• "kendin çıkarmadığın savaşlarda yer almayı, kendin kurmadığın ordulara katılmayı reddet."

    kırmızı kalem
  • savaşa değil ama savaşın kurumsallaşmasına, savaşan gücün iktidar tarafından inşa edilip kullanılmasına, aygıtlaşmasına karşı olmak. der ki ; militarist düzende askerin öncelikli/karakteristlik görevi savaşmak değildir, askerin ilk ve son görevi her koşulda üstlerine itaat etmektir.

    yoksa biz her ortamda bir yolunu bulur, taş ve sopayla da olsa gene savaşırız.
  • "samimi, saçma, hayali, coğrafyayla uyuşmayan" bunları yazanlar cephelerde mücadele ettikleri için ya da yanındaki arkadaşının bağırsağı dışarı çıktığı için çok tecrübeliler ve her türlü ahkamı kesebiliyorlar. onun haricinde günümüzde yapılan her savaşın birer meta için yapıldığının da farkında değiller. doğal savaşlar binlerce yıl önce geride kaldı arkadaşlar.

    coğrafyadan, politik düzenden bağımsız her tekil bireyin sahiplenmesi gereken görüştür antimilitarizm, aksi takdirde birey kitlenin içinde piyon olmaya mahkumdur. bu konu hakkında film izledikçe, kitap okudukça bu listeyi güncelleyeceğim.

    antimilitarist filmler:

    1- black hawk down
    2- barry lyndon
    3- mandariinid
    4- ıncendies
    5- paths of glory
    6- 'dr. strangelove'
    7- full metal jacket
    8- platoon
    9- apocalypse now
    10- the great dictator
    11- no man's land
    12- lord of war
    13- das boot
    14- hotel rwanda

    antimilitarist kitaplar:

    1-for whom the bell tolls
    2- voyage au bout de la nuit
    3- all quiet on the western front
  • bertaraf edilmesi basit bir propaganda operasyonuna bakar.

    rusya ukrayna savaşı başlığında gözlemlediğimiz üzere, sözümona antimilitarist olan ekşi ahalisi göz açıp kapayıncaya kadar "ukrayna'ya daha fazla silah gönderilsin" diye yırtınırken buldular kendilerini. aylar boyu da abd ve avrupa tarafından ukrayna'ya gönderilen tank ve füzeleri filan saydılar büyük bir sevinç içerisinde hahaha.
  • bu konu hakkinda boutros boutros ghali da ali g show adli bi programda söyle buyurmustur :

    my name is boutros boutros ghali
    put your gun down and listen to bob marley.

    kendisine katilmiyorum desem yalan söylemis olurum.
  • olması gereken duruştur. savaşa karşı çıkmaktır. savaşın hiçbir şekilde bir çözüm olmayacağını görmektir. üzerinde daha fazla okunması gerekendir (tüm her şeyde olduğu gibi).

    savaşa hayır demektir. bu da iyi bir şeydir. savaş kötüdür, savaşmak, savaştırılmak, savaştırmak kötüdür. dünya tarihi'ndeki hiçbir savaş gerçek galibiyetle sonuçlanmamıştır.
  • kendimi tanımlamada kullandığım bir iki kavramdan biri.
  • postallarıyla girdiği her yerde güvenlik adına bir sürü haksızlık yapanların savunduğu militarzm'e karşı çıkmaktır. güvenlik diye özgürlüğü feda etmek ne kadar doğru bilemiyorum. efendileri de kölelerine bir ölçüde can güvenliği - boğaz tokluğuna da olsa- sunuyorlardı, kendi çıkarlarına çalışmaları için. yanlış yerden girilince yanlış yerlere varılır. hee pınar selek politik anlamda yaklaşıp mevcut koşullarda bu edilgenliğin, pratikte otoritenin yandaşı olmaktan bir farkı olmayacağını söyleyerek güvenlik daha gerçek bir gereklilik noktasında özgürlüğü seçenleri gerçek dışı buluyor. bunca savaşlar oldu tarih boyunca. iki taraf da zayiat verdikten sonra, kan dökülüp maddi kayıplar yaşandıktan sonra yenilsen ne kazansan ne? bir gün de sistem döner sınav edilmediğin yerden sınava tabii tutulur, kazananken kaybedenliği de tadarsın sonu yok. savaşlarla olmuyor, bunu anlamak bu kadar mı zor. bilinçli davranıp belki diplomasi yolunu seçmek en hayırlısı. ama bu sistemde o da yeterli olamayabilir. zihniyetler değişmeli.sömürü niyeti ortadan kalkmalı. değişen bu zihniyetle ancak şu söylenebilir :''savaşın yarattığı ölüme karşı, bütün uluslardan insanlar hep bir ağızdan haykırmalı! askere gönderecek çocuğumuz yok!''
  • "proletaryaya karşı silahlanmış bir burjuvazi, modern kapitalist toplumun en büyük, (kökten) temel ve başlıca gerçeğidir. işte bu gerçek karşısında, devrimci sosyal-demokratları, "silahsızlanmayı" "istemeye" özendirmek! bu, sınıf savaşımı bakış açısını büsbütün bırakmak, devrim düşüncesini yadsımak demektir. bizim sloganımız, burjuvaziyi yenmek, onları mülksüzleştirmek ve silahsızlandırmak için proletaryayı silahlandırmak olmalıdır. devrimci sınıf için tek olanaklı taktik budur; bu taktik, kapitalist militarizmin bütünüyle nesnel gelişmesinin mantıksal sonucu ve onun gereğidir. ancak burjuvaziyi silahsızlandırdıktan sonra, proletarya, kendi dünya ölçüsündeki görevine ihanet etmeden bütün silahları hurdalığa atar. proletarya, kuşku yok ki, bunu yapacaktır; ama ancak bu koşul yerine getirildikten sonra, kesinkes önce değil.

    eğer şimdi savaş, gerici hristiyan sosyalistler ile, tir tir titreyen küçük-burjuvazi arasında yalnızca korku ve dehşet yaratıyor; silahların her çeşitten kullanılmına, kan dökülmesine, ölüme vb. karşı yalnızca bir nefret uyandırıyor ise, kendilerine şunu söyleriz: kapitalist toplum daima ucu bucağı olmayan bir dehşettir. ve savaşların en gericisi olan bu savaş, bu topluma dehşet içerisinde bir son hazırlıyorsa, umutsuzluğa düşmemiz için ortada hiçbir neden de yok. herkesin görebildiği gibi, burjuvazinin, kendi eliyle tek meşru ve devrimci savaş için, yani emperyalist burjuvaya karşı bir iç savaş için yolları hazırladığı bir sırada, silahsızlanma "isteği" ya da daha doğrusu silahsızlanma hayali, objektif olarak aslında, bir umutsuzluğun ifadesinden başka bir şey değildir."

    lenin, proletarya devriminin askeri programı (ii. bölüm)
hesabın var mı? giriş yap