• farklı anadil sahibi kavimlerin birlikte yaşama iradesine sahip oldukları bağlamda (mesela bir ülkede), mücadelesi verilmesi gereken hak anadilde eğitim değil, anadil eğitimi olmalıdır. yani anadili ülkenin resmi dilinden farklı olup da bu ülkede başka anadil sahipleriyle beraber yaşamak isteyen veya demografik-coğrafi dağılım gibi nedenlerle siyasi bağımsızlık akıldışı olduğu için bunu isteyemen kardeşlerimiz, hem kendi hem de diğer kavimlere mensup insanların menfaatleri gereği, genel eğitimin resmi dilde olmasını tercih etmeli, ancak kendi anadillerinin ve bu dilde üretilen kültürün genç nesle öğretilmesi hakkını ve hatta bu konuda devletin siyasi ve ekonomik-lojistik desteğini talep etmeli ve buna kavuşmalıdırlar.

    eğer bu ülkede kürtler ve türkler üç bes nesil süresi kadar daha beraber yaşayacaksa, ülkemiz bağlamında sıcak sorun olan kürt meselesi açısından çözüm, kürtlerin kürtçe matematik, kimya veya felsefe öğrenmesi değil, kürtçe'nin öğretilmesinin özgür olması (şu anda yasal düzenleme düzeyinde kalsa da bu hak mevcut), hatta bu ülke vatandaşı bir kitlenin anadili olduğu için, devlet okullarında isteyen herkesin alabileceği (mesela anadili türkçe olup da öğrenmek isteyenler de dahil) şekilde, devlet bütçesinden para harcanarak ana dil eğitiminin (yani kürtçe öğretiminin) gerçekleştirilmesidir.

    diğer alternatif olan ve ab sürecinde bazı sivil toplum kuruluşlarınca ve kürt milliyetçisi çevrelerce dile getirilen anadilde eğitim talebi, kürt gençlerin zaten düşük olan üniversite başarısını ve avantajlı iş olanaklarına kavuşma ihtimalini iyice düşürecek ve ayrımcılığı kişilerin fenalığı olmaktan çıkarıp iletişimsizliğin doğal sonucu gibi bir hale sokacaktır. kanaat-i acizanem, çözüm; kültürel özgürlüklerin ve kürtler ve türklerin toplumsal bütünleşmesinin beraberce başarılmasında yatmaktadır. bunun kolay ve akli yolu türklerin kürtçe öğrenmesi ve kürtçe eğitim görmesi olsaydı bu da simetrik şekilde savunulması gereken çözüm olurdu.
  • kesinlikle negatif özgürlük değil de pozitif özgürlük kapsamında değerlendirilmesi gereken bir husustur. dolayısıyla, müfredat bilimsel olduktan sonra insanların istediği dil ile eğitim alabileceği eğitim kuruluşlarının açılabilmesi serbest olmalı lakin devlet bunların finansmanına karışmamalıdır. karışacaksa dahi bu finansman ilgili kişilerin vergi gelirlerinden karşılanmalıdır. ayrıca kişilerin iyi eğitim alma hakkı ile de çakışmamalıdır.

    örneğin, ben kürtçe eğitim veren tıp fakültesini ya da liseyi, kürtçe'nin gerçekleri (literatür, kullanım yaygınlığı, akademisyen eksikliği vs) itibari ile irrasyonel buluyorum. böyle bir irrasyonellik de çıksa çıksa milliyetçi saikler sonucu çıkar diye düşünüyorum. öte yandan, açık konuşalım, kürtlerin bu ülkede üretebildikleri vergi geliri de ortada. dolayısıyla böyle bir icraata girişilmesi durumunda, kürt milliyetçiliğinin irrasyonel sanrılarını, türklerin ödediği vergiler ile finanse etmek gibi gerçek dünyada bir izdüşüm elde ediyoruz ki, hakikaten nereden tutsan elde kalmakta.

    lakin, bir de şu husus var ki, ilkokula yeni başlamış bir kürt çocuğu, türkçe eğitim almasından kelli, sudan çıkmış balığa dönmekte. yaşıtı türk çocuğuna göre dezavantajlı olarak hayata başlamakta. bunu da haksızlık olarak görüyorum. dolayısıyla, devletin bazı bölgelerde bu çocuklara belirli bir süre boyunca değişik müfredat uygulaması, belki de okuma yazmayı kürtçe öğretip, ertesinde türkçe öğretmeye çalışmalı diye düşünmekteyim. belki çözüm bu değildir, pedagog değilim. lakin, bu çocuklar için kesinlikle bir şeyler yapılmalı zira tanıdığım bir çok kürd'ün hayatında bu dönemin cidden travmatik etkileri olduğunu gördüm.
  • salt olarak ana dilde kaliyorsa bir sike yaramayacak olandir.

