falan azla bi ilginiz yoksa, duyarlilik duzey guzel yemek ve benzeri seyler size bi anlam ifade etmiyosa siz dunyaya amerikada doktora yapmak icin gelmisssinizdir. aksi her takdirde amerikada yaptiginiz doktora size agir gelir, gucunuze gider, insanliginiz incinir.
  • sayisal bir alanda iseniz arkadaslarinizin hemen hemen hepsinin hindistanli yada cinli olmasidir
  • akademik hac
  • ayda bir gelen doktorayi birakma krizlerimde bu basligi okuyorum. bazen daha fena oluyor, hasretin ustune gelecek korkusu biniyor, "ne isim var burda, zaman kaybetmeden doneyim bir is bulayim" dedirtiyor. bazen de ne kadar sansli oldugumu hatirlatip, sik disini kizim sunun surasinda 3-4 senen kaldi diyor. hala bilemiyorum, hala donunce ne yapacagim muallak. bir sosyal bilimci olarak uygulama alani 0 olan bir konuda doktora yapiyorum. akademiden baska bana bir is yok, zaten de istemiyorum.

    ozetle burayi okuyan amerika'da doktora yapmayi dusunenler: biraz uzun vadede ne yapacaginizi dusunun, okul size 5 yillik kaynak saglayacak mi, yasayacaginiz yeri sevecek misiniz, donunce ne b.k yiceksiniz vs..
  • master bitirip akillanmayan kisinin daha da doktora pesinde kosup, agir tempoda uc kurus paraya otuz yasinda tamah etmesi durumudur.

    (bkz: don't make fun of grad students, they are not bad people, they just made terrible life choices)
  • eğer metamatik, fizik, kimya, biyoloji, biyofizik, bilgisayar bilimi (computer science), istatistik, elektrik mühendisliği gibi dallarda okuyorsanız abd’deki okullara başvurup doktoranızı orada yapabilirsiniz. bunun için para ödemeniz gerekmez. hatta tam tersi, araştırma asistanı olacağınız için size maaş ödenir.

    anlatacaklarım abd için geçerli. diğer ülkelerde okumak için de benzer yollar izleniyor. türkiye’de iyi okullarda okuyan arkadaşlar bunların çoğunu biliyorlardır ama yine de metne bir göz atmalarını tavsiye ediyorum çünkü standard prosedürü anlatmak dışında bir iki de püf noktası verdim.

    halen üniversitede iseniz ne ala. mezun olalı bir iki yıl geçtiyse bile bir okuldan kabul almanız mümkün olabilir, metni okumaya devam edin. okula yeni başladıysanız en güzeli. gelecek dört senenizi hazırlanarak geçirirsiniz.

    ihtiyacınız olan şeyler:

    - iyi ingilizce bilmek: derslerinizin hepsini ingilizce almış olmanız şart değil ama en mutlaka ingilizce ders kitaplarını takip edin. cep telefonunuzu, bilgisayarınızı hep ingilizce dilinde kullanın. internetten indirdiğiniz korsan filmleri türkçe değil ingilizce altyazı ile seyredin.

    - yukarıda bahsettiğim alanlardan birine ilgi duymak: illa lisansta okuduğunuz dalda devam etmeniz gerekmiyor. lisansta kimya okuduysanız pekala biyofizik doktorası da yapabilirsiniz. aslında lisansta ne okuduğunuzun pek de bir önemi yok.

    - yüksek notlar: deli gibi çalışın, not ortalamanızı yüksek tutun. dereceye girin. notlarınız çok yüksek değilse de moralinizi bozmayın.

    - biraz para: girmeniz gereken sınavlar ve başvuru masrafları için gerekecek.

    - tanıdık hocalar: okulunuzda yurtdışında okuyup gelmiş hocalarınız varsa onların derslerini alın, kendinizi tanıtın, gözlerine girin. yayın yapan, yurtdışında bağlantıları olan hocaları özellikle gözünüze kestirin, onlara ayrıca ihtiyacınız olacak. böyle hocaları nasıl bulursunuz? kendilerine ve asistanlara sorarak.

    iyi üniversitelerde iseniz (boğaziçi, itü, odtü vs) işiniz daha kolay. çünkü çevrenizde yurtdışına giden başka öğrenciler olacak, hocalarınızın daha iyi bağlantıları olacak. böyle okullarda değilseniz bir iki yıl harcayıp (mesela tekrar sınava girerek) daha iyi bir okula geçebilir misiniz diye düşünün. 20 yaşındayken iki yıl insana çok uzun görünüyor ama otuzunuza geldiğinizde öyle düşünmeyeceksiniz. yüksek puanlı bölümlere ulaşamıyorsanız iyi bir okulda nispeten düşük puanlı bir bölümde okumayı düşünün mesela. dediğim gibi, lisansta ne okuduğunuzun çok önemi yok.

