• insanların artık doğurmaması gerektiğini; çocuk yapmanın hem ebeveyn açısından, hem de çocuk açısından; hem dünyamız için, hem de dünyaya gelen bireyin kendi kişisel varoluşu için pek bir getirisi olmadığını savunan görüş.

    tabi bu güdük tanım sizde hemen nihilistik bir görüş izlenimi yarattı fakat işin aslı pek de öyle değil. şu makaleye bi göz atın derim;

    http://www.thecritique.com/…heory-of-anti-natalism/

    bunun bir felsefe olmadığı savunulmuş gerçi ama yine de uzun zamandır düşündüğüm ve hatta belki de savunduğum bu görüşün bir ismi dahi varmış ve bu konuda literatür dahi oluşmaya başlamış.

    zıt görüş için: natalizm
    türkiye'nin en büyük feylesofunun bu konu hakkındaki görüşü için; en az 3 çocuk doğurun
  • "böyle bir dünyaya bebek getirmek zalimliktir." diyerek insanların üremesine karşı çıkan düşünce akımıdır.
  • anti natalist felsefe doğum karşıtı bir harekettir.

    insanların artık ürememesini savunur.

    yeni bebek doğumlarının hem insan hem doğa için yeni acılara yol açacağını savunur.

    antik yunan döneminin en büyük trajedya yazarlarından sofokles de anti-natalistlerin referans noktası olarak gösterdiği isimlerden.

    anti-natalistler, sofokles'in oidipus kolonos trajedisindeki "doğmamış olmak, hiçbir zaman elde edemeyeceğimiz en değerli armağandır" sözlerinin anti-natalizmi işaret ettiğini savunuyorlar.
  • bu dünya’ya en faydalı çocukları, çocuk yapmayı düşünmeyenler yetiştirebilir sanki
  • "çocuklarıma bırakacağım en büyük miras hiç var olmayacak olmalarıdır." - arthur schopenhauer

    "dünyaya getirmek istemediğim çocuklar, bana borçlu oldukları mutluluğu bir bilseler." - cioran.
  • (bkz: antinatalizm)
  • yıllar içinde artan niteliksiz, düzensiz ve kaotik insan üretimi dünyanın üretim ve sosyal ilişkilerinde sorunlara, doğa tahribatına yol açacak ve ne kadar radikal reformlar yapılmaya çalışılırsa çalışılsın önüne geçilemeyecek belli ki.

    çin’in tek çocuk politikası gibi bir yürütmeden bahsetmiyorum. üreme karşıtlığı görüşü kendi üstüne düşünmeye vakit bulamayan, bulundurtulmayan insanların düşünmesi gereken bir şey olduğu için yere basan bir hareket değil, devletlerin işine gelen bir şey değil. ama çocuk doğurma özgürlüğü demeden önce doğacak çocuğun hayatını düşünme özgürlüğü gelir demek de lazım sanki, çocuk yapmak tek ya da iki kişiyi ilgilendiren bir karar değil sadece.
  • savunucusu olduğum görüş.özgür irade dışında varoluşa atılmak suçtur. ve hesap hakkımız var.

    https://tr.sputniknews.com/…e-babasina-dava-acacak/
  • varlığından haberdar olmadan savunucusu olduğum görüş.

    yıllardır, insanın doğaya da kendi türüne de zarar verdiğini savunur dururum. baba olmaktan öcü gibi korkarım. the matrix filmindeki ajan smith'in de anti natalist olduğu söylenebilir. ben smith'in insan tanımının altına imzamı atıyorum.

    "bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. ama siz insanlar öyle değilsiniz. bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. ne olduğunu biliyor musunuz? virüsler. insanlar hastalıktır."*

    ayrıca çok az kadın anti natalist olabilir. bu görüşü paylaşanların büyük çoğunluğu erkektir. çünkü toplumsal normlar kadınları doğurmaya ta küçükten motive ediyor. sadece ortadoğu'da değil. ama en çok ortadoğu'da.
  • insanın diğer tüm türler içerisinden bilinç kazanmasını yadırgayan, kötüleyen bir kaos vari düşünce sistemidir. temsilcilerinden ilki: albert caraco olduğu düşünülmektedir.

