• önemli önermedir.

    şimdi abd'nin dünyayı nasıl etkilediğini, zorbalığını filan yazacak tipler damlar. ancak anlamaları gereken bir nokta var: diktatör kendi çöplüğünde öter, kendi vatandaşına zulmeder, kendi ülkesinin refahını sömürür. abd kendi vatandaşına önem verir, refahını yükseltir, kurumları güçlendirir, gücünü dünyada rahatlıkla uygular.
  • kişilerin değil de kurumların karakterinin var olduğu ve yayıldığı yönetim örgüsünden kaynaklı olabilir. doğrusu yanlışı bir yana bunu oturtabilmek ciddi bir meziyet. gerçi trumpla falan sarsılmıştır bir nebze.
  • diktatörlük kavramının anlamının boşaltıldığı entrylerin halayla vals yaptığı başlık.

    başlık sahibi yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplandığı bir kurumdan bahsederken bazı siyaset tarihi uzmanlarının dikte edenin polis olduğu, diktatörün dolar olduğu, hayır diyememenin diktatörlük olduğu, kan döken yöneticinin diktatör olduğu gibi birbirinden fantastik kavram karmaşası dolu entrylerine gülsem mi ağlasam mı ey kutsal bilgi kaynağı?
  • amerika'da eyalet valilerinin baskandan daha guclu olmasindan dolayidir. hatta bir de mahkemeler vardir ki, valilerden de gucludur. sonucta diktatorluk bu sistemde imkansizdir.

    amerika'ya ilk geldigimde universitede bir sekilde u.s. constitution dersi almak zorunda kalmistim ve ' bu amerikan baskanlarinin havasi ancak bizeymis, amerikada bir eyalette yuksek mahkemede yargic olmak baskan olmaktan daha havali' demistim. yillar icinde de ornekleriyle hakli oldugumu gordum.

    trump yonetimi 2020'de pandemi basladiginda 'ogrenci vizesiyle burada olanlar, butun dersleri online olacaksa ulkelerine donsunler' seklinde bir direktif yayinladi. bir hafta sonra harvard ve mit basta olmak uzere 70 tane egitim kurumu bunun gecerli olmamasi icin mahkemeye basvurdu ve direktif geri cekildi.

    yine trump yonetimi, 2017'de 8 musluman ulke vatandaslarina, baska bir pasaporta sahip olsalar bile amerika'ya girisi yasaklamak istedi. hawaii'de bir mahkeme 'federal goc yasasina gore baskan boyle bir karar alamaz' dedi, bunun iptaline karar verdi.

    yine ornegin maske konusu. biden hukumeti kapali alanlarda maske zorunlulugundan yanaydi hep. ama ulke genelinde boyle bir karar almasi imkansizdi, her eyaletin kendi karari olacakti. bizim eyaletin yonetimi cumhuriyetci agirlikli, maske zorunlulugu olamaz diye karar verdi. eyaletteki universitelerden bir cogu mahkemeye basvurdu 'vali, universite yonetimine karisamaz, biz su su sebeplerle maskenin universitede zorunlu olmasini istiyoruz.' dediler ve mahkeme universitede maske zorunlulugu getirdi.

    aynisi cocugun okulunda da oldu. ama bu yilin basinda velilerden 'yeter artik bu zorunluluk' diye baski gelince yeniden mahkemeye gidildi ve bu kez yasak kaldirildi.

    goruldugu gibi, bu sistemde diktator olmak imkansiz. yuzyillar once avrupadaki korkunc basarisiz yonetimlerden kacip buraya gecenler, buyuk katliamlarla bu topraklari ele gecirmisler. ama akillarini iyi kullanmislar ve oralardakinden bambaska bir sistem kurmuslar. zaten 'aman federal hukumetin akli kayar, guc zehirlenmesi olur, geldikleri yerlerdeki yonetimlere ozenip de bu sistemi bozmaya kalkarlar' diye korkudan hemen 2. amendment olarak bireysel silahlanma yasasini koymuslar. eyaletler kendini demokrasi adina savunsun, sistem bozulmasin diye. hala da kac yuzyillik anayasayla gayet de guzel idare ettiriyorlar sistemi.
  • en basit örneği ile, abd’de herhangi bir yargı üyesinin cübbesinde olmayan düğmelerini başkan karşısında iki büklüm iliklemeye çalışırken hayal edebiliyor musunuz? işte bu absürtlüğün hayalini bile kuramadığınız için abd’de diktatör çıkamaz.
  • nedeni, founding fathersın, hükümetin herhangi bir bölümünün çok güçlü olmasını, gücün tek bir kişinin elinde toplanmasını, çoğunluğun tiranlığını ve diktatör özentilerinin yeterli gücü kazanmasını engellemek için aldıkları önlemlerle oluşturdukları muhteşem sistemdir. saf bir demokrasi oluşturmamayı seçmelerinin nedeni de tam olarak budur.

