• almanca da ampul glühbirne die yazılıp ışıklı armut anlamına gelmektedir. burdan da almanların kendi dillerini ne kadar özenerek hazırladığını anlamış oluyoruz.
  • bulu$lari yapamayip ondan sonra da mevcut bulu$lari argo diline artiküle eden bir milletin ahvali oldugumuzu gösteren nadide bi kelime.
  • insanı düşünmeye zorlayan icat.

    öncelikle edison'u günahım kadar sevmem. bunu belirtmeliyim çünkü biz dededen tesla'cıyız.

    evi geceleri aydınlatan bu nimet edison abimizin bulmasından sonra zamanınötesinde bir icat olsa da günümüze kadar gelebilmiş ve hala kullanılıyor ne hoş. edison ipnesinin tesla'ya yaptığı adiliklerden cayır cayır yandığını var sayarsak ( demleme çaya inanıyom) bu güzide icat ile de o derece sevap puan kazanıyordur. istediği iş yerinde dilediğince sevab puan harcaması yapabiliyordur. her neyse konu dağılmasın.

    birader tuvaletteki tasarruflu ampul patlamış. ''aa aşkım bu yanmıyor '' sözüyle bu gerçeği farkettim. aşkısı yanmıyordu o ampul !!! nasıl yanmaz yaaaaaaa (elektrik elektronik okumanın verdiği özgüvenle gitmiştim lan ) deyip kontrol edince yanmadığını farkettim yaaa ne kadar ilginç di mi :o bu entrynin sonu nereye gidiyor bende bilmiyorum neyse sonra yarın gider alırım değiştirim deyip ampül piyasının nabzını tutmaya çılgın bir milyoncu adama gittim. işte o gidişim benim dünyamın aydınlanmasına sebep oldu. neden tasarruflu ampül dendiğini o an anladım (olaylar olaylar) abi tasarruflu ampülün iyisi çılgın bir milyoncuda (!) bile 10 lira. 10 lira verip sonra uzun vadede tasarruf yapıyoruz heralde dedim adama. yoğk abi yaaa onun bambaşka mekanizması(!) var dedi. biraz kassa bana nonlinear control systems, microwave devices and antennas vs derslerini vermesini isteyecektim. yok hacı bu kalsın sen bana normal ampul ver dedim. tabii insanlıktan nasibini almamış satıcı benim nerde kullanacağımı sormadı bana 100 wattlık ampül verdi. ben de uyanıklığımı ve iş bilirliğimi konuşturmak adına '' şey ya cınım şunu bi dener misin '' dedim tabi abi deneriz dedi. ampülü taktı duya ve ampül evliya mezarı gibi ışıldadı.

    getirdim eve klozetle duşakabinin aynı yerde olduğu banyomsu odaya taktım ampülü. gözlerime inanamadım ! evet la bildiğin gözlerime inanamadım ! evin içinde tam da banyo taraflarında adeta güneş doğdu ! hayvani bir sarı ışık. ohh ne güzel ya sahne ışığı gibi oldu ayna karşısında bakar bakar allah neler yaratıyor yaa çoh güzelim diye doya doya izlerim kendimi diye düşündüm ilk zamanlar ne yalan söyleyeyim ama sonra işler içinden çıkılmaz haller almaya başladı ! neyseki ona da hemen çözüm buldum artık tuvalete, duşa falan güneş gözlüğümle gidiyorum. sanırım biraz da bronzlaşmaya başladım onun için de yoğurt sürmeye başlamam gerekiyor galiba.
  • 1878 yılında joseph swan'ın icat ettigi nesne.
    edison karbon filamanlı elektrik ampulü’nü 21 ekim 1879 yılında icat etmiştir
  • en cok kullanilan anlamlari girilmis zaten; ben de cok bilinmeyen bir baska anlamini ekleyeyim:

    oncelikle, ampul latince kokenli fransizca bir sozcuktur. ampoule seklinde yazilir ampûll olarak okunur. harfitarifi disildir.

    anlamlarindan biri bizim bildigimiz "su toplanmasi"dir. hani ayaklarimizda ayakkabi vurmasindan dolayi olusan, ellerimizde sikismadan kaynakli beliren veya yaniklarla kendini gosteren vucudun disinda veya icte olusabilen baloncuklar var ya; iste bunlara "ampoule" denir.
  • belki bizim için sadece bir aydınlatma aracı olarak veyahut hayatımızı kolaylaştıran bir alet olarak övdüğümüz, bazen onun yokluğunu düşününce ne yapardık diye hayıflandığımız bir araç. ampulün bize ne getirdiği hakkında hep bir şeyler dedik lakin ampulün bizden ne götürdüğüne hakkında hiç düşünmediğimizin farkına vardım.

