• adnan polat'ın seslendirdiği no country for old men karakteri.*
  • yapabileceği iyi niyet gösterisi yalnızca yazı mı tura mı sorusunu sormak. elinden gelen sadece bu.
  • (bkz: tupcu)
  • belçikalı bir psikiyatri profesörü ve 10 arkadaşı tarafından gerçekleştirilen üç yıllık bir araştırma sonucunda 1915 yılından 2010 yılına kadar çekilmiş 400 film içinde en gerçekçi psikopat karakter seçilmiş.
  • girdiği tüm evlere kilidi patlatılmış kapılarla imzasını koyan bir deli oğlan. bir gün bir şekilde karşıma çıkarsa kendisine "tura" demeyi planlıyorum..
  • eger javier bardem oscar'i alamazsa sokakta bolca benzerini gorecegimiz karakter. zira facebook'ta soyle bir grup acilmis: "if javier bardem doesn't win the oscar, i'll get the anton chigurh haircut"

    harika bir fikir!
  • yaratılmış en korkutucu karakterler arasına girip, anthony hopkins'in hannibal lecter'ına selam vererek,robert patrick'in t-1000'ine "kardeşim biraz kayıver" diyerek oturmuş olan şahıs. "what's the most, you ever lost, on a coin toss?" gibi antolojilere bacadan dalacak efsane bir repliği de vardır hali hazırda.
  • axel ve kuzeni* no country for old men izlemişlerdir. ertesi gün evde otururken axel hafifçe uzun olan saçlarını sırf komiklik olsun diye ortadan ikiye ayırıp iyice bastırarak yanlara yapıştırır. bunu yaparken chigurh falan aklında değildir. o halde muziplik olsun diye kuzenin karşısına çıkar. kuzen şoke halde bombayı patlatır:

    - you don't have to do this!
    - they always say that...
  • düşünce yapısı ortada; tipik bir psikopat katil gibi çarpık ve bölük pörçük. kurbanlarıyla oturup sohbet ettiği, "iyi" anları; hatta birilerini öldürdüğü "kötü" anlarında dahi bir çarpıklık söz konusu. örneğin, kurbanın yaşayıp yaşamayacağına karar vermek için yazı tura atıyor, birini öldürdüğü zaman yerde akan kana değmekten çekiniyor.
    karakterin her yerinde kendini belli eden bu çarpıklıklar ve karakterin zehir gibi zekası, onu inanılmaz derecede korkunç ve etkileyici bir katil yapıyor; izleyiciyi paranoyaya sürüklüyor.
  • iç güveyi adama yazı-tura, şansı verdiğinde, bozukluğun 1958 yılına ait olduğunu söylemesine bakarsak, filmin içinde bulunduğu zamanda epeydir yollarda olduğu anlaşılan, filozof katil. bu paranın geçmediği yol kalmadı derken, kendinden bahsediyordu. sıradan bir para olmasın diye ayrışmasını istiyor ancak sıradan bir para olarak nitelendiriyordu. çünkü o parayı ayıran niteliği , şansıydı iç güveyinin. işte bu anton'un hayat felsefesiydi; aynı tarihte dolaşıma başladıkları paranın, getireceği yarı yarıya şans. hayatını ortaya koyduğun, bir şans tahmin oyunu ve o şansı tamamen olasılık belirliyor. anton'un ilkeleri hep doğru tahmini yapmak üzerineydi hayatı boyunca. meksikalılara verici verilmesini, '' doğru tercih yaparsın ve olay biter'' diye yorumlaması, çift şansı seçme olasılığının olmadığına inandığının göstergesidir. kurbanlarına yazı-tura atar çünkü o, kendini bıraktığı şans oyununda tahminin sonucu rolünü oynamayı seçer. anton, aslında kendi şansını, insanların üstünde sınar.
    carson ona para teklif ettiğinde, '' peşinden gittiğin ilkeler seni bu noktaya getirdiyse, o zaman onların ne önemi var '' demesinin sebebi, carson'un, bu şans oyununun dışına çıkmak istemesidir. anton bu oyundan dışarı çıkmayı, oyunun kendisine dönüşerek dener. yeşil ışıkta, tamamen hatalı bir sürücü tarafından kazaya uğratıldığında, kurallar içinde ki kuralsızlığa tanık olur. işte o an, anton'un içine girdiği büyük oyundur. şans azrail'i, ölümlü bir figürandan başka bir şey değildir bu oyunda.
hesabın var mı? giriş yap