• türkiye’de gazetecilerin siyasetle ilişkileri hep sorunlu oldu. düşünce özgürlüğü-siyasi gerçekler dengesinde kazanan genellikle ‘siyasetin’ kendisiydi.
    arif oruç, türkiye tarihinde siyaset-gazeteci çekişmesinin cisimleşmiş hali sayılabilir. kısa hayatı, kısa türkiye tarihine benzeyen bu adam, her daim karşı durabilecek bir taraf bulup bunun ceremesini çekmeyi başarmıştı.
    daha cumhuriyet kurulmadan muhalif bir gazeteci olarak nam saldı. dönemin büyük gazeteleri tanin’de, tasvir-i efkar’da çalıştıktan sonra saltanata karşı çerkez ethem’i destekledi. bolşeviklere özendi. yeni dünya isimli bir ‘komünist’ gazete kurdu.
    gazetenin logosuna, ‘manifesto’nun etkisiyle bir not iliştirdi: dünyanın fukara-i kâsibesi, birleşiniz!
    kurmaya çalıştığı iki parti de (layik cumhuriyetçi işçi ve çiftçi partisi ve müstakil sosyalist partisi) onun siyasi duruşunu özetliyordu.

    bir liberale destek
    asıl ününü serbest fırka (scf) sürecinde gerçekleştirdi. tek parti yönetimi ve özellikle ismet inönü’yle yıldızı hiç barışmayan arif oruç, basındaki yegâne muhalif ses haline gelmişti. oruç, serbest fırka’nın kuruluşundan 8 ay önce temelini attığı yarın gazetesinde ismet paşa hükümetini işçi sınıfı açısından yönelttiği eleştirilerle topa tutuyordu.
    bir keresinde inönü’yü ‘yiyicilikle’ suçladı. 1 ay hapis cezası aldı.
    kurulur kurulmaz da serbest fırka’ya destek verdi.
    kuruluş metninde kendisini ‘liberal’ olarak tanımlayan bir partiye, ‘komünist’ bir gazetecinin destek vermesi ironikti. fakat serbest fırka’nın kurucusu fethi okyar’ın “meclis’te hükümeti açıkça tenkit edeceğiz” sözleri, onun için yeterli oldu.
    damarlarında dolaşan muhalif kanın verdiği coşkuyla oruç, serbest fırka’ya desteğinin gerekçesini anlatıyordu: “bizim ile scf’nin prensiplerinde zerre kadar fark yoktur. aksi halde mütereddit davranırdık.”
    oruç’un yarın gazetesi, kısa yayın hayatında muhalefetin nimetinden faydalandı. 5 kuruşa satılan gazete yoğun talep dolayısıyla 2 liraya bile alıcı bulurken tirajı da 80 bine kadar yükseldi. bu rakam, dönemin kamuoyunda tek parti yönetimine karşı nasıl bir tepki olduğunu anlamak için önemli olsa gerek.

    ölümüne bir kavga
    oruç, muhalefetin sesi olurken bir yandan da dönemin ana akım basınıyla amansız bir kavgaya tutuştu.
    hakimiyet-i milliye ve inkılap gazeteleri yarın’ı bir paçavra, arif oruç’u da vatan haini olarak göstermeye başladı. ali naci karacan, inkılap’taki bir yazısında oruç’a şöyle sesleniyordu:
    “arif oruç, alnımız açık ve sokak köpeklerinden korkumuz yoktur; işitiyor musun, itlerden korkmuyoruz.”
    oruç bir yandan yunus nadi’yle de münakaşa edip, bu ülkede gazetecilik yapamazsa ayakkabı boyayacağını söylüyordu.
    bir süre sonra polemikler iyice çığrından çıktı. ali naci karacan, ‘vatan haini arif oruç’ diye afiş bastırdı. arif oruç da karacan’ın odasını kurşunlatmaya kalktı.

    kanlısından övgü
    vatan haini damgasını yiyen oruç, serbest fıkra kapatıldıktan sonra tahmin edileceği gibi yarın gazetesini kaybetti. basın kanunu’yla gazetesi kapatıldı. inadından mı yoksa yunus nadi’ye verdiği sözü tutmak için mi bilinmez bir kundura dükkânı açıp, ayakkabı boyayarak hayatını kazanmaya başladı.
    bu da yetmedi. devlet tarafından bir arabaya konulup bulgaristan sınırına atıldı. altı yıl bulgaristan’da yaşadı.
    gazetecilik yapmak üzere geri döndü. bu kez idamla yargılandı, neyse ki beraat etti. elinde bulundurduğu milliyet’in yayın hakkını zamanında kendisine vatan haini diyen ali naci’ye verdi.
    kendi ismiyle gazetecilik yapamayınca ayhan ismiyle bazı gazetelere yazarak hayatını kazanmaya çalıştı ve sessizce öldü.
    ilginçtir, ölümünün ardından milliyet gazetesinde ali naci, arif oruç’u kaleme aldı. bir dönem kanlısı sayılabilecek oruç için şunları yazdı: “mücadele ve mücahede adamı arif oruç, bu memleketin siyasî tarihi yazılırken unutulmayacaktır. başbakan olan ismet inönü’ye karşı açtığı mücadele, yaptığı hücumlar, onun siyasî hayatının en temiz ve güzel örneklerindendir.
    arif oruç çok genç öldü. hapishanelerin rutubetli ve zehirli havası, muhtelif ameliyatlar, hastalıklar onu harap etmişti. fikren yüksekti. kuvvetli bir kalemi, yaman bir mantığı, iyi bir görüşü vardı. ölümü basın âlemi ve memleket için bir kayıptır.”

    http://www.radikal.com.tr/…13.06.2011&categoryid=99
  • http://www.taraf.com.tr/yazar.asp?mid=373

    arif oruç’un çilesi

    lâyık cumhuriyetçi işçi ve çiftçi fırkası (lciçf) ise, o sıralarda 35 yaşında olan gözü kara gazeteci arif oruç’un girişimi idi. arif oruç, milli mücadele sırasında eskişehir’de, çerkez ethem’in desteği ile yeni dünya adlı ‘komünist’ gazeteyi yayınlamış, haziran 1926’da mustafa kemal’e izmir’de yapılan suikast girişiminden dolayı yargılanmış ama beraat etmişti. 1930’da serbest fırka’ya girip, gazetesi yarın ile partiye destek verdiğinde ali naci’nin (karacan) gazetesi inkılap arif oruç’u ‘vatan haini’ ilan etmişti. nitekim, scf kapatıldıktan sonra arif oruç hapse mahkum oldu, gazetesi kapatıldı. hayatını kazanmak için kundura boyası dükkanı açtı. ama devlet peşini bırakmadı. 1933’te bir gece yarısı evinden apar topar alınarak bulgaristan’ın şumnu şehrine postalandı.

    bulgaristan’da medrese hocalığı yaptı ve yarın’ı yayınlamaya devam eden, 1934’te türkiye’nin isteği üzerine bulgarlar tarafından yugoslavya’ya sürülen arif oruç, 1937 yılında türkiye'ye döndü ve idam talebiyle yargılandığı ağır ceza mahkemesi'nde beraat etti. kendisi hakkında bir zamanlar ‘vatan haini’ başlığını atan ali naci karacan, 1950 yılında milliyet gazetesini çıkardığında, muhtemelen vicdan azabı ile, arif oruç’u ‘ayhan’ takma imzasıyla kadrosuna almıştı. bir gün bu esrarlı ‘ayhan’ın yazıları çıkmaz oldu. 10 ekim 1950’de milliyet'te, ali naci karacan imzalı yazı fazlasıyla ironikti: "fikir ve siyasi hayatımızda yeni merhaleler açmış olan kıymetli mütefekkir ve muharrirlerimizden arif oruç'u kaybettik..."
  • cumhuriyet gazetesi tarafından vakt-i zamanında "eskişehir'e git de bakalım sonun nasıl olacak ali kemal gibi mi olacak" diye adeta tehdit edilmiş bir kişi.

    cumhuriyet'ten kendisine hücum eden birkaç küpür:
    https://www.gastearsivi.com/…4714-8d03-31e89739cb45
    https://www.gastearsivi.com/…4757-9104-254cefb1a43a
    https://www.gastearsivi.com/…4551-b9cd-4b6a5cd78d3d
  • kurtuluş savaşı yıllarında eskişehir'de yeni dünya, 1923'te izmir'de yeni turan, 1930'larda istanbul'da yarın gazetesini çıkaran muhalif kişi. mete tunçay tarafından maceraperest bir gazeteci olarak tanımlanmaktadır.
  • kemal tahir kitaplarında sıklıkla adından bahsedilen gazeteci.
  • atatürk'ün eski arkadaşlarından, sol görüşlü gazeteci. 1929-1930 yıllarında çıkardığı yarın gazetesi döneminin tek muhalif gazetesiymiş ki 1931'de o da, daha önceki tüm diğer muhalif gazeteler gibi kapatılmış.
  • muş'ta görev alan, gördüğüm en güzel kalbe sahip bir öğretmen.

    öğrencileri çok şanslı çok!

    edit1: pink floyd sever.
  • gazeteci, siyasetçi, yazar, tarihçi. kurucusu ve yöneticisi olduğu partiler: gizli komünist fırkası(1920), laik cumhuriyetçi işçi ve çiftçi fırkası(1931) ve müstakil türk sosyalist partisi(1948).

    komünizm propagandası yapmak suçundan 1921'de istiklal mahkemeleri'nde yargılandı. ayrıca komünist fikirli olmasına rağmen serbest cumhuriyet fırkası'na katıldı ve gazetesiyle partiyi destekledi.
  • cumhuriyet döneminde yaşamış muhalif yazar, gazeteci. sosyalisttir, bu yüzden yeni kurulan cumhuriyeti epey eleştirmiştir. falih rıfkı atay, cumhuriyet gazetesinin kurucusu yunus nadi başta olmak üzere birçok yandaş gazeteci ve yazar tarafından hedef gösterilmiş, hapis yatmış ve sokak ortasında dövülmüştür.

    sokak ortasında saldırıya uğramasını bugün adına ödüller de verilen yunus nadi tertiplemiştir. o da buna karşılık yarın'da "namussuz adam, üç beş kuruş verip şunu bunu üzerime saldırttarak biçarelerin canını yakmak mı istiyorsun? sen bilmiyor musun ki bu tecrübelerin bir daha tekerrürü muhakkak kanla neticelenecektir." deyip yunus nabi'yi silahlı düeloya davet etmiştir. fakat yunus nabi bu düeloya cevap vermemiştir.

    1930'larda çıkarılan bir yasayla yazı yazdığı yarın gazetesi kapatıldı. o da bir kunduracı dükkanı açarak yaşamını bu şekilde idame etmeye başladı. daha sonra türkiye'den zorla çıkarılıp bulgaristan'a bırakıldı. orada yazmaya devam etti. 1937'de döndüğü türkiye'de idam talebiyle yargılandı ama beraat etti.

    epey maceralı bir hayat sürmüş. 1956'da istanbul'da ölmüştür.
hesabın var mı? giriş yap