anneanne ile diyaloglar
-
anneannem 100 yaşını aştı. kafası hala zehir gibi. hafıza muhteşem. kendi işini gücünü de görüyor. uzaktaki çakal kuzenimler telefonda konuşuyoruz, anannemi versene diyor. handsfree'ye alıyorum konuşmayı hep birlikte dinliyoruz:
- ananne nasılsın?
+ hastayım yavrum, her yerim ağrıyor.
- sana bişey olmaz ananne allah seni unuttu bence.
+ tövbe de yavrum.
- rahmetli büyükbabamı gördüm geçen rüyamda.
+ vay yavrum, nasıldı büyükbaban?
- iyiydi seni soruyordu.
+ ne diyordu?
- o kocakarı nerde kaldı. 15 yıldır bekliyorum gelsin artık, diyordu.
kısa bir sessizlik....
+ yakında hepimizi önüne katıp geliyor deseydin ya yavruuumm... -
- napıyorsun?
- yazı yazıyorum, sözlük gibi, rehber gibi bir şey...
- para veriyorlar mı?
- yok
- enayi misin sen? -
"bi evlenin tencerede pişirip, kapağında yiyeceğim" dermiş anneannem çocuklarına..
öyle bıkmış kalabalıktan, hep bi kalabalık içinde yaşamaktan.. habire ev işi yapıp o kalabalığın arkasını toplamaktan..
evlenmiş, dedemin küçük erkek kardeşi gelmiş yanlarına, okumaya..
o liseyi bitirene kadar 2 çocukları olmuş..
sonra dedemin yiğeni gelmiş.. o da bitirmiş okulu, doktor olmuş, balıkesir'e yerleşmiş..
bu sırada çocuk sayısı 5e çıkmış..
akraba ziyaretleri hiç bitmemiş.. hep dolu bi evin içinde kendine ait sessiz bir köşe bile bulamadan geçmiş günleri..
çocuklar sırayla evlenirken, ilk evlenenlerin çocukları olmuş..
çalışan kızlarının gelinlerinin bebelerini el kapılarında bırakmamış tabii ki annanem..
ev bu sefer de torunlarla dolmuş..
büyüyüp giden torunların bile kapısını kapatıp çıkamadığı bi garip yuva olmuş evleri..
5 yaşında toruna gündüz bakılırken, gece de annane-dede evinin rahatlığını evinde bulamayan üniversiteli torunları ağırlar olmuş..
tüm torunlar geçince bu sıcak evden, yani tam da "tencerede pişirip kapağında yemek" vakti geldiğinde, garip bi huzursuzluk çökmüş bu sefer de anneannemin üstüne.. kimse gitmesin ister olmuş.. ev hep kalabalık hep neşeli olsun ister olmuş.. yalnızlık isteği yaşlılık gerçeğiyle ters orantılıymış meğer..
torunların çocuklarını büyütmeye niyetlenmiş ama küçücük çocuğun konuştuğu dili bile anlayamamış bu kez.. hem kendi kızları emekli olmuş, onların evi anneanne-dede evi olmuş..
anneannem ölümden yalnızlıktan, çok korkar olmuş..
eve gelen torunları, göz yaşlarıyla karşılar, göz yaşlarıyla uğurlar olmuş..
tam bunlar olurken, alt katlarına bi kız taşınmış..
öğrenci hem de.. ailesinden uzakta..
şimdi her gördüklerinde, zorla yemeğe çağırılan, evde ne pişse bi tabağa konulup ona da yollanan, okuldan dönüşü pencerede beklenen yeni torunları olmuş bu kız..
eve her gelene anlatıyorlar onu..
"odtü'de musiki okuyor" diyor anneannem, "sesi güzel besbelli"..
dedem her gördüğünde bi makam soruyor kızcağıza..
yeni kuzenim de sanki biliyormuş da unutmuş gibi cevaplıyor..
"rast mı? biz onu daha görmedik" diyor, "hicazkar mı? onu geçen sene gördük, unuttum" diyor.