    articles of confederation döneminde, john adams ve james madıson, antik yunan ve ingiltere'de yaşanan örneklerin abd'de de yaşanmasını önlemek için yeni bir dizi anayasa ile kurulacak yeni bir hükümet için harekete geçtiler.
    adams, 1788'de yazdığı 'a defence of the constitutions of government of the united states of america' çalışmasında, yetki emanet edilenlerin onu kötüye kullanma eğiliminde olduğunu ve bu nedenle tek meclisli parlemonta tarafından yönetilen, temel yetkilerin tek bir organın elinde toplandığı bir hükümetin tehlikeli olabileceğini, onun yerine gücü üç ayrı organ (yasama, yürütme, yargı) arasında bölmeyi, böylece her bir organın diğerlerinin yetkilerini kontrol edebileceğini söyledi.
    madison ise federalist papers'da "the preservation of liberty requires that the three great departments of power should be separate and distinct. the accumulation of all powers, legislative, executive, and judiciary, in the same hands, whether of one, a few, or many, and whether hereditary, self-appointed, or elective, may justly be pronounced the very definition of tyranny" diyerek kuvvetler ayrılığının önemine vurgu yaptı.

    aylar süren tartışmalar sonucu, iki meclisli, kuvvetler ayrılığına dayanan, eyaletlerin mecliste eşit temsile sahip olduğu, egemenliğin yöneticilerde değil bireylerde olduğu ve hükümetlerin güçlerini yönetilenlerin rızasından aldığı, federal hükümetin ve başkanın yetkilerinin kısıtlı olduğu(limited government), serbest piyasa ekonomisinin olduğu federal bir sistemde ve anayasada karar kıldılar.
    önemli kararlar için bir üst çoğunluğun desteğini gerektirerek kongre'nin azınlık gruplarının ihtiyaçlarını görmezden gelmesini zorlaştırdılar. ayrıca azınlık gruplarının bireysel haklarını korumak için anayasa'ya bill of rights eklediler.
    başkan adaylarının daha az nüfuslu eyaletlerin ihtiyaçlarını yüksek nüfuslu eyaletler lehine görmezden gelmelerini teorik olarak önlemek için electoral college sistemi oluşturdular.
  • ta ilk başkan george washington bile zamanında kendisine 2 dönem başkanlık limiti koymuş ve üçüncü defa seçimlere girmeyi kabul etmemiş çünkü olayın yanlış anlaşılmasından ve diktatör sanılmaktan korkmuş. abd'nin kuruluş hikayesi bile halkın ingiliz kralına isyan edip "başımızda kral filan istemiyoruz" demesiyle başlıyor.
  • sistemin istediğini yapmakla bir adamın dediğini yapmak arasındaki fark kadardır.
    amerika planlı programlı bir emperyalist işgalci ülkedir. savaş dönemlerine ayrı, barış dönemlerine ayrı isim getirmesi diktatör olmadığının değil kukla isimler üzerinden örtülü diktatörlük uyguladığını gösterir.
  • rahmetli hocamız acar örnek'in anlatımıyla, sebebi abd'nin kuruluş şekliyle ilgili olduğunu düşündüğüm sonuçtur.

    hikaye şu: abd, bildiğiniz gibi bir keşifle oluşuyor. batılı yamyamlar, oranın yerlilerini kese biçe kendilerine yaşam alanları belirliyor. önce bir alan çeviriyor, "burası benim" diyor, yanına bir başkası yerleşiyor, bir topluluk oluşuyor. sonra aralarındaki uyuşmazlıklar olur diye bir tane şerif belirliyorlar. sonrasında şerif de tek başına yetmiyor, hadii, hakim ve mahkeme.. silsile bu şekilde oluştuğu için, yani alttan yukarı oluştuğu için halkın devlet sistemi üzerindeki baskısı yüksek. devlet, alttan yukarıya doğru ve mal edinme, mülkiyet temeli üzerinde organize oluyor.

    oysa kıta avrupası ve doğu dünyasında devlet yukarıdan aşağı oluşur. tabi burada devletin oluşumu mazisinin abd'de 200-300 yıl civarı, doğu kültürlerinde ise binlerce yıl olduğunu unutmayak e mi gurban. asya ve avrupa'da devlet, krallar, hanlar, hükümdarlardan aşağıya doğru iner. dolayısıyla abd'de diktatör çıkamaması normaldir ve bu yapının oluşum şekliyle ilgilidir. avrupa ve doğu kültürlerinde diktatör çıkmıştır ve çıkar. ha bir de abd'nin puştluğu var, dünyanın yerinde darbeciliği çok güzel gazlar, fişfikler..

    bu tesbitleri de getirip getirip tayyip'e bağlamayın, komik olmayın.
hesabın var mı? giriş yap