• aldıktan sonra satıp parasıyla bahis oynamayın.
  • araba almak türkiye'de çok pahalı bir iş, dolayısı ile doğru karar vermek önemli, o sebeple yazdıklarım birilerinin işine yarayabilir. biraz uzun olacak.

    öncelikle şunu belirteyim, ben galeri sahibi, bir markada satış sorumlusu ya da çok sıklıkla araba alıp satan biri değilim. volkswagen'in fabrikalarından birinde mühendislik yaptım, vereceğim bilgiler kullanımdan değil mutfaktan.

    önce her alım için geçerli ve bilinen kısım; neye ihtiyacınız olduğunu belirlemek. bunu yapmadan yola çıkarsanız hatchback almak gibi yarı bir fikir ile gider iyi bir satışçıdan suv alıp dönersiniz. ev almak gibi daha ciddi bir konuda bile insanların sadece %20si ilk başta düşündüğü gibi bir ev alıyor, sebebi de insanlar ne istediğini aslında bilmiyor.

    araba için 3 soruyu netleştirin;

    1- 2. el araç mı yoksa sıfır mı?

    türkiyede 5 yıldan fazla binerim demiyorsanız 0 araç almamalısınız, sebebi zarar edecek olmanız. 2. elde de dolandırılmamaya dikkat edin, ne yazık ki böyle bir risk var. işi bilen güvendiğiniz biri olmalı yanınızda.

    2- hangi sınıf? markadan önce sınıf seçin, eğer tersini yaparsanız bütçe probleminden dolayı ihtiyacınız olan sınıftan daha düşüğünü almaya yönelebilirsiniz. genel geçer kuralları var;

    hatchbackler yalnız yaşayan kişiler için, bekarlar için ya da evdeki 2. araba olarak düşünülebilir.

    sedanlar 1-2 çocuklu aileler ya da geniş bagaja ihtiyacı olanlara uygun

    stationlar türkiye'de yaygın değil ama 2 ve üzeri çocuklu aileler için ideal, hatta mükemmel. hiç station vagon audi a6 gördünüz mü? ben gördüm, volkswagen'in tüm üst düzey alman yöneticilerinde a6 station mevcut.

    birde suv ve jeep olayı var ki bu türkiye'de garip seviyelerde. seviyorsanız alın tabi.

    3- hangi marka? bu benim size asıl yardımcı olabileceğim, sizi biraz marka etkisinden uzaklaştırabileceğim kısım.

    otomobil inanılmazdır, dünyada bu boyutta bir ürünün bu kadar seri üretildiği başka bir sektör yok. yılda 65 milyon araba üretiliyor. peki hangi marka?

    markayı paranıza göre seçeceğiniz aşikar, ama belli bir bütçe için daima birden fazla marka var, marka seçerken sizi şu kıstaslar bekliyor;

    a-yakıt tüketimi
    b-iç tasarım
    c-dış tasarım
    d-hata oranı
    e-yedek parça ağı ve yedek parça fiyatı
    f-marka değeri
    g-kalite/fiyat oranı

    ilk 3 değer için size yardımcı olamam, (a) zaten veri olarak paylaşılıyor, (b) ve (c)göreceli. şimdi madde madde diğerlerini değerlendirelim;

    d- hata oranı; yani arabanın size yaptıracağı mesai. arabanın her arızası size mesai yaptırır, konforunuzdan çalar, far patlasa yaptırmaya gider gelirsiniz. sizi en az servise yollayacak orta segment marka toyota, ardından mazda geliyor, honda da çok iyi derecelere sahip. ford ortalarda. tüm almanlar ve avrupalılar bu konularda çakılmış durumda. üst segmentte ise lexus 1 numara ancak türkiyede satışı yok, o yüzden bu veride audi açık ara önde olarak değerlendirilebilir.

    kaynak için tuv verilerini ve araştırma şirketleri değerlerine göz atınız, reliability olarak aramanız yeterli. ben bir kaç marka ile anlatıyorum ancak diyelim bir hyundai almaya karar verdiniz tüm maddeler için değerlere bakmalısınız.