    dusun ki ahmet ulkesinde yasiyorsun. ulkenin resmi egitim dili ahmetce. sen mehmetsin, mehmet ulkesi diye bir yasal olusum da yok. ama ahmet ulkesinde mehmetce egitim almak istiyorsun. hayhay diyorlar; mehmetce tamamliyorsun lise egitimini.

    sonra ahmet ulkesinde universiteye gitmek istiyorsun; bir bakiyorsun universiteye girmek icin (sinav olur, basvuru olur) adamlarin istedigi dil... ahmetce. ya da ise girmek istiyorsun ahmet ulkesinde. ahmetce lazim ki musteriyle konus, calisma arkadasinla emailles. e yok?

    o kadar okumussun on sene, mehmetce'de kralsin; ahmetce'ye geldiginde tek kelam edemiyorsun. ne oldu simdi?

    ha dersen ki ahmet ulkesinde neden mehmetce konusulmuyor, esyanin tabiati o. ahmet ulkesinde dil ahmetce. mehmetce konusmak icin mehmet ulkesi lazim diyorsan, onun yeri burasi degil. ahmet ulkesinde hayatindan memnunsan mehmetcenin yanina ahmetce'yi de koyman lazim.

    ozetle diyorum ki, iki dil > bir dil.
  • türkiye'de anadilin yasaklanması ve dahi anadilde eğitimin önünün tıkanması serüveni şark ıslahat planı'ndaki şu maddeye dayanıyor;

    “aslen türk olup kürtlüğe mağlup olmaya başlayan berveçh-i ati malatya, elaziz, diyarıbekir, bitlis, van, muş, urfa, ergani, hozat, erciş, adilcevaz, ahlat, palu, çarsancak, çemişkezek, ovacık, hısnımansur, behisni, arga, hekimhan, birecik, çermik vilayet ve kaza merkezlerinde hükümet ve belediye dairelerinde ve sair mücssesat ve teşkilatta, mekteplerde, çarşı ve pazarlarda türkçeden maada lisan kullananlar evamir-i hükümete ve belediyeye muhalif ve mukavemet cürmile tecziye edilirler.”[1]

    peki dünyadaki anadilde eğitimin uygulanışları nasıl, ne şekilde görülüyor. hem birikim'in haziran sayısındaki çalışmadan yararlanayım hem de bir iki eklemeyle ayrıca belirteyim;

    isveç

    bu gün isveç’te 60 farklı dilde eğitim verilmektedir. bunların içinde türkçe ve kürtçe de vardır. aynı zamanda isveç’e dünyanın her yerinden göçmen gelmekte olup, şu anda isveç’te yüzden fazla değişik ulustan göçmen bulunmaktadır. bu göçmen gruplardan 20 tanesinin 10 binden fazla üyesi bulunmaktadır. isveç’in nüfusu ise, 9 milyon civarındadır ve bunun % 10 unun yurt dışında doğmuş olanlar oluşturmaktadır. eğer ikinci nesil göçmenler de eklenirse bu oran % 17 ye yükselir. ( birinci nesil yurt dışında doğmuş olanlar, ikinci nesil isveç’te doğmuş olanlardır. ) isveç’te göçmen çocuklarına dil desteği iki yolla verilmektedir; kendi anadilini eğitim dili olarak kullanma ve isveç dilini yabancı dil olarak öğrenme. anadil eğitimi isteğe bağlıdır, isveç dili ise zorunludur. (yabancı dil olarak ) anadilleri isveç dilinden farklı olan ilk ve orta dereceli okullarda öğrenciler kendi anadilleriyle isteğe bağlı olarak eğitim görebilirler. 1993–94 eğitim yılında 156 değişik anadilin eğitimi verilmiştir. bu eğitim, yerel yönetimin belediyenin sorumluluğundadır ve belediyeler yasalara göre, göçmen çocuklarına kendi anadillerinde eğitim sağlama ve ikinci dil olarak isveç dilini öğretmekle yükümlüdürler. isveç’te en yaygın 10 dil şunlardır: fince, arapça, sırpça, ispanyolca, farsça, lehçe, türkçe, ingilizce, arnavutça ve kürtçe.

