• hoş bir durum olmakla birlikte, 25 yıllık evli olup da yeni çıkmaya başlamış gibi davranan anne-babanız varsa onlara özenir ve kıskanırsınız. siz daha hiçbir ilişkinizi 1 yıl bile sürdürememişken onların büyük bir aşkla elele yürüyüşe, sinemaya gitmelerine şaşırarak bakarsınız. sorun, hayatınıza giren insanlardan da bu performansı beklemektir. evde bir adet ferhat ile şirin bulununca insan da istemektedir haliyle. çok fena özenilir. genetik bir durum olması için dua edilir.
  • normal olandır benim adıma.

    37 senelik evli tipler hala evde döt döte geziyor. biri azıcık sessiz dursun diğeri onu mıncıklamadan, neşesini yerine getirmeden rahat etmez. evden çıkan diğerini öpmeden çıkmaz. sabah erken uyanan diğerini öpmeden uyandırmaz. canlarım benim. allah ayırmasın. amin.
  • etrafımda böyle anne- babalardan doğan arkadaşlarım var. bende olmayan bir ışıltı var ruhlarında, hissedebiliyorum.

    çocuk halimle bile anlayabiliyordum benimkilerin onlardan biri olmadığını. çok sorguladım, kavgalarına hakemlik yapmaya çalıştığım 1 metrelik boyumla, ayrı odalarda ayrı hayatlar yaşayan parçalarımdan hangisinin yanında oturacağıma karar vermeye çalıştığımda, nadiren de olsa eğlenceli zamanlar geçirdiğimizde içimde her zaman hissettiğim o boşluğun yavaş yavaş eriyişini hissettiğimde çok sorguladım.

    dünyayla tanışmaya başlanacak en güzel nokta; dünyada en çok sevdiğin iki insanın birbirlerine aşkla baktığını gördüğün yer.

    anneyle babanın birbirine aşık olması, bir çocuk için iyi ki doğdun hediyesi.
  • farkında olmadan aşka inanan çocuklar yetiştirirler. iyi midir, kötü mü? siz karar verin.
  • ben 15 yaşından büyük bir gencin anne ile babasının birbirine aşık olduğunu hiç görmedim. daha küçük yaşlardakinin de görmedim. sadece daha küçük yaşlarda olunca; anne de baba da "aşığız" diye kandırabiliyor.

    (bkz: anneyle babanın seviştiğini düşünmek)
  • idealize edildiği kadar güzel olmayan bir aile ortamında büyümenize neden olur. misal:

    1. şiddetli bir kavga sonrasında babanızın kendisine annenizin isminin baş harfini yazışına tanık olabilirsiniz.
    2. neşesi bol fakat sarhoş hâlde evine gelen babanız ilan-ı aşk için en uygun yer olarak bir anda apartman boşluğunu seçebilir, annenizde bu duruma kayıtsız kalmayarak kahkahayı basabilir. bu durum tüm komşularınızın sizinle minimum diyaloğa girmesine neden olabilir.
    3. birbirlerine ana avrat sövdükten sonra öpüşmelerine şahit olmak sağlıklı ikili ilişkiler kuramamanıza sebebiyet verir.
    4. bir çeşit aile trajedisinden sonra babanızın "üzülme, bak sen hayattasın, ben hayattayım. sapasağlamız işte bundan daha önemli hiçbir şey yok." sözleriyle annenizin teselli olduğunu kulaklarınızla duyup üzülmemeye çalışırsınız.

    evet, annemin en büyük rüyaları babamla, babam için annem yüzündeki çizgileri ve saçındaki beyazlarla eskisinden bile daha güzel. ikisini dans ederken izlemek, her ne olursa olsun üstesinden birlikte geleceklerini bilmenin kötü yanı; hiç akıllarında yokken zevk için yapıldığını bilmek.
  • hatta o kadar aşık olması ki çocuklar dahil birbirleri dışında kimseyi gözleri gormemeleri.
    şu aralar hastane odasında 3. ayları. babam kadar annem de hasta sanki, yoruldu, sinirleri yıprandi. fakat tek bir gün bile hastaneden ayrılıp eve gitmeyi kabul etmedi. beraber geldik beraber çıkacağız diyor başka bi şey demiyor. ara sıra kavga ediyorlar. bu kavgayı dinlemek bile hoş. babam artık sinirleri iyice bozulduğu için takılıyor anneme. o da cevap veriyor.
    -beni o kadar uzuyorsun ki sen buradan çıkıp gideceksin ama ben öleceğim. bari çıkmadan birini bul da yalnız kalma.

    bu ne ama ya? kendi ölüp gidecek ama adam yalnız kalmasın.
  • aşkı sevgi ve saygı olarak sürdürebiliyorlarsa anlamlı olandır. yoksa iyi kötü çoğu ilişki aşk ile başlıyor. ama siz dünyayı anlamaya başladığınızda o aşkın esamesi okunmuyorsa, ortalık savaş alanına dönmüşse ne anlarım ben o aşktan. benim anne-babam lise aşıklarıymış, deli gibi seviyorlarmış birbirlerini, gencecik evlenmişler. ben 5-6 yaşlarımdan hatırlıyorum birbirlerini öpüp sevdiklerini, güzel zaman geçirdiğimizi. ama 7 yaş küçük kardeşim sadece kabus gibi şeyler hatırlıyor. ve sanırım o yüzden şimdi ikisiyle de çok fazla görüşmüyor, hatta fazla özlemiyor bile. ben de aynı kabus gibi şeylere şahit olduğum halde hem kardeşimden daha metanetliyim, hem evliliğe inancım daha fazla, hem de bazı şeyleri hala affedememiş olsam da ikisiyle de görüşme konusunda inat ediyorum. ancak siz mutlu çocukların kendi anne babalarını aradıkları kadar sık aramıyorum muhtemelen. olsun buna da şükür.
  • huzurlu bir cocugun o evde sevgi yumagi icerisinde buyudugunun gostergesidir.
  • (bkz: böyle bir şey yok ama olabilir de)

    son günlerde her şeyi sorgulamaya başladım. ben hayattan ne istiyorum ? ne bileyim 5 yıl sonra hayatım nasıl olacak ? ya da gelecekten beklentim nedir ? diye falan sorular soruyorum kendime. bu sorulara cevap verebilmek hiç kolay değil. yani kariyer anlamında, ya da ne bileyim gezmek tozmak görmek istediğin yerleri listelemek, yapmak istediğin aktivitelerı teker teker sıralamak çok kolay, çok basit. aslında onları yapmak da basit. paran varsa gezer tozarsın, istediğin her aktiviteyi de yapabilirsin. ama en derinlerde istediğin şeyi kendine itiraf etmek çok zor işte.

    diğer isteklerin aslında o en içte, belki de kimseye söyleyemediğin, pamuklara sarıp saklamak, sakınmak istediğin isteğini gölgeliyor. sen de bu asıl isteğini gizleyen isteklerini yapınca mutlu oldum zannediyorsun. ama sonra dönüp bir bakıyorsun ki mutlu değilsin. '' ya ama ben oraya gidince, yeni yerler görünce mutlu olurum sanmıştım.'' diyorsun... götüne baka baka eve dönüyorsun.

    bu başlığı görünce de aklıma geldi, aslında sürekli aklımda da düşünmek istemiyorum, aklımdan uzaklaştırmaya çalışıyorum bu düşünceyi.

    mesela benim aile hayatım hiçbir zaman çok düzgün olmadı. annemle babam aşık değillerdi birbirlerine en basitinden..

    hep sıkıntılar oldu, hep ama.. hiç böyle ailecek çok mutlu bir anımız olduğunu hatırlamıyorum. zorluyorum hafızamı ama yok işte. yoksa yoktur kafamdan mutlu anı mı üreteyim ?

    ben ygs sınavına gireceğim günün sabahı bile annemle babam kavga etti. ya 1 saat sonra sınava giricem kahvaltı yapmaya çalışıyorum, hiç kimsenin umrunda değil bundan daha kötü bir şey olabilir mi?

    anne ile babanın sürekli birbirini yıprattığını, üzdüğünü gören bir çocuk evliliği böyle bir şey zannediyor tabi ilk başta. ve bir taraf seçiyor, ben annem bizimle daha çok ilgilendiği için annemi seçtim. babam çünkü hep susardı, sanki orada var mı yok mu belli değil. ancak önemli bir mevzu olduğunda konuşur, onun dışında hep aynı muhabbetler. günlük rutin cümleler. bedenen orada ama kafa hep başka yerde. tabi böyle söyledim diye babamın evine düşkün olmayan, ne bileyim salak saçma alkol..vs alışkanlıkları olduğu anlaşılmasın. hiç öyle şeyleri yoktur.

    benim babam ne olursa olsun, her akşam evine geldi. evde olmadığı zaman hiç yok gibidir, olmamıştır. kimseye kalmaya bile gitmez. ama sadece soğuktur, sarıp sarmalamaz seni. o da öyle biri işte neyse kabul ettik zaten artık. üzülünce hep sessizleşir o. zehrini akıtamadığını ben onun sessizleşmesinden anlıyorum. kindar ve dahi inatçı.. annem de tam tersi. kavga anında ortalıkta hiçbir şey bırakmaz her şeyi yakıp yıkar ama bir saat sonra güler. sakinleşmiştir çünkü zehrini akıtmıştır. unutur bile olanları. öyle bir çiftler işte neyse ben bir gün sordum anneme. '' sizin hikayeniz ne ? '' diye.

    ''bizim öyle çok müthiş bir hikayemiz yok, en güzel hikayemiz sizsiniz.'' dedi.

    o zaman karar verdim, ben böyle bir evlilik istemiyorum. ben deli gibi aşık olduğum kişiyle evlenmek istiyorum. para, mal, mülk, statü, kriterler.. bunların hiçbiri mutluluk getirmiyor. sadece anne babaya da değil üstelik, çocuklara da. içinde aşk, duygu olmadan yapılan mantık evliliklerinden bir bok olmuyor. yani tamamen şansa bağlı ne olacağı. o çocukların geleceği de şansa bağlı. tanışcağı kişilere, yaşadığı olaylara.. vs

    ben yine şanslıyım, çünkü bu durumdan en az zararla sıyrıldım. şu an bulunduğumdan çok daha kötü yerlerde olabilirdim. hayatımın içine sıçıp batırmış olabilirdim. ama demek ki yine de içimde bir yerlerde bir istek kalmış, iyi şeyler de olabileceğine dair. yüzleştim artık onunla ben. beni hayatta en çok mutlu edecek şeyin ne olduğunu biliyorum. o da sadece ve sadece mutlu bir aile.

    bunun da tek şartı değil ama ilk şartı, anneyle babanın birbirine aşık olduğu bir evlilik yapmak.
hesabın var mı? giriş yap