    e-yedek parça ağı ve fiyatı; bu neden her ülkede farklı tip markaların tutulduğunun cevaplarından biri. bakım ağı ve satışları eş zamanlı arttırmak çok zor bir strateji olduğundan ülkelerde yaygın markalar kolay kolay değişmiyor. kia bazı ülkelerde liderken türkiyede adı geçmez örneğin. ülkede yaygın ağa sahip markaları biliyorsunuzdur, yedek servis ağı kuvvetli olmayan markalara yanaşmamak gerekir. ben otomobil arızalandığında tamiri nekadara patlardan bahsedeyim; toyota bu konuda 1 numara, fark inanılmaz seviyelerde, honda takipçisi, volkswagen ortalarda yer alıyor. üst segmentte ise en iyiyi belirlemek zor ama en kötü olan açık ara bmw.

    bu konuda çok kaynak var hepsinde aşağı yukarı aynı sonuca ulaşabilirsiniz. arama için "car brands with least maintenance cost".

    f-marka değeri; burada bahsettiğim brand price değil, sıralaması yapılan o ancak o başka bir şey. burada bahsettiğim aracın prestiji, türkiye'de orta segment hakkıyla volkswagen'in adamlar ülkede fabrika açmadan rekor üstüne rekor kırdılar, ford ve honda iyi seviyelerde, üst segmenti mercedes göğüslüyor. mercedesin, bmw'yi geçtiği 3 ülke var yanılmıyorsam, biri türkiye. volvo da iyi bir prestije sahip, ancak satılmasının ardından sönüyor, sönmeye de devam edecek. türkiye'de toyota yerlerde sürünüyor.

    burada artık fransız renault, citroen ve peugeot'dan bahsetme vaktimiz geldi. çok büyük bir fiyat avantajı olmadığı sürece bu araçları almak için tek sebebiniz başta hiç değinmediğim yakıt tüketim-iç dizayn-dış dizayn olabilir. bunlar dışında hiç bir parametre ile bu araçlar size iyi bir değer sunamaz. istediğiniz veriyi tartışabiliriz.

    e-kalite/fiyat oranı: bu araca ödediğiniz parayı malzeme kalitesi, işçilik ve bir çok diğer etkenle oranladığınızda çıkan sonucun ne kadar yüksek olduğu ile ilgili ve çok önemli bir değer. yani 90.000tl'lik seat leon'u 100.000tl'lik golf ile ancak bu değer ile kıyaslayabilirsiniz, yani verdiğiniz 1tl'ye ne kadar verimlilik ya da kalite satın alıyorsunuz. burada herkes vw'ye odaklanacak sanıyorum, onu birazdan anlatacağım. ama önce krala gidelim, burada muhakkak ford'da çalışan, renault'da çalışan, opelde çalışan mühendis arkadaşlar vardır. hepsi doğrulayacaktır ki dünyada tüm otomotiv fabrikalarının verimliliğini hedeflediği tek bir marka vardır; toyota. vw'da çalıştığım süre boyunca toyota kelimesini duymadığım bir hafta geçmemiştir.

    bu şu anlama geliyor; toyota'dan 1 liraya satın aldığınız kaliteyi diğer markalarda 1,1 liraya ya da 1,05 lira gibi paralara satın alabilirsiniz. buradan auris golfe basar sonucu çıkartmamak gerek, bu üretim anlayışı ve verimlilik ile ilgili bir veri. buradan şu sonuç çıkar golf'ü toyota üretseydi daha ucuza binebilirdiniz(ya da aynı fiyata binerdiniz, toyota daha çok kâr ederdi). ya da aurisi vw üretseydi daha pahalı olurdu.

    bu kıyaslamaya üst segmenti sokmak zor. bmw, mercedes ve audi gibi markalarda üretim sayıları düşük olduğundan kaliteyi daha pahalıya almak zorunda kalırsınız. yani bir 3.20'nin üretim adetleri golf kadar olsaydı fiyatı çok daha ucuz olurdu, bu konu ile ilgili bir yazı yazacağım. bu segmentte vergi hariç ödediğiniz para değerinden fazladır, ancak bu lüks alımda zorunludur. bu lambo ve ferrari gibi örneklerde daha çarpıcıdır, bu markalar niye bağımsız değil de biri fiat'a biri vw'ye ait? sebebi düşük üretim adetlerinden dolayı maliyetler ve tedarikçler ile baş edememek. tabii sahibi vw, fiat olunca tedarikçi kuzu oluyor. belgesellerde izlediğiniz ferrariye yapılan el işçiliğine de ağzınız açık kalmasın, adam oraya robot koysa maliyeti kurtaramaz, ondan insan yapıyor.