    isveç’teki anadil derslerinin amacı çocukların kendi dillerini geliştirmeleri ve kendi kültürleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarına yardımcı olarak bu eğitimi iki kültürlü kişiliklerin iki dilli bireyler olarak gelişmesine yardımcı olmaktır. bir belediye, kendisine bağlı en az beş çocuğun isteği olduğu zaman anadil eğitimi olanağı sağlamak zorundadır. anadil eğitimini veren öğretmenler de bu dili anadil olarak konuşan ve aynı bölgeden gelen kişilerdir. ancak bu kişilerin isveç dili ve toplumu hakkında iyi bir bilgiye sahip olma koşulu vardır. isveç’in kuzeyinde yaşayan sami halkının eğitimi daha farklı ve yerli bir halktır. sami çocukları ilköğrenimlerini kendi okulları oln sami okullarında görürler. sami okulları devlet tarafından finanse edilir ve zorunlu eğitimin ilk alt yılına tekabül eder. samiler arasında konuşulan üç değişik tür sami dili vardır. sami okullarında bu üç dilde de eğitim verilir. 1960 yılından buyana ikinci yabancı dil, isveç’çe dili öğretilmeye başlandı.

    isviçre

    isviçre 23 kantondan (eyaletten) oluşan federal bir devlettir. merkezi ulusal konsey ve merkezi hükümet bulunur. her eyaletin meclisi ve yerel hükümeti vardır. kantonların ayrıca özel anayasası vardır. kantonlar da ulusal konseye temsilci seçilir. gümrük, dışişleri, posta işleri, para, ordu ve trafik düzeni hükümete aittir. yerel yönetim, eğitim ve sağlık gibi işler kanton hükümetlerince organize edilir. yasaların çıkarılması ise iki meclisin onayıyla olur.

    ülkenin % 47 si katolik, % 44 ü protestan’dır. konuşulan dillerin dağılımı şöyledir:

    1-almanca: % 65 orana sahiptir. orta, kuzey ve doğu kantonlarında konuşulur.
    2- fransızca: % 8 lik orana sahiptir. batı kantonlarında konuşulur.
    3- italyanca: % 12 lik orana sahip olup, güney kantonlarında konuşuluyor.
    4- romanca: % 12 lik orana sahiptir. doğu bölgesindeki bir kantonda konuşulur.
    her kantonda kanton dili (anadil) eğitimde kollanırken, diğer bir kanton dili de zorunlu seçmeli dil olarak eğitimde kullanılmaktadır. ayrıca yaygın olarak ingilizce de eğitim kurumlarında öğretilir.

    isviçre vatandaşı insanlar, öğretim ve öğrenim sonucu en az 2 veya 3 dil öğrenebilir. bu dillerin öğrenilmesinde ve öğretilmesinde sorun yaşamamaktadır. demokratik kültürün birikimi olarak çağdaş bir örnek sayılır.

    korsika (fransa)

    yakın döneme kadar korsika dili yasaklı diller kategorisindeydi. hatta 1950'lerde korsika'daki ilkokul saflarında "yere tükürmek ve korsika dilinde konuşmak yasaktır" levhaları görülüyordu. [1] korsika dilinde eğitim yapılması yönündeki çabalar 1970'lerden beri gündemdeyse de, ancak 1996 yılında iki dilli eğitime geçilmiştir. korsika'daki iki dilli eğitime geçişi yavaşlatan tarihi üç engelle karşılaşıldı; fransız eğitim politikası, siyasi yapı, halkın tavrı.

    fransa'da azınlık dillerinin haftada üç saat öğrenilmesi yönündeki şart, 1975 yılına kadar korsika'da uygulamaya konulmamıştır. ancak 1980-1990 yılları arasında korsika dilinin eğitimde zorunlu olup olmaması konusunda gerek kamuoyu nezdinde, gerekse de politik çevrelerde ciddi tartışamlar yapılmıştır. korsika dilinin eğitimde zorunlu olmasının karşısında yer alanlar, bu dilin asıl değerinin fransızca gibi zorunlu olmamasından, toplum tarafından özgürce seçilmesinden kaynaklandığını ve ülkenin gidişatını kötüye süreceği yönünde savları ileri sürmüşlerdir. korsika dilinin eğitimde zorunlu olmasını destekleyenler gerekli çoğunluğu sağlayamadıklarındna, dilin resmileştirilmesi ile ilgili birkaç yasa tasarısı mecliste bloke edilmiştir.

    ancak 1994'te, yönetimdeki hükümet, eğitim bakanlığı öncülüğünde azınlık dillerinde eğitim konusunda kimi düzenlemeler yaptı ve ailelerin desteğinin sağlanması şartıyla iki dilli eğitimin hayata geçirilmesi şartını benimsedi. böylece korsika dili ve kültüründen sorumlu korsika dili ve kültüründen sorumlu korsika akademisi üyeleri, iki dilli okulların kurulması için büyük bir fırsat elde ettiler. akademi, okullarda öncelikle bu işe gönüllü öğretmenleri harekete geçirdi ve bu öğretmenler aracılığıyla ailelerin desteğini sağlamak için velilerle toplantılar düzenlediler.

