• bu adam salagin tekidir, dombilidir. kotu tarafa gecmesinde aasil neden anasinin oldurulmesiymis, askiymis filan bunlar hikayedir. bu adamin aslinda sutu bozuktur. senin altina jedi konseyi her turlu luksu versin, o gezegen benim bu sistem senin butun evreni dolas ama 10 yil boyunca anani gormeye gitme. sonra neymis efendim annesi ölürken aglamalar filan. gec kardesim, hayirsiz evlatsin bi kere. 10 yil icinde anan evlenmis coluk cocuga karismis, insan bi cicek yaptirir veya elinde bi cukulatayla gider tatooinene, annesinin elini opmeye, tebrik etmeye... nerdeee? okuzun tekidir bu annakin. anneler gununde bi telefon acmis midir acaba kadincagiza? sonra da kadin öldü diye kalk dark sidea gec. yemezler!
    kaldi ki qui gon jinn sirf parasiz kaldigi icin o zamanlar (bkz: episode 1) sadece annakini kurtarmisti. sen de madem jedi oldun git once bas parayi anani kurtar di mi? koskoca federasyonun jediyisin, daha anneni kolelikten kurtaracak kadar bile para birktirememissin. terbiyesizdir bu adam, bi bok olmaz bundan.
  • tum jedi konseyi beyaz, krem gibi acik renkleri secerken bu kardesimizin surekli siyah giymesinin hic dikkat cekmemesi sasirtici. metali bir muzik degil, bir yasam tarzi bir moda olarak benimsedigimiz donemlerde surekli siyah giydigimizde, babaannemiz o bozuk gozleri ile bize bakip oglum satanist misin sen diye sormustur, babaannem diye demiyorum ama tum jedi konseyinden daha bilge bir insan oldugu cok acik.
  • darth vader pozisyonunda izlediğimiz episodlarda her şeyiyle örnek aldığımız; yalnızca maskesinin içinin tümüyle kafadan ibaret olduğundan hafifçe korkageldiğimiz bir karakter oldu anakin skywalker.
    ve heyhat, return of the jedi'de gerçekten de maskenin altından dombay gibi bir kafa çıktı.
    şeker hastası oldu, kortizona doydu desek, o devrin implantasyon olanaklarının zerrin özer olmayı engelleyeceği kesin gibi!..
    siroz oldu kafa su topladı desek, ben metin milli peleriniyle gezen birine rakı-leblebi tavrını yakıştıramıyorum!
    her şekilde gitti o new york suratlı genç anakin, geldi eti puf gibi bir adam.
    bak imparatora; herif gelmiş 90 yaşına hala dinç, hala sırım gibi. tabii, jogging, aerobik, elektrik...
    (yalnız genç nüfus az abi adamlarda.)
  • bu kardeşimiz hakkında epeydir bir şeyler karalamak istiyordum lakin bir türlü fırsat olmuyordu ya da ben fırsat olmasın diye kıçımı yırtıp kendimi kandırıyordum. anlatmak istediklerimi bir türlü toparlayamadığımdan bulaşmadım diye kestirip atayım, kafanız daha fazla sikilmesin. her neyse...

    sinema dergisi, 2005 yılı 7. sayısından tuna erdem'in revenge of the sith'in ardından yazdığı kallavi yazıyı buraya alıntılıyorum. gebura yazının bir kısmını başka bir başlıkta aktarmış (bkz: freud'a göre star wars yorumları/@gebura), o kısmı da yazının bütünlüğü bozulmasın diye kopi-peystliycem, gerisini tıkır mıkır yazıcam, ona göre. buyrun:

    ***

    "gücün karanlık yanı ya da 'içimde kötü bir his var'