    şimdi vw olayına dönelim, üst düzey bir satın alma yetkilisi araç bom'unu patlattıklarında (yani araca takılan tüm parçaları alt alta dizip fiyatlarını hesapladıklarında) seat leon style ve vw golf comfortline arasındaki malzeme fiyat farkını söylemişti, rakamı duysanız inanamazdınız. çok çok küçük bir mebla. ancak satış rakamları arasında 5-6.000tl fark var. bu da vw'nin prestiji ve markaya ödenen para sayesinde. hatta golf dünya çapında leondan kat kat fazla satıyor, bu durumda ar-ge maliyeti de daha düşük olmalı araç başı. ancak fiyatlara bakınca durum hiç de öyle değil. buna pazarlama başarısı demek lazım.

    bunlar göz önünde bulundurmanız gereken bazı kıstaslar, size yukarıda tüm markaları yazamadım ama hangi değerlere bakmanız gerektiği ile ilgili bilgileri ilettim. adı hiç geçmedi ancak bir hyundai almak isterseniz bu değerleri araştırarak kararınızı verebilirsiniz.

    toyota'yı belki çok öne çıkarttım, ama bunlar verilerden kaynaklı, başta belirttiğim gibi benim bakış açım fazlaca işin mutfağından ve orada kral bu adamlar.
  • almaya niyetlendiğiniz arabanın etrafında tur atarken bir yandan da lastikleri ayakkabının ucu ile tekme atar gibi dürtün. bu sizin araç konusunda uzman olduğunuzu gösterecektir.*
  • öncelikle belirtmeliyim ki; ben sanayide doğdum, sanayide büyüdüm. arnavut! votkamla eriği çalıştır ulen..

    aracı alacağınız adama baştan deyin ki, "ben bu aracı önce computest'e, oradan da bir ustaya götüreceğim, müsaade var mı?" size yanıt olarak "usta usta gezemem" diyen adamlara sakın yaklaşmayın.

    kaporta için, elle-gözle kontrol eden kaporta ustasına götürmeyin çünkü ben ne tecrübeli ustalar gördüm, yan sanayi logosu üstünde olan çamurluğa orijinal dediler. gözle değil, boya kalınlığını ölçen bir makineyle bakılmalı kaporta durumuna. bunun için computest. geri kalan her şey için ise genel bir ustaya götürmeli. usta arabaya binip takırtı varsa nereden geliyor, tamir edilirse kaça patlar gibi tespitler yapacaktır. bu normal bir süreçtir. bunu yapmaya yanaşmayan satıcıdan zaten araba almayın.

    gelelim sizin kendi karar verme mekanizmanızı geliştirmeye.

    -aracı computest'e götürmeden önce kendi kaporta kontrolünüzü yapın. mesela arabanın bir çamurluğu farklı renk tonundaysa ve satıcı ısrarla "boyasız" diyorsa, daha fazla yalanla karşılaşmamak için oradan uzaklaşın. boşa vakit harcamayın. ileride sürprizlerle karşılaşmamak için satıcının güvenilir olması çok önemli. boyalı araba alınmaz anlamına gelmiyor bu dediğim. yalancıdan araba alınmaz anlamına geliyor. araba bukalemuna dönmüş, adam "bana boya yoh dedilerdi alırken" gibi yalanlar sıkabiliyor.

    -araç döşemesinde kılıf varsa (bir 90'ların sadece misafirler geldiğinde açılan gizemli salonlarını, bir de koltuk kılıfıyla araba kullanmayı anlamadım, anlamam.) satıcıdan müsaade isteyip, bu kılıflardan en azından birini sıyırıp altına bakın. arabayı aldıktan sonra patates çuvalına dönmüş bir döşemeyle karşılaşmak hiç iyi olmaz.

    bir de "arabanın kazası yok" falan dediklerinde arabanın etrafında dolaşıp, çizgilerine bakın. mesela bu fotoğraftaki araba önden kazalı. neden? aracın sağ farının olduğu yere bakın. çamurluğun bitiş çizgisi ile, ön kaputun çizgisi birbirini tutmuyor. süreklilik bozulmuş. ön kaput farın üstüne sarkmış gibi görünüyor. kazadan sonra düzeltememişler. farın arasına parmağını soksan girer. ama aslında olması gereken budur görüldüğü gibi farın çevresindeki çizgiler gayet düzgün. çizgiler süreklilik arz ediyor.

    -araç yağ yakıyor mu kontrol edin. araç yağ yakıyorsa, yanma odasına yağ kaçıyor demektir, bu da bir takım motor parçalarının aşınmış hatta erimiş olması demektir. ortalama bir binek araçta tarih itibariyle 6-7 bin lira gibi bir masraf çıkartır. bunu da şöyle anlarız: aracın içerisine birini oturtun ve kendiniz de aracın arkasına geçip egzozdan çıkan dumanı gözlemleyin. araçtaki kişiye vites boştayken 5000-6000 devir arasında gazı pompalamasını söyleyin. basıp basıp çeksin. araba bağıracaktır, korkmayın. yüksek devirde gaz verirken egzozdan hafif mavimsi beyaz bir duman geliyorsa o araç yağ yakıyordur, alınmaz. zaten patates kızartması gibi kokacaktır her yer. ama dikkat, buhar ile beyaz dumanı karıştırmayın. aracın egzozdan buhar üflemesi, su üflemesi iyidir. katalitik konvertörün sağlıklı çalıştığını gösterir. buhar üflemede sorun yok. ama beyaz veya mavimsi bir duman atıyorsa yağ yakıyordur, alınmaz.

    -hava yastığı varsa, aktif olup olmadığını kontrol edin. aracı çalıştırarak veya çalıştırmadan kontağını çevirdiniz, göstergedeki hava yastığı simgesi kısa bir süreliğine yanıp sönecektir. bu simge sürekli yanıyorsa, hava yastığı arızalıdır. bu simge eğer hiç yanıp sönmediyse, sürekli sönükse, mini çakalımızı yanaklarından öpüp uzaklaşın. çünkü büyük ihtimalle airbag arıza lambası sürekli yanmasın diye arkadan uyarı soketini sökmüşlerdir. airbag sağlıklı ise, lambanın bir kereliğine yanıp sönmesi gerekir.

    baktınız araç içinize sindi, şimdi computest+usta faslına geçebilirsiniz. computest'te verilmesi gereken kararlar:

    -arabanın beygir kaybı %30'dan fazla çıktıysa, 100 beygirlik araba 65 beygir verdiyse, küçümsenmeyecek bir sorun vardır. zaten buradaki motor testi size çok gerçek bilgiler vermez ama bu kadar fark, çok net bir sorundur.

    -computest'ciye "aracın şasisinde, podyesinde, direklerinde falan bir işlem var mı, onlara bir bakalım" deyin. adamın zaten işi bu, işten sizin de anladığınızı düşünsün.

    - computest yapan adam size "aracın şasisinde tamirat/işlem var" dediyse, o arabayı almayın. podyelerinde işlem varsa, o arabayı almayın. çünkü mesela şasi kazada eğilmişse, arabayı bir makineye bağlayıp çektirme dediğimiz işlemle, eğilen profili düzeltirler. bu profili %100 eski haline getiremezler. araca istediğiniz kadar rot ayarı yaptırın, düzgün gitmeyebilir. rot ayarı tutmayabilir. mesela virajlarda içeri dalma yapabilir ve usta usta gezip çözemeyebilirsiniz. şasisi eğik kalmıştır kısmen. hadi diyelim %99 oranda mükemmel bir şekilde geri düzelttiler. bu kez de güvenlik açısından sorun olacaktır. kaza anında araç bir kez daha aynı yerden darbe aldığında, bu kez çok daha ani şekilde dayanıklılığını yitirecek, eğilen profil bu kez daha kolay eğilecek/bükülecektir. daha kolay hasar alacaktır.

    podyelerde de tamirat varsa almayın demiştik. fotoğrafta aracın sağında ve solunda bulunan, üstü delikli kulelerdir. burada tamirat/boya varsa, araç büyük kaza yapmış demektir. kapı içlerini, podyeleri falan kimse durduk yere boyatmaz, zaten değeri düşeceği için boyatmak istemez.

    aynı şekilde ön direk dediğimiz, ön camı tutmak için camın sağında ve solunda bulunan sütunlarda işlem/düzeltme varsa, araç takla atmış "olabilir". buralara hasar gelmesi zordur çünkü. hafif bir boyayla atlatılacak kaza var, bir de bu direğin bükülüp, macunla geri düzeltilmesi var. boya kalınlık makinesi zaten diyor sana "babacım adam buraya yastık doldurur gibi macun doldurmuş, yüzeysel boya olsa neyse, 5mm dolu burası" diyor. işte o durumda ne yapıyoruz? çılgınlar gibi işkilleniyoruz.

    -computest'te adam size "yağ kaçakları var" diyebilir. bu eski arabalar için normal sayılır. ama belli bir miktar tabii. şakır şakır bir şeyler akıyorsa, orada bir sıkıntı vardır. yağ kaçaklarının önemlilik seviyesini computest'ciye "çok sıkıntı çıkarır mı?" diye sorun.

    -aracın fren balatası, baskı balatası vs. sarf malzemelerdir. bunların eskimesi gayet normaldir. aldığınız arabaya bu bakımları yaptırın.

    -triger kayışının ne zaman değiştiğini sorun. bunu bilmeyen adamın arabası allah'a emanet gidiyordur. bunlardan araba almamaya özen gösterin. arabanın geri kalanının temiz olduğuna emin olmadan almayın bunlardan araba. neyse, adam biliyorsa ve değişimin üstünden 50-60 bin km geçmişse triger kayışına güvenmeyin, alınca değiştirin, kafanız rahat olsun. yıpranmış olduğu halde ısrarla değiştirilmeyen triger kayışının, giderken kopması halinde ortalama binek araçta 5-10 bin tl hasar çıkması çok normaldir. o anda böyle "şfarotoputonkrşşş" sesi eşliğinde ön kaputtan bir piston kolu çıkacak, onu sıkıca tutun. işte bu sizin zafer nişanenizdir.

    -arabada şasi-podye ve direklerde sorun olmasa bile, kaportada 3 ve üstü değişen parça olması, (diyelim ki ön 2 çamurluk ve ön kaput değişmiş) piyasa fiyatını düşürür. buna göre fiyatta anlaşın. çünkü satarken de size aynısını yapacaklar. sistemi değiştirmeye çalışmayın, sizin çomak o sistemin çarkına girmez. computest'te araç boya durumu içinize sindiyse, ustaya doğru yol alın.

    -varsa aracın markasından anlayan bir ustaya gidin. bmw ise, bmw ustasına gidin yani. ama yoksa her motor ustası, araçların genel çalışma prensibi aynı olduğu için bu kontrolü yapabilir. kendi ustası olursa, aracın kronik sorunlarını bilir ve buna göre biraz daha nokta atışı yapabilir. ama yoksa dediğim gibi herhangi bir ustaya gidin. araca binip alt takımda bir sorun var mı? gidişi nasıl? araba frende sağa sola çekme yapıyor mu? motorda ilginç bir ses var mı? ne gibi bakım yapılmalı? gibi soruların yanıtını bırakın usta arasın. siz ustaya sadece bir bak deyin, detayını kendi bilir. size şu şu yapılmalı diye iletir. ustadan çıkarken "borcumuz nedir" diye sorun. eşeğin birine denk gelmediyseniz "at abi bir şeyler" diyecektir. tarih itibariyle 20-30 lira falan verin geçin.

    -içinize sindiyse artık aracı alabilirsiniz. noterle ilgili kısımları internette her yerde bulabilirsiniz. sürekli bir yasa değişiyor zaten. ama yukarıdaki bilgiler sabittir.

    -satıcı dürüstlüğü ve arabaya uzun süre binmiş olması önemlidir. geçmişini sorduğunuzda size satan adam, arabayı 1 ay önce almışsa, çözemediği bir problemden dolayı satıyor olması çok yüksek ihtimaldir. ya da piyasadaki al-satçılardan olması yüksek ihtimaldir. arabanın ne arızası olduğunu daha kendileri fark etmeden satar geçerler, dikkat.

    -tüm bu denetlemelere rağmen, aracın motor aksamında sökmeden anlayamayacağınız arızalar olabilir. galericiler bunları çok iyi bilir ve kimsenin denetleyemeyeceği yerleri geçici olarak düzeltip, 2 ay sonra patlayacak hale getirebilir. galericileri zan altında bırakmayayım, içlerinde işini düzgün yapan 0.000004'lük bir kısım vardır.

    -arabayı alırsanız, yağ, antifriz ve hava-yağ-yakıt-polen filtresi değişimini yaptırın. genel bir bakıma sokun. bunu her yıl tekrarlamalısınız zaten. yıllık bakım denilen şey budur. ben yaza ve kışa girişte 2 kez yaptırıyorum.

    -araç içinize sinmediyse o aracı eleyin. sabredip başka araçlara bakın. çünkü kötü araç, sizin hem vaktinizi çalar, hem sabrınızı sınar. aynı model araç bir yerde 50 bin lira, başka birinde 45 bin lira ise, bir farkı vardır. 45 bin liraya ucuz diye aldığınız o araç size 10 bin lira harcatıp, yine de düzelmeyebilir. o yüzden paranız varsa, zorlamayın, 50 binlik olana bakın, yoksa da biriktirin. adamın fiyatı boşuna şişirmediğini gördüğünüzde de alın. "aa aynı fiyata üst modeli var, ona bakayım" demeyin. o araçta orijinal olmayan parçalarla geçici çözümler üretilmiş ve size kakalanma aşamasında olabilir. götürdüğünüz usta da "ulea buna naaapmışlar" diye bir süre bakıp, geçmişte nerelerinin kurcalandığını anlamaya çalışır. ben mesela zamanında çok heves edip modifiyeli bir araç aldım. aldığımda sorunu yoktu ama sahibinin karakterinden dolayı bir yerde sorun çıkaracağını da bilerek aldım. aldığım aracın her türlü piçliğini bildiğim için, kafam rahattı. sonra bir gün yolda kaldı ve ustama götürdüm. bu acı fotoğraf karesinde ankara'nın en seçkin, en elit, en şirin çatallı 7 ustası artı fotoğrafı çeken ben, bu arabanın (volkswagen) sorununu bulmaya çalışıyoruz. aralarından bazıları volkswagen için almanya'da çalışan ustalar. birisi yarışa profesyonel araç hazırlayan adam. 1 hafta boyunca elektrikçisinden motorcusuna, egzozcusundan tinercisine arabaya bakmayan kalmadı. herkesi seferber ettim. bir şekilde düzeldi sorun ama bizden önceki ustaların neler neler yaptığını çözmek, çok uzun zaman aldı. yani ben bu kadar nüfuslu iken, bu kadar uğraştım. sizin hem paranız hem vaktiniz harcanır. bu fotoğrafı unutmayın. o kişi siz olmayın. üst modelin çer çöpünü değil, alt modelin temizini alın. bu çok önemli. ha illa o üst modelin ucuzunu istiyorsanız, bu acıyı yaşayarak da tecrübe edebilirsiniz. sanayiyle uğraşmanın farklı bir zevki oluyor. acıdan da haz alabilirsiniz. saygı duyarım.
  • almayin. 2013 model honda civic sahibiyim. borcu yeni bitti.

    100 km de : 9 litre yakmakta. 9 x 4.5 : 40.5 lira
    suan 20 binde 8100 tl

    kasko : 950 tl
    vergi : 960 tl
    trafik sigortasi cart curt : 400 tl
    servis : 800 tl
    haftada 1 kez yikatmasi: 15 tl ayda 60 tl 2 senede 1440 tl ( iyi para var lan bu iste)

    araba 60 bin tl. 2 senede bana giren : 74760 tl arabayi suan satsam 54 bin tl elde kalan : 20760 tl

    bu bana 2 senede giren para. senelik 10380 tl

    amk cesmesine, kusadasina , marmarise, antalyaya otobus ile gitsem, sehir ici disari ciktigimda taksiye binsem daha ucuza denk gelir. ama bastiginda dalgalari kopurtmesi paha bicilemez.
  • 1- aramaya inanması. (bkz: araba alacak olanlara tavsiyeler)
    2- sıfır araç almaması. (bkz: zaten çarpacaksın)
    3- araba kullanmayı çok iyi bilmiyorsa babasıyla yola çıkmaması (bkz: kızına araba sürmeyi öğreten babanın çilesi)
    4- yedek parça fiyatları uygun, tedariği kolay araçlar arasında tercih yapmaya çalışması. (piyasada taksi olarak kullanılan markaların/modellerin parçalarını bakkalda bile bulabilirsin.)
    5- kaportasının orasının burasını boyalı/vuruk/değişmiş olmasına kafayı yormaması (bunu yaparken gidip taklalı arabaya hayvan gibi para ver denmiyor. değerinin altında al, ileride değerinin altında satarsın. sen de çarparsan aracın değeri düşmez böylece. kaporta diyorum ama! direkler, alt takım falan hasarsız olacak...)
    6- küçük motorlu düşük güçte bir araç seçmesi (hem az yakar, bol gezersin hem de hata yapıp fren yerine gaza basarsan kaza riskin düşer)
    7- 7-10 yaş aralığında araç seçmesi (vergisi ucuz, 2-3 yıl sonra geri satarken çook değer kaybetmez)
    8- en az üç farklı "açık oto pazarı"na gidilerek marka model beğenilmesi! (arabaya otur, kalk, sahipleriyle konuş, başka arabalar hakkında fikrin olsun...)
    9- ve en önemlisi; arabayı görsel olarak beğenmesi (sevmediğin arabaya binmiyorsun amk)
  • almaya giderken yanınızda bir mühendis bulundurulmasını önereceğim başlık.

    araba almanın bir mühendislik çalışması olduğunun kafalardan çıkarılmaması gerekir.

    neden mi? bir defa araba almayı düşünürken, yalnızca para verip o arabayı almayacaksınız.

    aşağıda bazı örnekleri yanlarında bazı arabaları yazarak verdim. bunlar örnektir. dikkate alın ama çok da takılmayın.

    yıllık vergisi ne kadar? hesapladınız mı?

    bakım aralıkları 10. binde bir mi, (toyota corolla) 15 binde bir mi (renault clio) 20 binde bir mi? (fiat palio) bu soruları kendinize sordunuz mu?

    motorunda zincir seti mi var (honda jazz) yoksa her 40, 50 veya 60 binde bir triger kayışı değiştirmek için servisin kucağına mı oturacaksınız? (renault)

    hava veya polen filtresi gibi parçaları, basit klipsleri sökerek kendiniz de değiştirip yakıt ekonomisi ve konfor sağlayabilecek misiniz (pek çok japon otomobili) yoksa özel ekipmanlar gerektirdiği için servisten servise değiştirmek zorunda kalıp, zaman zaman pis veya tıkalı filtre ile binlerce kilometre gitmek zorunda mı kalacaksınız? (pek çok fransız otomobili)

    lastik ölçüleri 215/45-16 gibi bulunamayan bir ölçü mü (skoda rapid) yoksa 205/55-16 veya 195/65-15 gibi her yerde ve ucuza bulabileceğiniz ölçülerde mi?

    performans kriteri olarak beygirin pek birşey ifade etmeyeceğini esas önemli olanın, sizi koltuğa yapıştıranın tork olduğunu bilebilecek kapasitede misiniz? (dizellerin benzinlilerden performanslı olması)

    gibi, gibi pek çok ayrıntılı kriterin ince eleyip sık dokunarak elde kağıt-kalem uzun incelemeler yapılması gerekir. yoksa o çok yaktı, bunun parçası pahalı, bu hararet yapıyor gibi pek çok kulak doldurucu yalan yanlış bilgileri insanlığın zararına sunarsınız.

    otomobil satın alma uzmanı olarak benden yararlanmak isterseniz teknik ve ekonomik bilgimle yardımcı olmaya çalışırım.

    not: kaportadan anlamam
  • "fransız'a para verme, japondan uzak dur almandan şaşma" diyen ustalardan uzak durunuz efendim.
    şu an bindiğim arabayı satın alma mesaim 15 dakika sürdü ve zerre pişman değilim. (citroen c3)
    servise bir tanıdıkla gidip makul temiz bir araç alıp çıktım.
    çünkü neden, çünkü 10000 tane mühendisin birleşip yaptığı arabayı sanayideki ustaya beğendiremezsiniz efendim.
    ustalar mercedes sever.
    30.000 liram var diyorum, adam 30.000 liralık mercedes al diyor.
    karışık kuruyemiş alıyorum sanki amk.
  • almayın. gemicik alın, büyüyüp filo oluyor. sonra gelsin popiş sevgililer.
  • arabayı yenilemeyi düşündüğüm bir dönemde oto sanayiye işim düşmüştü. arabanın tamiratı yapılırken ustaya sordum yeni araba almayı düşünüyorum ne önerirsin diye.

    usta da bana dedi ki, "şu sanayideki arabalara bak, kaç tane japon arabası var, kaç tane vw, pejo var." baktım, arabaların çoğu vw ve pejo idi. sonra da ekledi usta: "vw, pejo olmasa benim çocuklar okuyamazdı."

    arabadan pek anlamam ama bu diyalog tamamen based on a true story. aklınızın bir köşesinde bulunsun.
hesabın var mı? giriş yap