• balığın kuyruğu ve kafasını neden hep kendi tabağına koyduğu büyümeden anlaşılmayan kutsal varlık.
  • çocukları için hayatını hiç yapandır. yani varlığının anlamını arayan insanların sorusunun cevabını bilen kişidir.
  • annem diyebildiğiniz (diye bildiğiniz) kişi bir gün sizi terk eder de yüzünüze bakmaz olursa dünyanız yok oluverirmiş.

    üstelik 'ben ne günah işledim' diye 4 aydır her gün-gece ağlamaktan perişan olduğunuzu bilmeden gününe gün ediyor görünmesi, ama kendi iç dünyasında uçurumun kenarında olduğunu bilmeniz ve yardım edememeniz çok acı verir.
  • babamın dördüncü ve en "küçük" çocuğudur. beş yaşında bir çocuğun kapris seviyesine sahiptir. kincidir, küser ve unutmaz. kalbi kırıldığında ağlamamak için güler. duygularını belli etmekten nefret eder. en küçük şeyleri bile kafasına takıp günlerce uyuyamaz. düğün arifemde benden (ki gelin ben oluduğum için otomatik olarak delirme ve kapris yapma hakkına sahip olduğumu varsaymalıyız) daha fazla kapris yapmayı başarmış ve bana dünyayı zindan etmiştir (örneğin seçtiğim duvar boyasını beğenmediği için bir hafta konuşmamıştı benimle). tüm yüz ifadelerini ezbere bildiğim, çocuk ruhlu koca bebeğimdir. beni herkesten çok sevendir. beni herkesten çok düşünendir. şu anda bile kokusunu, sıcaklığını özlediğim kişidir.
  • öldükten sonra kendisinin kuru boklarını arayacağımı iddaa eden bir hayat arkadaşı.
  • hep "bi' sus" denilen, günlük işlerle meşgul olmanın farkına vardığı zaman sıkılıp her bir metresini ezbere bildiği yerlere tekrar tekrar gitmek isteyen insandır. kadın anam denilir, kocaman sarılmak gerekir.
  • canımdır. yaşama sevinci doludur. 70 ine doğru gelmesine rağmen hala çalışandır.
    çalışmayı seviyorum demez, " eee tabii para lazım " der.
    çok öğrencisi olmuştur, hala da öğrenmeyi sever.
    18 yaşında 6. filoya karşı yürüdüğünü anlatır, torunlarına.
    der ki siz okuyun, öğrenin, bu ülkeye lazımsınız.
    hukuk okumuştur. ülkenin tarihini çok iyi bilir.
    1977 1 mayısını da taksim meydanında yaşamıştır. çok güzel başlamıştı herşey der.
    kardeşim ile beni en iyi okullardan okuyalım diye çalışmıştır. buna adamıştır kendini.
    torunlarına dediği gibi bize de bunu demiştir. eğitim en önemlidir.

    5 haziran 2013 de miraç kandili günü - ortamın büyük olasılık ile müdahalesiz olduğuna yüksek oranda inanarak ve güvenerek - annemi taksime gezi parkına götürdüm.

    istediğim ki taksim meydanı ile ilgili tüm kötü anıları travmaları silinsin.
    hiç değil ise bir gün, tüm halkın ayrımsız, kardeşçe o an orada olduğunu yaşasın.
    birçok ilaç alır, tansiyonu için. neyse ki o gün bir şey olmamıştır da annem gözleri ile güzellikleri görmüştür.

    sonra günler geçer, bir gün torunu ikna etmiştir, sen gider isen o meydana ben de gelirim.
    bilirim annem kararlıdır. öyle dedi ise gider. torunu anane seni koruyamam demiştir.
    o zaman hiç değil ise orda ölürüm demiştir annem. torununa siz bu ülkeye lazımsınız. şiddet yok.
    şiddet ile bir yere varılmaz. şiddet olan yere gitmemeyi öğreneceksin demiştir. kendi anılarından provokatörleri anlatmıştır. kışkırtmaya düşmemeyi anlatmıştır. şiddet çözüm değildir.

    günlerdir günleri sabahları karışan bana da; her gün " tamam canım yeter artık, herşey çok güzel olacak, ben buna inanıyorum, kendini bu kadar yorma, kendine iyi bak " demiştir. annedir o. ne desin ?

    bu ülke işte böyle
    her kuşaktaki anneler ile eşsiz.
    bizleri bu anneler büyüttü.

    ortak noktaları, şefkat, daima hangi yaşta olur ise olalım bizlerin yanında olduklarını hissettirmek, daima sıcak ana kucağı bir tek kendi evlatlarına değil, tüm evlatlara açık tutmak.
    bu ülke böyledir.
    anadoludur.
    annedir.

    diren anne !
    güzel günler göreceğiz
    güneşli güzel günler ....

    ve bir ağaç gibi tek ve hür
    bir orman gibi kardeşçesine yaşamaya direneceğiz.
    olana kadar
    ....
  • çocuğunun hayatını kendisinin önünde tutan meleksi varlıklara verilen güzel isim.
  • anne=can
    can=anne
  • özellikle annen ile çok samimiysen, onunla dertleşip, onun da seninle dertleşmesi normal bir süreç haline gelmişse, babandan çok annenle vakit geçiriyorsan ya da geçiniyorsan, kısacası annelik yerini çok yakın arkadaşlığa bırakmışsa, anne günah keçisi haline gelebiliyor. tıpkı benım durumumda olduğu gibi. anne benım için candır, tektir, yeri doldurulamazdır. ama bu kadar samimiyet de bazen kötü sonuçlar doğurabiliyor. babaya ya da diğer aile bireylerine gösteremediğin şiddeti, siniri, anneye göstermeye başlıyorsun. kişisel bir sorunun olduğunda ona bağırıyorsun, sinirini ondan çıkarıyorsun, yeri geliyor öyle bir seviyeye geliyorsun ki onu ağlatıyorsun. o zaman her şey bitiyor işte. benim için her şey bitiyor. onu ağlarken gördüğümde ben bitiyorum. ama engel olamıyorum işte, bağırırken duramıyorum, içimi dökmeden rahatlayamıyorum. kendi suçumu onun suçu gibi gösterip, ya da yaptığı en ufak bir hatayı sanki dünyanın en büyük suçuymuş gibi onun yüzüne vurmadan susamıyorum. sonra o ağlıyor. sana ne yaptım diyor, bunları hak edecek ne yaptım diyerek ağlamaya başlıyor. gururlusun ya, susturmaya çalışıyorsun. yanına gitmiyorsun, özür dilemiyorsun. diğer odada hüngür hüngür ağlarken, sen de bulunduğun odada ağlıyorsun. suçunu kendine bile itiraf edemiyorsun. gidip özür dilemiyorsun ya. özür dilemenin zayıflık olarak nitelendirildiği bu ülkede, kendi öz annene bile bu normu uyguluyorsun. sonra yarın öbür gün bu dünyadan çekip gideceği gerçeği tak ediyor aklına. bundan 10 sene sonra yaşayıp yaşamıyor olacağı şüphesi içini kemirmeye başlıyor. ağlaya ağlaya gidiyorsun yanına, hıçkıra hıçkıra ağlarken özür diliyorsun, affet diyorsun. sarılıyorsun o mis kokulu boynuna, öpüyorsun anneni. kucağına yatıp içini dökeseye kadar ağlıyorsun, o da ağlıyor. sonra ne yapmış olursan ol senı affediyor, anne işte. sona bir daha yapmayacağım, onu asla üzmeyeceğim diyorsun. ona da söylüyorsun bunu. günler geçiyor, yine aynısını yapıyorsun annene. alıştım artık oğlum diyor. işte o zaman bitiyorsun, kelimenin tam anlamıyla bitiyorsun arkadaş. lütfen annelerimizin değerini bilelim, sonsuza kadar burada olmayacaklar.

    edit:imla
hesabın var mı? giriş yap