    “yaratıcısı george lucas’ın da dile getirdiği gibi “yıldız savaşları”, özelde “anakin nasıl ve neden darth vader'a dönüştü?", genelde ise "insan nasıl ve neden karanlık tarafa geçer?” sorusunun cazibesine dayanıyor. son film nihayete erdiğinde, ardında, yorumlarımızın harcıyla karılmayı bekleyen birçok olası cevap bırakıyor bu sorulara. daha genel soruya cevabı, bilge yoda çoktan vermişti zaten: “korku öfkeye, öfke nefrete, nefret ıstıraba, ıstırap ise karanlık tarafa götürür”. ancak bu o kadar genel bir cevap ki, hem anakin’e, hem de kendi özelimize bağlamak bize kalıyor. daha özel soruya, “anakin hangi noktada karanlık tarafa geçti?” sorusuna ise üçleme, bir değil bin bir cevap veriyor: kum adam soykırımını gerçekleştirdiğinde mi? kont dooku’yu öldürdüğünde mi? mace windu’nun ölümüne sebebiyet verdiğinde mi? çocuk yaştaki jedi çıraklarını katletmeden önce hala geri dönüşü var mıydı? yoksa kıskançlık krizine kapılıp sevdiği kadını boğmaya kalkmasaydı, yine de karanlığa mahkum olabilir miydi? soykırım, yargısız infaz, sahip olma arzusu... bunlardan hangisi karanlık tarafa geçiriyor insanı?

    tek bir geri dönüşü olmayan nokta aramaya başladığımızda, karanlık tarafa geçişi bir süreç değil, tekil bir eylem olarak algılamaya kalktığımızda, soru işaretleri çoğalarak arapsaçına dönüşüyor. buna da şaşmamak gerekiyor. ne de olsa, her noktanın bir geri dönüşü olduğunu, anakin’in son nefesini aydınlık tarafa vereceğini zaten biliyoruz. demek ki tekil eylemler ile genelgeçer motivasyonları arasında, her iki tarafı birbirine bağlayacak bir ara aşamaya odaklanmamız, özeli genele, soyutu somuta ilişkilendirebilmemiz gerekiyor.

    bu ara aşama, anakin’in rüyaları olarak geliyor karşımıza. yukarıda anılan eylemlerin müessibleri, anakin’in bölüm iki’de, annesinin acı çektiğini, bölüm üç’te ise karısının doğum yaparken öldüğünü gördüğü rüyalar ki, yoda’nın karanlığa giden yolun ilk durağı olarak belirttiği korkuyla harmanlanmışlar. nedenleri rüyalarda yatan eylemlerle karşı karşıya olduğumuza ve yoda bize, karanlık tarafa giden yolun tümüyle duygulardan örülü olduğunu söylediğine göre, gücün karanlık yanını , psikanalizin karanlık kıtası, bilinçdışında aramamız gerekiyor. eğer freud’un iddia ettiği gibi her rüya, bilinçdışı bir arzumuzu tatmin ediyorsa, anakin’in neden annesinin acı çekmesinin, padme’nin ise doğum yaparken ölmesini arzuladığını anlamak bize düşüyor.

    psikanalitik açıdan anakin’in temel sorunu babasız oluşu; bakire doğumla dünyaya geldiğinden, anneyle başbaşa büyümesi. aynı bakış açısına göre baba, anne ile çocuk arasındaki ruhsal göbek bağını keserek, çocuğun topluma doğmasını sağlayan kişiye verilen isim. çocuk, anneden kopmadan birey olamıyor, toplumdaki yerini bulamıyor zira. anakin’i annesinden, en azından fiziksel figür olarak koparan ilk baba figuri qui gon jin oluyor. gelgelelim henüz ruhsal bağı kopartmadan ve anakin’i jedi toplumuna kabul ettirmeden ölüyor. yerini başka bir baba adayına obi wan’a bırakıyor. obi wan, ilk baba figürünün çırağı olduğundan , anakin için babadan ziyade bir “abi” konumunda ve sık sık ışın kılıcını düşürmesinden, on kez anakin tarafından kurtarılmasından, üst üste iki kere kont dooku ile dövüşürlerken bayılıp kalmasından da anlaşılacağı üzere “fallus sahibi” yani iktidar temsilcisi bir baba olamıyor. anakin’in “bana babam kadar yakınsın” dediği obi wan, babalık görevinde başarısız oluyor, anakin’in koşa koşa annesine dönmesini engelleyemiyor, yani anakin’i kastrasyon tehdidiyle durdurmak şöyle dursun, kendisi kastre olmuş, iktidarsız bir erkek figürüne dönüşüyor. ona anneyi yasaklayacak, anneden vazgeçmesini sağlayacak bir babadan mahrum olan anakin de, gözden ırak olsa da annesiyle yek vücut olduğunu düşünmeye devam ediyor. eğer anne ile çocuk ayrılmaz bir bütünün parçalarıysa, annenin, çocuk yanında değilken acı çekmemesi de olanaksız. annenin acısı bu bağın kanıtı olduğundan, anakin rüyalarında arzusunu tatmin etmiş oluyor.