"ben odtü'de fizik okuyorum, müzik değil" diyemiyor.. -
kardeşi fizik öğretmeni olmuş fakat kendisi ingilizce öğretmeni olamamış, buna yıllarca hayıflanmış; lise yıllarında evlenmiş bir anneanne. 80 yaşında olmasına rağmen hala öğrenmeye açık, meraklı bir anneanne. markette satılan bilumum kavanozlu ürünün üzerinde yazan ingilizce (ya da türkçe olmayan diğer dillerdeki) kelimeleri bildiğini düşündüğü birilerine soran bir anneanne. günün acaip bir saati telefonla arayıp televizyonda duyduğu ve anlamadığı kelimenin anlamını soran bir anneanne. altyazılarını okumaya üşenerek(!), izlenilenler hakkında bir takım varsayımlarda bulunan bir anneanne.
hala ingilizce bişiler anımsadığını bize göstermeye çalıştığı günlerden bir gün...
anneanne: hadi sor, sor: nasılsın de, iyi misin de, yaşın kaç de.
euphrates: peki anneanne. how are you?
a: fine, thanks.
e: what are you doing?
a: i'm speaking.
(yukarıdaki gibi basit sorular yöneltilir, anneanne üç aşağı beş yukarı doğru yanıtlar verir.)
e: yeter mi?
a: sor sen sor, nasıl yanıtlıyorum di mi?
e: tamam, tamam soruyorum: what time is it?
a: -uzun bir süre düşünür, saate bakar, parmak hesabı yapar ve usulca- benim namaz saati gelmiş işte, ben bir namaz kılayım şimdi. -
anane - gil oğlum kalkın artık, bayram bugün bak , gelen giden olur
gil - ya anane ya ne gelen gideni ya, saat sabahın 6sı be..offf 3te yattım ben, git başkasının başına..alla alla yaaaa
anane - aaaaa nedemek gelen melen olmaz, gelen olmasa bile kalk bak bayram bugün, namaza git...
gil - offfffff beeeeeeee.......
anane - yaaa, siz daha üzün daha ananenizi üzün, bi gün ananesiz kalın da görün...
gil - anane ne alakası war ya, tamam bayram mayram ama 6 da da kalkılmaz ki, 3te yattık
anane - olsun evladım bayram bugün, bak ben ölünce ilerde çocuklarına anlatıırsın bööle bööle ananem var dı hiç uyutmazdı bizi diye, heh he...
gil - anane gene açtın ya şu ölüm mabbetini , ne ölmesi ya ...
* -
atreju- bismillah ir-rahman ir-rahim. elhamdü lillahi rabb-il alemin. er-rahman ir-rahim. malik-i yevm-id-din. iyya kena'büdü ve iyya kenestain. ihtinas-sırat-el mustakim. sırat-ellezine en'amte aleyhim, ğayril mağzubi aleyhim, veled-dâlin."
anneanne- ...
* -
tuttuğumuz takımın maçını izlerken dayılar gol olması için anneannemden dua etmesini rica ederler. biz de rica ederiz:
+ hadi anneanne senin duan kabul olur.
- bismillahirrahmanirrahim ...
ve beklenen gol gelir. anneanne mutlu olur. mutluluğumuzu görünce tebessümle döner bize:
- bir gol daha attırayım mı? -
pis kuzen denyo: (mutfakta masayi isaret ederek) anane, what is this? ehi ehi...
anane : (yaptigi isten kafasini kaldirir, döner bakar) this is a table... (isine geri döner)
kuzen camiasi : hö! -
-anneanne senin boyun kaç?*
-şurdan* şuraya* bir metre olsa, üstü de bir metredir işte iki metre varımdır. -
bu benim değil, yeğenimin anneannesiyle diyaloğu. yeğenim 5 yaşında bir kız ve anneme aşkla bağlı. geçenlerde bana geldiler içeride televizyon izlerken annemin kucağına yatmış kendini sevdiriyordu. ben de diğer odadan kulak misafiriydim muhabbete. sormaya başladı:
- ananne sen kaç tane çocuk doğrudun?
+ üç tane doğurdum kızım.
- kim onlar?
+ ilk anneni doğurdum, sonra dayını, sonra da teyzeni
- (hayal kırıklığıyla dolu bir şekilde) yaaaaaaaa! ama ama beni niye doğurmadın?
annem gülmeye başladı ve anlattı:
+ ben anneni doğurdum o da seni doğurdu canım.
- keşke hiç birini doğurmasaydın bekleyip beni doğursaydın ananne!
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap