• olaydaki esas oglan/kiz oldugu halde dayak yiyen, hakaret edilen, yenilen, dislanilan, beceriksiz, ezilen, kotuluk yapan, siradisi, olen, aci ceken, insansi, superman edasiyla her isi basariyla bitir-e-meyen karakter. klasik "kahraman" betimlemesinin tamamen disindaki protagonist. basroldeki sempatik gunahkar.

    ken parker, frodo, spider man, ince memed, ged, qui gon jinn, gunslinger, jozef pronek, spawn, henderson the rain king, kaptan ahab, erdal inönü, jane eyre, cyrano bergerac, hamlet, gatsby, çiçikov.
  • edebiyatta en guzel ornekleri samuel beckett gibi anti edebiyata gonul vermis yazarlar tarafindan yaratilmis kisilikler.

    anti kahraman olmalari sadece bi loser olmalari manasina gelmemektedir bu kisilerin, bi romana konu olmasi hic de muhtemel olmayan kisiler olabilir bunlar. hic bir goze batan ozellikleri olmayabilir bu kisiliklerin; yani bizim bildigimiz ve icsellestirdigimiz kahraman kavraminin zitti ozellikleri yansitmayabilir bir anti kahraman.
  • hayatımda olmasını istediğim insanlar vardır. bir de hayat’ta olmasını istediğim insanlar. yani mesela oha tipe bak insanlarının olmasını* ve kafama düşmek üzere olan saksıyı son anda yakalayıp hayatımı kurtarmalarını isterim genel manada. yahut da hayat boyu çalışıp, sonunda çocukların okul parasını ödeyeceğim banka hesabımdaki parayı çalan şerefsizleri bulsun, hani şu orman yakan orospu çocuklarını yakalasın*, etsin, kaybettiklerimi bize geri versin de isterim, yalan değil*. işte bu hayat’ta olmasını istediğimiz insanlara kahraman diyoruz. bunlar en az benim kadar başkalarının da hayatında olabilecek, herkesin fazla sorgulamadan ve memnuniyetle kabullenebileceği, aslında kolektif ve hatta kamuoyuna mal olmuş kimliklere sahip olabilecek kahramanlardır. bu kahramanları toplum kendi yaratır, kendi ihtiyaçları doğrultusunda. yaratılan kahraman aslında farkında olmadan, kendi toplumunun çıkarları için kullanılmaktadır. onun bu duruma tek katkısı, sahip olduğu üstün yeteneklerdir ki o bunları istemese kullanmaz, hatta kılını bile kıpırdatmadan mal mal oturabilir. ama kahramanın yetenekleri bir kez ortaya çıktı mıydı, artık geri dönülemez bir şekilde sömürülmeye açık hale gelir, ve işte bu yüzden kahraman biraz da saftır, salaktır ve bu yüzden de kullanılmaktadır.

    anti kahraman ise kendi özelliklerini kendi belirler ve sahip olduğu bu özelliklerini en verimli bir şekilde kullanmaya kasar*. herkes için değil, kendi geçmişi, hayatı, geleceği, sevdikleri için var eder kendini*. yaşadığı ister büyük bir travma, ister fazlasıyla sevgi dolu geçen bir çocukluk, ister derin bir aşk, ister kaybedilen birinin acısı ya da beklenen birinin doğumu olsun*, değiştirilmesi gereken bir durum söz konusu olduğunda gereken şeyi üstüne vazife görür; başının çaresine bakmak için kolları sıvar*. yapacakları iyi ya da kötü olabilir. başkalarına ya da kendine zarar verebilir, ölüme, zarara, ziyana yol açabilir, ama kendi doğrularına hizmet ettiği oranda bunların hepsi mubahtır. onun için takip edilmek, onaylanmak, taraftarlar filan hiç önemli değildir*. anti kahramanı seven de zaten, genel geçer doğrular için değil, anti kahramanın doğrularını kendine yakın gördüğü, davasını kendi davası bellediği, yasaya, kurallara ya da geleneklere aykırı da olsa ona yardım edeceği için sever*. onlar hem olmak, hem de sahip olmak istediğimiz şeylerdir bir bakıma...

    anti kahraman, her şeyden önce kendini gerçekleştirmiştir. ne olursa olsun kof değildir. her şeye gücünün yetmeyeceğini bildiği için, her şeye gücü yeter*. zayıflıklarıyla dalga geçer ve bundan bir senaryo ya da bir hayat hikâyesi çıkarabilir. kendi yazar, kendi bozar. başkaları için, misal bir kadın için bozar, bir çocuk için yazar, bir dilenci için oynar, bir şarkı uğruna yola çıkar. ve daha pek çok şey...

    velhasıl... anti kahramanlar iyi adamlardır, severim.
  • entelektüel görünmek isteyenlerin en çok "patladığı" kavramlardan biri.

    sadece kötü kararlar ve seçimler doğrultusunda başına kötü olaylar gelen şerefli kahramanlar da, tamamen kötü duygulara sahip kahramanlar da anti-kahraman tanımına girmek için yeterli özelliklere sahip değildir, anti-kahraman, okuduğunuz kitapta ya da seyrettiğiniz filmde "ben olsam öyle yapmazdım, bu hareket bana göre değil..." dediğiniz halde kahramanı desteklemenizi sağlayacak özelliklere sahip olan karakterlerdir. ya da desteklemeseniz bile en azından kahramana karşı empati yapabileceğiniz kadar "gerçek" olan karakterlerdir, bunların en güzel örnekleri daha önceki bir entry'de de söylendiği gibi samuel beckett tarafından yaratılmıştır. edebiyatta ve sinemada "doğrucu davutların", ağzı süt kokan anne kuzusu kahramanların, peygamber sabrına ve ahlakına sahip karakterlerin karşısında yer alırlar ve tüm o gerzeklikleriyle ve saflıklarıyla mesaj kaygılı karakterlerden çok daha gerçek, çok daha yaşıyor oldukları için klasik kahramanlardan çok daha fazla sevilirler.
  • en sevdiğim kahraman türü. erdal beşikçioğlu'nun başarıyla canlandırdığı behzat ç. bunlardan biridir.
  • (bkz: al bundy)
  • bazı sorunlar var tanım ile ilgili. internette de net ve kesin bir bilgi yok, kaldı ki zaten anti kahraman diye bir tanım yok! olması da gerekmez, wikipedia bile "en nihayetinde sübjektiftir aslında" diyor anti kahraman ile ilgili.

    madem sübjektif, sözlük de sübjektif, biz de sübjektif yorumumuzu ve tanımımızı yazabiliriz...

    her şeyden öncelikle dilimizdeki bir sorundan da kaynaklanıyor olabilir karmaşa. ingilizlerin "anti-hero" dedikleri şeye biz "anti kahraman" diyoruz. ancak biz "roman kahramanı" veya "hikayedeki kahraman" derken herhangi bir karakteri de kastedebiliyoruz. dilimizin böyle bir özelliği (feature) mevcut. halbuki "hero" anlamı gereği "kahramanlık" yapan, bir şeyleri kurtaran, adaleti sağlayan, genel kabul görmüş "iyi"ye ulaşılması yolunda bir enstrüman olan* hikaye karakteridir.

    çok güzel şekilde belirtildiği gibi, anti kahraman protagonist olmak zorundadır. antagonist'lere bu camiada "villian" denir ve villian'lar kötü adamlardır. bu bağlamda hemen belirteyim; dc comics'in hazırladığı joker karakterine kim nasıl anti kahraman diyebiliyor inanmak güç. adam açık ara yaratılmış en chaotic, bu sebeple de karizmatik villian'dır. kaldı ki dc comics'in hiç anti-kahramanı yoktur. hatta bana sorarsanız çizgiroman biçimi gereği anti-hero barındırmakta oldukça güçlük çeker. (küçük karelere büyük şeyler sığdırmak zorundasınızdır, küçük olduğu için ayrıntıları budayıp idealleştirme yapmak zorunda kalırsınız. mesajın biçimi içeriğini dışlar)

    not: bir hikayenin protagonisti, yani ana karakteri illa ki kahraman veya anti-kahraman olmak zorunda değildir. kötü adam, villain'de gayet protagonist olabilir. protagonist-antagonist kavramlarını da iyi anlamak gerekli.

    bir de bu konuyla ilgili kendimce aydınlatıcı olabilecek bir başlık açmıştım, isteyen oraya da bakabilir. (bkz: kaotik iyi karakter karizması)

    bir karakteri bu bağlamda anti kahraman yapabilecek sınırlı özellikler var. dahası, anti kahraman öyle elinizi sallayınca elinize çarpan bir tür değil, hatta pek, pek az. öncelikle yukarıda belirttiğim gibi, bir karakterin etik anlayışı, veya adalet arayışında izlediği yöntem onu anti-kahraman veya klasik-kahraman yapmaya yetmez, hiç yetmez. bu açıdan bakacak olursak en tipik ve tarihi örnek robin hood karakteridir ve kendisi herkesçe kabul görmüş bir "iyi"dir, bir kahramandır. yaptığı şey unutmayın ki "çalmak"tır ve çalmak evrensel adalet ve etik ilkelerini çok aşırı esnetmediğiniz takdirde ahlak dışıdır, yanlışdır. ancak robin hood'u iyi yapan şey aslında daha büyük bir iyiliği, "greater good" da denilen durumu sağlamaya çalışması, yani yaptığı yanlışın evrensel adaleti sağlaması bakımından daha önemli olmasıdır. bu açıdan doğrudan söyleyelim, robin hood bunu bilerek ve isteyerek yapmaktadır, bu sebeple anti kahraman falan değildir. (bu konular fantasy role playing karakterlerinin alignment durumlarının incelenmesinde uzun uzun tartışılmış ve yazılmıştır. gerekli okumayı buralardan lawful good lawful evil - chaotic good chaotic evil başlıklarından da yapabilirsiniz)

    ipucunu biraz önce verdiğim gibi, bir kahramanı "anti" yapan en önemli özelliği onun kendi felsefesi ve yaptığı şeye olan farkındalığıdır. yaptığı şeyi yaparken, onu "kahraman" yapan "hedef"e ulaştırırken izlediği yol ve bu yolda olmaya onu iten dürtülerdir.

    bir de tabi elbette klasik-kahraman klişelerinden ne kadar ve hangileri bakımından uzaktır bu da değerlendirilebilir. örneğin "öm planda olmak - "sevilmek" - "yakışıklı olmak" - "güçlü olmak" vs. gibi tarihin başından beri yazılmış ve yaratılmış bir çok iyi kahramanda bulunmuş ortak özellikler.

    bu açıdan, benim tanımlamama göre belli başlı anti-kahraman örneklerinden giderek daha somut bir tablo çizmeye çalışayım;

    frodo baggins: yaşadığı evrende kendinden çok daha güçlü, yapmaya çalıştığı yapabilecek çok daha yetkin kişiler varken sadece yanlış zamanda yanlış yerde olduğu için, oldukça da mecburiyetten, durumun ciddiyetinin son derece uzağında olmasına rağmen onu kahraman yapacak olan görevi üstlenmiştir. zayıftır, hiçbir dış güzelliği veya içinde müthiş kahramanlık güdüleri yoktur. yancısı samwise ile birlikte dünyayı kurtarmak üzere çıktıkları yolculukta sadece kendi köylerini kurtarmaya çalışmaktadırlar. hele ki samwise zaten en vasıfsızı, en şansızıdır burada.

    spike: buffy the vampire slayer dizisinde tam anlamıyla kötü, her şeyiyle "villain" olan bu karakter her ne kadar güçlü olsa da dizinin sonunda dünyayı kurtarmıştır. fakat bütün hikaye boyunca hep kötüdür. sonra gelin görün ki hikayenin gerçek kahramanına aşık olur, ve olaylar silsilesi onu aşkı için dünyayı kurtarmaya itmiştir. çok acı çekerek de olsa bunu kabullenmiştir. işte bu yüzden, istemeyerek bunu yapmak zorunda kaldığı için, ve geçmişi sebebiyle spike bir anti-kahramandır. aynı hikayede yaşayan angel için de çok anti-kahraman benzetmesi yapıldı ama angel bir yerden sonra hep iyilik yapmakta ve bundan keyif almaktadır. ayrıca yakışıklı ve güçlüdür. spike ana karakter buffy'den sürekli dayak yerdi.

    severus snape: en sevdiklerimden, ciddi bir kitleyi ters köşeye yatırmıştır. kahramanlık yapmak, ön-planda olmak, sevilmek gibi hiçbir niyeti olmamıştır. hatta içinde bulunduğu hikayenin sözüm-ona "protagonist"leri* bile onu sevmez. gelin görün ki hikayenin amacına ulaşmasında kilit rol üstlenmiştir. fiziksel özellikleri, geçmişi steril bir kahraman olmaktan uzaktır. yalnız sadece snape'i iyiliğe iten saiklerin ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için bu role ne kadar kendini vermiştir emin olamıyoruz. yine de yaptığı işe bağlılık konusunda son derece ciddidir. ancak yaptığı şeyden zevk almaz, yaptığı şeyi bu şekilde yapmak zorunda olmaktan hiç hazzetmez. ne harry'e zihinbend dersi verirken, ne çifte ajanlık yaparken ne de dumbledore'u öldürürken bunu yapmak istediği için yapmamış, onu iten başka sebepler olduğu için yapmak zorunda kalmıştır. (ek: kaldı ki zaten snape ne harry için, ne karanlık lordu alt etmek için ne adalet için vs bu kahramanlığı yapmaktadır. onun bunları yapmaktaki tek saiki lily potter'a duyduğu aşktır. onun dışında hiçbir şeye önem vermemektedir, ölmüş bile olsa.)

    (not, burada da aklıma geliyor ki şunu söylemem lazım; bir kahraman, yani normal bir kahraman kırılma anlarında karar vermeli ve bu karar onu hedefine ulaşmada önemli bir yola sokmalıdır. aldığı kararların sorumluluğunu da alabilir bir kahraman ve kahramanlar takip edilirler diğer "normal" insanlar tarafından. onlar takip edilen, emir veren karakterlerdir. emir alan değil. bu yüzden hiçbir anti kahraman: "şöyle şöyle yapmalıyım ki dünyayı kurtarabileyim/cinayeti çözebileyim/hastayı tedavi edebileyim" dememelidir, diyemez.)

    ya bir de şeyi anlamıyorum, hikayedeki kötü karaktere belli bir ölçüde sempati veya anlayış gösterebiliyorsunuz diye o hemen "aa anti kahraman" diyemezsiniz, böyle bir şey yok hemşerim. anket yapmışlar da kill bill'deki bill anti-kahraman çıkmış işte en sevilen. yuh. bill net bir şekilde kötü karakterdir. hem de chaotic (kaotik) kötü karakterdir. tam bir villain'dır. kaldı ki bill'i öldüren "the bride" gelin karakteri bile anti-kahraman değildir. o da sadece anlayış gösterebildiğiniz bir villain'dır.

    sonuç olarak: bir karakteri analiz ederken kendi hikayesi bağlamında değil, onu hikayesinden ve var olduğu evrenden tamamen söküp çıkararak analiz etmeli ve sıfatını bu şekilde vermeliyiz, en azından bu tür bir karakter çözümlemesi ve sınıflandırması yapacaksak. çünkü eğer hepsini kendi hikayesi içinde değerlendirirsek ortaya saçma sapan bir sınıflandırma çıkıyor, spider-man ve frodo baggins'i aynı şekilde değerlendirmek durumunda kalabiliyoruz ki açık ve net bir şekilde hiçbir alakaları yoktur.

    yani şunu düşünmek lazım; önce, ilk önce, yukarıda yazdıklarımı bile umursamadan önce şunu sormalıyız kendimize; "bu karakter ne 'kahramanlık' (heroic) yaptı?" ama dediğim gibi bunu mutlaka kelimenin ingilizce kökenini dikkate alarak yapmalıyız.

    son not: internette okuduğunuz her şeye inanmayın. yalan yanlış çok bilgi var işte.
  • jon langford'un moby dick'ini şüphelere gark edip sinirlendiren yakıştırma: "anti kahraman olmakla yaftalandığını görmek kıyak iş. ama işin doğrusu şu ki, ben intikam hırsına banmış bir canavar filan değilim. hakkımda üfürülen bu tanımlara bakınca kendimi tanıyamıyorum. güya beni tasvir eden tüm o aptalca tuhaflıklar, incil'den apart yahut ne idüğü belirsiz doğaüstü yakıştırmalar... bütün bu tırı vırılar özünde kaptan'ı anlatıyor, beni değil." (jon langford, "bir balinanın midesinde," unplugged in america).
  • doğru bildikleri yolda kullandıkları yöntemler korkutucu olan ancak vicdana sahip kötü adamlar.

    (bkz: wolverine)
    (bkz: behzat ç.)
  • erdemlerini show'a çevirmeyen, az ama öz konuşan, genelde diğer karakterlerin sevmediği ama sevdiği herhangi bir kişi için canını feda edebilecek, içiyle dışı farklı olan, sert görünüp aslında duygusal olan, hayatla bağları çok sıkı olmayan ölmeyi bekleyen karakterlerdir aslında benim gözümde.

    (bkz: sydney carton)
    (bkz: leon)
    (bkz: ethan edwards)*
hesabın var mı? giriş yap