    peki doktora yapacaksınız da ne olacak? okuduğunuz alana göre akademisyen (yani profesör) olabilirsiniz (şu sıralar aşırı meşekkatli bir süreç olduğunu bilin) veya yüksek teknoloji alanında faaliyet gösteren şirketlerde çalışabilirsiniz. örnek: tesla, google, apple, microsoft, roche, pfizer, goldman sachs vs. ayrıca danışmanlık da yapabilirsiniz. belki kendi işinizi kurarsınız.

    lisansı bitirdiğim sene doktoraya başlayayım diyorsanız başvurular için üçüncü sınıf bittiğinde, en geç son sınıfın ilk doneminde harekete geçmiş olmanız lazım. daha geç de olur ama en az bir dönem kaybedersiniz. alternatif olarak türkiye’de bir yüksek lisans programına başlayıp öyle de başvuru yapabilirsiniz. bir master dereceniz olması gerekmiyor. olursa işinize yarayabilir ama zaten abd’de doktoraya doğrudan lisanstan sonra başlanıyor.

    girmeniz gereken sınavlar:

    - toefl: gereken minimum skor okuldan okula değişir. bir toefl kitabı alıp bir iki ay çalışmanız gerekebilir.

    - gre: bu herkesin girmesi gereken genel bir tür genel yetenek sınavı. gereken minimum skor bunda da okulan okula değişir. düzeyi düşüktür. muhtemelen zorlanmazsınız. sayısal bölümler bu sınavın sözlü kısmından aldığınız skora pek bakmazlar.

    - gre subject: bu başvuracağınız dalın sınavı. matematik, fizik, kimya, biyoloji dalları var. matematik bölümüne başvuracaksanız gre math sınavına gireceksiniz. bu dört dal dışındaki bölümler de bu sınavlardan birine girmenizi isteyecek. (bazı okullar gre subject istemeyebiliyor.)

    ihtiyacınız olan diğer şeyler:

    - tavsiye mektupları: okuldaki hocalarınız sizin nasıl iyi bir öğrenci olduğunuzu anlatacaklar. işte hocalarınızın dışarıdaki bağlantıları burada devreye girecek. eğer hocanız başvurduğunuz okuldan bir hocayı tanıyorsa başvurunuz diğerlerinin önüne geçecek.

    - araştırma deneyimi: zurnanın zırt dediği yer burası. eğer ki okulda araştırma yapan hocalarınızla biraz zaman geçirdiniz, onlara araştırmalarında yardım ettiniz ve adınızı bir makaleye yazdırdınızsa harika. o yüzden yazlarınızı boşta geçirmeyin, araştırma yapın. olmazsa olmaz değil ama bir yayın cv’nizde harika görünür. (makalenizin bir kopyasını da başvurunuza iliştirin tabii ki.)

    - iç bağlantılar: bir araştırma deneyiminiz olduysa ve başvurmak istediğiniz okulda benzer konuda araştırma yapan bir hoca varsa doğrudan ona email atıp bağlantıya geçebilirsiniz. bu hoca kabul komitesine ricada bulunup işinizi kolaylaştırabilir. niye? çünkü kabul alırsanız kendisiyle çalışırsınız, o da öğrenci yetiştirme zahmetinden kurtulmuş olur.

    - personal statement/academic statement: ilkinde kendinizden bahsediyorsunuz. liderlik yapabildiğinizi, engel aşabildiğinizi anlatıyorsunuz. diğerinde de doktorada ne tür konuları çalışmak istediğinizi söylüyorsunuz. (kabul aldıktan sonra fikir değiştirebilirsiniz.)

    son düzlük:

    - başvuru zamanlaması: harvard, mit, stanford gibi elit okulların başvuruları en geç aralıkta bitmiş olur. mesela doktoraya 2019 güz döneminde başlayacaksanız 2018 yılında başvurunuzu yapmış olmanız gerekir. diğer okullar ilkbahara kadar başvuru alırlar. tarihler okuldan okula değişir.

    - hangi okul: başvurular için merkezi bir sistem yok, her okula ayrıca yapılıyor. başvurular parayla olduğu için okul sayısını sınırlamanız gerekecek. bunun için usnews ve phds.org’dan okul sıralamalarına bakın.

    kolay gelsin!
  • buna karar vermeden iki çok önemli soru sormalı bence insan kendine. birincisi "doktora mı yapmak?" ikincisi "amerika'da mı doktora yapmak?". "doktora mı yapmak?" sorusuna "evet. evet. evet." diye cevap verebiliyorsanız amerika'da mı kısmına yoğunlaşabilirsiniz. buna vereceğiniz cevap çok kişisel bence. daha önce bunları düşünüp avrupa'yı seçmiş birinin bakış açısıyla bu soruya cevap verilmiş bu başlık altında. ben de bunları düşünüp amerika'yı seçmiş birisinin bakış açısıyla sıralayayım kendimce nedenlerimi. (bu nedenler daha çok yaşam bilimleri * alanı için geçerli. başka bölümler için çok farklı şeyler geçerli olabilir.)

