• mohammed naqvi ve hemal trivedi tarafından hazırlanmış, pakistan'da bir radikal islam grubunu ele alan belgesel. heman trivedi'nin bir arkadaşını terorist saldırısında kaybetmesinin ardından bu belgeselin çekimine yardım etmeye karar vermesi görüntülerin çok tarafsız olmadığı kanısını yaratsa da, izlemeye değer. bir homeland bölümü gibi islamabad'dan görüntüler.

    bu da sitesi
  • netflix aracılığı ile izledim. insanın içi parçalanıyor izlerken ulan sanki türkiye'de bu yolda adım adım ilerliyor diyorsunuz. cahillik ve ekonomik sorunların üst üste gelmesi ile meydana çıkan boşluğu kimlerin nasıl doldurduğu çok güzel anlatılmış. bu gruplar ile bugün en çok mücadele eden ülkelerde (rusya - amerika) zamanında bunlara yol veren her türlü yardımı edenler olduğunu bir kere daha bağırıyor belgesel.
  • kanım dondu bu belgeseli izlerken. pakistan tarihi ile baya bilgi sahibi oluryorsunuz bu belgesel sayesinde. fanatikliğin ne tür felaketlere yol açtığı çok güzel bir şekilde ekranlara yansıtılmış.
  • pakistan’daki eğitim sistemindeki din etkisini film tadında anlatan 2015 yapımı belgesel. bu belgeselde işid militanlarının nasıl ortaya çıktığını, dinin hep aynı yalanlar kullanılarak terörizime dönüştürüldüğünü, yavaş yavaş güçlenen molla abdul aziz karşısında devletin nasıl güçsüz kaldığına tanık olacaksınız. mutlaka izlenmesini düşündüğüm belgeselde karşıt görüşteki insanların mücadelelerinden ve hayatlarından kesitler sunulmuştur.
  • varsayalım bir pakistan medresesinde, fakir fukara garip guraba, kuran ezberleyen bir talebesiniz...
    belgeselin orijinal adı: among the believers.
    türkçe isim olarak netflix, cihat okulu adını benimsemiş.
    belgesel, pakistan'lı taliban yanlısı lal mescit şeyhi maulana abdul aziz ghazi (mevlana abdülaziz gazi)'nin hikayesini anlatıyor.
    lal mescit aslında bir medreseler zinciri.
    pakistan'da 35 ila 40 bin civarında medrese var ve buralarda denetim dışı bir din müfredatının eğitimi veriliyor.
    pakistan 2007'de bu medreseleri kapatmayı denedi.
    lal mescit'e de baskın yaptı. ama belgeselin baş rolündeki mevlana abdülaziz gazi, peçe giyerek baskından kaçtı; burka içinde yakalandı ve hapis yattı.
    o baskında oğlu öldü. kurtarabilecekken oğlunu kurtarmadı. kardeşi öldü.
    belgesel, lal mescit'e bağlı medreselerde ne öğretiliyor, nasıl öğretiliyor'a odaklanıyor.
    ilk bakışta hakikaten masum islam okulları gibi bunlar.
    fakir fukara, garip guraba çocuklar kuran ezberliyorlar.
    fakat el kaide, taliban, daeş gibi örgütlerin kadrosu, bu medreselerde yetişmiş çocuklardan oluşuyor.
    belgesel, medreselerin iç dünyasını görme, tanıma, tanık olma şansı veriyor seyirciye.
    böyle bir dünyaya uzaksanız, hayli korkutucu da gelebilir; ama etkileyici bir seyir deneyimi olduğu kesin.

    belgeselin fragmanı:
    https://www.youtube.com/watch?v=6yg1yder0yo
  • askeri darbe ile yönetime geçmiş ve mecburen abd'nin şakşakçılığını yapmak zorunda kalan bir hükümet ile cihatçı ve radikal islamcı kalabalık bir grup arasındaki savaş ve savaşın son bulmasını isteyen bir avuç aydın.
    pakistan gibi güzel ve köklü bir ülkenin, sovyet birliğinin dağılmasından sonra nasıl zeminsiz kaldığını, abd'nin fanatik islamcı gruplar ile kukla gibi oynayıp, onlarla işleri bitince o masum ülkenin göbeğine cehaleti nasıl bir bomba gibi bıraktığını, sonucun yine ölen çocuklar ve harabe şehirler olduğunu tarafsızca anlatan müthiş bir belgeseldir.

