• milliyetçi gazeteci.milli matbuatın yazarlarından.tabii doğu perinçek,attila ilhanın kankası aynı zamanda."cumhuriyet yıkılıyor, gidiyor, battık, bölündük; bunu durduracak orduyu göreve çağırıyoruz" temalı bütün bildirilerde imzası vardır.
  • bahcelievler eski belediye baskani saffet bulut'un da kardesidir ayni zamanda. dogu perincek ve attilla ilhan'la soylesilerini iceren "turkcu devrimci diyalogu" isimli bir kitabi vardir.
  • kaynak yayınları'ndan çıkan türkçü-devrimci diyaloğu adlı kitabın yazarıdır. 2002 genel seçimlerinde mhp rabzon milletvekili adayı idi. partinin politikalarını eleştirdiği ve devlet bahçeli karşıtı bir tutum izlediği için mhp ve ülkü ocakları tarafından istenmeyen kişi ilan edilmiştir.
  • medyadaki atatürk operasyonunun hedefi!

    bursa türk ocağı’nın düzenlediği “psikolojik harekâtta medyanın rolü” konulu konferans için konuşma planlaması yapıyordum. gerçi gerek de yoktu.. meselâ son bir ay içinde sürdürülen atatürk’ü karalama operasyonu, tam bir psikolojik harekâttır. önce “atatürk bir diktatör müydü” diye başladılar, sonra chp tunceli milletvekili hüseyin aygün’ün “dersim katliamından atatürk de haberdardı” mesajıyla yayınlanan açıklaması, atatürk’ün şahsında türklüğe kin ve nefret besleyen kriptoların onu bir suçlu gibi göstermek için yaygaraya başlaması, eş zamanlı olarak, herkesin atatürk’e sahip çıkmasını stockholm sendromu olarak yorumlamaları bu harekâtın ürünüdür.
    aslında düğmeye bizzat tayyip erdoğan basmıştı ve “dersim belgelerini açıklarım” diyerek, kendisinin başbakanı olduğu ülkeyi suçlamıştı.. bu tutumu bir eleştiri olarak kabul edemezsiniz. çünkü, aynı konuşmaların içinde pkk’nın da sık kullandığı, “asimilasyon, ret ve inkâr politikaları” gibi ifadeler de vardı.. bunların üzerine de cumhuriyet bayramı kutlamalarının iptal edilmesi ama batı’ya tam teslimiyeti başlatan abdülmecit’in, atatürk’ün hayatını kaybettiği dolmabahçe sarayı’nda 10 kasım’dan bir hafta sonra ve vahdettin’in türkiye’den kaçış tarihi olan 17 kasım’da anılması, yine florya’daki atatürk köşkü’nde fener rum patriği’nin ayin düzenlemesini de eklerseniz fotoğraf daha net görünür..

    ***

    batı, atatürk’ten sembolik olarak intikam alıyordu zaten.. meselâ, 29 ekim 2004’te türk yıldızları ankara semalarında gösteri yapar ve devlet erkânı resmi bayram kutlamalarında bulunurken de başbakan recep tayyip erdoğan ve dışişleri bakanı abdullah gül, türk düşmanı papa’nın heykeli altında avrupa anayasası’nı imzalıyordu.
    bu, aynı zamanda bir psikolojik harekâttı..
    graham fuller ve paul henze de 1980’li yıllardan itibaren, “atatürkçülük ölmüştür. ulus devletler dönemi bitmiştir. türkiye, osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir. bunun için en iyi yol ilımlı islam’dır. etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir” demeye başlamıştı. sonuçta, dönüştürme projeleri birbiri ardına uygulandı ve projeyi kabul edenler türkiye’de tek başına iktidar yapıldı.
    önce turgut özal’ı iktidar yaptılar, özal, konuyu “federasyonu tartışalım” noktasına kadar götürdü ve kendisine bağlı özel bir istihbarat örgütü kurmaya çalışarak, ilımlı islam projesini hayata geçirdi. zaman içinde bu proje kapsamında eğitimden geçen nesiller, ağırlıklı olarak anap ve refah partisi’ne egemen oldu. anap iktidardaki teslimiyetçi ve vurguncu politikalar yüzünden yıpranınca, kadrolar refah ve sonra fazilet partisi içinde kendisini gösterdi. fazilet partisi içinde “yenilikçi kanat” adını alan dönüşüme uğramış kadrolar, graham fuller’in açık teşviki ile akp’yi kurarak, liberalleşmeyi ve abd politikalarını savunmaya başladı. parti programlarına bile kendilerine abd’den gönderilmiş gizli cfr memorandumunu hemen hemen aynen aldılar.
    medya üzerinden sürdürülen türkiye’nin temel değerlerini çökertme eksenli psikolojik harekâtlar, bu projenin ürünüdür ve kampanyada kullanılan kişiler, ya türk düşmanlığından gözü dönmüş kriptolar, ya yaptığı işi islâma hizmet zanneden gönüllüler ya da sadece para hırsıyla hareket eden maddiyatçılardır..

