• ucuz kahramanlığa gerek yok. siz bilinç düzeyinde acıya dayanabilirsiniz belki ama bilinçaltında problem olabilir. buna travmaya bağlı post operatif stres bozukluğu denir. garip garip huylar edinir, niye böyle oldum dersiniz sonra. büyük fiziksel acılar, öngürülemeyen psikolojik bozukluklara neden olabilir.
  • geçen hafta azıma burnuma galon galon sıçan yöntemdir..

    kadın bi ince uçlu aletini(töbe estafurullah) sokuyo vziiiiii vziiiii diye skertiyo.. bi kalın uçluyu(bu daha fena) sokup fütursuzca çalıştırıyor.. gözümden yaş aktı yemin ediyorum.. ama acıma denen duygudan bihaberdi dişçim gülseren... yani orada daha önce bulunmuş olan kimse diyemez ki "bu kadın, şu tarihte, şu çocuğun gözünün yaşına baktı.." kimse bu cümleyi kuramaz.

    öyle de bi diş doktorum var...

    edit: bi yerde bi yazı okumuştum, aynı anda beş dişini dolgu yaptıran birisi fazla acımadığını söylemişti. demek ki ya benim dişler diş değil ya da gülseren diş doktoru değil, testereyle filan girişiyo benim dişe..

    ben anlamıyorum ya, geçen sene burnumdan ameliyat* geçirdim, doktor burnumdan tamponu çıkarırken götümden bi yandan da şırıngayla kan alıyordu.. birileri çıkıp ona da tampon çıkarken fazla acıtmıyo yeaaaa dedi. kardeşim götümden kan çıktı diyorum, kan. somut bişey yani kan. adam burnumdan çıkardığı tamponları gösterdikten sonra "ahan bu da götünden çıkan kan" diyerek kanı gösterdi.

    hadi acı nedir bilmiyorum bu şeyler çok kek ama acıtıyo sanıyorum dicem ama yoo biliyorum.. lisede zona geçirdim. gerçi şimdi biri çıkar da, zona çok kek bi hastalık, ben onu kıçımda geçirdim, biraz kıçım kaşındı ama rahatlıkla söyleyebilirim ki fazla acımıyor filan derse hiç şaşırmam. vay be derim hatta, demek ki benim kıçım kıç değil derim.
  • nasıl normal kabul ediliyor anlamış değilim. benim başıma da geldi. zaten dolgu iğrenç bir şey, "bu diş denen varlık neden çürür" ise bambaşka bir entry konusu...

    hayal meyal hatırlıyorum. dişçinin, "sinirlere geldiğini anlayınca duracağız o yüzden anestezi uygulamıyorum" dediğini.

    ki halen de hatırladığıma göre, ibne anlayamamış demek sinirlere geldiğini. bırakın bu fayt kılap tarzı "acı tek gerçektir" ayaklarını, ağzından duman çıka çıka, yüzüne gözüne su kaça kaça acı mı çekilir itoğlu it!!!

    özet: anestezisiz diş dolgusu yaptırmak berbattır.
  • eski dolguyu çıkarırken* uyuşturmamayı tercih eden bi doktora sahipsen -ki bu ben oluyorum-, acıdan dilini kontrol edemediğin anda, istem dışı acıyı hissettiğin noktaya doğru harekete geçen diline dur diyemezsin.. sonuç; dişini oyduğu aletle dilini oymaya devam eder doktor.. evet adam o dişini oyduğu aletle diline girişir ve kan gövdeyi götürür.. ağlayamazsın bile acıdan, sadece şaşırırsın.. ve tabii haftalarca konuşamazsın o şişmiş dille, elma püresi ile kardeş olursun..*
  • güvenlidir çünkü bu hayttaki en gerçek şey acıdır. anestezi gerçeği anlamanızı geciktirir.

    10 yıllık dolgular vardı ağzımda, hiçbir şikayetim de yoktu. tam emin değilim götüme batan rahat mıydı, para mı; askere gitmeden önce dolgularımı yenileteyim dedim. yıllardır gittiğimiz emektar dişçimiz nevzat abi'yi aradım, tanımadı. babamın adını söyleyince tanıdı, babamın halini hatırını sordu sonra da telefonu kapattı. öğrenci olduğum yıllarda tedavilerimi devlet hastanesinde bedava yaptırdığım ve öğrenciliğim de baya uzun sürdüğü için pek görüşememiştik kendisiyle. tekrar aradım, kendimi tanıttım, tanımadı. babamın adını söyleyince tanıdı, babamı sordu, "nevzat abi demin anlattım ya!" dedim, "değil mi ya, demin konuştuk daha..." deyip kapattı.

    babamı arayıp benim için nevzat abi'den randevu almasını rica ettim. "lan bi işinizi de kendiniz yapın be! annen de aynı, kardeşin de, sen de! bir işinizi de kendiniz yapın be!" diye fırçaladı beni. sinirim bozuldu, babama mı nevzat abi'ye mi kızayım bilemedim. konuşurken sesim titremeye başlayınca babam "psikologtan da randevu alim mi lan?" dedi, "şu anda onu karşılayamam, 2 ay sonra askere gidicem para lazım" deyip bu defa ben kapattım.

    çok geçmedi babam geri aradı, nevzat abi dükkanı kapatmış, emekli olmuş. emin amcamın dişçi bir arkadaşı varmış istanbul'un daha önce hiç duymadığım bir bölgesinde, ona gider miyim diye sordu. konuşma esnasında google'dan baktım gidilecek yer değildi, edirne'ye gitsem daha kolaydı.

    eski kız arkadaşlarımdan biri dişçiydi, onu aradım. bana birisini önermesini istedim. "gel ben bakayım" dedi ama olası bir intikam girişiminden tırstım. sonra önereceği arkadaşının da eski kız arkadaşımın isteği doğrultusunda dişlerime zarar vereceğini düşünerek arayışımın yönünü hepten değiştirdim.

    bu sözlüğe bir tuhaf itimadım, bir garip bağım var. sanki sevdiğim bir akrabammış gibi geliyor. aradığım şeyi bulsam da sözlüğe bir bakıyorum, orada ne yazıyor acaba diye. o zaman da baktım. bir dişçi hakkında bir iki yorum gördüm, dedim gideyim bu adama. bir yandan dolgularımı 10 senede bir değiştirecek kadar hassasım bir yandan da bütün ağzımı hakkında 2 entry gördüğüm adama teslim ediyorum, bu kadar da irrasyonel bir bünyeyim.

    neyse kalktım gittim, beşiktaşta bir muayenehane. dükkanı beğenmiştim şık mekandı. nevzat abi o dükkanı görse genç meslektaşından kesin nefret ederdi. adam baktı, etti "güzel kardeşim burayı 4 kere ziyaret edersin, bütün olayını da 1000 liraya hallederiz, ondan sonra da 6 ayda bir kontrole gelirsin, kontrollerin de benden olur." dedi. düşüdüm ağzımda 10 tane dolgu var, fiyat iyi geldi. hem bu vesileyle siyah dolgularımda beyazlarla değişecek. ondan sonra çok süper yakışıklı bir adam olacağım. çünkü şu hayatta bir eksiğim oydu, bütün havamı bozan 4 tane siyah dolguydu, yoksa çok çekici bir insandım. ayrıca da baya bir andavaldım zira adamın yaptığı esnaf muhabbetinin gazına gelip "güzel yap şu işi, he doktor, he" diye hiç pazarlık yapmadığım halde adamın elini kurban pazarlığı yapanlar gibi sıktım. beden dilimle ona "sana güveniyorum, güvenimi boşa çıkarma" demek istedim. çok sıkmamaya da özen gösterdim, çünkü ekmeğini elleriyle kazanan bir insandı ve o ellerle dişlerimi inci gibi yapacaktı.

    ertesi hafta benim tedavi başladı. adam bir dolgudan önce iki iğne çaktı dişe, değil dişim kafam bile uyuştu. odada da seksenler pop çalıyordu, saldım kendimi koltuğa. dişçi geriginliği falan kalmadı, adam ağzımın içinde matkap döndürürken ben ayağımla tempo tutuyordum. o günkü seansı bitirdik, doktor nasıl var mı bir sıkıntı diye sordu, "yok" dedim. ağız bölgesini hissetmiyordum ki sıkıntıyı hissedeyim. hatta adam bana ne verdiyse suratımın sol tarafını hissetmiyordum.

    akşama doğru anestezinin etkisi geçince inceden bir sızı başladı... dişçiye ait hangi kötü çağrışım varsa o anda geri yüklendi belleğime. soğuk soğuk, sızı sızı, o pis makinenin sesi sesi terlemeye başladım. ertesi gün oldu aradım, "takıl bir iki gün geçer, yeni dolgularda olur öyle" dedi. nasıl olsa önümüzde zaman var diye düşündüm, mız mız bir insan imajı çizmemek için bekle ve gör politikası uygulamaya karar verdim. bir sonraki seansa kadar ince bir sızıyla yaşadım.

    2. seansa meseleyi ciddi ciddi tartışmak için gittim. doktor iğneni yapalım, sonra konuşuruz dedi. sanıyorum o dönemde bu küçük uyuşturucuların bağımlısı olma yolundaydım. önce iğneyi, sonra ne istiyorsa onu yaptı. dişlerimin fotoğraflarını çekip gösterdi bana. ağzımın içini ekranda görünce gözlerim parladı, yine kapılmıştım doktorun rüzgarına. bugün o anları düşününce kendimi fotoğrafını çekicez diye kandırıldıktan sonra ırzına geçilen modeller gibi hissediyorum.

    3. seansta muayenehaneye doktorla olan ilişkimi noktalamaya gittim. daha ben içeri girer girmez hemşireye iğneleri getirmesi için seslendi. tedavi için değil, konuşmak için orada olduğumu ve iğneye gerek olmadığını söyledim. ne olur, ne olmaz belki fikrini değiştirirsin dedi ve iğneleri getirtti. o gün belki de hayatımda ilk defa nefsimle olan savaşımda galip geldim ve iğneyi reddettim. o gün bugündür temizim, diş iğnesi kullanmadım.

    iğnelere karşı verdiğim mücadeleden sonra sıra doktorla olana gelmişti. durumu izah ettim, verdiği emek için teşekkür ettim, masraflarını düştükten sonra peşin ödediğim tedavi parasını iade etmesini rica ettim. shining'deki jack nicholson edasıyla aslında çözümün çok kolay olduğunu, dişimin üst tarafını testereyle kesip oraya koruyucu plaka yapıştırdıktan sonra hiçbir şeyim kalmayacağını anlattı bana. gözümle kapıyı kontrol ettim, anahtarların üzerinde olduğunu görünce kendime güvenim geldi ve önerdiği çözümü düşüneceğimi, yine de paramın iadesini rica ettiğimi söyledim. doktor hesap numaramı aldı ve ertesi gün 50 tl'si eksik olarak parayı hesabıma havale etti.

    isteyenin yüzü bir kara, vermeyenin anasına avradına diyerek aynı gün muayenehaneyi aradım ve eksik olan 50 liramı da göndermelerini rica ettim.

    bugün ağzımdaki dolguların bir kısmı 12 yaşına bastı. yenilenen dolgularımdan 2'siyse hala sert bir şey yediğimde aklımı almaya devam ediyor. londra'da olduğum için dişçiye gitmekten ekonomik nedenlerle korkuyorum. gitsem giderim aslında ama sonra camden town'da masaj salonlarında mı çalışırım, yaşlıların arabasına mı binerim ne yaparım bilmiyorum...

    kıssadan hisse, sanatçı değilseniz uyuşturucu kullanmayın.
  • korkulmaması gerekendir.
    derin bir çürük olmadığı takdirde, vücudunuza gereksiz yere anestezik madde almanızı engeller ve ağrı sızı hissetmeden dolgu yapılmasına imkan verir.

    acının psikolojik yanı da var elbette.
    mesela, şartları sağlayan 4 yaşındaki bir çocuk hastaya (geçmişinde kötü bir hatırası olmayan bir hasta bu) anestezi yapılmadan dolgu yapacakken,
    "bu alet seni biraz gıdıklayacak ama lütfen sen çok gülmemeye çalış yine de" derseniz ve inandırırsanız, bahsettiğiniz alet ile vızır vızır çalışırken, çocuğun kıkır kıkır güldüğüne şahit olabilirsiniz. kaldı ki, acı karşısında en tahammülü olmayanlar çocuklardır.
    neden güldüğünü sorduğunuzda da, size gıdıklandığını söyleyecektir.
    yani, kesin çok acıyacak diye gidiyorsanız, acır.
  • bir takım kişilerin kanal tedavisi ile karıştırıp "öyle şey olur mu yeaaw" dediği olaydır. bi ara neredeyse diş hekimi'ne gitmekten kendime kaçak muayene açacak kadar bilgi birikimim olmuştu. diş dolgusu denilen olay, çürük diş tabakasının temizlenip ilaçlanıp yerine dolgu maddesi koyulmasından ibaret. o aletlerle oyduğu çürük kısım olduğundan ağrı pek duyulmaz (çürümüş zaten neden acısın-ağırsın) çürük olmayan kısmıyla da herhangi bir iş olmadığından ağrı olmaz.

    ha eğer anatestezi olmadan kanal tedavisi olayına girerse doktor, direk kaçın.
  • bu nasıl bi cesaret yiğidim. seni tanımak isterim.
  • çürüğünüz yüzeyselse, sıkıntılı olsa da dayanılabilir bir şey... ancak tabii ki çürükler derinleştikçe bu olay imkansız hale geliyor. gerçekten çok enteresan bir acıdır.
  • insan bi noktadan sonra salıp acıyı hissetmeyebiliyor, ya da uyanık bir bayılma haliydi bilemedim, insan beyni garip.
hesabın var mı? giriş yap