    öncelikle heidegger'in varlığını ve bir şekilde varlığına arkeolojisine doğru yaptığı kazı çalışmasında ampul özelinde bize bir şeyler getiren teknolojinin mahiyeti hakkında bir takım kelam etmek istiyorum.

    heidegger, varlığın her çağda kendini başka bir terim ile anlattığını başka bir terim üzerinden anlaşıldığını söyler. mesela orta çağ'da yaşayan birisi üstü kapalı olarak varlığı tanrı üzerinden anlatırken modern zamanda bu cogito oldu. heidegger' de varlıkığı kendi muhallimezde konumlandırırken bunu "teknoloji" üzerinden yaptığımızı söylüyor.

    aslında şu anda dünyayı teknolojik bir algı dolayımında algılıyoruz. doğayı bir enerji deposu olarak görüp kendimizi enerji üzerinden bir takım düşünceler sokuyoruz. ya enerjimiz bitiyor ya da enerji toplamamız gerekiyor. dünyayı anlamlandırdığımız varlık algısı her eşyanın arkasında saklı öte bir göz olana varlığı teknoloji üzerinden anlamlandırıyoruz ve dünyayı teknoloji üzerinden deyimliyoruz.

    mesela, frampton'un heidegger'den ilhamla söylediği çok sevdiğim bir sözü vardır : (mealen söyleyeceğim, tam hatırlamıyorum) biz güzel bir manzara gördüğümüz zaman artık orayı teknoloji üzerinden deneyimlediğimiz için o manzara bizim için bir internet objesine dönüşüverir yani o doğayı artık internet üzerinden algılar ve hayatı dolayımlarız.

    aslında hayata belirli perdeler ile bakmaya başlıyoruz.

    buradan ampul meselesine gelmek isterim. bir karşı koyuş ürünü olarak ampul'ü söylemek isterim en başta. seküler bir biçimde doğaya bir karşı koyuştur ampul. peki nasıl?

    ampul ile birlikte insan geceyi gündüz eder ve artık doğaya kendi tahakkümünü dayatır. tanrı öldü ise yeni tanrı olmaya soyunan insan bir karşı koyuş ile varlığın ve varoluşun yegane yaratıcı oluvermiştir bir anda. bunu yaparken ne etik gözetir ne de ahlak. geceyi gündüz eden insanlık denizi karşısında kendi bir güneş sayar ama bunun karşısında neyi unuttuğunun farkına varmaz.

    artık geceleri yoktur insanlığın. münir nurettin selçuk geceleri istanbul'dan mehtaba çıkaradık der. artık bizler gecenin oluşunun bile farkına varmadan kendi güneşimizi yaratarak geceleri yendi(!). artık insanlığın geceleri, yıldızları, mehtapları peri masallarına karışmıştır. bizlerin uyuması dinlenmesi için var olan geceler artık yok. insan vücudu yıllardan beri geceleri uyumak üzerine bir evrilme gerçekleşince artık onuda ters yüz ettiğimizden evrimide tersine çevirmekteyiz.

    bu durum bir yanı ile çok kapital bir durumdur. bizler çalışalım, durmadan çalışalım diye kendimize ait yıllardan beri uyduğumuz zaman düzenini kendi öz alanımızı kapital düzen uğruna kurban etmekteyiz.

    ben şimdi karanlıklarda yaşayalım demiyorum lakin ampulün ne götürdüğünüde bilmemiz gerektiğini söylüyorum.
  • 20 ağustos 2006 tarihli sabah gazetesindeki mhp genel başkan yardımcısı oktay vural'ın açıklamalarından öğrendiğimize göre illuminati tarikatının simgelerinden de birisidir.. ayrıca kabala öğretisinde ışık ampul ile simgelenmekteymiş.. buraya kadar tamam da benim aklıma yatmayan illuminati ve kabala yüzlerce, binlerce yıllık bir süreçle birlikte ele alınırken ampul şunun şurasında icat olunalı yüz-yüzelli yıl ya olmuş ya olmamıştır.. yani nasıl olmuş da kabala'da ışığın simgesi olmuş ki? yoksa bu da kabala'nın öngörülerinden biri midir? ilginç.. biri araştırsın bakalım..

    http://www.sabah.com.tr/2006/08/20/siy115.html
  • türk küfürünü gelistirme hareketleri kapsaminda dilimizde zaten bulunurken artik argo olarak da kullanima acilan kelime.
    (bkz: gudik), (bkz: davul)
  • tek pota basket maclarında savunma rebaundunu alan eleman, 3 saniye cizgisinden dışarıya cıkmalıydı bi şekilde. eger cıkmadan sayıyı atarsa ampul oluyordu o. sayıyı karşı taraf topu basketi atan taraf alırdı. sonra kaldırıldı diye duyum aldık. soguduk basketten de...
hesabın var mı? giriş yap