• yontma taş devrinde afrika giderek kuraklaşınca insanlar yukarıya doğru göç etmeye başladılar. kısmen daha serin ve nemli bölgeler arıyorlardı. yukarı bölgelere çıkıldıkça su yatakları bulmaya başladılar. bu su yatakları nil nehrinin son kısımlarıydı. nehri takip edip nehir boyunca yukarı doğru çıktılar sulak araziler kıyısına yerleşe yerleşe. nil nehrinin kenarlarına birikip yerleşmeye başladılar. mö 9000 yılları civarı tarım devrimi ile birlikte buğday ve türevleri üretilmeye başlayınca iyice buraya yerleştiler.

    nil kenarı sulak, otlar savanlar ağaçlıklar. hem tarım hem hayvancılık gelişiyor zamanla. mö 4bin yıllarına gelindiğinde nil boyunca yerleşim artmış, nufüs artmış, kısmen şehirleşme ve bölgeselleşme başlamış. avcılık-toplayıcılıktan üretime ve dolayısıyla ticarete geçilmiş. şehirler kurulmaya başlamış, her şehir kendince üretim yapıp bir kültür oluşturmaya başlamışlar.

    tarımda üretim ve buna bağlı kap kacak üretimi, ticareti. hayvan üretimi, ticareti, kesimi ve kesici aletler yapımı. ticaretin olduğu yerde mülkiyet doğdu, zenginler ortaya çıktı. daha sulak arazileri aldılar. nil taşkınlarından korunacak evler yapmaya başladılar. nil nehrinin taşmasından kaçanlar aşağı nil ve yukarı nil'de birikmeye başladı ve böylece aşağı mısır ile yukarı mısır kurulmuş oldu. aşağıda bir krallık yukarıda bir krallık oluşmaya başladı.

    mısır tarihçisi manetho'ya göre mö 3200 yıllarında dönemin en zengin olmuş, en güçlü kişisi narmer adında birisi aşağı mısır ve yukarı mısır krallığı birleştiriyor. bugünkü kahire yakınlarında bir şehir kurup başkent yapıyor, kentin adı da memphis.

    narmer, kimi tarihçilere göre akrep kral'ın varisi, kimisine göre kendisidir. büyük çoğunluk kendisi olduğu görüşünde.
    ilk firavun narmer.

    mısır tarihinde narmer'den başlamak üzere mısır tarihi boyunca 190 kral hüküm sürmüştür. 30 hanedanlı mısır’ın tarihi, eski krallık dönemi (mö 3.100-mö 2.150), orta krallık dönemi (mö 2.050-mö 1.650), yeni krallık dönemi (1570-935) ve geç dönem (mö 935 - ms 343) olmak üzere 4 döneme ayrılır. her dönemin ardından karışıklıkların yaşandığı bir ara dönem geliyor illaki.

    mö 3150 yılından itibaren başlayan antik mısır tarihinin son lideri meşhur bildiğimiz kleopatra'dır. kleopatra mö 30 tarihinde oğlu caesarion ile birlikte ölünce antik mısır tarihi sona eriyor.

    hanedanlar ve önemli olaylara bakalım;

    1. hanedan (y. 3000-2800)
    aha (athothis)
    cer (kenkenes)
    cet (uenephes)
    den (usaphais)
    anecib (miebis)
    semerhet (semempses)
    ka'a (ubienthes)

    2. hanedan (y. 2800-2670)
    hotepsehemvi
    reneb
    nineçer
    peribsen
    hasehemvi

    3. hanedan (y. 2670-2600)
    nebka
    zoser (2654-2635) ilk büyük piramidi (zoser pramidi) yaptığı söylenir.
    sehemhet
    huni (2625-2600)

    4. hanedan (y. 2600-2487)
    snefru (2600-2571)
    keops (hufu) (2571-2548) - keops piramidi
    recedef (2548-2540)
    kefren (hafre) (2540-2514)
    mikerinos (menkaure) (2510-2491) - kefren piramidi
    şepseskaf (2491-2487) - mikerinos piramidi

    kefren ve mikerinos piramitleri kendi zamanlarında yapılmaya başlanmış ama çocukları tarafından bitirilmiştir. mısır tarihi boyunca yaklaşık 200 piramit yapılmış en büyüğü keops piramidi'dir. keops piramidi dünyanın yedi harikasından biri ve en eskisidir. dünyanın yedi harikasından en eskisi ve günümüze ulaşan tek eserdir.

    5. hanedan (y. 2487-2348)
    userkaf (2487-2480)
    sahure (2480-2468)
    neferirkare (2468-2449)
    neuserre (2443-2419)
    menkauhor (2419-2411)
    cedkare (asosi) (2411-2378)
    unas (2378-2348)

    6. hanedan
    teti (2348-2320)
    userkare
    1. pepi merire (2316-2284)
    1. merenre (2284-2270)
    2. pepi neferkare (2270-2205)
    2. merenre antiemsaf
    nitokris

    7-8-9-10 hanedanlar toplam 100 yıl hüküm sürmüş.

    11. hanedan (y. 2081-1938)
    1. inyotef (sehertaui) (2181-2165)
    2. inyotef (vahanh) (2065-2016)
    3. inyotef (nahtnebtepnefer) (2016-2008)
    1. mentuhotep (nebhepetre) (2008-1957)
    2. mentuhotep (seanhkare) (1957-1945)
    3. mentuhotep (nebtauire) (1945-1938)

    burdan itibaren 18. hanedana kadar böyle gidiyor. tüm firavunların isimlerini uzun uzun yazmayayım dedim.
    18. hanedan (y. 1539-1292)

    hatşepsut (maatkare) (1479-1458) - 18. hanedan'ın 5. firavunu olan hatşepsut antik mısır tarihinin tek kadın firavunudur. kraliçe olarak hitap edilir. törenlere takma sakal takarak katılırmış.
    18. hanedanın 4. firavunu 2.thutmose ile evliydi, erkek çocuğu olmayınca firavun başka kadından erkek çocuk yaptı. thutmose erken ölünce çocuğu küçük olduğu için ilk meşru karısı hatşepsut tahta geçmek durumunda kalıyor ve 30 yıl hükmediyor.
    tarihten adından söz edilen ilk kadındır. kayıtlarda adı geçen ilk kadın.

    4.amenhotep/akhenaton (neferheprure) (1353-1336) - hz. yusuf'u hükümdar yapan firavun, 18. hanedanın 10. firavunu ve kraliçe nefertiti'nin kocası. nefertiti ile birlikte yönetmişlerdir ülkeyi.
    hz. yusuf kardeşleri tarafından kuyuya atılıyor, tüccarın biri bunu bulup köle olarak medyenli bir tüccara satıyor. tüccar da onu firavunun askerlerinden potifar'a satıyor. potifar'ın eşi yusuf'a iftira atınca yusuf'u zindana atıyorlar. 7 yıl zindanda kalıyor. firavun'un gördüğü bir rüyayı yorumlayarak zindandan kurtuluyor ve zamanla firavun'un güvenini kazanıyor ve firavun onu hükümdar yapıyor.

    şimdi bu noktada çok fazla karışık söylem var.
    mısırlı tarihçi ahmed osman ; akhenaten'in annesinin babası olan yuya'nın eski ahit ve kur'an'da adı geçen yusuf peygamber ( joseph ) olduğunu söylüyor. ama bazı kaynaklarda da çağdaşı olduğu söyleniyor.
    hükümdarlığının 5. yılında adını değiştirip akhenaton yapıyor ve tüm çok tanrılı dinleri kaldırıp tek tanrılı din yapıyor. kimi tarihçi yusuf'tan etkilendiğini söylüyor. ama bazı tarihçiler de bu kişinin musa olduğunu söylüyor. zira musa da o tarihlerde yaşamış ama tam tarih belli değil.
    bilinen tarihlere göre yusuf, musa'dan yaklaşık 150- 200 yıl önce yaşamış

    sonraki firavun; smenhkare (anhheprure) (1336-1333)

    geldik;
    tutankhamon(nebheprure) (1333-1323)
    18. hanedanın 12. firavunu olan bu adam neden efsaneleşmiş; çünkü babasının koyduğu tek tanrılı dini kaldırmış, mısır'a eski dinlerini getirince halk onu çok sevmiş. 18 yaşında genç yaşta da ölünce ona o zamana kadar görülen en gösterişli cenaze töreni ve mezarı yapılmıştır. ismi de kulaktan kulağa yayılmıştır. ama tek neden bu değil.
    mezarı bulunduğunda; mezar bulunuyor, lahit kırılıyor, lahitin iç kısmında ; firavunun mezarına her kim dokunursa ölümün kanatları onu saracaktır.

    ondan sonra mezarı açan kişinin kuşunu mısırın simgesi olan bir kobra yiyor. mezarı açan fakirlik içinde ölüyor. mezar kazı işlerinin maddiyatını karşılayan kişi mısırda zehirleniyor ölüyor ve olay patlıyor, bölgeye ziyaret akını başlıyor. sonra da tabi mezara girip bakan kişilerin hastalanıp öldüğü efsanesi yayılınca durum bu hale geliyor.

    19. hanedan (erken ramses dönemi) (y. 1292-1188)
    1. ramses (menpehtire) (1292-1290)
    1. seti (menmaatre) (1290-1279)
    2. ramses* (usermaatre setepenre) (1279-1213) - çoğu tarihçiye göre hz. musa'nın yaşadığı dönem bu dönem. bazı tarihçiler musa'nın gerçek bir varlık olmadığı söyler. ama tevrata göre de musa mö 13.yy ya da 14.yy'da yaşamış. en bilinen öykü 2. ramses zamanında yaşadığı.
    merenptah (baenre meriamun) (1213-1203)
    2. seti (userheprure setepenre) (1203-1196)
    amenmesse (menmire)
    siptah (ahenre setepenre) (1196-1190)
    tausret (satre meriamun) (1190-1188)

    bu şekilde 20-21-22-23-24 hanedanları devam ediyor.

    25. hanedan (712-664)
    kaşta (740)
    piye (740-713)
    şabaka (712-698)
    şebitku (698-690)
    taharka (690-664)
    tanutamon (664-656)

    ve sonra asurluların işgali (671-664)

    27. hanedan döneminde pers'ler iktidar oluyor mısırda(525-404)

    pers iktidarından sonra mısırlılar geri alıyorlar ve hanedanlar devam ediyor.
    30. hanedan (380-343)'dan sonra persler geri alıyor ama mö 333 yılında büyük iskender mısır'a giriyor. mısırlılar persleri hiç sevmediğinden iskenderi alkışlayarak karşılıyorlar. iskender mısırda iskenderiye şehrini kuruyor devasa halde. bir de büyük iskenderiye kütüphanesini kuruyor. mısırlıların da kültürüne karışmıyor. çünkü iskender, bilime ve sanata çok değer birisi.

    iskender'in buraya yönetmesi için koyduğu vali, iskender öldükten sonra da burayı yönetiyor. ama mısır kültürlerine karışmıyorlar, yaptırım uygulamıyorlar, o yüzden antik mısır kültürü devam ediyor burda ve antik helenistik kültür çok görülmez. ta ki romalılar mö 30 yılında kleopatra ve oğlunu öldürüp mısırı ele geçirince kadar. kleopatra intihar ediyor da oğlunu da öldürüyorlar.

    böylece antik mısır dönemi mö 30 yılında roma egemenliğine girerek bitmiş oluyor. romalılar mısır'ı alınca kendi kültürlerini yaymaya başladılar ve geleneksel mısır tarzı sonra erdi.

    tabi miladi tarihte isa ile birlikte hristiyanlık doğunca hemen dibindeki iskenderiye'de de halk hristiyanlaşmaya başlıyor. hristiyanlık yayıldıkça da eski mısır dinleri, tapınakları, tanrıları, törenleri yavaş yavaş yok olmaya başlıyor. ms 391 yılında roma hükümeti hristiyanlığı resmi din olarak benimseyince zaten iyice mısır gelenekleri azalıp yok olmaya başladı.

    hal böyle olunca da eski dinler ile yeniler çatışmaya başladı. iskenderiye, gerek genel gerekse kişisel yontuların imha edilmesiyle sonuçlanan geniş çaplı pagan karşıtı ayaklanmalara sahne oldu. sonuç olarak mısır'da pagan kültürü sürekli olarak geriledi. yerli halk kendi dilini konuşmayı sürdürürken mısır tapınaklarındaki rahip ve rahibeler azaldı ve hiyeroglifi okuyup yazabilme becerisi giderek ortadan kalktı. mısır tapınakları ise, bazıları kiliseye dönüştürüldü, bazıları ise çölde terk edildi.

    ms 640 yılına kadar romalıların elinde kaldı mısır. 640 yılında hz. ömer aldı ve araplara geçti. araplarda sürekli el değiştirdi. 1517 yılında yavuz sultan selim ridaniye seferi ile mısır'ı alınca osmanlılara geçti.

    1822'de hakimiyet ingilizlere geçti.
    1922'de mısır krallığı
    1953'te mısır cumhuriyeti kuruldu. sonra birleşik arap cumhuriyeti adı altında bulundu.
    1971 yılında ise bugünkü mısır arap cumhuriyeti adını aldı.

    1981 yılında devlet başkanı olan hüsnü mübarek 2011 yılına 30 yıl boyunca mısır'ı yönetti. yani açıkçası modern firavun da diyebilirsiniz. 2011 yılındaki arap baharı ile başlayan ayaklanmalardan mısır da nasibini aldı. 2011'den beri bir devrim yaparak bir darbe yaparak ilerliyorlar.
  • fayansı bulmuşlardır. camsı bir madde olan fayansın temel malzemesi kumdur, cam değildir ve camdan çok uzun zaman önce bulunmuştur, 1800 derecede fayans formunu alan kum o dönemdeki teknoloji ile o ısıyı sağlamaları imkansızdı bu nedenle gereken ısıyı 900 dereceye indirecek bir formül bulmaları gerekmiştir. bunun için de tuz kristalleri kullanmışlardır, içine birazda bakır oksit katarak mavi renk elde etmişlerdir.

    mavi; denizin, gökyüzünün ve nil'in rengi olduğu için antik mısır'da önemli yer tutar. 3500 yıl önce yapılmış fayans heykeller ve takılar günümüze kadar ulaşmış, bir çok müzede sergilenmektedir.

    edit: düzeltme.
  • antik mısır'da her cins hayvanla ilgili şöyle bir gelenek vardır: mısır halkı tarafından, kadın veya erkek fark etmeksizin, bazı kişiler seçilir. seçilenler kişi bir cins hayvan bakımından ve beslenmesinden sorumlu olur, bu görev babadan oğula geçer. mısır şehirlerinde yaşayanlar, hayvanlara şöyle davranmakla yükümlüdürler: bir hayvanın adanmış olduğu bir tanrıya dua edecekleri zaman, çocuklarının saçlarının ya tamamını, ya yarısını ya da üçte birini kazıtırlar. kesilen saçları bir teraziye koyarlar ve gümüşle tartarlar; ağırlığı ne kadar tutuyorsa, o hayvanın bakıcısına o kadar gümüş verirler, bakıcı da bu parayı balık almak için kullanır, balıkları parçalara ayırır ve hayvanlarına yedirir.

    eğer bir kişi bu hayvanlardan birini kasten öldürürse ölüm cezasına çarptırılır; istemeyerek öldürmüşse, rahiplerin belirledikleri bir para cezası öder. ama eğer ölen hayvan bir ibis veya doğan ise ve kasten öldürülmüş olmasa dahi, onu öldüreni öldürürler.

    mısır'da insanlarla yaşayan hayvanların sayısı hayli fazladır; eğer kediler bazı kazalara kurban gitmeselerdi bu sayı çok daha fazla olurdu. bir yangın çıktığında, kediler doğaüstü güçlerce ele geçirilmiş gibi davranırlar, mısırlılar yangını söndürmeyi bile unutup kedileri korumak için etraflarını çembere alırlar; kediler ellerinden kurtulur da yangına atlarlarsa bunu büyük bir yas sebebi sayarlar. bir mısırlının evinin kedisi doğal yollarla ölürse, o evin tüm sakinleri kaşlarını kazıtırlar; eğer ölen köpekse, kafaları da dahil tüm vücutlarını kazıtırlar.

    bir kedi öldüğünde bedeni bubastis'teki kutsal bir yapıya götürülür, orada mumyalandıktan sonra defnedilir; köpekler ise öldüklerinde kutsal tabutlar içine konularak bulundukları şehre defnedilir.