    baba eksikliğinin yarattığı sorunu anakin, annesinden ayrıldığı anda, padme’ye aşık olarak katmerliyor. ilk tanışmalarının anakin küçük bir çocuk, padme yetişkin bir kadınken gerçekleşmiş olması bile, anakin için padme’nin bir anne figürü olduğunu kanıtlamaya yetiyor. bir de buna, padme’nin sadece yetişkin değil, kraliçe, yani mutlak iktidar sahibi bir kadın, anakin’in sadece çocuk değil, köle yani iktidardan tümüyle mahrum bir çocuk olduğunu bilgisini eklemek gerekiyor. bu şartlarda anakin için padme’nin bir anne ikamesi, annesinin yerine koyduğu arzu nesnesi olduğuna şüphe kalmıyor. padme’nin tam da anne olurken ölmesini istemesinin nedeni de bu. padme başkasının annesi olduğu anda, anakin’in annesi rolünde ölecek zira. anakin için padme’nin hamileliği, anne-çocuk modelindeki ilişkilerine ihanet etme biçimi ve bu yüzden ihanete uğradığı sonucuna çarçabuk kapılıveriyor. bir yandan da, padme’yi obi wan’dan kıskandığına göre, çok gecikmiş bir oedipal çatışmaya giriyor. bu açıdan anakin’in palpatine’de onu anneden koparacak kadar güçlü, fallus sahibi bir baba aradığını, ama tam da bu baba figürü onu anneden koparmak yerine, anneyi sonsuza kadar elinde tutmasını sağlayacak bir vaatte bulunduğu için ona bağlandığını düşünmek mümkün. nitekim palpatin sonunda, babalık etmek şöyle dursun, anakin’in küllerinden darth vader’i doğurarak, düpedüz annelik rolü üstleniyor.

    kısacası yoda’nın dediği gibi karanlık tarafa yolculuk, korku ile başlıyor: anneden kopma korkusuyla. nitekim küçük anakin “konunun annemle ne ilgisi var” diye sorduğunda yoda, “her türlü ilgisi var” cevabını vermişti. bu korkunun kendini, kehanet tadında rüyalarla boşa vurması da boşuna değil. psikanalist adam philips “korku, nesnesi gelecek olan ama kuşkusuz ancak geçmişten türetilebilecek bilginin yarattığı zihinsel durumdur. korku hallerinde bilinen veya sezilen gelecek, geçmişin olasılıklar repertuarıdır. korkunun öznesi, geçmişteki gelecektir. korktuğumuzda, bilmek dereyi görmeden paçaları sıvamaya dönüşür, adeta gelecek şimdiden olup bitmiştir” diyor. anakin’in padme’nin ölümünden korkusunun, geçmişte annesinin ölümünden türetildiğine, annesinin ölümünden korkmasının ise, çocukluğunda anneden kopma olasılığının repertuarından beslendiğine ve gelecek öngörülerinin her birinin, kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşerek, geleceği şimdiden olup bitirdiğine şüphe yok. nitekim luke’a eğitimini yarı yolda bıraktıran da geleceğe ilişkin bir korku, bir kehanet olmuştu. luke buna rağmen anakin’in düştüğü hataya düşmüyorsa, bu annesinden daha doğum anında kopmasından ve adıyla müstesna iktidar sahibi bir babası olmasından kaynaklanıyor.