    --- spoiler ---

    true detective karakterlerinden rust cohle adlı karakterin hayata bakış açısını tanımlar.
    rust'un kurduğu diyaloglardan biri:
    r: rust cohle
    -: martin hart
    r:bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi.çok fazla bilinçlendik. doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı.bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız.
    -bu çok mantıksız geliyor, rust.
    r: hepimiz bir yanılsama içindeyken duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat aslında bir hiç olan bireyleriz.
    -yerinde olsam bu saçmalığı etrafta söylemezdim.
    -buradaki insanlar böyle düşünmüyor.
    -ben öyle düşünmüyorum.
    r: bence türümüzün yapması gereken onurlu davranış programlamamızı reddedip üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek kardeşçe bu haksızlığa bir gecede son vermektir.
    -o halde ne diye sabah yataktan kalkıyoruz ki?
    r: ben de kendime bunu soruyorum ama aslında bu sorunun cevabı intihar etme cesaretimin olmamasıdır.
    --- spoiler ---

    nitekim olayın içine iyice dalmadan bir tane cem yılmaz espirisinden gidelim.
    "yakışıklısın tabi. ama burada. bu alan dışına çıkma"
    anti natalizm (fatalizm) bir nevi hiççiliğin pesimist olgusundan doğan bir "çıkmaz sokak" algısıdır.
    pascal'ın kumarı ile oldukça benzerdir.
    kısaca pascal'ın kumarı: "her şekilde ibadet etmek karlıdır. tanrı varsa, zaten benim fikirlerim galip gelir. yoksa da kaybedeceğim bir şey yoktur."
    kendi kendini minimalistlerle doğrular. suçlarken ve eleştirirken elinde bolca malzeme kalır. tanrı ile ikili oynar. bu hiledir.
    aynı olgu anti fatalistlerde de gerçekleşir. biz insanoğlu canavarlaştık. yok olmadığımız veya buna cesaret edemediğimiz için her şeye karşı silahımız dolu ve tetiktedir.
    yanlışlanamaz. tartışılamaz gibi gözükür. aslında öyle değildir.
    homo sapiensler-homo africanus- homo neandertaller arasında şu anki insanın bilinç seviyesine ulaşacak materyaller mevcuttu. onulmaz rekabetler ve katliamlar sonucunda sapiensler kazandı. çünkü aynı alanı işgal etmek için savaşan rakiplerdi. hayat, türlerin alan savaşından başka bir şey değil. bir nevi "topluca savaş".
    insansı kuzenlerimizi katlettiğimiz için şu anki pozisyonumuzda duruyoruz. biz burayı hak ettik. aslında hakkıyla oturduğumuz tahtta, neden kendimizi canavar veya olmaması gereken olarak görelim? bizim konumumuzu başka türlerde işgal edebilirdi. biz izin vermedik! diğerlerinden daha vahşiydik, akıllıydık, becerikliydik, örgütçüydük. bu yüzden hayatta kaldık ve adapte olduk.

    tarihte veya hiçbir hayvanda gördünüz, okudunuz mu?
    "ya kusra bakma senin toprakları işgal ettik, soyunu sopunu kestik. canavarım ben kusra bakma. al tekrardan senin olsun burası. benim kayıplarımda varsın olsun. canın sağ olsun senin."
    hiçbir canlı kendi alanını savunurken veya işgale kalkışırken "elinde gülle" gelmez.

    bundan mütevellit; malthus'un, darwin'in rekabetçi teorisine kıyasla anti fatalistçilik çok havada kalan temeli sağlam kurulmamış, yalanıyla kendini avutan bir akım.
hesabın var mı? giriş yap