    kaynak: tarih, herodot
  • antik mısır denilince akla ilk önce ölüm sonrası yaşam için mumyalanma, firavunlar, piramitler ve yapımında kullanılan köleler geliyor ancak antik mısırda bunlardan çok daha fazlası vardı. antik mısırdaki günlük hayatı merak edenler için ;

    antik mısırlıların, mısırlı olmayan diğer insanlara karşı küçümser tavırları vardı, bunun temel sebebi ise kendilerinin mümkün olan en iyi hayatı yaşadıklarını düşünüyorlardı. antik mısırdaki hayatın kusursuz olduğu, ölüm sonrasının ise bu hayatın devamı olarak düşünülüyordu. mısırdaki insanlar iki yöntemle köle olurlardı. birincisi suç işleyenler ve karşılığını veremeyenler, ikincisi ise diğer ülkelerden köle olarak ele geçirilen askerler. bu kişilerin özgürlüklerinden kendi seçimleri veya askeri fetihler sebebiyle feragat ettiği düşünülürdü ve özgür mısırlılardan daha düşük hayat kalitesine sahip olmaları bu sebebe bağlanırdı.

    mısırdaki piramitleri ve diğer ünlü eserleri ortaya çıkaran bireyler, o alanda yetenekli olan ve borcunu ödemek için bu işi yapan kişilerdi. ortaya çıkarılan eserler sadece hayatı ve ölümü anlatmak için değil, aynı zamanda o eseri meydana getiren kişinin sonsuza dek unutulmaması için de yapılabilirdi. hatta mısır inancına göre, ölümden sonra bile olsa başka bir kişinin hayatına yön vermek çok önemliydi. bu sebeple bir eser meydana getirilir, ancak başka bir kişinin o eserden daha iyisini yapması beklenirdi. ölümden bu kadar uzak olan bir kültürde, günlük yaşam var olan vakti mümkün olduğunca dolu dolu kullanmaya ve bir başkasının hayatına iz bırakmaya yönelikti.

    sporlar, oyunlar, okumalar, festivaller ve arkadaşlarla geçirilen zamanlar çiftçilikle ve mimariyle uğraşan halkın günlük yaşamındaki kısımlardı. mısırlıların dünyasında bir sihir bulunurdu. bu sihir tanrılardan daha önce ortaya çıkmıştı ve tanrılara görevlerini yaptıran da bu sihirdi. tanrı heka bu sihirin (ve ilaçların) kişiselleştirilmiş haliydi. kendisi yaratılış sürecinde yer almış ve sonrasında yaratılışı ayakta tutmuştu. ahenk ve denge kavramı ma'at, mısırlıların hayatı anlamalarındaki merkez noktaydı. ma'at'a imkan sağlayan ise heka'ydı. ahenk ve denge içinde yaşarken insanların barış içinde olması ve diğerlerine mutluluk vermeleri beklenirdi. kral djedkare ısesi'nin veziri, milattan önce 2414 ile 2375 yılları arasında yaşamış ptahhotep'in yazdıklarından şöyle bir not ele geçirilmiştir ;

    hayatta olduğun sürece yüzün sürekli parlasın. yıllar geçtikçe insanın yaptığı iyilikler diğerlerinin aklında kalır.

    yüzünün parlamasının anlamı mutlu ve neşeli olmaktır, bu sayede kişinin kendi kalbi hafifler ve başkalarının kalplerini de hafifletir. mısırda sosyal sınıflar çok eski tarihlerde oluşmuş olsa da (milattan önce 6000) hayatı istediği gibi yaşayanlar sadece soylular ve üst sınıf değildi, köylüler de istedikleri hayata sahipti. soyluların ve yönetimdekilerin yaşantıları sürekli not edilir ve halka duyurulurdu. aynı bugünkü gibi insanlar bir ünlünün hayatına ve yaptıklarına önem verir ve sürekli takip etmek isterdi.

    nüfus ve sosyal sınıflar

    mısırda sosyal sınıf ayrımı yukarıdan aşağıya doğru en üstte kral, onun veziri, sarayda yaşayan soylular, bölgesel valiler, askeri generaller, devlet görevlileri ve köylüler olarak belirtlenirdi. bu sosyal sınıfların arasında hareketlilik çok fazla yaşanmazdı çünkü tanrıların en mükemmel sosyal sınıflandırmayı yaptığı düşünülürdü. tanrılar insanlara her şeyi vermişti ve onları yönetmesi için bir tane kral görevlendirmişti. kral, halkın isteklerini ve ihtiyaçlarını anlayacak ve bunları yerine getirecek güce sahipti. kral, tanrılar ile halkın arasındaki aracıydı ve güneş tanrısı ra'nın rahipleri daha güçlü olana kadar da öyle kaldı. ra daha güçlü olduktan sonra bile krallar, tanrıların seçilmiş kişileri olarak görülmeye devam ettiler. daha sonraki yıllarda din görevlileri kraldan daha fazla güç sahibi olmuştu ama yine de halk krala ve çevresine saygı gösteriyordu.

    üst sınıf

    mısır kralı (yeni krallık dönemine kadar firavun olarak geçmez) tanrının seçilmiş kişisiydi. krallar "birçok kişinin hayal bile edemeyeceği büyük zenginlik, konum ve lüks sahibi kişi" olarak tanımlanırdı. kralın görevi ma'at ile birlikte iletişimde kalmaktı ve bu bile tek başına büyük bir sorumluluktu. bu görevinden dolayı sahip olduğu zenginlikleri hak ettiği düşünülürdü.

    krallar genellikle yazıtlarda büyük ve tehlikeli hayvanları avlıyormuş gibi görüntülenir. ancak genellikle aslan veya fil gibi büyük ve tehlikeli hayvanlar gardiyanlar tarafından yakalanır ve kralın bahçesine getirilirdi. ardından gardiyanlar kralı korurken, kral bu hayvanı avlardı. bazense kral açık arazide avlanırdı ama bu durumda gardiyanlar bölgeye önceden gider ve çevreyi tehlikeli hayvanlardan temizlerdi.

    sarayda yaşayan soylular ise benzer rahatlıkta hayatını geçirirdi, ancak çoğunun küçük bir sorumluluğu bulunurdu. valilerin rahat hayat yaşaması bulunduğu bölgenin zenginliğine ve kral için o bölgenin önemli olup olmadığına göre değişirdi. örnek olarak tanrı osiris için özel olan bölgeye çok fazla insan gelirdi. valinin buraya özen göstermesiyle daha fazla insanın gelmesi de kralın dikkatini çekerdi ve böylece kral da bölgeye önem verirdi.

    yazıcılar ve hekimler

    mısırda yazıcılar çok değerli olarak görülürdü çünkü bu kişiler tanrı thoth tarafından seçilmiş ve yeteneklendirilmiş olarak görülürdü. yaşanan olayların kaydedilmesi ve kalıcı hale getirilmesi yazıcıların sorumluluğundaydı. yazıcıların ortaya çıkardıklarının thoth ve hayat arkadaşı seshat tarafından alınıp, tanrıların sonsuz kütüphanesine aktarıldığına inanılırdı. yazıcının ortaya çıkardığı eserin ölümsüz olmasının sebebi sadece onu sonraki nesillerde okuyacak insanların olması değil, aynı zamanda bu yazılardan tanrıların da haberlerinin olmasıydı. kütüphanelerin tanrısı seshat, aynı dünyadaki kütüphaneciler gibi ortaya çıkarılan yazıyı ilgili kişinin rafına dikkatlice yerleştirirdi. yazıcıların çoğu erkekti ancak kadın olan yazıcılar da vardı ve onlar da erkek yazıcılarla eşit haklara sahipti. ortaya çıkarılan bir eserde genç insanların sanat öğrenmelerini ve en iyi hayatı yaşamak için yazıcı olmayı seçmelerinden bahsedilmektedir.

    bütün rahipler yazıcıydı ancak bütün yazıcılar rahip olmuyordu. rahiplerin görevlerini yerine getirmeleri için yazmaları ve aynı zamanda okumaları gerekmekteydi. doktorların tıbbi yazıları okumaları gerektiği için eğitimlerine yazıcı olarak başlarlardı. birçok hastalığın sebebi olarak tanrıların kişiyi işlediği suçlardan dolayı cezalandırması veya ders vermesi olarak görülürdü. doktorların, kişiye hangi tanrının ceza verdiğini bilmesi için okumaları gerekirdi. çoğu doktor ise önceden rahip olarak görev yapardı. kadınlar genellikle ilaç yapımıyla ilgilenirdi, kadın doktor sayısı ise çok azdı. milattan önce 4. binyılda atina'dan mısıra gelen bir kişi, mısırlı kadınların yunanistanlı kadınlardan daha fazla imkanı olduğunu belirtmiştir.

    askeriye

    askeri birlikler valiler tarafından bölgedeki halk içinden seçilir, daha sonra bu kişiler krala gönderilirdi. ancak milattan önce 1991 ile 1962 yılları arasında hüküm sürmüş kral amenemhat askeri reforma giderek kendi ordusunu kurmaya karar vermiş ve bu sebeple valilerin güçlerini zayıflatarak orduyu kendi kontrolü altına almıştı.

    bu zamandan sonra askeri birliklerdeki liderler üst sınıftakilerden, alt sınıftaki birimler ve erler ise alt sosyal sınıftakilerden oluşmaya başlamıştı. bu değişim orduda ilerlemeye sebep olurken, sosyal sınıfı herhangi bir şekilde etkilememiştir. yeni krallık dönemine kadar mısır askeriyesi öncelikli olarak savunmaya önem göstermiş olsa da, milattan önce 1458 ile 1425 yılları arasında hüküm sürmüş firavun tuthmose ve milattan önce 1279 ile 1213 yılları arasında hüküm sürmüş ramses, mısır bölgesinin dışına seferler düzenleyerek imparatorluğun sınırlarını genişletmiştir. mısır halkı, diğer bölgelerde ölürlerse sonraki hayata geçişte sorun yaşayacaklarını düşündükleri için sınırlarının dışına çıkmaktan kaçınmışlardır. bu inanç sebebiyle mısırlı askerleri ülke dışına çıkarmak zorlayıcı olsa da, kendilerinin cesetlerini geri getirecek kişilerin de orduda yer almasıyla bu sorun çözüme kavuşmuştur.

    kadınların orduda yer aldığına veya almak istediğine dair herhangi bir kanıt bulunamamıştır. papirüs buluntularına göre, savaşa gitmek insanları çaresizliğe sürükleyerek erken ölüme sebep olmaktadır. ancak o dönemde askerlerin yazıcı olmadığı ve papirüsü yazanlarınsa asker olmadığı düşünülürse, bu tek yönlü bir düşünce olabilir.

    çiftçiler ve işçiler

    sosyal sınıfta en alt tabakayı ise sahip olmadığı çiftlikte çalışan ve yine sahip olmadığı evlerinde yaşayan köylü halk oluşturmaktadır. mısır toprakları krala, soylulara, valilere veya rahiplere aittir. köylüler güne "soylular için çalışalım" sözüyle başlardı. köylülerin başka yetenekleri olsa da (balıkçılık gibi), neredeyse hepsi çiftçiydi. ekinleri eker, toplar, çoğunu toprak sahibine verir ve bir kısmını kendileri alırlardı. birçok köylünün kendine özel bahçesi vardı, erkekler gün içinde çiftçilik yaparken kadınlar bu bahçeyle ilgilenirdi. milattan önce 525 yılındaki fars akınlarına kadar mısır ekonomisi tarımdan elde edilen ürünlerin takası şeklinde gerçekleşirdi. o dönemlerde kullanılan para birimine deben adı verilirdi ve günümüzdeki dolar gibi işlevselliği vardı. insanların ellerinde deben olmasa da, ürünlerin fiyatları deben üzerinden hesaplanır ve böylece takas yöntemiyle de olsa insanlar ellerindeki deben miktarını bilirdi.

    en alt sınıf ülkedeki sistemi işletecek şekilde çalışır ve böylece bütün ülkenin ayakta kalmasını sağlardı. köylüler aynı zamanda mısırdaki piramitlerin ve diğer eserlerin yapımında da çalışmıştır. nil nehri taştığı zaman tarım faaliyetlerine devam etmek mümkün olmuyordu, bu sürede erkek ve kadın köylüler kralın projelerinde çalışmaya gidiyordu. bu çalışmaların karşılığında ücret ödemesi yapılıyordu. mısırda bu çalışmaları yapanların köleler (tevrattaki yazılarda özellikle yahudiler) olduğu yazsa da, ele geçirilen kanıtlarda burada kölelerin çalıştırıldığına dair kanıtlara rastlanamamıştır.

    piramitlerde, tapınaklarda ve benzeri mimari işlerde çalışmak köylüler için sosyal sınıf atlamaya imkan sağlıyordu. özellikle yetenekli sanatçılar ve taş oymacıları mısırda çok fazla talep görüyordu ve bu alanlarda yeteneği olmayan işçilerden hem daha fazla para kazanıyor, hem de daha az yorucu işlerde çalışıyordu. çiftçiler de sosyal sınıfta rütbe atlamak için vazo, tabak, kase gibi evde kullanmalık eşyalar üretiyordu. yetenekli marangozlar masa, koltuk, sandık, yatak gibi eşyalar yaparken, ressamlar ise üst sınıf insanların evlerini, dekore etmek için iş bulabiliyordu.

    bira üreticilerine yüksek oranda saygı gösteriliyordu ve bazı birahaneler kadınlar tarafından işletiliyordu. kayıtlara göre mısırın ilk zamanlarında birahane işletmelerinin tamamı kadınlardaydı. bira mısırda çok sevilen bir içecekti ve bazı zamanlarda ücret olarak bira kullanılabiliyordu. şarap ise sadece soyluların tükettiği bir içecekti. gize ovasında çalışan işçilerin günde üç kez bira içme hakkı vardı. içeceklerin insanlara tanrı osiris tarafından verdiğine inanılır, biranın ise özel olarak tanrı tenenet tarafından yönetildiğine inanılırdı. biranın mısırlılar için yerinin çok önemli olduğunu öğrenen yunan firavun kleopatra, bira için vergi almaya başlayınca bu ünü romaya kadar ulaşmıştı.

    alt sınıf demir, değerli taş ve küçük heykellerden de para kazanabiliyordu. mısırdaki işlemelerin üzerinde bulunan değerli taşlar köylü halk tarafından işlenmiştir. alt sınıf halk eğer yeteneği varsa çiftçilik dışında başka işler de yapabiliyor, orduya katılabiliyor ve nadir durumlarda yazıcı olabiliyordu. bir kişi öldüğü zaman o kişinin mesleği ve sosyal sınıftaki konumu miras olarak oğluna geçiyordu.

    evler ve mobilyalar

    sanatçılar tapınaklardaki, üst sınıf kişilerin evlerindeki, mezarlardaki ve birçok yerdeki eşyaların yapımından sorumluydu. kral, kraliçe ve ailesi zengin dekore edilmiş yerde yaşıyor ve ihtiyaçları hizmetçileri tarafından yerine getiriliyordu. yazıcılar morgların veya tapınakların yakınlarında yaşarlar ve kendileri için özel oluşturulmuş yerlerde çalışırlardı. valiler ise başarılarıyla aynı ölçüde büyüklükte yerlerde yaşarlardı. köylüler, soylular için eşya ve dekor üretirken kendilerinin bunları alacak durumları olmuyordu. ortaya çıkarılan bir yazıda köylülerin bir günü şöyle özetlenmiştir ;

    "yorucu bir günün sonunda, çiftçiler köyün veya küçük kırsal bölgelerin yakınlarında bulunan evlerine döner. ortalama bir köylünün evinde çamur tuğladan yapma dört duvar bulunur. tavanda bitki köklerinden oluşan demetler bulunur, zeminde ise sert toprağın üzerine samandan veya kamıştan yapılmış malzemeler bulunur. evlerde çiftçinin kendisi, eşi ve çocuklarının yaşadığı bir veya iki (nadiren üç) oda bulunur. bazı durumlarda çiftlik hayvanları da evlerindeki bu odalarda geceyi geçirirler. çünkü bu evlerde banyo yoktur, insanlar yıkanmak için evin dışında bulunan çukura su doldururlar. bu çukurları doldurmak içinse nehirden su taşınır veya elle kazılmış kuyular kullanılır."

    milattan önce 1386 ile 1353 yılları arasında hüküm sürmüş amenhotep, 30.000 metre karelik kendine özel yerine konferans odası, toplantı salonu, taht odası, karşılama salonu, festival salonu, kütüphaneler, bahçeler, depo, mutfak, harem ve tanrı amun için özel bir tapınak yaptırmıştır. sarayın dış duvarları parlak beyaz renge boyanırken iç duvarları canlı mavi, sarı ve yeşil renklere boyanmıştır. yapının tamamı eşyalarla doludur ve bu eşyalar köylüler tarafından karşılanmıştır. o dönemlerde bu saraydan "eğlence merkezi" olarak bahsedilmektedir. günümüzde ise arapçanın etkisiyle ismi malkata olmuştur.

    yazıcıların ve valilerin evleri başarı durumlarına ve yaşadıkları bölgeye göre gösterişli veya mütevazi olabilmekteydi. lansing papirüsünün yazarı, nebmare nakht kendisinin büyük bir evde yaşadığını ve kendine ait toprakların olduğunu söylemektedir. rahiplerin ve yazıcıların bu seviyeye gelmelerinin mümkün olduğu göz önüne alındığında yazılanların doğru olduğu düşünülmektedir.

    suçlar ve cezalar

    bütün insanlık tarihinde olduğu gibi, antik mısırda da suç işleyen insanlar oluyordu. bu suçların büyük çoğunluğu varlıklı insanların eşyalarını çalmakla gerçekleşiyordu ve suç işlendiği durumda mısır kanunları hızlıca işliyordu. yeni krallık döneminden sonra ülkede bugünkü polislere benzer güvenlik güçleri ortaya çıkmıştı ama bu dönemden önce bile suç işlendiği durumda suçlular bölgedeki yetkililere getirilerek işlediği suçların oranında cezaya çarptırılıyordu. eğer ülkeye ait olan bir esere zarar gelmediyse ülke bu suçla ilgilenmiyor, bölgesel yetkililer suçla ilgili işlem yapıyordu.

    adalet ve yargı sistemi büyük oranda vezire bağlıydı. vezir ise kendine yardımcı olacak yetkilileri kendisi seçiyor, bu yetkililer de kendi yardımcılarını seçiyordu. yeni krallık döneminden önce bile ülkedeki bütün şehirlerde adalet sarayı bulunuyordu ve davalar burada inceleniyordu. küçük kasabalarda ve köylerdeyse davalar pazar yerlerinde görülüyordu. yerel mahkemelerin ismi "kenbet" olarak geçiyordu ve burada bölgenin üst sınıf kesimleri davaları inceliyor, kişinin suçlu veya masum olduğuna karar veriyordu. yeni krallık dönemindeyse mahkemelerde tanrı amun ile doğrudan iletişime geçtiğine inanılan kahin yargıçlar görev yapmaya başlamıştı. tanrı amun'un rahibi davayı dinledikten sonra olayları heykele anlatıyor ve ardından amun'un cevabını mahkemeye açıklıyordu. eğer mahkemeye çıkarılan kişi suçlu bulunduysa, cezası hemen veriliyordu.

    küçük suçlarda genellikle para cezası kesiliyordu ancak hırsızlık, tecavüz, saldırı, cinayet veya mezar yağmacılığı gibi suçlarda kişinin bir uzvu kesilebiliyor, hapse atılabiliyor, köle olarak çalıştırılabiliyor veya ölüm cezasına çarptırılabiliyordu. amun tapınağında çalışan işçilerin tamamı thebes şehrinde tutulan mahkumlardan oluşmaktaydı. hapiste idam gününü bekleyen kimse yoktu çünkü idam cezasına çarptırılanların cezası hemen veriliyordu. davalara itiraz edecek avukat bulunmuyordu ve kişilerin de verilen karara itiraz etmesine izin verilmiyordu. halkın rahiplere güveni çok fazlaydı çünkü kendilerinin doğrudan tanrı ile iletişime geçtiklerine inanıyorlardı ve eğer davalarda hata yapan rahiplerin ölüm sonrasında çok kötü bir kaderlerinin olacağını düşünüyorlardı.

    aile ve boş zamanlar

    rahipler erkek veya kadın olabiliyordu. tanrının cinsiyeti neyse, o tanrıya hizmet eden baş rahip de o cinsiyetten oluyordu. tanrı isis kadın olduğu için isis'in baş rahibi kadın, tanrı amun erkek olduğu için baş rahibi erkekti. rahiplerin aileleri olabiliyordu ve rahip çocukları da büyüyünce genellikle rahip oluyordu.

    sadece rahiplik değil, diğer meslekler de ebeveynlerden çocuklara aktarılıyordu, genellikle babadan oğula geçiyordu. kadınlar neredeyse erkeklerle eşit haklara sahipti. kadınlar kendi iş yerlerini açabilir, arazi veya ev sahibi olabilir, boşanma talebinde bulunabilir, erkeklerle iletişime girebilir, kürtaj olabilir ve sahip olduğu mülkleri sadece kendi istekleriyle bir başkasına devrederdi. bu cinsel eşitlik antik dönemdeki hiçbir uygarlıkta görülmediği gibi, 20. yüzyılın ortalarına kadar da dünya genelinde uygulanmamıştır.

    mısırı yöneten en az dört kadın hükümdar bulunmaktadır. bunlardan en çok bilineni hatshepsut ve kleopatra'dır. soylu kadınların çocuklarıyla ve ev işleriyle ilgilenmeleri için köleleri veya hizmetçileri olmaktaydı. soylu kadınlar, kocaları evde bulunmadığı zaman yabancı ülkelerden gelen yüksek rütbeli kişileri karşılıyor ve kocaları adına karar verebiliyordu. aynı zamanda kocalarının yanlarındayken de onlara karar alma işlemlerinde yardımda bulunuyorlardı. üst sınıf kadınların da benzer hayatları vardı ancak çocuklarla kendileri ilgilenmeleri gerekiyordu. alt sınıflarda ise çocuk bakımı tamamen kadının sorumluluğundaydı.

    mısırda evliliklerde dini ayinler gerçekleştirilmezdi. bütün sınıflarda, çoğu evlilik çiftlerin aileleri tarafından ayarlanırdı. kızlar 12, erkeklerse 15 yaş civarına geldiğinde evlenirlerdi. soylu erkek çocuklar yabancı ülkelerle anlaşma sağlamak için o ülkelerdeki kralların kızlarıyla nişanlanırlardı ancak kızların evlilik amacıyla bile olsa mısır dışına çıkmaları yasaktı çünkü kendi topraklarının dışına gidince mutlu olamayacağı düşünülürdü. mısırın dünyadaki en güzel yer olduğu düşünüldüğü için bir kadını daha kötü bir yere gitmeye zorlamak, ona saygısızlık yapıldığı gibi değerlendirilirdi. yabancı ülkede doğan kızların mısıra gelin olarak gelmesi ise memnuniyetle karşılanmaktaydı. evin lideri erkek olarak değerlendirilse de, bütün sosyal sınıflarda kadın kocasıyla eşit haklara sahip olarak görülüyordu. ele geçirilen bir notta şöyle yazmaktadır ;

    "üst sınıflarda erkekler ve kadınlar yemek yer, eğlenir ve birlikte ava giderler, alt sınıflarda ise kadınların erkeklerle aynı yasal hakları vardır. antik mısırdaki kadınlar diğer antik topluluklardaki kadınlardan daha fazla hakka sahip oldukları için mutludurlar. neredeyse bütün önemli kararlar erkekler tarafından alınıyor olsa da kadınlar bundan kötü etkilenmezler."

    çiftçi erkeklerin eşleri tarlaya gitmese bile evde yapacakları işleri vardı. kadınlar evi temizler, hayvanlarla ilgilenir, evde yaşlı varsa ona bakar ve çocukları yetiştirirdi. kadınlar ve çocuklar ayrıca aile bahçesini düzenlerdi. bu bahçe aile için önemli bir gelir kaynağı olabilmekteydi. temizlik mısırlılar için önemliydi ve bir kişinin kendisi ne kadar temizse evinin de o kadar temiz olduğu düşünülürdü. erkekler ve kadınlar belli aralıklarla banyo yapar (rahipler daha sık) ve saçlarını sürekli kazırlardı. saçlarının olması gerektiği durumlarda peruk kullanırlardı. erkekler ve kadınlar ayrıca makyaj yaparlardı, özellikle gözlerinin altlarına sürme çekerek güneşin yakıcı etkisini hafifletirlerdi. kadınların ve erkeklerin birlikte ev inşa ettiğine veya tarladan ekin topladığına dair kanıtlar da bulunmaktadır.

    antik mısırdaki insanların hayatları tamamen çalışmaktan ibaret değildi. eğlenmek için spor, masa oyunları veya diğer etkinlikleri gerçekleştiriyorlardı. antik mısırda yapılan sporlar arasında okçuluk, yüzücülük, jimnastik, kürek çekme, hentbol ve su dövüşü isimli bir spor bulunmaktadır. su dövüşü, nil nehrinde küçük teknelerde gerçekleştirilirdi. bir teknede iki kişi olur, bir kişi diğer teknedeki rakibini indirmeye çalışırken diğer kişi ise tekneye yön verirdi. çocuklara erken yaşlarda yüzme öğretilirdi çünkü yüzme gözde sporlardan birisiydi ve yüzme bilen birisi diğer su oyunlarını da oynayabilirdi. senet isimli masa oyunu çok ünlüydü çünkü bu oyunda kişinin ölüm sonrası sonsuzluk macerası anlatılırdı. müzik, dans, güreş diğer sevilen etkinliklerdendi ve üst sınıflar arasında vakit geçirmek için avcılık da yapılırdı.