    fransa'daki üniter dil politikasının ardından geliştirilen çok dilli eğitim programının özellikle korsika'da çok olumlu etkide olduğu da gözlemlenmiştir.

    frisland (hollanda)

    hollanda’da temel eğitimde 75.000 öğrenci anadil derslerini izlemekteydi. bunların yüzde seksenini türkçe ve arapça konuşan çocuklar oluşturuyordu. toplam, 1600 öğretmen bu dersleri vermekle görevlendirilmişti. anadil eğitimi derslerinin hollanda devletine maliyeti yıllık 70 milyon avro tutuyordu. anadil dersleri temel eğitimde şu dillerde verilmekteydi; türkçe, arapça, berber dili (kuzey fas’ta yaşayan etnik bir azınlık) ispanyolca, hintçe, yunanca, farsça, çince, süryanice ve kürtçe.

    12 eyaletten oluşan hollanda’nın kuzey-doğusunda frisland denilen eyalet bulunmaktadır. 1 milyon kadar insanın yaşadığı bu bölgedeki etnik azınlığın anadili frisçe’dir. kendilerine ait bayrakları, milli marşları da olan bu azınlık grubun dili frisland’da temel eğitimde ve orta eğitimde zorunlu ders olarak okutulmaktadır. bu azınlık grubunun dili ve kültürüne yönelik politikanın çerçevesini iki şey oluşturmaktadır;

    1. merkezi hükümetle eyalet arasında yapılmış olan anlaşma (2001)
    2. ab’nin bölge ve azınlık dillerine ilişkin kararı (1998).

    merkezi hükümet, dil, eğitim ve kültür konusundaki genel politikayı belirler. frisland eyalet yönetimi, fris dili ve kültürü konusunda azami yetkiye sahiptir. merkezi hükümet eyalet yönetiminin almış olduğu kararların, politikaların hayata geçırilmesi için gerekli olan kaynakları sağlamakla yükümlüdür.

    galler

    1839 yılında galler'de baş gösteren bir ayaklanmanın ardından bir rapor hazırlanmış ve bu raporda galler halkının ingilizce üzerinden çağdaş dünyayla bütünleşebileceği belirtilmiştir. bunun ardından 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak eğitimde galce yasaklanmış ve galce'nin yerini hızla ingilizce almıştır. beklenebileceği gibi 1900'ların başında galce konuşanların oranı %50 iken, 20. yüzyılın sonlarında bu oran %20'ye inmiştir.

    ne var ki 20. yüzyılın başlarından itibaren galler diline yönelik katı ve yasakçı politikalar yavaş yavaş terk edilmiştir. ulusal müfredat çerçevesinde, galler'deki bütün öğrenciler 16 yaşına kadar galce dersi almak zorunda olup istedikleri takdirde bunun kolejde de sürdürebilmektedir. galler'deki bütün eğitim kurumlarında galce ya eğitim dili ya da okullar iki dillidir. öğretmen olmak ve kimi sektörlerde çalışabilmek için galce bilmek şart koşuldur. galler dil heyeti 22 yerel eğitim idaresi arasında paylaşılması için 2002 yılında 2.242 milyon sterlin toplamştır.

    quebec (kanada)

    kanada 1969 yılında resmi olarak iki dilli( ingilizce ve fransızca) bir ülke statüsüne geçti. yaklaşık 25 milyon nüfusa sahip kanada'da, ülkenin bölündüğü on eyaletin her biri kendi dil politikasını belirleme hakkına sahip. kanada nüfusunun %83'ü anadil olarak ingilizce ve/veya fransızca konuşurken, %17'si farklı dil gruplarından oluşup resmi dillerden en azından birini anlayıp konuşabilmektedir.

    quebec dil yasası ve kanada anayasası, quebec bölgesinde fransızca'nın eğitimde öncelikli dil olarak kullanılmasını adeta zorunlu kılmaktadır. quebec'te-diğer on eyaletten farklı olarak- fransızca tek resmi dildir. ayrıca quebec eğitim yasası, fransızca okullarda ingilizce için tahsis edilen eğitim süresine de kimi kısıtlamalar getirmiştir.

    güney afrika

    yakın tarihte dilsel anlamda en köklü değişimi yaşayan ülkelerin başında güney afrika gelmektedir. şu anda güney afrika'da 11 resmi dil bulunsa da bunların arasında ingilizce, global statüsü gereği baskın dil konumundadır. ingilizce'nin ardından "ezilenlerin dili" olarak tanımlanan afrikanca gelir. bu iki dliin dışındaki dokuz yerel afrika dili 93-94 yılları arasında resmi dil statüsüne kavuşmuştur. anayasa tüm dillerin kamusal alanda "itibarda muadil ve kullanımda eşit" olduğunu kabul eder ve hükümetlere tüm afrika dillerinin korunması için gerekli desteği sağlama yükümlülüğündedir.

