• küçük yaşlarımdan beri birlikte yaşıyorum bu illetle. teşhise göre beynimde bazı şeyler yolunda gitmiyor yeterli seratonin salgılamıyor ya da salgılatamıyorum. bunun sebebiyle geçmişte de envai çeşit ilaç kullandım hala da kullanıyorum. genelde yükseldiği dönemde sert panik ataklarla vuruyor ve en az bir iki gün iptal oluyorsun elinden hiçbir iş gelmiyor titremekten ve soğuk soğuk terlemekten.

    dışarıdan bakıldığında cidden çok saçma sapan bir hastalık gibi duruyor yani insanlara anlatmak ya da onların sizi anlaması çok zor oluyor. çünkü çoğu kişide bunu engellemek kendi elindeymiş gibi bir algı var. aslında bir sınıra kadar öyle. kendi düşünce yapınızla bu hastalığın seviyesini en azından bir yere kadar düşürebiliyorsunuz. ama benim durumumda tamamen geçirmek mümkün olmadı halen.
  • hayatımı siken rahatsızlıklardan biri olduğu için ne menem bir illet olduğunu benim gibi yaşayanlar bilir. hastalıkla hava atmaya çalışan insanın ta beynine sıçayım ben başka da bir şey demiyorum. umarım gerçekten hasta olursunuz o zaman görürsünüz hava atmalık bir şey miymiş diye.
  • 2 ayrı psikoloğun 2 ayrı zamanda teşhisini koyduğu ama okuduklarım sonrası alakamın bile olmadığını anladığım hastalık. hayır zaten unutkanlıkla ne alakası var?
  • gerçekten inanılmaz popüler ve yaygın bir hastalık. sebebi ise böyle bir ülkede yaşamamız. artan terör olayları, patlamalar, tecavüzler, sapıklar, çarpışan otolar, yoldan çıkan metrobüsler, kaldırımda biçen otobüsler derken birçoğumuzda ölüm korkusuyla beraber anksiyete hortluyor. kendi adıma söylemek gerekirse, babaannem, dedem ve kuzenimi kaybetmemle çevremdekilerin patır patır ölmesinin ardından, son sınıfta diploma projesiyle uğraşırken ortaya çıkmıştı. hiçbir taşıta binemiyordum, devamlı öleceğimi sanıyordum, ataklar geliyordu. doktora kendim gitmek istedim ağlama ataklarıdan sıkıldığım için, ancak psikiyatrın verdiği ilaçları hiç kullanmadım. alkol ve sakinleştirici etkili bitki çaylarıyla iyileştim diyebilirim. arada yoklamıyor mu? yokluyor. açıyorum bir bira. kıps.
  • hayatı kontrol etmeye çalışan, belirsizliğe tahammül edemeyen ve geleceğe hapsolmuş insanların hastaligi.

    anksiyete bozukluğu tanısı almış kişilerin ebeveynlerinden biri sıklıkla kaygılıdır ve ruhsal öyküde tamamlanmamış yas, zorunlu göç gibi hikayelere sık rastlanır.

    psikoterapiden çok fayda görürler. ilaç tedavisi gerekli olduğunda bile, farmakoterapi muhakkak psikoterapiyle eşzamanlı yürütülmelidir.
  • bende de var ama kız düşürmeye filan halim yok. çüküm düştü zaten bu illet yüzünden. kurtulun yeter.
  • selectra 100 mg içe içe karaciğerimiz bitti,millet hava atmaktan bahsediyor
  • ibs yi bana hediye etmiştir kendisi. (bkz: ibs) sürekli kanser olma korkusu, 200 den fazla kez uçmama rağmen bindiğim her uçağın düşeceği düşüncesi en çok hayatımı etkileyenler. lustral ve muadillerini düzenli kullanmama rağmen etkiyi azaltmaktan öteye geçmemiştir. bok bisidir yani. düşün ki 5 senede 25 röntgen 3 endoskopi 1 tomografi 3 mr 20 kan testi olayına girdim. sürekli beyin sikio saolsun.
  • doğal bir duygu olan endişe durumunun sürekli hale gelmesi ya da endişe gerektirmeyen durumlarda bile kişinin endişeye kapılmasıyla hayatını zindana çevirebilen psikolojik rahatsızlıktır. yaşam kalitesini fazlasıyla düşürdüğü için yardım almaktan çekinilmemeli ve bir çok insanın aynı durumda olduğu unutulmamalıdır. spor, sanat, sosyal aktiviteler bu hastalığın ilaçları arasındadırlar. kendinizi daha fazla kapatıp yalnızlıklara mahkum ettiğiniz sürece bu hastalık daha da güçlenecektir. ayrıca diğer insanların hikayelerini okumakta, yalnız olmadığınızı ve bu hastalığın size özel olmadığını kavramanıza yardımcı olarak kendinizi daha iyi hissettirecektir.
hesabın var mı? giriş yap