• çıktığından beri takip ettiğim oldukça şukela bir kültür - edebiyat dergisi.

    hatta abartmadan şunu söyleyebilirim ki, gerek hacmi (büyük boy, 72 sayfa), gerek baskı kalitesi, gerek yazar kadrosu (enis batur, feridun andaç, ara ara haydar ergülen ve daha pek çok ünlü konuk yazar ve genç yazar adayları) ve gerekse edebiyata kapsamlı yaklaşımıyla (klasikler, günümüz yazarları, çeşitli türler, güncel haberler vesaire) son zamanlarda alanındaki en iyi dergilerden biri.

    gerçi, bu aralar her yerden edebiyat dergileri fışkırıyor. bir kitapçıya gittiğinizde onlarca dergi ile karşılaşabiliyorsunuz. sanırım, "sizi yasaklar değil, haz aldığınız şeyler mahvedecek" temalı aldous huxley romanı cesur yeni dünya'nın öngörüsü gerçekleşmek üzere. nitekim o kadar çok film üretiliyor, roman yazılıyor ve dergi çıkartılıyor ki, insan bir zaman sonra kim bunları okuyor sorusunu aklına yerleşmiş buluyor. bir nevi ekşi'nin şimdiki hali gibi oldu ülke. herkes yazıyor; ama pek az kişi okuyor. sosyal mesajımı da vermenin dayanılmaz hafifliğiyle asıl konumuza dönelim. bu edebiyat dergilerinin çoğunu inceleme şansım oldu. kimileri hakkında ekşi'de bir şeyler de karaladım. sonuç itibariyle bu derginin, yayın hayatına son zamanlarda giriş yapmış diğer dergilere oranla daha uzun soluklu ve kalıcı olacağına inanıyorum.
  • ali kırca'nın, devrik cümle kurmazsa öleceğini zannettiği, haber sonrası gereksizce konuşma bölümü. bir tane bile düz yahut kafiyesiz cümle kurmadı bugün.

    "bilmemneler yoksa zihninizde, dönüp dururlar hep beyninizde." diyordu en son.

    niye yapıyorsun böyle, ey ali kırca?
    oysa ne güzeldir, normal cümleler kurmaca.
  • fevkalade bir edebiyat dergisi.

    ilk günlerinden beri babil.com'dan alışveriş yapmama ve dergiyi her yerde görmeme rağmen geçtiğimiz ay tanıştık bu dergiyle. george orwell dosyası ilk başta kapağındaki illüstrasyonla beni dergiyi almaya sevk etti. bu sayıyı okuduktan sonra bunca zamandır neden beklediğimi sorgulayarak az önce tüm sayılarının siparişini verdim.

    radikal kitap'ın oluşturduğu boşluk sanırım bu dergiyle kapanacak artık. umarım kalitesini bozmayan, uzun soluklu bir dergi olur.
  • notos'dan sonra ülkemizde çıkan en süper edebiyat dergisi. her sayıdan sonra içim normaldekinin zilyon katı daha çok okuma isteğiyle doluyor. iyi eleştiri ve eşit dağılım ilk sayıdan beri sabit. edebiyata dair her şeye kucak açmış dergilere hasrettik. içinde öykülere, şiirlere yer vermemesi ise ayrı bir güzel.
  • şubat sayısı kapağında sabahattin ali'yi görünce hemen aldım dergiyi. bu oltaya çok geliyorum ben. sabahattin ali'yi gördüm mü dayanamıyorum. genellikle üstünkörü hazırlanmış birkaç yazı ile anlattıklarında da üzülüyorum.

    ancak bu dergi enfes bir dosya hazırlamış. bayıldım. dergiye genel olarak da bayıldım. her ay alırım artık.

    bir kere sevengül sönmez ile röportaj yapmışlar. budur. sevengül sönmez şu an kürk mantolu madonna'nın çok satanlar arasında bulunmasına katkı sağlayan ve yalnızca bununla kalmayıp sabahattin ali hakkındaki mektupları, yazıları, yani sabahattin ali külliyatını derleyen çok önemli bir isim. onunla röportaj yapmak mükemmel bir fikir. sabahattin ali hakkında müthiş donanıma sahip bir insan, dolayısıyla röportaj da harikulade olmuş.

    kürk mantolu madonna demişken. sabahattin ali'yi esasen kürk mantolu madonna ekseninde değerlendirmişler.

    roman eleştirmeni ömer türkeş, kürk mantolu madonna'nın, sabahattin ali'nin diğer kitaplarına nazaran daha çok ilgi görmesini aşk konulu bir kitap olmasına bağlıyor. aşk söz konusu olunca bu konunun pek çok defa işlenmesi nedeniyle bu kitabı küçümseyenlere şu yanıtı veriyor:

    "bu hikayeyi dizilerde çok gördük, diyenlerin bir romanı hikayeden ibaret sandıkları çok açık."

    romanın olayı, ne anlattığından ziyade nasıl anlattığındır. sabahattin ali de bu konuda iyi bir anlatıcıdır.

    ilk romanı olan kuyucaklı yusuf da aslında bir dönemim çok satanıymış. peki şimdi neden değil? bu soruya da şu yanıtı vermiş ömer türkeş:

    "isyan sözcüğünün bile sözlüklerden silinmek istendiği, bırakın isyan etmeyi iktidarı eleştirenlerin bile bedel ödediği bir ülkede bugün elbette kuyucaklı yusuf'la anılmıyor sabahattin ali."

    yani çok satanlar aslında toplumun içinde bulunduğu haleti ruhiyeyi gösteriyor.