    özbekistan

    özbekistan bir çok etnik grubun yaşadığı ve dolayısıyla 100'den fazla dilin konuşulduğu bir ülkedir. anayasanın 18. maddesi bütün etnik, dilsel, dinsel azınlıkları eşit statüde vatandaşlar olarak kabul eder. özbekistan'da temel eğitim 7 ulusal dilde yapılmaktadır. okulların %10'undan fazlası etnik azınlıkların dilince(rusça, kazakça, tacikçe, karakalpak, türkmen ve kırgızca) eğitim yapılmakta ve ülkedeki kayıtlı öğrencilerin %15'i bu okullara gitmektedir.

    papaua yeni gine

    papua yeni gine dilsel zenginlik bakımından eşsiz bir dil labaratuarıdır. ülkede 100'den az insanın konuşabildiği diller bile bulunabildiğinden 10.000 ve 15.000 kişi tarafından konuşulanlar büyük diller olarak kabul edilmektedir. papua yeni gine'de 350-400 dilde okul öncesi ve temel eğitim yapılmaktadır. ülkede yrel dilliern kullanıldığı ilkokullar yerel topluluklar tarafından idare edilmektedir.

    bunlar dışında ayrıca eğileceğim ispanya örneği, fas, pakistan, hindistan vb. bir çok ülkede de çok dili ya da iki dilli eğitim yapılmaktadır.

    [1]güzel, m. şehmus. avrupa birliği'nde devlet ve fransa'da korsika s.28
    [2]bayrak, m., (1993). kürtler ve ulusak demokratik mücadeleleri-gizli belgeler-araştırmalar-notlar s. 485.
  • efenim bir yaşıma daha girdim ki anadilde eğitim insanı kültür fukarası yapıyormuş.
    diyelim ki öyle.
    mesele "anadilde eğitim" değil zaten "ana dilde eğitim hakkı". yani kişi bu hakkı kullanabilip, canı öyle istiyorsa kültür fukarası olmayı seçebilmeli.

    ana dilde olmayan eğitimin insanı zenginleştirdiği konusundaki örnekler de nedense ingilizce, fransızca ve almancadan ibaret. mesela hintçe eğitim alarak biliminsanı olmayı seçen bir ingiliz; peştuca eğitim alarak kültürel zenginlik içinde boğulan bir fransız görmedik. sakın ezenlerin dillerinin hegemonyası olmasın ingilizce eğitim alınca kendimizi profesör gibi hissetmemize neden olan şey.
    kuzey afrika halklarının anadili gibi fransızca bilmeleri kültürel zenginleşme merakından mı gerçekten. bi daha düşün istersen sen şu işi.
  • bazılarının hakkında ya cahilliğinden ya da yalancılığından "resmi dil değilse imkansız" argümanını sunduğu olay.

    hadi diyelim ki ispanya örneğinde baskça ve katalanca eğitim verildiğini bilmiyorsunuz, biliyorsanız da o bölgesel resmi dil falan diye saçmalayacaksınız.

    fransa'da bretagne'da çift dil eğitim verildiğini de bilmiyorsunuz herhalde. resmi dil değil, fransa dilleri olarak geçen bretonca'dan elsasçaya kadar fransa'da binbir türlü farklı dil statüsü olduğunu da az buçuk öğreniverin, ağzınızı açmadan önce az buçuk bir düşünün. (bkz: karşı iddianame)

    "bir de öyle olmasın şöyle olsuncular" var ki, onlar daha da evlere şenlik, kürtlere akıl öğretiyorlar. diyorlar ki kürtçe öğrenen adam, türkiye'nin istihdam piyasasına ayak uyduramaz. yahu, başka ülkelerde çift dilli sistemlerin nasıl işlediğinden haberiniz yok, gelmiş burada tekerleği yeniden icadediyorsunuz. sanki bu satırları yazanlar ana dili ingilizce olan üniversitelerde okuyup, yurt dışında istihdam arayan bir kitleye aşina değil. hayır türkçeyi geçtim, adam ingilizce bilse yetecek yani o derece. ne de olsa amerikan sömürgesiyiz sonuçta.