    amerika'da doktora yapmanın en büyük avantajı, özellikle türkiye'de iyi bir okulda akademisyenlik düşünüyorsanız, sağladığı prestij. ben kararımı vermeden önce türkiye'nin üniversite denebilecek üniversitelerinde (ki benim alanımda iki elin parmakları kadar etmez sayısı) son 5-10 yılda işe başlamış akademisyenlerin cvlerini inceledim. bunların belki ancak %10-20si avrupa'dan doktora derecesine sahipti. ben de o okullarda çalışmak istiyorsam %80-90nın izlediği yolu izlemek mantıklı geldi.

    ikinci sebep avrupa'da doktora süresinin kısa olması idi. bu aslında bir avantaj olarak görülse de işler ters gittiğinde bırakın ilk yazarlığı, 2. 3. yazarı olduğu makaleler olmadan mezun olan insanlar olduğu düşünülürse aslında bir risk. ola ki doktorada makale edecek bir şeyler basamadınız, iyi bir post doc pozisyonu bulma hayallerine, iyi bir post doc poziyonu bulamadığınız için de iyi bir hocalık poziyonu bulma hayallerinize elveda diyebilirsiniz. ya da hadi daha yumuşak olayım. şansınızı çok çok zora sokarsınız. amerika'da ise mesela benim programımda birinci yazar olduğun makale olmadan mezun etmiyorlar. ha 3 senede cell, nature basan insanlar da var avrupa'da ama işte bunlar hep risk. ben bu riski almak istemedim.

    üçüncü sebep avrupa'da genellikle direkt olarak çalışacağın labı seçmek zorunda olmak. amerika'da ise karar vermeden önce rotasyon yapmanız gerekiyor. bu çok büyük bir avantaj. sonuçta o insanlarla 3-5 sene geçireceksiniz. hocayla ya da labdakilerle anlaşıp anlaşamayacağınızı bilmeden bir laba girmek de çok büyük bir risk. ben mesela ilk rotasyon yaptığım labda bir gün daha geçirmeye dayanamayacak gelmiştim 10 haftanın sonunda. avrupa'da , sırf web sitesine bakıp labdaki insanlarla az çok konuşup o laba girseydim de o derece mutsuz olsaydım o doktorayı bitirmemin imkanı yoktu. şanslıydım ki 4. denememin sonunda mutlu olduğum bir yer bulmayı başardım. bu bağlamda amerika'nın bir diğer avantajı da bir programa bağlı oluşun. dolayısıyla hocayla anlaşamadığınızda ya da mobbinge vs. maruz kaldığınızda her zaman size yardım edecek mekanizmalar var ve hoca değiştirebiiliyorsunuz. avrupa'da kısıtlı sayıdaki programlar dışında tamamen hocaya bağlısınız. bir gün durup dururken sizi labdan falan kovsa hiçbir şey yapamıyorsunuz.

    diğer avantaj tabii ki başka bir dil bilmiyorsanız günlük hayatta ingilizce konuşulması. böylece doktoranın yanında bir de dil öğrenmeye kasmanız gerekmiyor.

    gelelim dezavantajlarına.

    birincisi çok uzak. ben gelmeden önce "yok ya. o kadar da uzak değildir." diyordum da o kadar da uzakmış. türkiye'ye git gel bilet maaşın yarısını geçince hele ,senede bir eve gidebilirsem ben kendimi şanslı sayacağım.

    eğer büyük şehire gitmiyosanız küçük şehirlerdeki amerikan yaşam tarzı biraz şey (evet. şey. tanımlayacak kelime bulamadım.) araba olmadan yapabilecekleriniz çok sınırlı. amerikanın en iyi college town'larından birinde bile olsanız, 2-3 caddeye mahkumsunuz sosyalleşmek için.

    avrupa'daki gibi direkt deneylere başlamak yerine rotasyon ve derslerle bir yıla yakın zaman harcıyorsunuz. özellikle buraya gelmeden önce yüksek lisans yaptıysanız o yıllarınız boşa gitmiş gibi hissedebilirsiniz. ben kafamda o yılları "o yüksek lisansı yapmasaydım burdan kabul almamın imkanı yoktu." diyerek rasyonelleştirdim.

    bir de doktora yeterlik sınavı var tabii. ben henüz girmedim. 5 ay sonra gireceğim. şimdiden stresten kafayı yemek üzereyim. avrupa'da böyle mi halbuki azizim?

    bütün bu saydığım avantajlar dezavantajlar subjektif. birisi için avantaj olan diğeri için dezavantaj olabilir. tıpkı doktora yapmak gibi amerika'da doktora yapmak da tamamen kişisel bir karar. ama o "doktora mı yapmak?" sorusunu sorun kendinize. evet dedikçe bir daha sorun. en önemli karar o.
hesabın var mı? giriş yap