• abi bu öyle bir hastalıktır ki düşmanlarımın başına vermesin kaç günden beri okula gidemiyorum ya şaka gibi bazen geçmişe dönüp bakıyorumda eski günlerimi özlüyorum hiç bir şeyi kafaya takmayan ben her şey şen şakrak şimdi ise karanlık bir kuyuda boğuluyorum ve yardım edecek kimse yok birilerine anlatıyorum götleriyle gülüyorlar
    eee napalım kaderde varmış ki çekiyoruz abi ben 100 yıl düşünmezdim başıma böyle bir şey geleceğini
    en ufak şeyden etkilenir oldum mesela otobüste bir dövüş oluyor ben krize giriyorum allah tüm bu hastalığı çekenlere yardım etsin çok zor birşey ??????
  • diyelim ki kavga-gürültünün eksik olmadığı bir aileye sahipsiniz.her gün işe veya okula gidip geliyorsunuz.şimdi evden gidince acaba evde ciddi kavga oldu mu ? yada kimse zarar gördü mü ? diye düşünmeye başlayabilirsiniz.bi zaman sonra artık evde kavga olmasa bile yine aynı korku üstünüze yapışabilir.bu tarz durumlar birikerek artık kaygınızı kontrol edemeyecek hale gelebilirsiniz.işte bu durum anksiyete oluyor.gerçekten varsa ciddi manada hayat kalitesini düşürür.çünkü istemsiz olarak,kafanızdan olmayan şeyler üretip mutsuz oluyorsunuz.bundan dolayı bi şekilde kontrol altına almak lazım.
  • maalesef çok yaygın bir bozukluk. kendi deneyimlerimden yola çıkarak bu sorunu yaşayanlara bir nebze yardım etmek isterim. öncelikle mutlaka psikoterapi alın, ne yapın edin alın. ancak ülkemiz psikiyatristleri saati 350-400’den aşağı fiyat vermediği için bunun ne kadar zor olduğunun da farkındayım.

    birkaç sene önce ciddi sıkıntılar yaşadım ve bu süreçte anksiyete patlak verdi. neyse ki panik atak vs yaşamadım. bu durumu yaşayanlara akıl veremem o yüzden.

    nedir anksiyete? olmamış bir şeyi, sanki olmuş gibi kafanızda canlandırmanız, bu sırada da fiziksel ve ruhsal sıkıntılar yaşamanızdır kısaca. diyelim ki işten atılmayla ilgili endişeleriniz oluştu, kafanızda müdürünüzün size gelip sizi işten attığını canlandırmaya başlarsınız. bu yaşanmamıştır ama kafanızda olmuş gibi hissedersiniz. bu sırada çarpıntı, ateş basması, kulak çınlaması vs yaşayabilirsiniz, uykusuzluk, sürekli endişe hayatınızı mahveder. bu durumda ne yapmalı?

    bilişsel davranışçı terapi bu konuda iyi bir yöntem geliştirmiş. yöntemi öğrenmek için dennis greenberger'in yazdığı evinizdeki terapist kitabını satın alın. 20-25 lira civarında, internette bulursunuz. adına bakmayın, kişisel gelişim kitabı değil terapi kitabı. kitabı sindire sindire okuyun ve psikiyatristlerin 7'li form dediği formu anksiyete hissettiğiniz anda doldurun, form kitapta mevcut ancak örneğini şurdan bulabilirsiniz. ben bir sürü boş form çıktısı alıp her yere koymuştum, her kaygı hissettiğimde elimin altında olması çok işime yaradı.

    kısaca;
    1- terapiye gidin.
    2- kitabı alıp uygulayın. kitabı alıp okumaz uygulamazsanız hastalığınıza çare olmaz. doğru düzgün okuyup formu dolduracaksınız.
    3- iyileşmeyeceksiniz. bunu kabullenin. anksiyete grip gibi depresyon gibi geçen bir hastalık değil. sadece daha idare edilebilir hale getirirsiniz, o kadar. onunla yaşamayı öğrenin.