    gelecek öngörülerinin tehlikeli konumu yıldız savaşları'nın kronoloji algımızı altüst eden yapısını da açıklıyor. geleceğe dair bir film izlediğimiz ynılsaması her filmin başında beliren "çok uzun bir zaman önce" ibaresiyle tuzla buz ediliyor. öykünün sonunu öykünün başından yıllarca önce izlememiz, ister istemez doğrusal değil döngüsel bir zaman algısını da yaratıyor. hatta denilebilir ki, yeni üçleme, sonunu baştan bildiğimiz bir öyküyü izlerken yine de aynı keyfi almamızı sağlayarak, anakin'in çıkartamadığı dersi, önemli olanın sonuç değil süreç, ölüm değil yaşam olduğu dersini bizim bellememizi sağlıyor. son filmin de bir geleceği olduğunu ve bunun anakin'in kehanetleri gibi karanlık değil, "yeni bir umut" olarak adlandırılmış olduğunu, seyirci bir an bile unutmuyor.

    hyranları bilir, bütün yıldız savaşları filmlerinde illa ki "içimde kötü bir his var" cümlesi sarf edilir. kimi kez alkışlarla karşılanan bu alelalde cümle böylelikle, ilk bakışta asla edinemeyeceği bir önem kazanır. her daim beklenen ve asla kaçırılmaması gereken bir söz haline gelir. işte bu sözün neden bu kadar önemli olduğunu da ancak şimdi çözebiliyoruz. bu söz, anakin'in rüyaları gibi, geleceğe ilişkin bir korkunun ifadesi zira ve önemsiz bulunup gözden kaçırıldığında çığ gibi büyüyüp çoğalmasına neden olduğumuz bu kötücül his, karanlık tarafın tanımı adeta. obi wan bölüm 1'de "içimde kötü bir his var" dediğinde, ustası qui gon jin, üçlemenin en önemli dersini veriyor çırağına: "kaygılarına odaklanma, şu ana ve buraya, yaşayan güce konsantre ol". korkunun öznesi gerçekten de "gelecekteki geçmişse", her tür korku ve kaygı şimdiyi ıskalamamıza, şimdi de, yaşayan tek zaman dilimi olduğuna göre yaşamı ıskalamamıza neden oluyor. bölüm 2'de obi wan, ustasından öğrendiklerini, neredeyse kelimesi kelimesine çırağına aktarma fırsatını yakalıyor ve "negatife odaklanma" diyor anakin'e. gerçekten de bunu söylediği anın, anakin'in karanlık tarafa yaptığı yolculuğun ilk adımı olduğunu, en azından bizim tanık olduğumuz ilk adım olduğunu söylemek mümkün. anakin, on yıldır görmediği padme ile ilk karşılaşmasına korku içinde gidiyor ve bu karşılaşmaya tanıklık eden jar jar binks ve obi wan kenobi'nin aksi yöndeki ifadelerine karşın, "padme beni gördüğüne sevinmedi, beni tanımadı bile" diyor.yoruma açık bir durumu hemen olumsuz yönde, korkularının pençesinde yorumluyor, korkularını hakikat olarak algılıyor. obi wan, olumsuzluğa odaklanmamasını istediğinde, annesiyle ilgili rüyalarından söz etmesi de korkularının kaynağını açık ediyor. ancak usta sözü dinlemeyen anakin, her şeyi karamsar, karanlık yorumlamaya devam ediyor. obi wan'ın önünü tıkadığına inanmayı, ona bir şey öğretmeye çalıştığına inanmaya tercih ediyor, jedi konseyi'ne üye olmaya sevinmektense usta yapılmamış olmaya yerinmeyi seçiyor, sevildiğine inanmaktansa ihanete uğradığına inanmayı daha kolay buluyor. sonunda mace windu'nun ölümüne sebebiyet verdiğinde "ben ne yaptım?" diye soruyor kendi kendisine ve sorunun olası cevapları arasından en kötümserini seçiyor: "karanlık tarafa geçtim". oysa, yaptığını, jedi kurallarını uygulamak, mace windu'nun bir yargısız infaz gerçekleştirmesine engel olmak diye yorumlaması da mümkündü. mace windu, daha önce palpatine'in de dile getirdiği bir cümleyi sarf ederek "hayatta bırakılmayacak kadar tehlikeli" demekteydi palpatine için. yani bir başka formülle, geleceği "şimdiden olmuş bitmiş" olarak tahayyül etmekteydi. palpatine bu sözü söylediğinde anakin inanmayı tercih etmişti, mace windu sarf ettiğinde geleceğin bilinmezliğine güvenebilse, karanlık tarafa geçmemesi mümkündü.

