• albüm çok büyük hayal kırıklığı gözümde. zaten 2010-2011'i birlikte ele aldığımızda bir nevi hayal kırıklıklarının yılı oldu. en beklenen albümler hayal kırıklığı sınıfında yerlerini aldı. the strokes da pek farklı bir kulvarda değil, maalesef. editors'ün tamamen elektroniğe kaymasına sevinenler olmuştur illa ki. lâkin, yapabildikleri uç noktanın the back room olarak kalacağı gerçeği içime bir hüzün olarak çöküyor. an end has a start dahi çıktığı dönemde the back room ile kıyaslanarak kötü etiketlerine maruz kalmıştı, ama an end has a start'ı in this light and on this evening'in saf elektronik havasıyla kıyasladığımızda -bunu "daha derin sulara yelken açmak" olarak değil de, progresiflik peşinde koşarken tökezlemek olarak nitelemek daha uygun gibi görünüyor aslen- an end has a start dahi üst seviye bir albüm olarak su yüzüne yansıyordu. bir şekilde beklentileri yükselten bir grup olarak (yükseltmeyen bir grup örneği olarak (bkz: the vaccines), alakalı olarak (bkz: what did you expect from vaccines/#22543286) editors'den beklentiler yüksekti. amma ve lakin, kendilerinin imza attığı albüm pek bir kendilerine yakışmayan kulvardaydı.

    yine aynı mantık çizgisini takip edersek, interpol karşımıza çıkıyor. turn on the bright lights'ın çok farklı kesimlerden olumlu notlar ve incelemeler aldığını biliyoruz. son on yılın en iyi albümleri arasında hakederek yerini bulmuştu. mevzu bahis albümün müzikal çeşitliliği, anlamsal derinliliği, lirik yazımı ve kendi içindeki atmosferik etkisi tartışılamazdı ve mükemmel bir debut çıkararak kendilerinin önüne en büyük engeli attılar. kendilerinin albümlere sığmayan bonus parçaları ve official olmayan bootleg'leri de grubu muadillerinden üst bir noktaya koydu. tabii bu beklentilerin doğrultusunda 2004 ylında antics'i piyasaya sürdüler. turn on the bright lights'ın bir bütünlük içindeki güzelliği, antics'in içinde bulunmuyordu. bu da gayet açık şekilde görünen bir gerçekti. our love to admire'da grup sound değişimine gitti ve bunu kotardılar. ama bu sound değişiminin kotarılması albümü iyi sınıflandırmasına sokmuyordu. editors'ün elektroniğe geçmesindeki kusurlu kısımlar, interpol'ün our love to admire'a geçmesinde ortaya çıkmıştı. (anlatımımda bir anakronizm sezdim, o yüzden açıklama gereği duydum; our love to admire, in this light and on this evening'den önce çıktı) interpol'ün our love to admire'dan self-titled'a geçişinde en büyük düşüşü yaşadı. albüm en iyi ihtimalle boştu. (hala try it on gibi bir parçayı albümün bütününden tenzih ediyorum.)

    şimdi, the strokes albümünü çıkardı ve yukarıda bahsettiğim sendromun aynısına maruz kaldılar. sound'larında çok geniş çapta elektroniğe yer vermişler ve bu grubun halihazırdaki durumuna (bu albümün öncesine işaret ediyor bu durum) gayet ters düşüyor. hatta, bu albüm dahilinde denilebilir ki gayet kulak tırmalıyor. elektroniğin geleceğin müziği olduğu yapılan her albüm ile ve müzik dünyasının gidişatından ortaya konulabiliyor. fakat bunu kotarmanın kolay bir iş olmadığını bu tür albümlerde görüyoruz. kendini tekrar eden (minimalist değil, sadece kendini tekrar eden) elektronik gidişhatsızlık ve sıkıcılık daha albüm bitmeden kendini ortaya koyuyor. julian casablancas'ın vokali dahi albümü kurtarıyor gibi görünmüyor. tam bir elektroniğe geçiş söz konusu değil, fakat bu kısmî geçiş dahi gayet sırıtıyor.

    albümün olduğunu söyleyemeyeceğim, kendi adıma. gerçekten çaba gösterilmiş olabilir ve the strokes'un isminden kurtaracak olabilir, ama eleştirinin kişisellik boyutunun eleştirinin ne denli büyük bir boyutunu kapladığını göz önünde bulundurursak, "bence", bu albüm olmamış.
  • güzel bir albüm fakat asla ve asla bir the strokes albümü değil. neden mi?

    kim ne derse desin bu albümün öne çıkan 3 şarkısı var. bunlar manchu picchu, under cover of darkness ve taken for a fool. bu şarkılardan taken for a fool haricinde kalan iki şarkı strokes şarkısına benzemiyor. sanki julian casablancas'ın solo albümündan arttırdığı şarkıymış gibi bir his var içimde. şarkılardaki elektronik müzik tadı kendini o kadar hissettiriyor ki, bu strokes olamaz dedirtiyor. diğer şarkılara gelince. örneğin games. alın bu şarkıyı dinleyin sonra da julian'ın phrazes for the young albümünü dinleyin. sanki o albüme aitmiş de yanlışlıkla buraya düşmüş gibi.

    bu albümde grup üyelerinin kalanı ile julian'ın arasında belirgin bir görüş ayrılı olduğu bariz. you're so right, games, call me back, metabolism, life is simple in moonlight bu albümün şarkıları değil. muhtemelen julian'ın baskısıyla konmuş. diğer yandan taken for a fool, gratisfaction, two kinds of happiness ise alışıldık strokes tadında şukela şarkılar.

    albüme toptan bok atmış gibi olmayalım şimdi, albümü grup'tan ayrı tutarak tamamını ele aldığımızda kesinlikle güzel bir iş olduğu söylenebilir ama strokes'a yakışan bir albüm değil. sanki albümde iki farklı grubun şarkıları var gibi. 4 sene bekledikten sonra bundan daha iyisini hakettiğimizi düşünüyorum. yılın sonlarına doğru 1 albüm daha yapacaklarını belirtmelerinin sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum. bana kalırsa grup elemanları da yaptıkları işten yeterince memnun değiller.
  • ilk dinlemeye başladığımda eyvah diyip sonrasında her bir şarkıya hayran olduğum the strokes albümüdür. albüm tamamen ilk dinlemede tarzın değiştiği kanısını uyandırsa da aslında tarzı kaybetmeden daha alt yapıları sokuşturmuşlar ve lezzetli olmuş.

    aslına bakılırsa strokes'u daha öncede böyle beğenmiştim. ilk başta iğrenç diyerek kenara atıp daha sonra hayranlıkla defalarca defalarca dinlemiştim.
    şuan dinlemekten kendimi alamıyorum. kesinlikle albümün başarısını en az 3 kere bütün albümü dinlemeden anlaşılamayacağını söyleyebilirim.
    albüm hakkında birşeyler yazıyorsanız albümü baştan sonra 3-4 kere dinleyin. daha önceki strokes albümlerinide biliyorsanız ona göre eleştirin.

    yada ne eleştiriyosunuz lan mis gibi albüm dinle işte..
  • çok franz ferdinand kokan albüm. güzel belki, ama the strokes değil.

