• peygamber efendimiz şoyle buyurmuştur;
    ana babasına karşı gelen evlada allah tarafından şoyle nida edilir;
    -sen diledigin kadar ibadet yap onlara asi oldugun muddetce seni affetmeyecegim.
    ana babasına iyilik edip onların rızasını alan kişiye de;
    -sen de istedigini yap,degil mi ki sen onlara iyilikte bulunuyorsun,ben de seni affedecegim.
    bir başka hadis de şoyle,
    ana babasına sert gozle bakan onlara iyilik yapmamış olur,işte ne benim ne de onların birbirimizle hiç alakası yoktur.
  • hiç bir evlat yoktur ki ana babasına merhamet ile baksın da allah onun her bakışına karşılık,kabul olunmuş bir hac sevabı vermesin,
    bunun üzerine peygamber efendimize sordular;
    -her gün yüz defa baksa da mı
    -evet,allah daha cogunu ve daha guzelini vermeye kadirdir.
  • allah'ın rızası ana babanın rızasında, gazabı da ana babanın gazabındadır
  • (bkz: baba hakkı)*
  • eldeki parmaklardan serçe ve yüzük parmağıyla temsil edilen haktır. buna göre serçe parmak baba hakkını yüzük parmak ise anne hakkını temsil eder. diğer parmaklar mı?
    orta parmak kur'an hakkını,
    işaret parmak paygamberin hakkını,
    yumruk yaptığınız zaman diğer tüm parmakları kaplayan baş parmak ise allah (c.c.) hakkını temsil eder.
  • kesinlikle odenemeyecegine inandigim haktir. anne filan olmadim ama bir evlat buyutmenin, her saniyesinin, madden ve manen ne kadar mesakkatli oldugunu az cok tasavvur edebiliyorum.
    ancak.
    bazi ana babalar da var ki, evladin zaten ne yaparsa yapsin odeyemeyecegi bu hakki, evladin burnundan fitil fitil getiriyorlar. evladinin aldigi nefese bile karisip kendilerini evlatlarinin tanrisi ilan ediyorlar bi cesit. halbuki ne gerek var? bak, evladini buyuturken cok badireler atlatmissin ama allah sana ne buyuk bi kiymet vermis, kendi rizasini senin rizana baglamis, cocuguna eziyet edip de bu guzelim haklarini mahvetmenin, olayin bokunu cikarmanin ne luzumu var? saniyor musun ki, allah sana boyle bi konumu cocugunun burnundan getir diye nasip etmis olsun? magrurlanma padisahim, senden buyuk allah var. sana o konumu nasip eden, evladina yaptiklarinin hesabini da soracaktir elbette. her nimetin bir kulfeti vardir cunku. aman ben anneyim ben babayim diye diye cocugunun hayati uzerinde kafana gore at kostururken bunlari unutma.

    not: anne babasi pamuk gibi olanlar hic "ayyy inanmiyoraam" tribine girmesin. eyvallah sizin ana babaniz gibisi bulunmazdir, ama herkes o kadar sansli degil.
  • günümüzde her meselede olduğu gibi ana-baba hakkı da ayetlerle hadislerle gelişigüzel bir şekilde dile getirilmekte ve bağlamı bilinmemektedir; hatta bağlam diye bir mevzudan bile habersizdir müslümanlar. ayet hadis söyleyince mutlak bilgiye ulaştıklarını düşünüyorlar. halbuki her bilgi ancak belirli çerçevede doğrudur.

    şimdi büyük üstadımız imam-ı rabbani hazretleri konuyu nasıl işlemiş ve bağlamı nasıl tespit etmiş görelim ve o minvalde ufkumuzu açalım:

    "ahkâf sûresinin onbeşinci âyetinde meâlen, "insanlara, analarına babalarına ihsân etmelerini söyledik" buyuruldu. lokmân sûresinin ondördüncü âyetinde meâlen, "bana ve anana babana şükr et!" buyuruldu. böyle olmakla berâber, bütün bu iyi işler, mutlak varlığa kavuşmak yanında boş ve faydasız kalırlar. sülûk konaklarını aşmak yanında lüzûmsuz ve malayanidirler. "ebrârın iyilikleri, mukarrebler yanında günâh hükmündedirler" sözünü işitmişsinizdir. (bu söz, ebû sa’îd-i harrâz'a aittir)

    her ne ki güzel görülür, allah sevgisinden başka,
    hepsi câna zehirdir, şekerden tatlı da olsa!

    allahü teâlânın hakkı, bütün mahlûkların haklarından dahâ önce gelir. onların haklarını gözetmek de, onun emri iledir. yoksa, onun hizmetini bırakıp da, gayrına hizmet etmek kimin haddine? bu yolla, gayra hizmet etmek de o'na olan hizmetlerden biri olur.

    fakat, hizmetler arasında çok fark vardır. tarlayı sürenler ve ekini biçenler de, pâdişâhlara hizmet etmektedir. fakat, sarâydaki yüksek rütbelilerin padişaha hizmetlerinin şerefi başkadır. bunların yanında, tarlayı sürmek ve ekini biçmek gibi işler düşük kalır. her işin karşılığı, o işin kıymetine göre ölçülür. tarla sürenler, sabâhdan akşama kadar ter içinde çalışır. buna karşılık, az bir şey kazanırlar. mukarrebler ya’nî sultâna yakın olanlar ise, her sâatde yüzlerce altın alırlar. böyle olmakla berâber, bunların bu paralarda hiç gözleri yokdur. gözleri, gönülleri hep sultândadır. aralarındaki farkı düşününüz!" (127. mektup)
  • bir hadiste der ki; bir adam peygamber aleyhisselam’a geldi ve;
    “anne ve babam yaşlandı. onların küçükken bana baktıkları gibi ben de onlara bakıyorum. onların hakkını ödedim mi?” diye sordu. rasulullah da;
    “hayır. çünkü onlar bunu yaparken senin hayatta kalmanı, yaşamanı ümit ederek yapıyorlardı. sen ise; ölecekleri üzere yapıyorsun.“ dedi.

    bizi bize tanıtan, anlatan...
  • başkalarını (içerden yada dışardan) hem üste çıkartıp hem de susturmak gibi istekler ile karıştırılmaması gerekir.

    söz dinlemiyor gibi kamufle edip kendi çocuğunun rızasını gözetmiyorlarsa zaten o hakkı koruyamamak demektir.
  • kolay yenir, zor ödenir bir hak türüdür.
hesabın var mı? giriş yap