    sonuç olarak, ilk üçlemenin, hızlandırılmış kurs biçimindeki jedi eğitiminden çıkartamadığımız özünü, son üçlemede yerli yerine oturtuyoruz. jedi eğitiminin özünü, her karanlık, karamsar, negatif düşüncenin anında tespit edilerek yok edilmesi oluşturuyor. bu da ömür boyu sürecek bir çaba olduğu gibi, neden jedi eğitimine küçük yaşta başlanması gerektiğini açıklıyor. karamsarlık yer etmeden, bir çok "kötü his", fark edilmeden, bilinç dışına yerleşmeden iyiye doğru yol almak gerektiğinden ve çocuğun, bir an önce annesinden kopması elzem olduğundan.

    filmin her türlü siyasi okumasının da bu çerçevede yer alması gerekiyor. eğer bush'tan ve ırak'tan söz edilecekse, bunu, "içimde kötü bir his bunların nükleer silah kullanacağını söylüyor" diyen, 11 eylül geçmişini gelecekteki ırak'ta yeniden üreten bir amerika'yla bağlantılandırmak gerekiyor. gelgelelim, madem ilk adımları dev olaylarda değil, gözden kaçırılabilir hadiselerde aramamız, kötülüğü sith lord'larında değil, kendi içimizde bulmamız söyleniyor, bu tür okumaları kendi coğrafyamıza da uygulayabiliriz demektir. öyle ya, hükümet sözcüsünün, henüz gerçekleşmemiş bir konferansın vatana ihanet içerdiğini deklare edebilmesinde, muhalefet liderinin, henüz gerçekleşmemiş bir cumhurbaşkanlığı seçiminin rejimin köküne kibrit suyu sıkacağı beyanında da, aynı karanlık tarafın izleri, "ana"vatana körü körüne bir bağımlılığın tezahürleri pekala görülebilir."

    ***
  • episode 1 ile kafamızda "ulan iki tane güneşi olan çöl gezegeninde bir insan nasil bu kadar sarışın olabilir?" soruları canlandıran bir karakterdir...
  • kont dooku'yla yaptigi düellodan sonra dönemin teknolojisinin kurbani olur. oglu luke gibi biyonik bir protez yaptiramamistir vesselam. altin kaplama elektromekanik koluna siyah eldiven takar genelde.

    ayni olay ismail yk için de geçerlidir. onun kolunu da serdar ortaç kopariyor episode 9'da.
  • anakin skywalker'in darth sidious/palpatine ile cok benzeyen bir yonu var.
    palpatine, darth sidious kimligini saklar. bu iste o kadar ustadir ki, bir akademi dolusu jedi'in burnunun onunde galaksinin kaderini degisterecek oyunlar oynar. bu buyuklukteki bir plani saklamak kuskusuz ki cok guc* ister.
    anakin skywalker, padmé amidala'ya olan askini saklar. o da bu iste ustadir ki, gene ayni jedi surusunun icinde, bir cesit 'yasak ask' yasar. korkusuzca devam ederler yollarina. fakat korkuyu tanimayan kisi, jedi degildir, sith'dir. jedi code'un evliligi yasakladigini bile bile, bir ask filizlenir, tipki anakin'in de filizlenip iyiden iyiye guclenen force gibi.
    lakin, ask denilen seyi saklamak ne kadar zordur, bu konuya deyinmeyecegim bile.

    iste bu noktada darth sidious anakin'i anlar, ve ona kucak acar. zira saklanan kisiyi gormek icin saklanmak gerekir.

    iste bu iki guzel karakter birbirlerini gizlilik icinde tanirlar.

    belki de anakin'in askini anlayan tek kisi darth sidious'tur. (?)
  • star wars karakterleri icerisinde en cok sempati duydugum diger karakter. otekisi de zaten bunun oglu luke skywalker'dir ki kisa boylu da olsaniz kahraman olabileceginizi gostermistir kendisi**

    ep4'den bu yana kotu tanitilmistir bu karakter, bir allah'in kulu da cikip "kardesim nedir senin derdin, cikar su tasi kafandan bi hava al, kendine gel" dememistir. tum ustun yeteneklerine karsin hem babasiz, hem de kole bir cocukluk gecirmistir kendisi. yani kreslerde oyun hamuruyla meme yapamamis, "yag satarim bal satarim, ayca'nin donunu gordum" oynayamamis, "aferim anakin, uyku saatini hic gecirmiyosun, akili evladim benim" sozlerini duymamistir. aksine tamirci atolyesinde kendini gelistirmis, kisitli imkanlariyla annesine protokol robotu toplamis, gezegenine gelen jedi'lardan yardimini esirgememistir..

    sonra ilk jedi konseyine cikarildigi zaman da, gayet harcanmak istenmistir kucucuk cocukcagiz. yine de efendiligini bozmamis, utanmadan "senin icinde korku hissediyorum.. bidi bidi.." denmesine ragmen agzini acip iki laf etmemistir. oysaki ben olsam demez miydim "ne bekliyodun lam yesillik! koleydim ben, bende korku olmasin da inci boncuk mu olsun?" diye. bir de ustune "senin yasin cok buyuk, jedi olamazsin sen" denmistir bu cocuga, o da yine susmus, "sen de dogrudurust ingilizce konusamiyorsun, ne var" hatta inadina "you speak english not good" diye cevabi yapistirmamistir..

    ayrica itiraf etmek gerektir ki, ep1 ve ep2 boyunca jedi'lar pek bir pisirik ve beceriksiz gorulmustur, zaten diger ep'lerde de han solo'nun varligi dogadaki force'u olmasa da karizmayi dengeleyebilmistir. yani demek istedigim, darth maul'la obi wan'i yanyana koyup, herhangi bir cocuga hangisini istersin desen darth maul cevabini alacak bir durum zaten mevcuttur..

    en cok haksizlik gordugu nokta da, annesi halen kole iken yardim etmesine izin verilmemesi, annesi olduruldugunde bile "ne isin vardi orada?" denmesidir. vicdani olan herkes bilir ki bu ekstrem bir durumdur, insan altust olur, hele ki tek varligi annesi olan cocuk icin gayet de buyuk bir yikimdir bu. hah, bunun ustune o yalnizlik hissiyle asik olmus adama "evlenmek bizde yasak, biz post-human'iz*, astik bu duygusallik, seks olaylarini" dersen normal bir insan olsa 15 defa dark side'a gecmez mi?

