• "sanırım derindeki duyguları sonsuza kadar saklı tutamazsınız."

    bir hesaplaşma filmi. bir kadının yıllaarr geçtikten sonra geriye dönüp bakması. aslında olduğunu sandığı kişi olmadığını görmesi. herkes marion'un ne olduğunun farkındayken tuhaf bir şekilde yalnızca ona en yakın kişi olan kendisi değildir. yıllardır insanların tepesinde durup onları yargılarken - ki bunu da kötü bir niyetle veya farkında olarak yapmazken birden kendisinin ne olduğunu görür. diğerlerini gördüğü gibi kendisini görür, kendisini yargılar aynı şekilde. acır herhalde. bir sürü pişmanlığı olduğunu farkeder. üstelik yıllar boyunca bunların pişman olunacak şeyler olduğunu bile farketmemiştir. başlanmamış bir ilişki, aldırılmış bir çocuk, terkedilmiş bir koca .. bu kadar önemli hususlarda bile ne kadar pişman olduğunu yeni anlar. kendini kandırmayı bırakır ve kendini kandırmış olmaktan nefret eder. tüm hayatı, kim olduğunu bir kaç haftada yeni farkeder. tesadüfen duyduğu bir kadın ve onun kıvılcım olduğu bir olay silsilesiyle, bir rüyayla, bir karşılaşmayla, bir tesadüf zinciriyle .. psikoloüğa giden o hamile kadın gerçekten klimt'in resmini yaptığı "umut" olmuştur. ölülerin, çirkinlerin, karanlıkların önünde duran bu saf hamile kadın ona bakan kişiye umut vermiştir. gözlerini açmıştır, yaşadığı şeyler kötü ve zor olsa da ona huzursuzluktan çok huzur vermiştir. rilke'nin dediği gibi "hayatını değiştirmelisin" demiştir. ne olduğunu görmesini sağlamıştır. üstelik bu kadar geç, üstelik çevresindeki herkes bunun farkındayken. ama biliyoruz ki o akustik sorun yüzünden o hamile kadını duymasa bile bir şekilde hepsi olacak bunların. çünkü biliyoruz ki derindeki duyguları sonsuza kadar saklı tutamayız. tuhaf şey ..
  • film, yaban cileklieri'nin new york uyarlamasi gibidir.
    acilis sahnesindeki fotograflarla aileyi tanitma, kahramanin yuzlestigi yaslilik sorunu, hayatin tekrar gozden gecirilmesi, gorulen ruyalar, yeni karsilasilan karakterler araciligiyla yakalanan kendini degerlendirme firsati ve daha niceleri yaban cilekleri'nde de mevcuttur.
    bunlarin yani sira, oldukca guzel bir filmdir. "aman da hoy woody allen filmi, izler guleriz!" diye basina oturulmamalidir, hayal kirikligi yaratabilir. zaten vudi bey de filmde oynamaz. sanirim komedi filmi cekmek istemediginde filmlerinde oynamamasinin nedeni; ekranda gorundugu anda, hicbir sey yapmiyor olsa bile seyircilerin yuzunde bir tebessum olusturdugunun bilincinde olmasi.
  • woody allen'ın ne kadar büyük bir ingmar bergman hayranı olduğunun en somut kanıtı olabilir bu film, wild strawberries'e bir saygı duruşu mu desem, bir bergman güzellemesi mi desem bilemedim; nasıl tanımlanırsa tanımlansın alışılagelmiş woody allen tarzından bir hayli uzakta, ama bir o kadar da güzel bir film olmuş. son olarak da bir nevi yıldızlar geçidi olmuş film, kimi ararsanız var.
  • oransal olarak az ironi bulunduran ("heidegger bunu haketmisti!") woody allen filmi. bir felsefe hocasinin siradan oldugu kadar siradisi psikolojik hayatini anlatiyor. ve bayik bir drama degil.
  • 1988 yapımı yine new york'ta geçen bir woody allen filmi.

    içsel hesaplaşma, pişmanlık, aldatılma, yalnızlık... iyi kurgulanmış bir film.

    --- spoiler ---

    öyle zamanlar vardır ki bir tarihçi bile geçmişe bakmamalıdır

    --- spoiler ---
  • spoiler var. her insanın bir gün ayırdına vardığı anda gerçekleştireceği bir hesaplaşmayı ele alıp, burcu güneş'in de dediği üzere "haklı olmayı mutlu olmaya, tercih ettim son defa" demek üzere olan bir kadının hikayesini anlatıyor bu film. bunu izledikten sonra smultronstallet'i izledim ve elbette gizlenmediği üzere ilintili bu iki film. swf'de yer verdiğimiz "bu tür konuşmalardan kaçınırım" tavrı, insanların kendisinden nefret ettiğini öğrendiği anda verilen tepkiler insan 1000 yaşına da gelse, psikolojik savunma mekanizmasının kralını da kursa mutsuzluğun dibine düştüğü ve "ben nerede yanlış yaptım" sorusunu kendisine sorduğu anda yıkılıp gidecek kurallar bütününden ibaret olduğunu gösteriyor. en azından benim için öyle. yoksa 93 yaşında, bu hesaplaşmayı yaşamayan bir marion post olarak, -kendince- mutlu mesut bu diyarlardan göçüp gidecek insanlar vardır elbette.

    18 yaş altı - 5.8
    18 ya erkek - 5.7
    18 ya kadın - 5.8

    18-29 kadın - 7.8
    45+ kadın - 7.8

    ortalama 7.3

    oylarıyla kimlere hitap etmediğini kolayca anlayabiliyoruz. castin bibırı türkiye'de konser vermeye çağıran kitlenin anlaması/beğenmesi beklenmeyen bir tür film bu.

    her filme bir swf kampanyasında marion'un gerçeklerle yüzleştiği andaki istemsiz savunmasını ele aldık

    http://dl.dropbox.com/…/another woman - savunma.swf

    --- spoiler ---

    - o senden nefret ediyor

    marion: üzgünüm, ben bunu kabul edemem.

    - sen çok zeki bir kadınsın. onun duygularını nasıl anlamazsın?

    marion: bak, geciktim. ve... ve... doğruyu söylemek gerekirse, her zaman bu tür konuşmalara girmemeye çalışmışımdır. bilirsin, insanlar bazen pişman olacakları şeyler söyler.

    --- spoiler ---
  • bergman'ın smultronstället filminden esinlenme. ona gönderme diyenler olmuş, bildiğin woody allenca yeniden çevrimi gibi bişey olmuş. baya baya kopya yani.

    olmuş mu peki? olmamış. başroldeki kadın o kadar soğuk ve itici ki filmin içine giremiyosunuz bi türlü.
  • --- spoiler ---

    er yada geç öğrencinin alabildiği her şeyi aldığı zaman gelecektir. sonra eğlenceli gelen bilgi ve fikir paylaşımı insanı boğmaya başlar.
    --- spoiler ---
    insanın kendi yaşamını sorgulaması ve öz eleştirisi üzerine harika bir woody allen filmi.
  • (bkz: sven nykvist)
  • woody allen'ın 1988 yapımı, 50 yaş bunalımı yaşayan felsefe profesörü marion karakteri üzerinden bir kadının iç dünyasına yaptığı geçmişine dair pişmanlıklarla dolu yolculuk filmi. aylar önce izleyip pek beğenmiştim; entrysini yazmak da bugüne kısmet oldu.

    görünüşte mutlu ve uyumlu bir evliliği olan, çevresince sevilip saygı gören marion, kitabını daha rahat yazabilmek için kiraladığı bir evde, evin yan tarafında birtakım tanıdık karakterlerin gizli konuşmalarına şahit olur ve bununla beraber bu karakterlerin herbirinin aslında kendi hayatından farklı farklı parçaları anlattığını farkeder. zaten filmde gizem, endişe ve merak bu noktadan sonra gitgide büyüyor ve senaryo örgüsü buradan alıp yürüyor.

    filmde o kadar çok ayrıntı var ki, o yüzden sakin bir kafayla oturup izlemekte fayda var. ben çok çok sevdim woody allen'ın bu sıradışı filmini, tavsiye de ederim.
hesabın var mı? giriş yap