    bu etkinlikler sırasında insanlar bira içmeyi severdi, en sevilen bira bal aromalı olan bir türdü. tadı günümüzdeki biralara benzese de daha hafifti. farklı türde biralar da bulunuyordu ve genellikle bira tedavi amaçlı öneriliyordu çünkü kişinin kalbini hafifletip, ruhunu güçlendirdiğine inanılıyordu.

    festivaller, yiyecekler ve elbiseler

    bütün mısır tanrılarının doğum günleri vardı ve bu günlerin kutlanması gerekiyordu. aynı zamanda belirli doğum günleri, yıl dönümleri, cenazeler, doğumlar, yakınlaşma etkinlikleri oluyordu. bütün bu etkinlikler bir davetle veya festivalle kutlanıyordu.

    mısırda gerçekleştirilen festivallerin her birisinin farklı bir havası oluyordu ancak hepsinin ortak noktası yiyecek ve içeceklerdi. mısırlıların yiyecekleri genellikle bitkisel ağırlıklıydı ve festivallerde buğday ve sebze üzerine yemekler olurdu. et çok pahalıydı ve sadece soylular et yiyebilecek paraya sahipti. aynı zamanda mısırdaki hava şartlarından dolayı eti uzun süre saklamak mümkün değildi ve sadece soylular ava çıkabildiği için ete sadece soylular ulaşabiliyordu.

    et yemek isteyenler için festivallere katılmak büyük bir fırsattı çünkü festivallerde yiyeceklerin arasında et de bulunuyordu. ancak bir festival sırasında çok fazla et yemek uygun görülmüyordu.

    cenazelerde insanlar saygı için siyah (rahipler beyaz) elbise giyerlerdi ancak diğer etkinliklerde elbise seçiminde şartlanma yoktu. bastet festivalinde kadınlar tanrıya saygı duymak için sadece kısa bir fistan giyerlerdi.

    antik mısırda elbiseler ipekten veya pamuktan yapılırdı. mısırın ilk dönemlerinde kadınlar ve erkekler ipekten yapma basit elbiseler giyerlerdi. çocuklar ise 10 yaş civarına kadar elbise giymezlerdi. kadınlar göğüslerini kapatmayan, uzunca bir etek giyerken erkekler ise tek parça basit elbise giyerdi. bu elbiseler farklı renklere boyanabilirdi, genellikle beyaz elbiseler dini ayinler için tercih edilirdi. yeni krallık döneminde kadınlar göğüslerini kapatan ve ayak bileklerine kadar uzanan pamuk elbiseler giyerken erkekler tek parça elbiselerinin üstüne bol bir gömlek giymekteydi. yeni krallık döneminde alt sınıf kadınların, kadın kölelerin ve kadın hizmetçilerin sadece basit bir fistan giydiği görülmektedir. bu sürede soylu ve üst sınıftaki kadınlar ise omuzlarından ayak bileklerine kadar her yerini kapatan elbiseler giymektedir. daha soğuk ve yağmurlu havalarda üst sınıflar şal veya yelek giymekteydi.

    bütün sınıflardaki çoğu insan günlük hayatlarında ayakkabı kullanmazdı. ancak uzak veya ayağını inciteceği bir bölgeye gidecek olanlar sandal giyerlerdi. en ucuz sandallar hasır otlarından yapılmaktayken en pahalı sandallar ise deriden veya boyalı tahtadan yapılmaktaydı. sandallar yeni krallık dönemine kadar mısırlılar için önemli bir yere sahip değildi ancak yeni krallık döneminde sosyal statü sembolü olmuştu. güzel sandal giyebilen bir kişinin iyi gelirinin olduğu anlaşılırken, çıplak ayakla dolaşanların çok fakir olduğu düşünülürdü.

    bir kişinin bu dünyadaki hayatı sonsuz yolculuğunun bir parçası olarak görülürdü ve bir kişinin ölünce sonraki aşamaya geçtiğine inanılırdı. bütün sınıflarda cenazeyi uygun şekilde gömmek oldukça önemliydi. ölünün bedeni yıkanır, mumyalanır ve sonraki hayatta ihtiyacı olabileceği eşyalarıyla birlikte gömülürdü. ölen kişi ne kadar zenginse mezarı da o kadar gösterişli olurdu ancak en fakir insanlar bile ölüleri için uygun bir mezar yapardı. eğer ölen kişi uygun şekilde gömülmezse o kişinin doğruluk salonuna giremeyeceğine ve osiris'in sorgusunu geçemeyeceğine inanılırdı. dahası, ölen kişi için uygun cenaze düzenlenmezse bu kişinin ruhunun geri döneceğine ve kendisinin ölüsüne saygı göstermeyenlere sorun yaratacağına inanılırdı. bir kişinin ölüsüne saygı duymak sadece düzgün cenaze ile sağlanmazdı, aynı zamanda o kişinin hayattaki başarılarına da önem verilmesi gerekirdi.

    hayatları boyunca yaptıklarından sonra ölünce tanrı osiris'in karşısında kalplerinin bir tüyden daha hafif olmalarını isterlerdi. yargılanma bittikten sonra, ölmeden önce günlük hayatları nasılsa sonsuzlukta benzer bir hayatlarının olacaklarına inanırlardı. ölümle birlikte kaybettikleri ne varsa bir sonraki hayatta tekrar yanlarında olacaktı. bu hayatta yaptıkları her şeyin sonsuz hayatta bir karşılığının olacağına inanıyorlardı.
  • hanedanlar öncesi dönem

    "akrep"* (iö yaklaşık 3050)
    ka (zehen)
    narmer
    ----------
    arkaik dönem

    1. hanedan (y. 3000-2800)
    aha (athothis)
    cer (kenkenes)
    cet (uenephes)
    den (usaphais)
    anecib (miebis)
    semerhet (semempses)
    ka'a (ubienthes)

    2. hanedan (y. 2800-2670)
    hotepsehemvi
    reneb
    nineçer
    peribsen
    hasehemvi
    --------
    eski krallık (piramitler çağı)

    3. hanedan (y. 2670-2600)
    nebka
    zoser (2654-2635)
    sehemhet
    huni (2625-2600)

    4. hanedan (y. 2600-2487)
    snefru (2600-2571)
    keops (hufu) (2571-2548)
    recedef (2548-2540)
    kefren (hafre) (2540-2514)
    mikerinos (menkaure) (2510-2491)
    şepseskaf (2491-2487)

    5. hanedan (y. 2487-2348)
    userkaf (2487-2480)
    sahure (2480-2468)
    neferirkare (2468-2449)
    neuserre (2443-2419)
    menkauhor (2419-2411)
    cedkare (asosi) (2411-2378)
    unas (2378-2348)

    6. hanedan
    teti (2348-2320)
    userkare
    i. pepi merire (2316-2284)
    i. merenre (2284-2270)
    ii. pepi neferkare (2270-2205)
    ii. merenre antiemsaf
    nitokris
    ------------
    ilk ara dönem

    7 ve 8. hanedan (y. 2198-2160)
    çok sayıda kısa ömürlü kral

    9 ve 10. hanedan (y. 2160-1980)
    iii. heti (ahthoes)
    merikare

    11. hanedan (y. 2081-1938)
    i. inyotef (sehertaui) (2181-2165)
    ii. inyotef (vahanh) (2065-2016)
    iii. inyotef (nahtnebtepnefer) (2016-2008)
    i. mentuhotep (nebhepetre) (2008-1957)
    ii. mentuhotep (seanhkare) (1957-1945)
    iii. mentuhotep (nebtauire) (1945-1938)
    -------
    orta krallık

    12. hanedan (y. 1938-1759)
    (ortak iktidar nedeniyle kesişen tarihler)
    i. amenemhet (sehetepibre) (1938-1909)
    i. senusret (heperkare) (1919-1875)
    ii. amenemhet (nubkaure) (1877-1845)
    ii. senusret (haheperre) (1845-1837)
    iii. senusret (hakaure) (1837-1818)
    iii. amenemhet (nimaatre) (1818-1773)
    iv. amenemhet (maaherure) (1773-1763)
    sobeknofru (1763-1759)
    --------
    ikinci ara dönem

    13. hanedan (y.1759-1630)
    ugaf (khutauire) (1759-1757)
    i. sobekhotep (haanhre)
    auibre
    ii. sobekhotep (sehemre-hutaui)
    hencer (userkare)
    iii. sobekhotep (sehemre-seuactaui)
    i. neferhotep (hasehemre) (1705-1694)
    iv. sobekhotep (naferre) (1694-1685)
    aye (merneferre)
    ve daha birçokları

    14. hanedan (y. 1700-1630)
    nehesi ve deltanın küçük kralları

    15 ve 16. hanedanlık (hiksos) (y. 1630-1522)
    salitis
    şeşi
    yakobher
    hian
    apepi (1573-1533)
    hamudi (1533-1522)

    17. hanedan (teb) (y. 1640-1539)
    inyotef (nubheperre) (y. 1630)
    i. ta'o (senahtenre) (y. 1570)
    ii. ta'o (sekenenre) (y. 1560/50)
    kamose (uacheperre) (1543-1539)
    -----
    yeni krallık

    18. hanedan (y. 1539-1292)
    ahmose (nebpehtire) (1539-1514)
    i. amenofis (zoserkare) (1514-1493)
    i. tuthmosis (aaheperkare) (1493-1482)
    ii. tuthmosis (aaheperenre) (1482-1479)
    hatşepsut (maatkare) (1479-1458)
    iii. tuthmosis (menheperre) (1458-1426)
    ii. amenofis (aaheprure) (1426-1400)
    iv. tuthmosis (menheprure) (1400-1390)
    iii. amenofis (nebmaatre) (1390-1353)
    iv. amenofis/akhenaton (neferheprure) (1553-1336)
    smenhkare (anhheprure) (1336-1333)
    tutankhamon(nebheprure) (1333-1323)
    aya (heperheprure) (1323-1319)
    horemheb (zoserheprure) (1319-1292)

    19. hanedan (erken ramses dönemi) (y. 1292-1188)
    i. ramses (menpehtire) (1292-1290)
    i. seti (menmaatre) (1290-1279)
    ii. ramses* (usermaatre setepenre) (1279-1213)
    merenptah (baenre meriamun) (1213-1203)
    ii. seti (userheprure setepenre) (1203-1196)
    amenmesse (menmire)
    siptah (ahenre setepenre) (1196-1190)
    tausret (satre meriamun) (1190-1188)

    20. hanedan (geç ramses dönemi) (y. 1188-1075)
    sethnahte (userhaure meriamun) (1188-1186)
    iii. ramses (usermaatre meriamun) (1186-1155)
    iv. ramses (hekamaatre setepenamun) (1155-1148)
    v. ramses (usermaatre seheperenre) (1148-1143)
    vi. ramses (nebmaatre meriamun) (1143-1135)
    vii. ramses (usermaatre setepenre meriamun) (1135-1129)
    viii. ramses (usermaatre achenamun) (1129-1127)
    ix. ramses (neferkare setepenre) (1127-1108)
    x. ramses (hepermaatre setepenre) (1108-1104)
    xi. ramses menmaatre setepenptah) (1104-1075)
    ------
    üçüncü ara dönem

    21. hanedan (y. 1075-945)
    smendes (1075-1044)
    amenmnisu (1044-1049)
    i. psusennes (1040-990)
    amenemope (993-984)
    siamon (978-960)
    ii. psusennes (960-945)

    22. hanedan (bubastis) (y. 945-715)
    i. şoşenk (945-924)
    i. osorkon (924-889)
    i. takelot (889-874)
    ii. osorkon (874-850)
    ii. takelot (850-825)
    iii. şoşenk (825-773)
    pami (773-767)
    iv. şoşenk (767-730)
    iv. osorkon (730-715?)
    (ve pek çok yerel prenslik)

    23. hanedan (y. 818-715)
    pedibastet (818-793)
    v. şoşenk (793-787)
    iii. osorkon (787-759)
    iii. takelot (764-757)
    rudamon (757-754)
    ii. iupet (154-715)
    (ve daha pek çok prenslik)

    24. hanedan (y. 725-712)
    tefnahte (725-718)
    bakenrenef (718-712)

    25. hanedan (etiyopya) (712-664)
    kaşta (?-740)
    piye (740-713)
    şabaka (712-698)
    şebitku (698-690)
    taharka (690-664)
    tanutamon (664-656)

    asur işgali (671-664)
    ------
    geç dönem

    26. hanedan (sais) (664-525)
    i. nekho (672-664)
    i. psamtek (664-610)
    ii. nekho (610-595)
    ii. psamtek (595-589)
    apries (589-570)
    amasis (570-526)
    iii. psamtek (526-525)

    27. hanedan (pers iktidarı) (525-404)

    28. hanedan (404-339)

    29. hanedan (399-380)
    i. neferites (399-393)
    psammuthis (393)
    hakor (393-380)
    ii. neferites (380)

    30. hanedan (380-343)
    i. nektanebo (380-362)
    cedhor (362-360)
    ii. nektanebo (360-343)

    ii. pers iktidarı (343-332)

    makedonyalılar (332-305)

    ptolemaioslar (305-30)

    roma ve bizans iktidarı (30-is 642)

    (bkz: copy paste değil alınteri)
  • görseldeki fotoğraf anubis'in ölüler mahkemesi ve 5000 yıllık bir hiyeroglif.
    görsel

    eski mısır mitolojisinde anubis ölüm ve mumyalama (cenaze) tanrısıdır. çakal başlı bir insan görünümünde betimlenir, aşağı alemin kapı açıcısı da denir.

    sol taraftaki büyük tahtta oturan ve muhtemelen mahkemenin yargıcı, mısırın diriliş tanrısı olarak bilinen osiris.
    terazi, ölüler için kurulan mahkemede, iyilikleri ve kötülükleri tartan adalet terazisi.
    terazinin başındaki ölüm tanrısı anubis, terazinin bir kefesine ölen kişinin ruhunu temsil eden kalbi diğer kefesine ise iyiliği temsil eden adalet tüyünü koymuş ( o tüy adalet tanrıçası maat'a ait ) tartma işlemi yaparken görünüyor. thooth ise günah ve sevapları yazıyor.
    mısırlıların inanışına göre, eğer kalp bu tüye karşı hafif gelirse, ölen kişinin ruhu göklere yükselerek cennete gidecek ve ölüler dünyasında osiris ile hoş vakitler geçirir denir. eger kalp tüyden ağır gelirse de ammut denen yaratık kalbi parçalar, ruh acı çeker, bu durum ölen kişinin kötü bir insan olduğunu gösterir ve ruhu yeraltı dünyasındaki cehenneme gönderilir.

    antik mısır'da da ahiret inancı vardı.
    anubis'in ortadoğu dinlerdeki karşılığı azrail'dir. terazi de islamiyetteki mahkeme-i kübrada sevapları ve günahları tartan adalet terazisi gibi. bir de ilginç ki tasavvufta da kalp çok önemlidir,
    ruhun evidir denir ha keza hipokrat'a kadar vücudun merkezi kalptir kanısı yaygındı. antik mısır'da da
    sıvılaştırılarak kafatasından dışarı akıtılan beyin önemsizdi, önemli görülen organlar çıkarılıp kanopik kaplarda saklanır. ruhun parçası olarak görülen kalp çok önemliydi asla bedenden çıkarılmazdı. yani kalp en önemli organ iken beyin değersiz bir çöptü.
  • eski mısır'da savaşta öldürdükleri düşmanların siklerini kesip bunları tanrılarına sunarlarmış. neden çünkü öbür tarafta düşmanlarının erkeklik gücü olmasın diye. tanrıya yarrak kurban etmek de çok enteresanmış. şu mübarek günde teallaam ya.

    edit: bu entry'nin numarası da çok enteresan oldu şimdi.
  • kralların kronolojik listesi şöyledir

    hanedanlık öncesi dönem (3200-2780)
    akrep

    1.hanedan
    narmer(menes)
    aha
    zer(atoti)
    za(ata)
    den
    enezib(merhap)
    semerhet
    ka'a

    2.hanedan
    hotopsekhemui
    reneb
    neneter
    ouneg
    senedi
    peripsen
    khasekhem
    khasekhemui

    eski krallık(2780-2160)
    3.hanedan(2778-2723)
    nebka
    neçerihet-coser
    sehemhet
    sanekht(nebka)
    ha'ba
    neferka
    huni

    4.hanedan(2723-2563)
    snefru
    keops
    rededef
    kefren
    mykerinos
    şepseskaf

    5.hanedan(2563-2423)
    userkaf
    sahure'
    neferirkare kakai
    şepseskare
    ra'neferet
    neuserre'izi
    menkauhor
    dedkare izezi
    uenis

    6.hanedan(2423-2190)
    teti
    usirkare
    merire-l. pepi
    merire-nemtyemzaf
    neferkare-ii.pepi
    ii. merenre
    nitokris

    7.hanedan(2190-?)

    8.hanedan(?-2100)
    çok az bilinen bir hanedanlık.

    9.hanedan(herakleipolis'te)(2222-2130)
    i. keti(2200-2180)
    bilinmeyen pek çok kral (2180-2130)

    10.hanedan(herakliepolis'te)(2130-2070)
    neferkare(2130-2120)
    iii. keti (2120-2070)
    merikare(2070-2050)

    11.hanedan (teb'de)(2160-2000)
    i.antef(2130-2120)
    ii.antef(2120-2070)
    iii.antef(2070-2065)

    (10. hanedan ile 11. hanedanın başlangıcı birbirine paraleldir.)

    orta krallık(m.ö.2065-1785)
    11.hanedan(2065-2000):
    i.mentuhotep(2065-2015)
    ii.mentuhotep(2015-2010)
    iii.mentuhotep(2007-2000)

    12.hanedan(2000-1785)
    i.amenemhet(2000-1970)
    i.sesostris(1970-1936)
    ii.amenemhet(1938-1904)
    ii.sesostris(1887-1850)
    iii.sesostris(1887-1850)
    iii.amenemhet(1850-1800)
    iv.amenemhet(1800-1792)
    sebekkare'(1792-1785)

    ikinci ara dönem(m.ö.1785-1580)
    13.hanedan(1785-1680)
    amenemhet-sebehotep
    sehemkare-svaçtavi
    hencer
    amenemhet
    ameni inyotef amenemhet
    ka amenemhet
    hutavire vegaf
    merneferre sesostris

    (içlerinde birçok ced'anhre, neferhotep, sebehotep ve dedumose'nin bulunduğu 27 kral vardır. 13. ve 14. hanedanların krallarının kronolojisi kesin değildir. bir çoğu aynı anda saltanat sürmüş olmalıdırlar.)

    15. ve 16. hanedanlar(hyksos)(1730-1580)
    hian
    i.apofis
    ii.apofis
    avoserre
    iii.aakenenre-apopi

    17.hanedan(1680-1580)
    inyotef veya sebekemzaf adını taşıyan 15 kral vardır. hanedan sekenerre' ta'o ve kames'in saltanat dönemleriyle sona erer.

    yeni krallık(1580-1200)
    18.hanedan(1580-1314)
    ahmose(1580-1558)
    i.amenofis(1557-1530)
    i.tutmosis(1530-1520)
    ii.tutmosis(1520-1505)
    hatşepsut(1505-1484)
    iii.tutmosis(1504-1450)
    ii.amenofis(1450-1425?)
    iv.tutmosis(1425?-1408)
    iii.amenofis(1408-1372)
    iv.amenofis-akhenaten(1372-1354)
    smenhkare
    tutankhamon, aya, horemheb(1354-1324)

    19.hanedan(1324-1200)
    i.ramses(1324-1312)
    i.seti(1312-1298)
    ii.ramses(1301-1235)
    merneptah
    amenmesse
    merneptah-siptah(1219-1210)
    ii.seti
    ramses-siptah
    tvosre

    çöküş(1200-333)
    20.hanedan(1200-1085)
    setnakht(1200-1198)
    iii.ramses(1198-1166)
    iv. v., vi., vii., viii., ix., x., xi.ramses(1166-1085)

    geç dönem(1085-332)
    21.hanedan(1085-950)
    smendes-herihor(1085-1054)
    i.psusennes, pinudcem(1054-1009)
    amenoftis(1009-1000)
    siamon(1000-984)
    ii.psusennes(984-950)

    22.hanedan(950-730)
    i.şeşonk(950-929)
    i.osorkon(929-893)
    i.takelot(893-870)
    ii.osorkon(870-847)
    ii.şeşonk(823-772)
    pami(772-767)
    v.şeşonk(767-730)

    23.hanedan(817?-730)
    pedubaste(817?-763)
    iv.şeşonk(763-757)
    iii.osorkon(757-748)
    iii.takelot, amonrud, ıv.osorkon(748-730)

    24.hanedan(730-715)
    tefnakte(730-720)
    bokkhoris(720-715)

    25.hanedan(751-656)
    pi'anh(piye)(751-716)
    şebaka(716-701)
    şebitku(701-689)
    taharka(689-663)
    tanoutamon(663-656)

    (22., 23., 24. ve 25. hanedanlar kısmen birbirinin aynıdır. 23.hanedan tarihleri yaklaşık olarak verilmiştir.)

    26.hanedan(sais)(663-525)
    i.psammetikos(663-525)
    nekho(609-594)
    ii.psammetikos(594-588)
    apries(588-568)
    amasis(568-526)
    iii.psammetikos(526-525)

    birinci pers egemenliği veya 27.hanedan(525-404)
    kambyses(525-522)
    i.dareios(522-485)
    kserkses(485-464)
    artakserkses(464-424)
    ii.dareios(424-404)

    28.hanedan
    amirte(404-398)

    29.hanedan(398-378)
    i.neferites(398-392)
    hakoris(392-380)
    psammutis(380-379)
    ii.neferites(379-378)

    30.hanedan(378-341)
    i.nektanebo(378-360)
    teos(361-359)
    ii.nektanebo(359-341)

    ikinci pers egemenliği(341-333)
    iii.artaksrskses okhos(341-338)
    arses(338-335)
    iii.dareios kodoman(335-333)
    iskender'in fethi(332)

    kronoloji hala tarihçiler tarafından tartışılmaktadır.
  • heredot’un deyimiyle “nil’in hediyesi” ve yine heredot’un değimiyle “tüm dünyanın en dindar insanlarının yaşadığı yer”. antik çağlarda mısırlıların gerçekten de çok komplike ve radikal bir din anlayışları vardı. mesela diğer uygarlıkların dinleri öldükten sonra bambaşka bir yaşamdan bahsederken; mısır’da öldükten sonra dünyadaki yaşantının devamından bahsediliyordu. inançlarına göre ölen kişi yeniden bu dünyaya geliyor ve yaşayan torunlarının çocuklarının arasında görünmez bir ruh gibi yaşıyor ve acısız, mutlu bir yaşam sürüyordu. kısacası din üzerine kurulu bir yaşamları vardı mısırlıların. belki de bu yüzden felsefe gelişmemişti mısır’da; ancak antik mısır eski yunan üzerindeki etkilerinden olacak(özellike matematik), batı medeniyeti tarihinin bir parçası kabul edilir.

    başka bir çarpıcı nokta da diğer uygarlıklarda kral tabiri caizse tanrının adamı iken; antik msır’da firavunun kendisi de bir tanrıydı. bu sebepten sıradan bir insan firavunla bugünkü şekliyle konuşamazdı. firavunun huzurda konuşurken hiçbir şekilde firavunu ve yüzünü göremezdi. tüm bu bilgileri batılı tarihçilerden ve bilim adamlarından öğreniyoruz. yaklaşık 400 küsür sene ceddimiz osmanlı’da kalmış olan antik mısır hakkında hiçbir çalışma yapılmaması ve sonradan napoleon’un seferi sırasında buradan götürülen taşlarla antik mısır araştırmalarının başlaması da enteresan doğrusu.
  • hanedanlik dönemi (m.ö.3100-2780)
    eski krallik (m.ö.2780-2400)
    orta krallik (m.ö.2065-1785)
    2.ara dönem (m.ö.1785-1530)
    yeni krallik (m.ö1530-1200)
    çökü$ (m.ö.1200-1085)
    diye bülümlere ayrilan antik misirda 31 hanedan i$ ba$ina gelmi$tir..ancak 1800lü yiilardan sonra insanlarin ilgisini ceken bu medeniyet hala tümüyle gün i$igina cikarilabilmi$ diildir.dünyanin 7 harikasindan biri olan piramitler bile hala sirlarini korumaktadirlar.geli$en teknoloji ile beraber arkeolojik bilgilerin aydinlatilamasi kolayla$mi$ ve bu medeniyeti tanima konusunda önemli bulgular elde edilmi$tir.dünyanin merkezinde bulunan bu medeniyet nasil bu kadar geli$mi$tir gibi bir cok soru bir cok sir hala cevapsiz kalarak aydinlatilmayi beklemektedir.gerek ya$antilari gerek dinleri ve bize biraktiklari ölümsüz eserlerle tarih süreci içersinde her zaman merak uyandirmi$lardir.hieratique ve demotique yazi biçimlerini kullandiklari için ancak 19.yy da fransiz champollion tarafinda yazilari cözülüp bir cok bilinmeyen ortaya cikarilmi$tir.antik misir 3000 yil ya$ami$ bir medeniyet olarak kendini bozmadan,gelenek ve göreneklerine bagli kalan ender medeniyetlerden biri olmu$tur.
hesabın var mı? giriş yap