• hayati paylastiginiz dostlariniz, arkadaslariniz, aile bireyleri, asklarinizla bir araya gelip yeni anlar yaratmaktir, yeni paylasimlarda bulunmak, hatiralar olusturmaktir.

    ne yazik ki zaman gectikce bir takim koselerde gorusemediginiz, maillerle kontakt kurdugunuz, zorunluklara bagli insanlar vardir. bu insanlarla, yeni anilar biriktiremediginiz icin, gecmis yad edilir. ilk basta keyifli bir eylem sayilsa da, sizi gencliginize, cocuklugunuza, herseyin pembe, sizin umursuz gunlerinize goturse de bu sohbetler bir sure birbirine benzer ve arkadasliklar sona erer. oysa ani biriktirmek arkadasliklarin, iliskilerin suresini uzatir, dolu dolu yasadiginizi hissettirir.

    kimi birikmis anilar mat, kimileri rengarenktir. mat zamanla solar gider, gecmisin bir parcasi olurken, rengarenk olan anilar ise hayatin her doneminde size eslik eder, yasamdaki ilkler gibi.
  • bir nevi bağımlılık çeşididir anı biriktirmek. kimileri günlük tutar. (misal ben 8 yaşından beri yaklaşık on tane günlük, bir o kadar şiir, öykü defteri tutmuşum, aralarına beceriksizce resimler çizdirip, arkadaşlarıma benim hakkımdaki düşüncelerini yazmalarını istemişim. ne kadar kendine güvensiz bir çocuksam hatta, benim için övgü dolu sözler sarfedenlerin, cümlelerinin altını çizmişim.)

    kimileri sevgiliyle beraber gidilen bir yemeğin fişini, lokantanın mendilini, bir konser biletini, nikah şekerini, şarap şişesi mantarını, hediye kurdelasını, din sınavı kopyasını, el yazısı ders notunu, kenarı senelerce cepte taşınmaktan emprimiş bir mektubu, üzerinde numara yazan sigara paketini, ucu yenmiş kalemi, saç telini, hatta bazen kesilen tırnağı, arkadaşın çocukluk resmini saklar. kutular, dolaplar dolusu biriktirilmiş anısı olanlar biliyorum, en önde gideni, bayrak sallayanı kendim olmak kaydıyla.

    insanın en büyük düşmanı hafızası anılar karşısında. hiç unutmam dediklerinizi, gri bulutların ardına kolayca saklarken, hatırlamaktan en nefret ettiklerinizi apansız çıkartabilir karşınıza hafıza mereti. e tabi biz de biliriz ki, yaşanan anın temsili küçük ve manasız objeleri, hafızanın bu oyunları karşısında çaresizdir. kutularda tozlanırlar bazen yıllarca, küçük merasimlerle denize dökülür, öfke nobetleri ile tarumar edilir, en dramatik fransız usluplarıyla kesilir, yakılırlar bazen. hiç unutmadığım bir sahnedir, marquez in kolera günlerinde aşk kitabında: fernanda, elli yıldır aşkla bağlı olduğu kocası öldüğünde, ondan kalan ne varsa, bahçede kocaman bir ateşe atıp yakar. "anılar insanı kemirir" der sonrada. yoksa asla kalpsiz bir kadın değildir.

    anı biriktirenler, haddinden fazla duygusal insanlar da değillerdir aslında. hafızanın tuzaklarıan karşı kendilerini, yaşantılarını, sevdiklerini güvenceye almak isterler. günün nasıl usul ve çaktırmadan geçip gittiğini, aynı dalganın, aynı kıyıya bir kez daha vurmasının imkansız olduğunu, hayatın tamamının uzun bir unutuş olduğunu bilirler. bu uzun unutuştan bir gazoz kapağı çalmaları, eski sayfalardaki kendi sözlerine özlem duymaları, ilk kırmızı bisikletin hayatta kalan son parçası olan zilini ömürlerince saklamaları, hüzünden ziyade yurtsuz kalma korkusu ile açıklanmalıdır belkide. unutuluştan, kendi zayıf hikayeleri de payına düşeni aldığında, kimsesiz kalmasınlar diye biriktirmişlerdir anıları.
  • insanı ipe sapa gelmez,birbirine uymaz bir sürü nesnenin ve duygunun koleksiyoncusu yapan merak.
  • biriktirilen anilarin toplandığı bir kutu, çekmece vs olur genelde. gelişigüzel bu kutuya atılan anıları yaşamın çeşitli zamanlardında kontrolden geçirip istiflemek gerekir. yoksa bunlar hiçbir yere sığmaz olur. okul anıları bir yere, sevgili anıları bir yere konur. saçmasapan anıların en saçmasapan olanları ve çok yer kaplayanları atılır bazen, gazeteler mesela. bu kutular bazen de bir anıyı aramak için açılır, düzenlenir, sonra o anı bulunamazsa sinir olur insan.
  • yaslanmis bellegin geriye donusleri...
  • duygusal olmakla ilintilidir.hayatınızda unutmak istemediğiniz durumları ufak tefek kutuların içine sığdırmaya çalışarak zaman zaman hafızanızı tazelemek için yardımcıdır.
  • ani biriktirmek ve an biriktirmek cok ozdes aslinda, unutmamak, unutamamak ile alakali bir sorun, insan yapisinda bir ariza.

    genel olarak insanlar yasadiklari donemlerden travmatik ve onem teskil eden anlari biriktirirken ani/an biriktirenler daha ayrintisal, daha fotografik bir sekilde history tutarlar kendi hayatlarina dair. tarih/zaman algisi cok oturmamis olsa da kareler ve diyaloglar butunu halinde durur hafizalarinda yasanmisliklari, her birinin ozel bir yeri vardir.

    baktigim zaman bu durumu hayata saygi duymak veya yasamayi sevmek ile ilintilendirmisimdir hep. cocukluktan bugune herseyi hatirliyor olmak, sahne sahne canlandirabiliyor olmak goz onunde ve her birini tekrar tekrar degerlendirebiliyor olmak cok guzel bir sey. kimileriyse bunu ogrendiklerinde kinci olmak, fil hafizasi, lama kini gibi seylerle ozdeslestirirler.

    oysa "an/ani" iyisi ile kotusu ile yasanmislar butunudur, iyiyi hatirlayinca "vay be ne hafiza" diyip kotuyu hatirlayinca "yuh lama kini, fil hafizasi" demek abestir.

    guzel oldugu kadar da yorucudur biriktirmek, her biri ile ilgili hisler butunu de birikir cunki, fotograf makinasi gibi sadece o anin goruntusunu veya o anin konusmalarini biriktiremez insan.. o anin hislerini de biriktirir icinde. hatirladigi anda o zamana geri donup o hisleri de hatirlar.

    cok sey ogretir insana, yorucu oldugu kadar gelistiricidir, hatalari azaltir ve ilkel bakabilme yetisi asilar.

    -ne tatli-
  • risklidir ve bil'de şöyle der asaf:

    "adının üstüne
    anılar koyma
    sen mezar değilsin.
    anılar
    adının ardından gelsin
    sen duvar değilsin."
hesabın var mı? giriş yap