• kendisiyle ilgili düşüncem bugüne kadar şu şekildeydi: "çocukcağız önce hereditary diye film çekti, türkiye'de "ayin" adıyla gösterime girdi. sonra midsommar diye film çekti, türkiye'de "ritüel" adıyla gösterime girdi. garibim üçüncü filmin adını ne koyarsa koysun türkiye'de "tören" yahut "içtima" gibi bir isimle gösterime girecek kesin."

    ancak midsommar'ı izledim ve bir de ne göreyim? herif meğer hereditary'nin aynısının isveç kırsalında geçenini çekmiş! üçüncü filmini gösterime "cuma namazı" adıyla sokalım da aklı başına gelsin pezevengin.
  • en sevdiği korku filmlerini kwaidan, possession, the night of the hunter, don’t look now, carrie (1976 yapımı olan) şeklinde sıralamış olan yönetmen. the wicker man'in olmamasına şaşırdım.
  • 1986'lı abd'li yönetmen. abd'li oluşunu ve yaşını özellikle belirtme gereği hissettim. sinema sektörünün popüler kültüre en çok kapıldığı ülkede, bu kadar genç yaşta, daha çok az film çekmişken, filmleri kült olma yolunda ilerliyor bence, ya da yönetmenliği. çünkü izlediğiniz filmleri bir noktadan sonra ari aster tarzı diye yorumlayabiliyorsunuz.

    kültürlere, inançlara, mitlere oldukça hakim ve bunlarla bir derdi olan yönetmen. bunları anlatırken seyircisini absürd bir tarzda geriyor korkutuyor ama aslında kimine göre korkunç davranışlar, kimine göre ulvi. bu bakımdan her filmi bir mesaj da içeriyor ve inançları sorguluyor. bence başarılı, takip edilesi bir yönetmen.

    edit:imla
  • iki tane uzun çekti, ikisi de korku janrasında fakat bu adamda emin olduğum bir şey var, bu adam korku filmleriyle aslında ta$ak geçiyor. amacı bu. dolaylı olarak seyirciyle de tabi. dikkat ettiyseniz filmleri ya hiç sevilmiyor, ya çok seviliyor. o hiç sevmeyen tayfa kurbanlar oluyor işte.

    cabin in the woods bunu göze soka soka yapıyordu fakat ari aster'in filmlerinde çok ince bir humor var altta ve bunu fark etmesi biraz zor. hereditary filminde hemen hemen tüm klişeleri işlemesi bunun göstergesi. bu tarzda bir adamın bunu bile bile yapmaması imkansız. midsommar zaten direkt dalga geçerek başlıyor.

    kendisinin sinemasına post-modern korku sineması desek pek de sırıtmaz. bir de ekstra olarak adam sinematografi konusunda kendisini aşmış, storyboard'larını görmek isterdim. kendisinin iki filmini de sinemada izleyemediğim için üzgünüm çünkü gerçekten korku sinemasına bir nitelik katmış bir adam, normalde hiç işim olmaz bu janrayla ama ileride adını çok duyacağız.
  • hereditary ve midsommar muhteşem filmlerdi. yeni çıkacak olan disappointment blvd filmide güzel olursa tadından yenmez
  • (bkz: the strange thing about the johnsons) filminin de yönetmeni
  • korku filmi sevmeyen biri olarak, benim izleyip beğenebildiğim, sıradan korku filmi kalıplarının dışında filmler yapan bir yönetmendir.
    filmlerinde yerinizden sıçrayıp gözlerinizi kapatmıyor, şimdi şuradan hangi şeytanlar cinler çıkacak diye korkmuyorsunuz; ama bir irkilme, bir merak, bir şok yaşıyorsunuz.
    midsommar la ilk defa kuytu, karanlık köşelerde değil; parıldayan gökyüzü altında, yeşil kırlarda da korku filmi çekilebilirmiş görme deneyimim oldu.
    belki korku filmi severler benim kadar beğenmemiştir, aradığını bulamamıştır. yine de kaliteli, güzel düşünülmüş işler çıkardığı konusunda çoğunluğu sağlayacağımıza inanıyorum.
    ilk iki filmden sonra 3.nün de benzer tarzda olacağını tahmin ediyor insan. hatta sonunun tahmin edilebilirliği de daha çok olacaktır sanırım. yine de beklemedeyiz.
  • bu ve fede alvarez inatla film cekmeyen iki ruh hastasi ve basarili yonetmen.
  • hakkında çok entryler girilecek, ileride pek çok bilgi yarışmasında soru olarak gelecek yönetmendir.
    kendine özgü bir tarzı olmasının yanında büyüklerine saygıda da kusur etmeyen birisidir :) son filminde* stanley kubrick'e çaktığı selamlar gözden kaçmamıştır. umarım daha nice filmlerini izleriz.
hesabın var mı? giriş yap