    machu picchu hemen bunu hissettiriyor, sonra da öyle devam ediyor. n'oldu julian casablancas'a bilmem ki.
  • grubun 4. stüdyo albümü, bana göre farklı bir sound tadı var kulak tırmalamıyor, akıyor gidiyor.. uzun bir bekleyişten ve emekten sonra yayınlandığı için belki de beklentiler çok büyüktü ve bunlar karşılanamadı... zaten fanatikler beklenilenden başka bir şey ile karşılaşınca çıldırmaya aşırı özen gösteriyor her alanda..
    3. albümün turnesinden sonra grup iki yıl kadar ara veriyor, ve 2 yıl sonra tekrardan 4. albüm için farklı melodik fikirleri toplamaya karar veriyorlar...
    grup (bkz: julian casablancas) olmadan new york'da yapımcı (bkz: joe chiccarelli) ile (bkz: avatar studios)'a geçmeden önce 18 şarkılık bir demo kaydı aldı.. kayıtlar başladıktan sonra, julian'ın yokluğu ve chiccarelli'nin ayrılmış üretim tarzı sebebi ile hayal kırıklığı yaşadı. bu kayıt aşamasından albüme sadece kapanış parçası olan (bkz: life ıs simple in the moonlight) orjinal haliyle alındı. kalan parçalar gruba eşlik eden ses mühendisi "gus oberg" ile (bkz: albert hammond jr)'ın new york'taki ev stüdyosunda tamamlandı.. julian'ın yokluğu planlı olsa da, (bkz: nick valensi) bütün süreci rahatsız edici olarak tanımladı.. "eğer böyle devam ederse bir sonraki albümde olmayacağını ve tamamen saçma, korkunç olarak nitelendirdi. oraya gidiyorum ve solistimiz yok, sadece biz ve mühendis." julian'ın albüm için paylaştığı fikirlerin belirsiz ve eksik olduğunu ekledi.. julian ise, "orada olduğumda insanlar sürekli bir şeyler söylememi bekleyebilirler, sanırım katılmam için biraz sessiz kalmam gerekti."
    daha sonra şarkıların julian olmadan kaydedildiği bilgisi yalanlandı. kendisi vokalleri ayrı olarak kaydetti, ve şarkıların yazıldığı sırada grup ile birlikteydi.
    kendisi daha sonra "angles hakkındaki komik şey, albümü ayrı ayrı kaydetmek hakkında garip bir konuşma olmasıydı." ve ekledi;
    "l.a'de yemek yiyorduk, tek konuştuğumuz yeni albümdü. sanırım odada oturup bütün şarkıları beraber yazdığımızı unuttular, bütün kaydı aldığımız yer, bir odada hep birlikte yaptık. başlangıçta iki mikrofon ile kayıt aldık, fakat devamında standart yolu takip edicektik. bu sırada gittiler ve bir şeyler kaydedildi, ve o sırada julian orada değildi vb. şeyler başladı.. sanırım bunun nedeni daha önce böyle bir kayıt yapmamış olmamızdı."
    başka bir engel ise albert'ın uyuşturucu bağımlılığı, rehabilitasyon süresi ve ilişkileri sebebiyle erken kayıt dönemini kaçırmış olması, kayıtlar için başka bir engeldi.
    (bkz: nikolai fraiture)'a göre, albümden beklenti bir öze dönüş tadında olacağıydı veya 3 albüm arasında benzer bir köprü olacağına inanıyordu.
    buna rağmen grup mıdı klavye teknikleri gibi farklı tarzlar denemeye karar verdi. fakat yapımcının belirttiğine göre ne grup nede kendisi sonuçlardan memnun olmadı ve diğer klavye türleri ile çalıştılar.. bunlar arasında roland juno-106 ve ayrıca microkorg xl, bir wurlitzer elektrikli piyano ve bir farfisa organı vardı... önceki kayıtlara kıyasla çok fazla ve çeşitli pedal kullanıldı ve çok çeşitli vokal tekniklerinden yararlandı.. oberg daha analog bir ses alabilmek için, dijital gitar parçalarını (bkz: quarter-inch tape) kullanarak (bkz: mastering) işleminden önce kasetlere kaydetti.
    albüm kapağı (bkz: guy pouppez) tarafından tasarlandı.
    albüm genel anlamda eleştirmenlerden olumlu not aldı ve beklemeye değer olarak yorumlandı..
  • taze taze çıkan the strokes albümüdür.
  • şayet beğenmediyseniz, "nick valensi'nin içine sinmeyen the strokes albümü benim içime mi sinecek?" tarafına geçebilirsiniz. inanılmaz iyi hissediyor insan.
  • uzun dinlemelerim sonucunda machu picchu çok iyi şarkı diyorum ama yanına ikinci bir şarkıyı koyamıyorum, biraz çıkış parçaları under cover of darkness belki biraz da taken for a fool, first impressions of the earth'ten örnek vermek gerekirse heart in a cage tarzı bir tane şarkı yokken, albümün tamamına yakını razorblade gibi olmuş.

    yine de bu albümleri ülkemize konser için gelmelerini sağlayacaksa o da güzel olur.
  • çıkması için gün sayılan the strokes albümü.

    under cover of darkness güzel olmuş gerçekten, böyle bir eskiye dönüş yaşadım ama nedense you're so right daha bir beğendim. 3 vakte kadar favori şarkım olmasını bekliyorum.

    albümün kalanını bekliyoruz.
  • gün itibariyle nete sızmış olan the strokes albümü. bombastik tınlıyor.
hesabın var mı? giriş yap