    ozet olarak, "senin aklin, ruhun sakatlanmis iyicene, sen istesen de iyi birsey olamazsin, senin icin cok gec" denmis biri olarak sempatimi, herseye ragmen ayakta kalmaya calismasiyla takdirimi kazanmis bir karakterdir..
  • anakin feleğin sillesini yemiş, yokluk fukaralık çekmiş, babasız büyümüş bir kader kurbanıdır. süper çocuktur ve anasından uzak yatılı okullarda sınıf atlaya atlaya nihayet rüştünü ilan edip şovalye ünvanını kazanmıştır. lakin kötü kader yakasını bırakmamaktadır.
    anakin aşık olur. mamafih jedilerin evlenmesi yasaktır. anakin bir yandan sevdiceğiyle gelecek hayallleri kurarken bir yandan şovalyelik mesleğinin icabı, galaksinin iri ufak bit yavşak tüm iç ve dış mihraklarını kılıncıyla ıslah etmektedir. tam nalet olsun işine de jediliğine de deyip biricik aşkı amidala'ya desti izdivaç talebinde bulunacakken, anasının çöl faresi bedevilerce kaçırıldığını öğrenir. garibanın yüzü gülür mü, anasının imadına yetişemez. kadın, anakin'in kollarında hakka yürür. yetmez ama evet, bu kez de amidala kaçırılır. hoppala bir cenk daha. bastı bacak yoda yetişene kadar anakin bir kolunu kaybeder behemahal manitayı kurtarır. gizlice evlenirler.
    kaçak hayatı zordur. anakin firari değildir ancak jedi kurallarının değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilkelerini iyice çığnamıştır.
    başkanlık sistemindeyken başkan olup önü kesilmezse galaksi imparatoru olması an meselesi olan palpatine (netekim kesilememiş ve imparator olup milletin a.gomuştur) kaçırılır ve kurtarma görevi anakin'le obi-wan'a düşer. obi bu işte bi bokluk olduğunu anlar ve sıvışır. ancak anakin palpatine'i kurtarmakla kalmaz kaçıran hergeleyi öldürür. bunlar tabi jedi öğretisiyle tezat işlerdir. ancak anakin için kayış çok önce kopmuştur.
    konseydeki yoda'dan sonra en güçlü jedidir ama yeminini etmesine izin verilmemiştir. adı batasıca garibanlık, bağnaz kurallar, yenilikçiliğe kapalı yobaz ve küstah elitler onu kabullenmemiştir. padavan aşağı padavan yukarı hor görmüş eziklemişlerdir. o da ne yapsın! sçarım size de konseyinize de deyip, masayı dağıtıp çıkmıştır.
    lakin çok geçmeden palpatine'nin emrivakisiyle götüm götüm masaya geri dönmüştür. ancak jedi olarak değil, başkan danışmanı olarak.
    palpatine işi iyice azıtır. savaşları bahane edip yetkilerini arttırır. konseyi iplemez. kendi yakınlarını konseye atar. karar alırken kimseye sormaz. bildiğin diktalık alıp yürür. anakin'i de hiç yanından ayırmaz. anakin'in hanım bu sıra hamile. bu gün bir bebek bezi, mama kaç para. o da ne yapsın patronla arayı sıkı tutma peşinde.
    anakin palpatine'i bir yerde hiç tanımadığı babası yerine koymuştur. kimseden görmediği desteği güveni o vermiştir. palpatine onu hep onaylamış hatta daha da cesur olması konusunda cesaretlendirmiş gazlamıştır.
    hal böyle iken anakin için palpatine'nin düşüncesi jedi yasalarının üstündedir. ona hayranlık duymakta rol model almaktadır.
    ancak bir gün anakin palpatine'nin aslında darth sidious yani şeytanın arka bacağı olduğunu anlar. onun kanında jedi'lık vardır ve hiç düşünmeden konseye haber verip plapatine'e tuzaklar kurar. tam öldürüleceği sırada bu kez de palpatine'nin yaptığı babalığı anımsayıp onu kurtarır. çünkü artık kendisi de bir baba adayıdır ve çocuklarına veya karısına bir bir şey olursa palpatine'nin onları kurtarma gücü olduğuna inanır. hayattaki tek varlığı annesi öldükten sonra anakin'in bir sevdiğini daha kaybetmeye dayanacak gücü yoktur.
    böylece karanlık tarafa geçer.
  • --- spoiler ---
    yandiktan sonra bole hirsli ve nefret dolu olmasi suphesiz ki cukunun de yanmis olmasindan kaynaklanmaktadir. malum yerde orjinal replik soyle

    anakin: cukum! cukum duruyor mu?
    palpatine: uzgunum yandi gitti...
    anakin: hayiiiiiiirrrr

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap