• ayın bile korkudan yüzünü göstermeye cesaret edemediği kasırgaların, fırtınaların ve tayfunların karşılıklı şimşeklerin ve yıldırımların eşliğinde dans ettiği karanlık bir gecede kıyının ne tarafta olduğunu gösteren heybetten uzak ama varlığının tesir ettiği hayatta kalma umudunu doğmasına neden olan bodur cüsseni görür görmez insana güven ve huzur veren bir deniz feneri görmüşçesine sevindiren başlıkta da belirtilen adını duyduğunuzda öncelikle adına haddinden fazla yüklenen anlamların yakup kadri karaosmanoğlu nun yaban adlı kitabı ile reşat nuri güntekin in çalıkuşu ile yeşil gece adlı kitabını okuduktan sonra tekrar değerlendirmenizi altını özellikle çizerek hatırlatırım
  • eskiden "cahil bırakılmış" denirdi.
    bugün ise resmen "cahilliği seviyor".
  • halk basittir. kabadır., sarhoştur. tembel, pis, dürüst değildir. kıskançtır. milyonlarca başı olan bir hayvandır. o kendisine özgürlük verilmemesi gereken, vahşi bir canavardır. halk için konuşulanların yüzde 95'i olmasa bile yüzde 90'ı doğrudur. ancak bunun sorumlusu kimdir?

    çorak yerde ne kokulu gül, ne tatlı elma, ne salatalık, ne de patates yetişir. orada ancak zararlı otlar, vahşi sarmaşıklar, dikenler görülür. halk kalabalıklarının kafalarıyla da aynı şey olur. halk kitleleri çevresinde neler görünür? onlara nasıl davranıyorlar? onlara akıl, moral eğitimini kim nasıl veriyor?

    kültürlü insan denilen kişilere üniversiteden sonra, her zaman her yerde kitaplar, tablolar, müzik, konferanslar, tiyatrolar, konserler, gazeteler, sanat, sergiler evrensel yazarlar, toplantılar, kulüpler vardır. ya halk kitleleri için ne var? en elverişli durumda iki üçü en fazla beş yıllık bir ilkokul bulunur. burada, genelde ilgi çekmeyen yazarlarca yazılmış, cansız ders kitapları okutulur. çocuklarda bilgi seviyesi uyandırılıp geliştirilmez. onların düşünce, duyguları soylulaştırılmaz.. çoğu zaman kitaba, akıl emeğine olan her türlü ilgileri yok edilir. daha sonra, okuldan sonra ne olur? halktan milyonlarcası kendi haline bırakılır. onlar için yazılmaz, konuşulmaz. edebiyat, bilim, tiyatro, sergiler, konserler, konferanslar, bütün bunlar onlara göre değildir. tıpkı isa'nın döneminde olduğu gibi, bizim okumuşlarımız halktan nefretle bahseder:

    - halk lanetlidir! dünya hakkında hiçbir şey bilmez! akıllıca olan her şeye sağırdırlar. sadece yemeyi içmeyi düşünür, başka hiçbir şey onu ilgilendirmez.
    beyaz zambaklar ülkesinde sayfa:97-98.

    günümüzde olan durumda aşağı yukarı bu.
    kendini halktan biri olarak görmeyenler durumu değiştirmek için çabalamaz ancak kılını kıpırdatmadığı şeyden de yakınmadan edemez.
    ya durumu değiştirmek için çabalayın ya da bu durumdan yakınma hakkını kendinizde görmeyin.
  • sanıyorum ki genel anlamda ideoloji mensubu değil, manifesto falan bilmeden sadece iyi olacağına inandığı gruplaşmalar etrafında yuvalanıyor.
  • bizim coğrafyanın insan tipi, diğer coğrafyaların insanlarına pek benzemez. olsa olsa orta doğu insanına benzer. örneğin ne zaman size yönelik bir iltifatta bulunsa bunun altında bir ima, bir aşağılama, iğneleme veya küçük görme olup olmadığından emin olamazsınız. gülse bile, gerçekte gülüyor mu yoksa içinde gizli acısından ağlamak mı istiyor bilemezsiniz. ağlasa, bunun samimi olup olmadığını, arkasında ince bir hesap gizleyip gizlemediğini de bilemezsiniz. gülerken birden ağlayabilir, ya da ağlarken gülebilir. size iltifat etse, "acaba benimle dalga mı geçiyor? diye düşünürsünüz bazen.(bkz: dünyalılar)
  • sanıldığı gibi misafirperver değildir.
  • yıllarca yiğit, vatansever, misavirperver, delikanlı olarak algıladığım, son 3-5 senede müge anlı'nın yardımlarıyla algıların kurbanı olduğum insan topluluğu.

    valla genelleme yapmak doğru değil biliyorum ama, hal hiçte öyle değilmiş. anadolu insanı tam bir kapalı kutuymuş. her meziyet ağzındaymış. bu anadolu insanı bir tabirdi arkadaş. anadolu insanı olmayan biri mertse anadolu insanı anadolu çocuğu denirdi.

    ama gel gör ki kimi tutsan elinde kalıyor.

    bundan sonra yok anadolu insanı vs tabirler yok. iyi insan kötü insan var.
  • her boku yapıp bu sözün arkasına saklanan varlık tipi (bkz: anadolu çomarı)
  • senin dönem dönem bulunduğun yerlerde biz yaşadık,yaşıyoruz.sen şehirlisin ya; senin şehrinde sapık,tecavüzcü yok mu?bu kadar tecavüz,taciz haberleri bak bakalım nerden geliyor?çoğunda ensest ilişki ürünüymüş.senin annen baban atan ceddin nerdendi acaba?sapıklığın,tecevüzcünün memleketi yeri olmaz bunu basit bir mantıkla anlaman gerekirdi.bilmediğin,yaşamadığın yerler hakkında da ahkam kesmek ne kolay!! inşallah bir gün o kadar kötü duruma düşersin ki o köylünün, o anadolu insanına muhtaç kalırsın ve inşallah gerçekten orada muhtaç durumda bırakırlar seni.
  • reşat nuri kızılcık dalları adlı kitabında çok güzel incelemesini yapmıştır.
    riyakar kelimesini bir defa bile kullanmadan durumu aktarmıştır.
    tebrizli şems'in konuşmalar eserinde bile ''bu insanlarla ikiyüzlü konuşursan hoşlarına gider'' ifadesi geçiyor.
    arif olan bunların ne mal olduğunu ezelden biliyormuş yani.
hesabın var mı? giriş yap