• kendimi bildim bileli annemin her pazar yaptığı faaliyet. ilkokula giderken bunu her eğitim yılının başlama işareti olarak gördüğüm için karnıma ağrılar veren bir eylemdi.
  • ertesi gün okul olduğunun acı bir ifadesidir, tv karşısında gömlek ütüleyen bir anne ve bizimkiler dizisi.. pazar gecesini en sıkıcı yapan hadiselerden biriydi gençliimde
  • annelerin gelişen teknolojiye uyum sağlaması. eskiden radyo dinleyerek ütü yapan annelerin yerini televizyon izleyerek ütü yapan annelerin alması. kesinlikle iş verimini düşüren bir faktör.
  • televizyonda duygusal bir turk filmi varsa ilginç durumlarla karsılaşılabilinecek olaydır. kötü adama kızıp intikamını gomlekten cıkartırken "kolalı" gibi utulenmesi... ayrılma sahnelerinde gozyaşının gomleğe dusme sonucu yeni yıkanan gomlegin tekrar yıkanmak zorunda kalması, çünkü gozyası üzerine ütü gecince sarı leke yapıyor (giymek için beklerken başıma gelen olaydır)... bir de en heyecanlı sahnede utuyu bırakıp hipnoz olmuş gibi tv ye takılıp kalma durumu vardır ki bu en kötüsüdür, direkt yakma ile sonuçlanır. örnekleri çoğaltmak mümkündür.
  • utu yapmak gibi oldukca bunaltici bir eylemi,daha az bunaltici hale getirme cabasi.peki ise yarar mi?asla.utu yapmak her zaman bunalticidir.
  • ütüyü, ütü masasını ve ütülenecek materyali televizyonun karşısına getirip ütüleme pozisyonu alınıncaya kadar gösterilen çabayı gördükçe insanın gerçekten merak ettiği, düşünüp durduğu hededir.

    olayı çözmek için ele ütü alınıp denendiğinde televizyon karşısında yapılan ütü işinin insanı daha mutlu yaptığı, kendini ütüye daha çok verdiği görülmüştür.
    televizyon olmadan yapılan ütüde ise kafada sürekli "bu ne ki şimdi?", "niye böyle ütülüyorum ki?", " kaç defa geçirdim ütüyü bu kol üzerinden?" gibi sorular dönüp dolaşmakta ve bir süre sonra kafa sıcaklığı yükselmektedir.

    bu durumda televizyon bir nevi uyuşturucu işlevi görmekte ütü yapılırken kafanın yorum yapma mekanızmasını devre dışı bırakmakta, akıl ve ruh sağlığını korumaktadır. televizyonun hayatımıza kattığı en önemli iyiliklerden biri de budur.
  • çok özlediğim enstantanelerden biridir. genelde pazar günü gerçekleşir ve bütün çamaşırlar da bu günde yıkandığı için evde nem ve yumuşatıcı kokusu hakimdir. aynı anda yemek de pişirildiği için camlar buğuludur... annenin yüzünde kırışıklar da yoktur tabi o zaman... önlük giyip yaka takmak pahasına o günlere dönmek ister insan..
  • aktiviteyi gerçekleştirmekte olan annenin ne kadar üstün bir varlık olduğuna delil teşkil eden durumdur. zira bu anne aslında bir yeşil güçtür. persil kadını ve süperman'dir. evin miskin garfield'larına rağmen söz konusu evde bir san'at icra edercesine yaşamayı başaran yüce insandır. on fantom gücündedir. bir yandan ütü yaparken, bir yandan evin koltukta oturmakta olan beyinin yapmakta olduğu zappingler neticesinde hangi filmin neresinde olduğunu hiç tereddüt etmeksizin bilmek, filmi anlamayan ev ahalisine bu durumda bile filmin özetini geçebilmek, bu arada ütülenen gömleği bir koşu gidip gardroba asmak, ütü masasının başına henüz dönmüşken evin ufaklığına mutfaktan su getirmek için bir koşu da mutfağa gidip gelmek, ardından iki fış fış yapıp klimayı bir türlü açmayan o üşengeç adamın yerine klimayı açıp bir derin "oh" çekmek, bu arada ocakta kaynamakta olan ertesi günün yemeğini yine bir koşu mutfağa gidip karıştırmak, "bir çay koy da içelim hadi be hanım" diyen adam için tekrar ve bir koşu mutfağa gitmek, sonra ütü masasının başına dönünce hala filmi anlamamış olan ahaliye bir daha film özeti geçmek, kuruyan çamaşırları toplamak için yine bir koşu balkona gitmek, gelmek, o çamaşırları dürmek, bu arada son gömleği de ütülemekten duyulan mutluluğun boşa çıktığını zira yeni gelen postada üç gömlek daha olduğunu görmek ve tüm bunlara rağmen hala gülümseyebilmek her baba yiğidin harcı değildir efendim. annelerimizi sevelim, onlar ütü yaparken seyrettiğimiz filmi bir zahmet kendimiz anlayalım. hadi bakalım.
hesabın var mı? giriş yap