    her neyse, buraya gelmeden yine katalunya örneğine baktığımızda okullardaki çift dil eğitimi gayet de öğrencileri emek piyasasına hazırlamaktadır. buradaki sorun yalnız şu ya da bu dilin öğrenilmesi değil aksine öğretimin dil öğretilmeden yapılması. otomatikman türkçe bildiğini kabul ettiğin çocuğu, köy okuluna alıp an az bir yıl boyunca, yabancı-dil-olarak-türkçe eğitmeni olmayan öğretmenler tarafından, türkçe öğrenmelerini sağlamaya çalışıyorsun. sonuçta karşına çıkan ne doğru düzgün eğitim alabilmiş ne de türkçe öğrenebilmiş, istihdam piyasasında sömürülmeye hazır, parya bir topluluk.

    bırakın millet işini, kültürünü öğrensin. sonunda ikinci dil olarak güzelce öğrendiği türkçesiyle gider üniversitesini de okur, isterse üçüncü dil olarak öğrendiği ingilizcesiyle boğaziçinde okur.
  • öyle güzel özetlemiş ki slogan gibi olmasına burun kıvıramadım:

    "benim anadilde eğitimim senin kurduğun devletin temellerini sarsıyorsa devletini benim arsam üzerine yapmışsın"

    buna bir araba laf hazırlayacak da çoktur tabi
  • bugün kürtlerin tam olarak istediği şey başlığında gözlemlediğim kadarıyla bu konu gerçekten çok sığ argümanlarla tartışılıyor. ana dilde eğitim hakkı ve ana dil öğretimi hakkının aynı şey zannedilmesine mi yanarsın, diğer ülkelerde neyin nasıl uygulandığını bilmeden yorum yapanlara mı yanarsın? şu sitede kaç tane sosyal bilimci var ve biri de çıkıp o işlerin öyle olmadığını açıklamıyor.

    öncelikle, avrupa bu hakları azınlıklara durduk yere vermedi, ortaya çıkabilecek potansiyel çatışmaları önlemek için verdi. avrupa konseyi'nde european charter for regional or minority languages'in (avrupa bölgesel diller ve azınlık dillerini koruma antlaşması) 1992 yılında kabul edilmesi bir tesadüf değil. sscb dağılınca doğu avrupa'da ciddi bir etnolinguistik bir çatışma dalgası beliriyor. batı avrupa da bu sırada boş durmuyor. doğudaki etnolinguistik çatışmanın yayılmasına ilişkin korkular batıyı demokratikleşmenin dil çeşitliliği ile nasıl baş edeceği üzerinde düşünmeye ve önlem almaya itiyor.

    avrupa ülkeleri, kendi demokratik sistemlerini bu çatışmalardan koruyabilmek adına standartlar geliştirme yoluna gidiyorlar. bundan sonra da framework convention for the protection of national minorities kabul ediliyor. 2009'da 39 üye devlet azınlık haklarını korumayı onaylıyor.

    peki türkiye ne yapıyor?

    avrupa'nın kendisi için "önlem" olarak gördüğü şeyi "divide et impera" tehdidi gibi yorumluyor. bu problemleri bastırarak çözebileceğini zannediyor. gidiyor kürtçe tiyatro yasaklıyor.

    avrupa özelinde bölgesel azınlık dillerine güzel bir örnek bask dili. (bkz: bask dili/@highpriestess) belçika için flandre veya isviçre'deki kantonların farklılıkları. örnekler çoğaltılabilir. verilen haklar ülkeden ülkeye değişse de batı'da bu tür bölgesel dil gruplarına hak verme hususunda pozitif bir trend var. lakin "türkçeyi hiç öğrenmeyeyim, sadece kürtçe öğreneyim." şeklinde bir hak arama biçimi zaten avrupa'da da yok. buyrun bakın ne denmiş:

    "every european citizen should be able to study their mother tongue but every european citizen must also be able to speak the official language (or one of the official languages) of the country of which he or she is a citizen." (bkz)

    yani zaten ana dilde eğitim hakkı veya ana dil öğretimi hakkı verilen azınlıklar bulundukları ülkelerin resmi dillerini de öğrenmekle yükümlüler.

    ana dilde eğitim hakkının esprisi, bütün eğitimi ana dilde almak değil. çocukluk döneminde okuma yazma gibi temel konular ana dilde öğrenildiği zaman, çocuklarda temel daha sağlam oluyor. bu yüzden ilk yıllarda çocuklara ana dilde eğitim hakkı vermek rasyonel. çocuklar eğitimlerine resmi dilde devam ediyorlar. resmi dili ana dilde eğitim alırken ayrı bir ders olarak alabiliyorlar.

    türkiye'de kürtçeyi ilerleyen yıllarda seçmeli ders olarak vermek bu yüzden pek anlamlı bir uygulama değil, ki çoğu kürt çocuğu o haktan da faydalanamıyor çünkü çocuğun dersi alıp alamaması yeterli öğrencinin seçmeli dersi seçip seçmemesine bağlı oluyor.

    singapur'da ırklara göre ingilizcenin yanında tamilce, malayca veya standart çince öğrenmek zorunlu ama bu zorunluluk lise son sınıfa kadar sürüyor. belçika'da devlet okulları bölgeye göre eğitim veriyor. yani belçika'da felemenkçe , fransızca veya almanca eğitim mevcut ama onlardaki bu durum ülkenin siyasi yapısı ile uyuşuyor. fransa'da bilingualizm korunuyor ancak fon sağlanmıyor.

    abd 2001'de no child left behind act ile 60'ların bilingual education act'i ile ayrılan fonu kesti, binaenaleyh abd'de bu durum hâlâ tartışılıyor. abd bu konuda avrupa'daki gibi progresivist bir tutum sergilemedi zira abd sscb sonrası ortaya çıkan etnolinguistik etkiden avrupa gibi nasiplenmedi, halihazırda oldukça heterojen bir yapıdaydı. türkiye'nin ise yıllardır çözümlenememiş bir kürt sorunu var.

    azınlık çocuklarının eğitimin ilk yıllarını türkçe dersi eşliğinde ana dillerinde alabilmeleri sağlansa bu hem türkiye'nin entelektüel sermayesi için faydalı olur hem de kürt sorunu için yapıcı bir adım olur. eğitim hayatının ilk döneminin ana dilde olmasının faydaları ile ilgili sürüyle bilimsel araştırma var, bunlar artık günümüzde genel kabul gören şeyler. haliyle tartışılması gereken hakkı verip vermemek değil. artık ana dil öğrenimi ve ana dilde eğitimin aynı şey olmadığını, fon sağlanıp sağlanmayacağını, devlet okulları ve özel okullar ile ilgili yasal ayrımları konuşmak gerekiyor.

    * * *
    ps: bana şu entry'i yazdıran, beni cringe eden muhabbetin özeti:

    x: doktoraya kadar kürtçe eğitim olsun.
    y: doktoraya kadar kürtçe eğitim olursa iş yerlerinde de sadece kürtçe konuşulması gerekir. (yazar burada muhalefet ediyor.)

    lise münazarasından hallice muhabbetlere girmeden evvel bu işler diğer ülkelerde nasılmış, ana dilde eğitimin bilimsel olarak önemi neymiş ve etkin olabilmesi için nasıl uygulanması rasyonel olurmuş iki dakika araştırın. enformasyon çağında bunlar zor şeyler değil.
  • medeni ülkelerin hatta ulus devlet dediğimiz ülkelerin dahi çözmüş olduğu bir sorundur anadilde eğitim.

    peki nasıl çözülür?

    cevabı çok basit;

    talep doğrultusunda kamu destekli anadilde eğitim verecek özel okullar açılmasını teşvik ederek.

    peki dünyada anadilde eğitim uygulamalarındaki genel yaklaşım ne?

    ilk yıllarda sadece anadil eğitimi ve anadilde eğitim.

    2. veya 3.sınıftan itibaren resmi dil eğitimi ve anadilde eğitim.

    orta okuldan itibaren hem anadil hem resmi dilde eğitim.

    (sınıf düzeyi yükseldikçe anadilin müfredattaki etkisi azalmaktadır)

    lise düzeyine gelindiğinde hemen hemen sadece resmi dilde eğitime geçilir.

    bu devletin dayatması olarak değil toplumsal bir talep olarak da ortaya çıkmaktadır.

    çünkü resmi dilin iyi öğrenilmemesi; anadili resmi dil olmayan toplulukların iş, ekonomi, siyaset, kültür gibi alanların yani yaşamın merkezinden ulaşması gibi olumsuzluklara sebep olur.

    yani özet;

    1-anadilde eğitim bir haktır engellenmemelidir.
    2-bunun için kamu desteği sağlanmalıdır.
    3-eğitim resmi dille beraber yapılmalıdır.
    4-eğitim yoğun olarak anadilde başlayıp yerini zamanla resmi dile bırakmalıdır.

    bunları yapmak için de teröristleri muhattab almaya da yeni anayasayı beklemeye de gerek yoktur.