    ***

    ikinci sıradakilerin yani müslümanların uyanacağını umut ederek, suat ilhan’ın tarihi bir tespitini, yeri gelmişken bir defa daha hatırlatayım:
    “atatürk devriminden yani 1920’den önce, bugün batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25.5 milyon mil kare idi. 1993’te bu rakam 12.7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür.
    islam dünyası ise 1920’de 1.8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993’te islam dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir.”
    islâm dünyasının ve diğer mazlum milletlerin önündeki tek bağımsızlık modeli de atatürk modelidir.. işte batı’nın atatürk’ü yıkarak ulaşmak istediği hedef, islam topraklarının ve servetinin tapusunu müslümanların elinden almaktır. hem de türkiyeli müslümanları kullanarak.. arap baharı’nda olduğu gibi...

    kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/…p?haber=20565
  • bugün mükemmel bir yazıya imza atmıştır. 10 üzerinden 10 puan.

    http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/…p?haber=21881
  • kendisiyle türk dış politikası üzerine yapılmış bir mülakat için; http://politikaakademisi.org/?p=910
  • yeniçağ gazetesinde 07.09.2012'de aşağıdaki yazıyı kaleme almış yazardır.

    istiflenen cephane nereye gönderilecekti?
    afyonkarahisar’da kocatepe eteğinde bulunan askeri mühimmat deposunda meydana gelen ve 25 askerin şehit olduğu patlama, yurdun dört bir köşesine dayanılmaz acılar dağıttı. onlar yurdun dört bir köşesinden gelmiş, orada buluşmuştu.. şimdi memleketlerine cenazeleri dönüyor. aslında türk milleti’nin birliğine sosyolojik olarak katkıda bulunan birinci kurum türk silahlı kuvvetleri’dir. çünkü orada, trabzonlusu, muğlalısı, edirnelisi, hakkarilisi, konyalısı, erzurumlusu aynı karavanadan yemek yer, aynı koğuşu paylaşır ve yanaşık düzenden silah kullanmaya kadar her türlü eğitimi birlikte alır, terhis olduğunda oradan aldığı kültürü ömür boyu benliğinde taşır..

    ***

    afyonkarahisar valisi irfan balkanlıoğlu, mühimmat depo komutanlığı’nda el bombası depolanan bir depoda sayım ve tasnif işlemleri sırasında kaza eseri bir el bombasının patlaması sonucu seri patlamaların olduğunu bildirdi.
    genelkurmay başkanlığı açıklamnasında, “el bombalarının depolandığı bir cephanelikte yapılan çalışma esnasında, henüz bilinmeyen bir nedenle meydana gelen patlama” denildi.
    olay yerine giden orman ve su işleri bakanı veysel eroğlu ise “olay terör saldırısı değil. hindistan, pakistan’da sıkça yaşanan olaylar gibi bir olaydır. bir el bombasının yere düşmesi sonucu meydana gelmiş” dedi.
    ne demek hindistan, pakistan gibi! gelişmişlik ölçüsünü mü kastediyor eroğlu?
    üstelik hindistan, pakistan ordularında, türkiye gibi nato mevzuatı da uygulanmıyor!

    ***

    emekli tuğgeneral haldun solmaztürk olayı değerlendirirken “kaza demek mümkün değildir. kaza ise bu nasıl kaza. bir kere patlamanın yaşandığı saat 21.45’de o sayım yapılmaz. orada daha çok uzman askeri personel bulunur. uzman personel de bu tür olaylara karşı eğitimlidir. erlerin bulunması mühimmatın bir yerden bir yere taşınması içindir. o saatte 25 asker orada ne yapıyordu? şemdinli, beytüşşebap gibi yerlerde olabilir, sıcak çatışma var mühimmat lazım olabilir ama afyon’da niye o saatte bu yapılıyor. oradaki patlamaya pkk saldırısı demek ne kadar mümkün değilse bu bir kaza demek de o kadar mümkün değil” diyor.
    emekli tümgeneral erdal sipahi de sayımın gece yapılmasını ve fünyeler ile el bombalarının birlikte bulundurulmasını eleştirerek, “ortada harp yok, darp yok gecenin 21. 45’inde cephanelikte tasnif, sayım işlemi ne diye yapılır? gündüz çuvala mı girdi. bu tür sayımlar prensip olarak gündüzleri yapılır” dedi.
    emekli tümgeneral osman özbek ise “sayım niye gece oluyor sorusu akla geliyor. şöyle sebepleri olabilir. havalar sıcak olduğu için akşam serin oluyor diye sayım yapabilirler. ikincisi güneydoğu anadolu bölgesinde olaylar oldukça ihbarlar gelir. askeri bölgelerden çalınan mühimmat var diye. bizim bilemediğimiz ihbarlar gelmiş olabilir. gelse de gelmese de artık depolarda bir tedbir olarak sayım yapıyorlar. denetlemeden dolayı bir sıkışma olabilir. kendiliğinden birliğin iç düzeninde rutin bir sayım olabilir. ihmal olacağını sanmıyorum” diye farklı görüş bildirdi.
  • "
    ...
    selahattin demirtaş, benim de içinde olduğum aydınlar bildirisini imzalayanlar için “bu aydınlar gelsin hakkari meydanında o bildiriyi okusunlar. acaba türk milleti üst kimliği oradakileri kapsıyor mu, yerinde görsünler” dedi.
    ben hakkari meydanında bulundum. chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu ile birlikte gitmiştim. bir ara meydanda halkın arasında da yürüdüm. evet, o meydandakilerin türk kimliğini kabul ettiğini söyleyemem. peki bundan ne sonuç çıkarmalıyız? hakkari’yi veya bölgeyi pkk’ya teslim mi edelim? eyalet sistemi işte bu talebin siyasal adıdır. eyalet demek, amerika’nın büyük orta doğu projesi’ne “alet” olmak demektir.." bağlantı
  • aslan bulut'tan gelen cevap ve düzeltme metni;

    hakkımdaki yazılardan 1 numaralı metinde "orduyu göreve çağırıyoruz temalı bütün bildirilerde imzası vardır" denilmektedir. orduyu göreve çağıran hiçbir bildiride imzam yoktur. aslında böyle bir bildiri de yoktur. "vardır" diyenler, hangi bildiri olduğunu da göstermelidir.

    2 numaralı metinde, bahçelievler eski belediye başkanı sayın saffet bulut'un kardeşi olduğum ifade edilmektedir. bu bilgi yanlıştır. saffet bey, babamın amcasının oğludur.

    3 numaralı metinde "mhp ve ülkü ocakları tarafından istenmeyen kişi ilan edilmiştir" denilmektedir. böyle bir ilan söz konusu değildir.
  • yeniçağ gazetesinde maalesef çok gözden uzak kalıyor. bilgisi, kalitesi ve yazılarındaki derinliği ile yüksek tirajlı gazetelerdeki kof yazarlardan çok daha fazla takip edilip okunması gereken biridir.

    9 şubat 2015 tarihindeki köşe yazısı
hesabın var mı? giriş yap