• eski zamanları hatırlayın. perilere layık büyük pastanın yapıldığı zamanları; sadece kuyrukısırandan korkan ejderhalar, kötü krallar, topraklarınızda gezinen devler, azalmaya başlayan şövalyeler dönemini.
    ve siz elinizde eski ve üzerinde yazılar bulunan bir kılıçla ejderha avlamak zorunda kalırsanız; yaprakları ağaçtan daha iyi resmedebilen türden bir ressamsanız, yağmurlu, rüzgarlı ve gün ışığının da çekip gittiği bir gece, odanızın içinde açan bir sarmaşık yaprağının sesini duyarsanız; elinizi beyaz kabuğuna dayadığınız ağaç, bir gün, "uzaklara git. rüzgar senin peşinde. git ve asla dönme" derse; üstünüzde koca bir yorgunluk ve yoksunluk duygusuyla kendinize gelircesine etrafa bakıp, "niye yalnızız?" diye sorarsanız; küçük bir çocuk elinizi sessizce tutup "üzgünüm" diyecektir.
    altikirkbeş yayin alnının ortasında bir yıldız taşıyan okurları için sunar: "buraya ait değilseniz, uzağa en uzağa gidin"

    (bkz: j.r.r. tolkien * masallar)
  • "ben sait faik'i çok severim. bizim büyük hikayecilerimizden biridir. büyük hikayeci, büyük şair. bazen bedbin, bazen ümitsizliğe kapılır. fakat çok namuslu insan, memleketini çok seven insan. ve belki de bedbinliği, ümitsizliği çıkar yol görememesinden ileri geliyor. halbuki çıkar yol var tabii. velhasıl büyük hikayeci, büyük şair."
    nazım hikmet.
  • gozbebegi: insanlarda yuvarlak,hayvanlarin cogunda ise dikine elips biciminde olan gozbebeginin capi, irise gelen isigin miktarına gore degisir.karanlik ve uzaklik buyutur gozbebegini; aydinlik ve yakinlik kucultur.yani bu kararsiz cember,isik varsa kuculur,isik yoksa buyur.yakina bakarken de kuculdugune gore, yakin olan aydinliktir, aydinliktadir.uzagin payina karanlik duser. zaten karanligi kimse yakininda gormek istemez.

    asik olunca da buyur gozbebegi; demek ki asik olunan hep uzaktadir. aradaki mesafenin verdigi aciyi azaltmak icin, masuka "gozbebegim!" diye hitap edilir.

    (bkz: elif şafak)
    (bkz: mahrem)
  • selahattin özpalabıyıklar arka kapak yazarken yöntemini notos'ta izah etmiş.
    “üç paragraf yöntemim var. birinci paragrafta “yazar kimdir, yazarın önemi nedir”i, ikinci paragrafta “bu konunun önemi nedir”i, üçüncü paragrafta da çoğu za-man “bu kitapta yazar ne yapıyor”u yazıyorum. övgüler de yer alabilir ya da kitaptan bir bölüm de olabilir bu üçüncü bölümde. bu çok mekanik bir yaklaşım ama çoğu za-man da hayat kurtarıyor.”
  • romanlarin arkasindaki arka yazilar cok ozenle yazilmasi gerekir her zaman bu kadar onemsemiyorlar kilit noktalari aciga vuruyorlar.. ornek: "jim bo$ vakitlerinde kiralik katil olarak cali$an bir u$aktir.. bir gun bir malikenede i$e girer.. olaylar kimbilir daha nasil da heyecanli gidecektir bu romanin geri kalaninda allah bilir yuce rabbim.. michael worrington'in bu surprizlerle dolu romanini sakin kacirmayin"
  • kitabın on tarafini bulmamiza yarayan yazilardir.
  • genelde kapak yazılarını her zaman editörler yazarlar çünkü piyasayı en iyi onlar bilirler, okuyucuyu en iyi onlar tanırlar, en büyük ego onlarındır ve kapak yazılarını yazarken 100 tane aklı başında adam beğeneceğine 1000 tane denyo beğensin düsturunu ön planda tutarlar. kapak yazıları aldatmacadır.

    akıllı okur her zaman kitabın ilk cümlesine, paragrafına bakar. kitabın asıl vitrini budur.

    akıllı okur poşette pakette satılan kitabı almaz. kitap pakede poşete girmez, girmemelidir.
  • kitabı pazarlayan pezevenk.
    güvenmeyiniz efem...
  • kitabın arkasındaki yazar

    o kısacık metinde neler neler anlatılmıyor ki! yazarın kültür hayatımız içindeki yeri, kitabın doldurduğu boşluk, yazarın geçmiş çalışmaları... en büyük mesaj da okura tabii; niye bu kitabı alması gerektiği bu metinde gizli ya da açık anlatılmalı ki maksat hasıl olsun. bütün bunları yapmak onların işi; arka kapak yazarlarının

    ambalajın en fonksiyenel olduğu alanlardan biridir kitap. önce ön kapağına, ismine ve yazarına, sonra da arkasına çeviririz bakışlarımızı; içindeklerine dair fikir edinmeye çalışırız. eğer yazarın sıkı takipçisi değilseniz, kitap için de sıkı bir dost tavsiyesi almamışsanız, etkileyici bir medya tanıtımı da yoksa ortalarda muhtemelen kitapla ilişkinizin biçimini arka kapak yazıları belirleyecektir. kitapçılarda elindeki kitapla nasıl bir serüven yaşayacağını arka kapağını okuyarak tayin etmeye çalışan onlarca kişi görürüz her seferinde. “salah birsel, aziz nesin ve sait faik’in kitaplarını sadece arka kapak yazılarından etkilenerek aldım” diyor yazar ali çolak. denilebilir ki kitapların en fazla okunan kısmı arka kapaklardır. peki kimin yazdığını bilmese bile okurun en fazla itibar ettiği bu arka kapak yazılarının oluşum süreci ve yazarlarını merak ediyor musunuz?

    ilk kapak yazısı deneyimini 1993’te amin maoulof’un semerkant adlı romanıyla yaşayan selahattin özpalabıyıklar, editörü enis batur’a “bu benim ilk arka kapak yazım” itirafında bulunduğunda ‘umarım son olmaz’ cevabını alır. özpalabıyıklar, yapı kredi yayınları’nın şef editörü ve hâlâ ‘arka kapak’ yazmaya devam ediyor. ona göre arka kapak yazmak bıçak sırtı gibi dengede olmak demek. bir taraftan kitap ve yazar hakkında doğru bilgilendirme yapmak, objektif olmak, okurda ‘aldatılmışlık’ duygusu yaratmayacak şeyler yazmak zorundasınız, bir taraftan da kitabı sattırmak durumundasınız! dolayısıyla kitabın ve yazarın hak etmediği övgülerden sakınırken, onları hafife alma tehlikesine düşmeyerek “bu kitabı okuduğunda ne bulacağını” vermek durumundadır arka kapak yazarı. “kendi hesabıma arka kapak yazılarında hem kitabın içeriğine hem yazarın kalitesine ilişkin olarak doğru bilgi vermeye çalışıyorum. yani iyi birşey söyleyemeyeceksem susmayı tercih ediyorum. diyelim ki a yazarının kitabının editörlüğünü ben yaptım. arka kapak yazısı yazmak durumundayım. ama bu kitap şöyle iyidir, bu yazar şöyledir diyemiyorsam yalan söyleyecek halim yok. doğruyu söyleyemiyorsam bile en azından yalan söylememeyi seçiyorum. yani tehlikeli ifadelerden kaçınıyorum. kitap şöyle kaliteli, yazar şöyle iyi gibi şeyler demekten kaçınıyorum. onun yerine daha yuvarlak, kimsenin doğruluğunu reddedemeyeceği şeyleri söylemeye çalışıyorum.”

    sevdiğim yazarı daha çok övdüğüm oluyor

    selahattin özpalabıyıklar, kitabın içerdikleri kadar içermediklerini de görmek gerektiğini, bunu da yazardan çok editörün yapabileceğini söylüyor. çünkü editör yazar ve çevirmen kadar kitaba hakim durumundadır, hem de ‘içerden’ olduğu kadar ‘dışarıdan’ da bakma imkanına sahiptir. yky editörü arka kapak yazılarında yazar ve kitap hakkında bilgi veririrken bir nevi ‘empati’ kurduğunu söylüyor. “yazarın kendi tarzına, onun kullandığı sözcüklere, terimlere kavramlara gönderme yaparak yazmaya çalışıyorum. kimi zaman yazarın üslubunu taklit ettiğim de oluyor. diyelim ki necatigil’i yazarken onun kullandığı birtakım işaretleri kullanmaya çalışıyorum. ama çok da okuru yadırgatmayacak ölçüde.” sevdiği bir yazar, sevdiği bir kitap olursa iş nistepeten kolaylaşıyor: “daha rahat davranıyorsun. tabii öte yandan objektif olmama sakıncası belirginleşiyor.” ama bu kaygısı çok sevdiği yazar ve şairlerin arka kapak yazılarını yazma durumunda, belli ölçüde duygusal olma şansını geri almıyor. “ben kendi hesabıma bu duygusallığı olabildiğince kullandığımı düşünüyorum. diyelim ki behçet necatigil gibi yazarların arka kapak yazılarında elbette sınırını çizerek bu duygusallığı kullanıyorum. kayırma değil ama herkesin öveceğinden biraz daha övüyorum. ”

    peki hiç bir yazar arka kapak yazılarından dolayı kendisine gücenmiş mi? böyle bir şey olmamış fakat bir yerde kendi hatasından kaynaklandığını söylediği bir olay yaşamış. tahsin yücel’in tartışmalar isimli kitabında yazarın bilim adamı, öykü yazarı, romancı, hocalık gibi çok kimlikli yönüne dikkat çekerek, her kimliğine uygun bir eseri de anarak “tartışmalar kitabında yazarın polemikçi yönüne şahid olacaksınız ” diye bitirmiş yazıyı. tahsin yücel arka kapak yazısı için teşekkür etmiş ve “keşke masalcı yanımı da söyleseydiniz” diye de eklemeyi ihmal etmemiş.

    mehmet fuat’ın kitap tanıtım yazılarını topladığı bir eserinde ‘arka kapak’ yazılarına da yer vermesini ilk başta yadırgadığını söylüyor. fakat zamanla arka kapak yazılarının kitabın çekirdeği olduğunu, yazma dersleri için bile kullanılabilecek nitelikte olduğunu fark etmiş. “kazım taşkent dizisindeki bazı arka kapak yazılarımda ben bunu gördüm. biraz daha üzerinde çalışılsa bir deneme, bir makale, bir inceleme olabilecek yazılardı.”

    arka kapak yazılarının bir deneme olabileceğini değil düpedüz deneme olduğunu söylüyor everest yayınları editörü osman akınhay. ona göre bu deneme hem yayınevinin çizgisinin göstergesi, hem de yayınevi nezdinde editörün o kitabı nasıl yorumladığını ve o yorumlayışın okurun algısına nasıl yansımasının istendiğini de gösteren bir yazı. dolayısıyla kolay bir yazı değil. “bir bakıma sanki telif bir yazı yazar gibi bazen günlerce beklediğim olur”. osman akınhay’a göre arka kapak yazmak için kitaba vâkıf olmak, kitabın içerik ve yaklaşımı ve kitabın yayınevinin çizgisi içinde nerede oturduğunu anlamak, en önemlisi de o kitap üzerinden iletilecek mesajı iyi algılamak gerekmektedir.

    arka kapaklar editörlerin gösteri sahnesi

    deneme kıvamında olmalı ama okura tepeden bakmamalı... osman akınhay’a göre okurla aradaki mesafe kararınca kestirilemediğinde hele hele buyurgan ve kibirli bir hava estirmesi halinde ciddi bir iletişim problemi doğuruyor. “okur kafama bir şey çakılsın istemiyor. bana sunulan şeyi bileyim istiyor. sanki hoş bir temaşa gibi, kapak üzerinden okurla bir sohbete girmiş gibi düşünün. tabii ki metnin içine gireceksiniz, o metin hakkında bir imge oluşturacak, oradan hareketle siz de birşeyler söyleyeceksiniz. ama okurun yorumu bunu bana dayatıyor şeklinde olmayacak. ben bunu böyle göreyim, ondan sonrası da bana kalsın dedirten, onun kararına saygı gösteren bir mesafe bırakılması gerekiyor.”

    arka kapak yazılarında benimsedikleri şey yayınevinin çizgisini belli eden ama her türe göre şekle girebilen karakterize bir model. latife tekin’in kitapları metis’ten çıkarken arka kapak yazıları kitabın içinden alınmış bir metin olurken, kendi yayınevlerine transfer olduğunda everest arka kapak modellerini bir taslak halinde latife tekin’e iletmiş, o da kendisi hakkında bazı ifadelerin abartıldığını düşünerek düzeltmeler yaparak bu süreci tamamlamış. osman akınhay, özellikle yerli edebiyat ürünlerinde mehmet eroğlu, latife tekin gibi derin saygı beslediği yazarların arka kapak yazılarını hazırlarken en azından bir kere okutmayı, bildirmeyi ve fikirlerini almayı tercih ettiğini söylüyor. everest editörüne göre arka kapak yazıları, yayıncılık faaliyetinin çok önemli bir aşaması, ancak ne yazık ki hak ettikleri önemi göremiyorlar yayınevlerinden. “bir yayınevinin editörünü arka kapaktan tanıyabilirsiniz. şu anda editörlük sistemi yayın piyasasında tam oturmadı belki ama üç beş sene sonra bu sistem oturduğunda arka kapaklar editörlerin gösteri sahnesi olacak.”

    konuştuğumuz bütün arka kapak yazarları arka kapak yazılarına bir çalışmanın ‘taçlandırılması’ gibi bakıyor. usta hikayesinde olduğu gibi 20 yıl artı 5 dakika, ya da 2 ay artı bir saat. iletişim editörlerinden tansen güney, arka kapak yazısının editörlük süreci boyunca gündemlerinde olduğunu hatırlatıyor.

    mideme kramp giriyor

    “editör olarak, kitabın yayın hazırlığından çok arka kapak yazısına sıra geldiğinde mideme kramp girer.” bu sözlerin sahibi arka kapak yazılarına yüklenen “kitabı ve yazarı doğru yansıtacak, satışı artıracak, yazarı beğenecek” gibi misyonların altından kalkmanın zorluklarını yıllarca yaşayan selis yayınları editörü ismail demirci. demirci, kitabın konusuna göre farklı üslup tutturma zorunluluğunu zorluk hanesine ekliyor. arka kapak yazıları konusunda yazarların genellikle çekimser kaldıklarına, bazı yazarların ise yazmak konusunda ısrarcı olduklarına, bunun da sürtüşmeye kadar gittiğine işaret ediyor. esas sorun ise ‘satışlar’da ortaya çıkmakta. bir kitabın satışı beklenen düzeyde olmayınca, yazarın yayıncıya şikayet edeceği konuların başında dağıtım, ikinci sırada da “kapak güzel değil, arka kapak yazısı da berbat” demek geliyor. demirci’nin gözlemlerine göre eğer arka kapak yazısını yazar yazmışsa şikayet ters yönde oluyor, bu sefer yayınevi yazarı suçluyor. timaş yayınları editörü emine eroğlu, arka kapak yazısını editör değil de yazarın yazması durumunda yazarın kitabını ve kendisini daha üst bir yerde konumlandırdığını ve objektiflik konusunda sorunlar doğurduğunu söylüyor. eroğlu, arka kapak yazılarının okurun fikir edinmesi bakımdan çok önemli olduğunu, dolayısıyla iyi yazılması gerektiğini söylüyor. arka kapak yazılarında geçerli mantık ise reklamcı mantığı. iddalı olmak ve birkaç cümle içinde okuru yakalamak durumundadır bu yazılar. emine eroğlu, kendilerinin değişken arka kapak çalışmaları olduğunu söylüyor. okur nezdinde tanınmış yazar ise yazar, konu ilginçse konu öne çıkarılmaktadır. eroğlu, tolstoy’un dindar kişiliğini yansıtan öykülerini içeren kitabını çıkarttıklarında arka kapakta tolstoy’un bilinen yönlerine ilaveten böyle bir yönü olduğunu vurgulayan bir yazıya yer verdiklerini söylüyor. yani arka kapak yazısı kitabın içeriğini yansıttığı gibi okur kitlesini de göze almak durumunda.

    batıda çokça uygulanan türkiye’de ise pek uygulama alanı bulamayan tanınmış bir eleştirmene kitap çıkmadan önce arka kapak yazdırma doğan kitap’ın bir süredir uyguladığı bir yöntem. doğan kitap editörü tankut gökçe’ye göre on cümleyle kitap anlatılamıyor. üstelik arka kapak yazıları okunarak kitap satın alındığını düşünmüyor. “ya medyada görmüştür, ya arkadaşı tavsiye etmiştir ya da yazarının yeni yayınlarını takip ediyordur. aynı filmlerde olduğu gibi; hiç kimse sırf afişine bakıp filme gitmez.”

    osman akınhay’a göre arka kapak yazısında ünlü kişilerin isminden yararlanmak batı’da yaygın bir uygulama olmasına rağmen türkiye’de kültürel kırılmadan dolayı pek mümkün değil. “ortak okurun gözünde ‘evet’ diyebileceği nesnel yargı oluşturabilecek yerler yok. mesela bir kitabın zaman gazetesinde övülmesi ortak bir yargı olmadığı gibi, radikal’de övülmesi de ortak yargı değil. yani bu tür övgüler bir kriter sayılmıyor. bundan dolayı bu yöntemi biz tercih etmiyoruz.”

    bir de şiir tadında öykü, öykü tadında roman, roman tadında anılar var... onlara kısaca klişe deniyor ve en çok arka kapak yazılarında karşımıza çıkıyor.
    kitabın arkasındaki yazar

    aksiyon
    muhsin öztürk | sayı: 420
hesabın var mı? giriş yap