    edit: daha yararlı olacağını düşündüğüm kitap evinizdeki terapist kitabı ancak ilgilenenler david burns’ün iyi hissetmek kitabını da alabilir.

    edit 2: kronik depresyon kolay geçmeyebilir ama siz yine de mutlaka terapiye gidin, belli mi olur?
  • bir ara tedavisini gördüğüm bir tür psikolojik rahatsızlık. ömürden ömür götürür. zihninizi sürekli fikirlerle meşgul etmelisiniz ki üstesinden gelebilesiniz.
  • uzun bir yazı olacak...aranızda psikiyatrist ya da psikolog olduğunu da biliyorum belki mesaj atanınız olur

    1- yalnız yaşıyorum ve ekonomik hayattan dolayı yaşadığım şehirde hem sevdiklerim yok görüşecek hem de kafa dengi arkadaş edinemedim...insanlarla görüşme olayım sıfır ve ev-iş arası bir denklemde yaşıyorum 3 senedir. farklı ortamlara giremiyorum çünkü yaşım ilerledi ve taşra bir il olduğu için o tarz ortamlar da yok açıkçası.

    2- küçüklükten beri her şeyden çok çabuk sıkılan bir huyum var...oyun oynasam 5.dakikada kalkar, bir şeylere konsantre olabilmek için kendimi çok fazla zorlardım...takıntılı taraflarım da var ailemin evine dönerken acaba evde musluğu açık bıraktım mı, lavabonun lambasını açık unuttum mu diyerek tekrar tekrar kapı kilidini açıp bakıyorum. işe giderken de kapıyı kitlediğim halde apartman kapısından geri döndüüm oluyor. böyle bir manyağım işte.

    3- iş yerindeki insanları sevmiyorum ve suratlarını görünce midem bulanıyor. ortamın vahameti beni benden alıyor ve konuşmamak için çeşitli bahaneler arıyorum bu insanlarla.

    4- ilk atağımı bu sene nisan ayında geçirdim. acilde buldum kendimi kalp çarpıntısından dolayı. sonrası acile gittiğim devlet hastanesinin kardiyolojisi o bir şeyin yok dedikçe bende çarpıntının geçmemesi daha sonra üniversite hastanesinin profesörüne görünmem ve sende demir eksikiliği var denmesi onun tedavisini olduktan sonra da çarpıntımın devam etmesi ve kendimi tekrar özel hastanede holterine kadar kalple ilgili tetkikler yaptırmam...insülin salınımı, şeker kontrolü derken bir şeyin çıkmaması ve doktora en sonunda bir şeyin yok deyince atarlanıp yok da bu kalp neden çarpıyor bir açıklama yapanınız yok mu demem...o da anksiyete bozukluğu büyük ihtimalle deyip iyi o zaman ilaç yazın demem ve dideral vermesi...dideral biraz çarpıntıyı geçiriyor ama tam randıman alamadım tabi...

    5- son olarak elim durmadan göğsümde çarpıntı var ya da yok...o hissiyatı yakaladım bir kere ve bu bende telaş, panik yaratıyor ve rahatsız ediyor. özele saatlik ücret bayılmak istemediğim için devlet hastanesi ruh hastalığı bölümünden randevu aldım...beni uzun uzadıya dinlemesini istemiyorum sadece doğru ilacı yazıp göndermes gibi ufak bir beklentim var. böyleyken böyle bu bir şımarıklık değil ciddi manada hayat kalitesi düşüren boktan bir durum. antidepresana elimden geldiğince direndim ama çıkış yolum exit diye koşan simge antidepresana çıktı.

    bu hastalıkla alakalı uzman kişilerden veya benzer vakayı yaşamış sonunda da kendisini yönetebilmiş kişilerden mesajlar bekliyorum...şimdiden hayırlı forumlar.
  • (bkz: kaygı bozukluğu) psikoloji ile alakalı onlarca kitap bitirirken hiç benim başıma geleceğini düşünmezdim. ilaç mı? şimdilik yok. hafif bir şey zaten.
    tam 4 farklı iş takip ediyorum sanırım biraz bundan oluyor.
    1- mevcut kendi işim (8-5)
    2- para piyasaları, borsa
    3- start-up
    4- bu gizli kalsın açıklayınca çok havalı görünüyor halbuki pek öyle değil.

    uyku düzeni ve beslenmeyi yoluna koymam lazımmış. çünkü son 6 ay'da 8-9 kilo verdim. düzenli spor yapan bir insanken neredeyse sıfır hareketliliğe düştüm. arabayı park edip kafe'ye yürüdüklerim sayılmazsa gerçekten bu böyle.(evet buna rağmen kilo veriyorum)
    neyse start up güzel gidiyor. bakalım hayırlısı.

    edit: pazar sabahları yürüyüşe başladım.
  • şu an deli gibi kalbim çarpıyor ve buna çözüm bulamıyorum amk...resmen dursun diye dua edecek konumdayım alkol almaya gidiyorum bu geceyi rahat geçirmek için.
  • endişe bozukluğu olarak türkçeleştirebileceğimiz durumu, depresyon ile karıştırmamak gerekir. depresyon, daha çok geçmişle ilgiliyken, anksiyete, geleceğe dair kaygıları içinde barındırır.
  • 1 sene önce bu günlerde her anımı ölümü bekleyerek, yaşayacağım acıyı düşünerek, ölümümden sonra etrafımdaki hayatın nasıl devam edeceğini hayal ederek ve vücudumdaki her hissi en kötü şeye yorarak geçiriyordum.

    kendimce üstesinden gelmeye çok çalıştım. çok telkin aldım. lakin bunların bir işe yaramadığına kanaat getirdim ve kendime dedim ki: ben kendi beynime söz geçiremiyorum, başkasının da söylediklerinin işe yarayacağını sanmıyorum, psikiyatriste gidip ilaç tedavisine başlamalıyım.

    aynen öyle de yaptım. anksiyetenin de getirdiği büyük bir ön yargıyla devlet hastanesi psikiyatristine gittim üstelik. beklentimin tam tersi bir muameleyle karşılaştım olumlu anlamda ve tedaviye başladım. her geçen gün daha iyiye gitti bu başlığa yazdığım eski entrylerimde de göreceğiniz gibi.

    bazı durumlarda beynimizdeki canavara söz geçiremiyoruz ve biraz destek almak gerekiyor. sakın çekinmeyin onu almaktan. hiçbir olumsuz etkisini görmeden bu süreci atlattım ben. geriye dönüp baktığımda "iyi ki" diyorum.
  • anksiyete bozukluğu; kişinin kafatasına çelik dişlerle geçirilmiş bir kanca ve kancaya bağlı ense hizasından sırta doğru sallanan demir güllelerdir.

    öyle ki bu süreç birdenbire olmaz. her bir diş kafatasınıza gün gün, yavaş yavaş geçer, fark etmezsiniz. sonra gün olur bir bakmışsınız her bir eyleminizde beyninizi arkaya doğru çeken bir kıskaçla yaşıyorsunuz. farkına vardığınız ilk an müthiş panik olur, ağırlığınızdan kurtulmak istersiniz. işte o an iki seçeneğiniz vardır:

    ilki; profesyonel destek alıp bu kıskacı kafatasınıza saplandığı gibi yavaş yavaş hissetmeden çıkarıp atma, diğeri; bu ağırlıkla artık acı duya duya alışılmış bir şekilde yaşama.

    ilk yol zahmetlidir. çabuk sonuç alamazsınız. emek sarf etmeniz, sabırlı olmanız gerekir. ikinci yol ise kolay olanıdır. ancak bilmeniz gerekir ki; ömrünüz boyunca o gülleler nedeniyle artık hiçbir şeyden tam keyif alamayacaksınızdır.
hesabın var mı? giriş yap