    bunları yapmak için yeni anayasa şart diyenlerin amacı başkanlık sistemine geçmek için doğuştan gelen bu hakkı şantaj malzemesi olarak kullanmaktır. o kadar.
  • insanları neden bu kadar gerdiğini anlamadığım, hala tartışıldığı ülkelerin geri kalmışlığını gösteren hak.

    yıllar evel, allahın unuttuğu bir şehirde, yurtta ilk haftam. o ara yurt baya boş, okul tam açılmamış, bir kaç düzine adam var toplasan yurtta. dört beş kişi okul açılana kadar vakit öldürüyoruz.karadenizli kurtlar vadisi falan izleyen bir arkadaşın odasında, dört beş kişi muhabbet ediyoruz. elimizde bir adet fularlı, izmirli, kendini solcu zanneden ulusalcı bir genco; iki tane anadolu çomarı şeklinde nitelendirilen iç anadolulu bitirim; bir tane karadenizli, hafif ülkücü ama bilinçsizce bağlamasında devrimci türküler çalan yiğido var. artı ben.

    nese muhabbet nasıl oralara geldi hatırlamıyorum ama ana dilde eğitim konuşulmaya başlandı. ortada küfürler cirit atarken, gençler iki dakka beni dinleyin size bir örnekten bahsedeceğim deyip; los angeles' ta insanların çok büyük bir kısmı ispanyolca konuştuğundan ve yine nüfusun büyük kısmınının latinlerden oluşmasından dolayı okullarda, kahve rengi, siyah, beyaz, sarı, turuncu demeden bütün öğrencilere ispanyolca öğretildiğinden bahsettim. ek olarak da bir sürü kürt arkadaşı olan ve kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bir yerde büyümüş bir insan olarak, anlamını tam bilmediğim iki kelime hariç hiç kürtçe bilmediğimi söyledim. la' de hispanicler için özel günler düzenlendiğini, hispanic kültürünün diğer kültürlere anlatılmasından falan örnekler verdim. bakın verdiğim ülke ırkçılığın çok yüksek oranda olduğu ve cahil insanların zibilyon gibi olduğu bir ülke olduğunu da ekledim ama bunlar sayesinde oluşan barış ortamından ve insanın anlamadığı şeylerden korkmasından falan bahsederken olaylar koptu.

    yalnız ben o izmirli arkadaşı o güne kadar solcu zannediyordum da, o tam da ağzına sürekli nazım, deniz gezmiş falan alıpta sol nedir, ulus devlet nedir, ırkçılık nedir gibi şeyleri bilmeyen bir sığırmış. lan orda o iki anadolu çomarı ve bir adet ülkücü karadenizli hiç sinirlenmediler, haklı olabileceğime dair konuşmalar dönerken; tek devlet tek dil diye sesler yükseldi kulağımın dibindeki fularlıdan. tek devletmiş, tek dil konuşulacakmış, burada yaşıyorsalar bu dili konuşacaklarmış, başladı salyalar saçmaya. diğer çocuklardan medet umdu ama onlar bile anlam veremedi bunun sözlerine. biraz tartıştık, desteği alamayınca fularına kapandı.

    ha olayı ben bu şekilde anlatmasam, belki orada ufak çaplı bir savaş çıkardı ama o durumda o kara kafalı hariç kimse sesini çıkarmadı. ben de o gün solcu takılan ulusalcıların gerçek yüzünü gördüm. lan tabi ki ülkücüleri falan savunmuyorum, belki o çocuk da bağlamasında çaldığı şarkıların anlamlarını biliyordu, bir sebepten reis gibi davranmaya çalışıyordu, belki lazdı kendi diliyle bağlantı kurdu. neyse demem o ki öyle korkunç bir şey değil ana dilde eğitim. insanların bir birlerini tanımlarını sağlayacak, her iki tarafında bir birlerine korkmadan bakmalarının önünü açacak; en önemlisi de insanların bir birlerini anlamalarını gerçek anlamda sağlayacak bir hak, bir gereklilik. bu ülkede de arapça, çerkesçe, kürtçe vs öğretilebilir. onlar türkçe öğrenirken, biz de onlarla birlikte onların dillerini öğreniriz ve tek dille bir olmak yerine, 2,3 dille bir oluruz. ha 5 dil bilsende sen empati yoksunu olduğun için kendin hariç kimseyle bir olamayabilirsin o ayrı.

    not: '' bakın birazdan buraya kürtleri savunacak tatlı su devrimcileri gelecek '' gibi şeyler söyleyen, cahilliğin stv moduna girmiş gencolar görüyorum. gençler tatlı su devrimcisi kime denir, solcu nedir öğrenin. tamam gülüm, hadi canısı, googlela lan en azından.
hesabın var mı? giriş yap