    lal mescidi, bugün hala faaliyetleri sona ermemiş bir oluşum. tamamen devletin ve ordunun içine sızmış, taliban ve ışid gibi gruplara kalifiye terörist yetiştiren okullara sahip, binler milyonlar tarafından desteklenen bir yapılanma.

    insan korkmuyor değil.
  • tek kelimem var bu belgesel hakkında; korkunç.

    kodumun yobazları nerde bir kitap varsa hepsini toplayıp ateşe verip sonra allahüekber diye bağırıyorlar belgeselin bir bölümünde.

    lal mescit yani taliban denilen zıkkımın şehrin tam merkezinde şubesi var, orda küçücük çocukları cihat saçmalığıyla dolduruyorlar, 7-8 yaşındaki çocuklar intikam,kuran,silah ve kan dışında birşey bilmiyorlar.

    bir yerde lal mescit denilen saçmalığa yaşlı bir adam çocuğunu getiriyor oraya kaydını yapmak için, kaydı yapan gerizekalı adama çocuğunuz kuranı ezberlerse cennete, ezberleyemezse cehenneme gidecek diyor.

    netflix belgesellerini izleye izleye amerika’dan aşırı nefret ettim, bir yerde lal mescit lideri şey diyor amerika önceleri bize silah, roket veriyordu afganistan’da ruslarla mücadele etmek için.

    beni bu kadar umutsuzluğa sevkeden bir belgesel daha önce izlememiştim, yaşam sevincim söndü resmen.
  • dini ya da siyasi olsun fanatizmin insana neler yaptırabileceğinin kanıtı gibi belgesel. sosyokültürel seviyesi düşük ülkelerin genelinde görüldüğü gibi pakistan'da da halk arasında bi bölünmüşlük mevcut. ılımlı müslümanlar ve fanatikler olarak halk kendi içinde ikiye ayrılmış durumda. insanlar lal medreselerinin ne olduğunu eğitiminin ne durumda olduğunu bilmeden çocuklarını bu sözde eğitim kurumlarına gönderiyor. çocuklarını yılda bir kere görmek bile caydırıcı sebep olamıyor. belgeselin sonlarına doğru ortaya çıkan babanın oğlunu medreseden almak istemesi ama çocuğun gitmek istememesi ise çocukların üzerinde bu fanatik görüşlerin nasıl etkili olduğunun kanıtı. bu belgesel üzerine söylenecek o kadar çok şey var ki. kız çocuklarını okul bir süreliğine kapanınca evlendirmek isteyen babaya mı söversin küçüçük çocukların okullarda öldürülmesine göz yuman devlete mi söversin yoksa bu medreselerin hala eğitim verebildiği, öğrenci alabildiği toplum yapısına mı bilemiyorsun. beni en çok etkileyen şey ise protestolar sırasında bi pankartta yazan şu cümle oldu "küçük tabut en ağır tabuttur. ".
  • medrese öğrencileri demek olan taleban'ın insan kaynağını nasıl işlediğini gösteren etkileyici belgesel. afganistan'daki sovyet işgali sırasında vahabi ideolojisi ve suudi petrol parasıyla tohumları atılan radikal dinci terörist hareketlerin önce afganistan ve pakistan'ı nasıl kavurup yaktığını izleyicinin gözüne sokuyor.

    fakirlik ve çaresizliğin cehaletle birleşmesiyle masum çocukların hayallerinin şeyh, şıh takımının pis sakalları arasında son bulması insanın içini acıtıyor.

    bu milletin atatürk'ün hakkını asla ödeyemeyeceğinin bir başka kanıtı.

    ne kadar yazsak da anlatamayız, izleyiniz, izletiniz.

    (bkz: herkese döve döve izletilmesi gereken belgeseller)
hesabın var mı? giriş yap