    "mesela 2. abdülhamid döneminde polisiyelerin ve aşk romanlarının bolluğu, 2. meşrutiyet ile birlikte erotik edebiyatın yaygınlaşması, cumhuriyetin ilk dönemlerindeki tarihi roman furyası, farklı bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde bireyin ve toplumun o dönemdeki ruh halini anlamaya yardımcı olacaktır."

    şimdinin çok satanlarını gözünüzün önüne getirin.

    "çok satar kitaplarda hiç olmadığı kadar büyük bir irtifa kaybı yaşıyoruz. bu nedenle, sebebi ne olursa olsun, sabahattin ali'yi o rafta görmek insanı mutlu ediyor." diyor cemil üzen "bir kahve virali olarak kürk mantolu madonna" başlıklı mükemmel yazısında.

    sabahattin ali'nin çok satan kitaplar rafında yer almasını sağlayan sevengül sönmez bu süreci şöyle anlatıyor:

    "2002 idi. yapı kredi yayınları sabahattin ali'nin teliflerini alıp yayınlamaya başladı. türkiye'yi bucak bucak gezdim. (...)gitmediğimiz okul kalmadı. yetmedi, yurt dışında da sergiler, konferanslar devam etti."

    sevengül sönmez ve yky büyük bir pr çalışması yapmış ama kitabın gördüğü ilginin tek sebebi bu mu?

    cemil üzen'e geri dönüyorum, onun buna cevabı şöyle:

    "kürk mantolu madonna bir pazarlama mucizesi değil. (...) belki de meselenin öznesi olan 'altı çizilecek, sosyal medyada paylaşılacak cümle' avcısı yeni okur tipine kulak vermeliyiz."

    kürk mantolu madonna'nın ardından sabahattin ali'nin diğer iki romanı da zaman zaman bu raflarda görülüyor. belki yazarı merak edip öykülerini de okuyanlar olur. sırça köşk bugüne de ışık tutabilecek şahane bir öyküdür mesela. şahaneliğini o dönemde yasaklanmasından anlayabilirsiniz. sırça köşkte yaşayıp halkı köleleştirenlerin köşklerini başına yıkmak için bir kelle gerektiğini anlatır öykü. sonra köşk yıkılır, halk da refaha kavuşur.

    aşksa mesele, değirmen öyküsü var. sevdiğinde eksik olan şey, sende de eksik olmadıkça ona aşk denir mi?

    sadece romanları, öyküleri değil, aynı zamanda şiirleri ve gazete/dergi yazıları ile de dört başı mamur bir edebiyatçıdır sabahattin ali. bir de fotoğrafçılığı varmış, sevengül sönmez röportajından öğrendim. nerede peki bu fotoğraflar? onları da derleseler toplasalar ya

    *

    dergiyi saman kağıda basılı sanmıştım. naylon poşede sarılı satıldığından anlaşılmıyordu. meğer gıcır gıcır kağıtmış. gerçi saman kağıdı olsa da bana komazdı, mühim olan iç güzelliği, ama bu şekil daha özenli gözüküyor.

    çok iyi bir kitap ve kültür dergisi.

    diğer yazılar şu kitaplar hakkında:

    - puşkin ve refik halid karay kitapları

    - şirazi

    - gündelik yaşamda avrupalı müslümanlar / nilüfer göle

    - avrupa düşüncesinin serüveni / jacqueline russ

    - elveda güzel vatanım / ahmet ümit

    - ucunda ölüm var / kemal varol

    - kurmacasız bir yaşam / vüs'at o. bener

    - boncuk oyunu / hermann hesse

    - fantastik bir dünya kuran kitaplar

    - kralın yeni aklı / roger penrose

    - yakup'un renkleri / lindsay hawden

    - basit bir es / enis batur

    - charles dickens kitapları

    - tamamlanmamış devlet / ali mezghani

    - sosyal medya ve gençlik / mehmet emin babacan

    - mimarlık ve modernite / hilde heynen

    - anadolu'nun gözyaşları / yaşar yılmaz

    - çocuk kitapları

    kitaplardan korkan çocuk / susanna tamaro

    usta ile ayı / john yeoman

    - isim vermeden bir kitapçı eleştirisi var. sanırım bahsi geçen kitapçı zinciri d&r
  • ali kırca ve devrik cümle katliamı. tdk'yı göreve çağırıyorum.
  • show tv ana haber bülteni'nin sonuna doğru, yavaşlayan müzik ve arkadaki dev ekranda konuyla ilgili görüntülerin geçtiği bir arka kapak sekansı yaşanmaktadır yıllardır.

    haber bülteninin o formal yapısından çıkıp "gönül dostları" türkçesiyle televole manileri arasında bir yerde seyreden bu kısmın en can alıcı noktası, kırca'nın konuşmasını bitirip arkadaki ekranı izlemeye başladığı andır.

    evet hep yapıyor bunu. önce konuşuyor, arka kapağını bitiriyor, sonra ağır ağır arkadaki ekranı izlemeye başlıyor. ben de burada bitiyorum işte. zira ali kırca benim ve daha bir çokları için iki boyutlu bir insan. yıllarca gülgün feyman'ı 1.75 zannetmiş, saba tümer'in enfes bacaklara sahip olabileceğini düşünmüş bir halkın temsilcisi olarak, ali kırca'nın kafasının arkası da bende her seferinde aynı tuhaf duyguları uyandırıyor.

    bir de basbaya alf'i görmüş gibi oluyorum bazen. alf'in arkasını dönüp seke seke yürümesi gibi tuhaf bir hal yaratıyor bende ali kırca'nın başını arkaya yavaş yavaş çevirmesi.

    evet sözlük akıl sağlığımı kaybediyor olabilirim ama kırpığın küfesi gibi bir şey benim için ali kırca'nın kafasının arkası. bir de biz televizyona bakıyoruz ali kırca'ya, ali kırca da başka bir şey izliyor. sanki iç içe böyle gidecekmiş geliyor.

    olmamalı öyle bir şey.
  • show haberin, ilk 10 saniyesinden sonra izlemeye, dinlemeye tahammül edilemeyen bi bölümü. halbuki koca ana haber bültenini rahat rahat izliyebiliyorum, ama bu arka kapaktaki o romantik ses, irrite edici edebi cümleler. hele hele 2 akşam üstüste izlense adamı sinir hastası eder heralde ya da sinir hastası eder heralde adamı.
    (bkz: devrik cümle kurması ali kırca'nın arka kapak'ta)
  • uzun zamandır elime böylesine güzel bir edebiyat dergisi geçmemişti. dolu, dopdolu, sizi uzun zaman götürecek cinsten. ancak bu entryyi güzelliklerini yazmak için değil, şimdiden çok sevmiş olduğum bu dergiye yapıcı eleştiriler getirmek için yazıyorum. olur da okurlar ve ciddiye alırlarsa harika, almazlarsa da canları sağolsun deyip başlamak istiyorum.

    1. george orwell özel dosyasının içeriğini maalesef çok zengin bulmadım. özellikle peş peşe okuyunca makaleler arasında çok fazla kendini tekrar görmek hoş değildi. farklı yazarlar aynı temalardan bahsetmiş. ama özel dosya deyince bambaşka şeyler okumak isterim bildiklerimden. daha geniş bir bakış açısı olabilirmiş örneğin: orwell ve sinema ilişkisi biraz incelenmiş ama orwell ve -mesela- dizi sektörüne de bakılabilirdi, gibi.

    2. dil bilgisi hataları görmek can sıkıcı olabiliyor böyle bir dergide. biraz daha dikkatli olunsa keşke.

    3. başka edebiyat dergileri gibi sadece yeni çıkan roman tarzı kitaplara yer vermemesi beni sevindiriyor ama ne olur şuraya şöyle güzel bir "yeni bilimsel kitaplar" vitrini de koyun. "edebiyat" dergisisiniz ama biraz "kitap" dergisi olarak diğer türlere de kıyısından yer verseniz keşke. aynı şekilde bilimsel kitaplar hakkında da (ki burada çok teorik şeyleri kastetmiyorum, bir alfa bilim kitabı örneğin) incelemeler yazılsa (en azından tanıtımı yapılsa) en mutlusu ben olacağım tamamen.

    4. çevirilerin yapıldığı kısım çok güzel, gözden kaçırılan haberlere ulaşmak için.

    bir de keşke küçük bir haber bülteni koysalar edebiyatla alakalı. çok şey istiyorum ama rowling'in son eklediği büyücülük okullarını buradan da okuyabilsek cidden hayalimdeki dergi olurdu herhalde: tam arşivlik.
  • harry potter içerdiği için bu ay sayısını aldım. geçtiğimiz aylarda da kafka okur aynı şekilde harry potter konulu bir sayı çıkarmıştı ama çok yavandı. basit bir (bkz: jkr) özgeçmişi ve 7 kitabın oldukça basit özeti ile dergi geçiştirilmişti.

    ancak, arka kapağın sayısını çok beğendim, bilmediğim birkaç şey varmış onları da öğrenmiş oldum. harry potter severlere tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap